sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

SORUMLULUK

SORUMLULUK
20.05.2019
0
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Gökleri , yeri ve ikisi arasındakileri emsalsiz bir şekilde yaratan, göklerin yerin ve ikisi arasındakilerin tek ilahı, mabudu, kayıtsız ve şartsız hakimiyet sahibi Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.)’a mahsustur.Salat ve Selam alemlere rahmet olarak gönderilen, yaşayan Kur’an , hatemul enbiya, kendisine tabi olunmadığı sürece cennetin hayal dahi edilemeyeceği ulu önderimiz, baş komutanımız, Hz. Muhammed (sav)’e, onun ashabına, ehl-i beytine ve bütün mümin, muvahhid, mucahid ve mucahide kulların üzerine olsun.

“Bizim sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakîkaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn115.)

Kur'an Dinle

İnsanı yaratan, ona hakikati bulmayı kolaylaştırıcı, fiziksel ve sezgisel özellikleri bahşeden Rabbimiz, onu yeryüzünde başıboş bırakmamış, kitap ve peygamberler göndermiş, hayat imtihanına tabi tutmuştur. İnsana düşen ise kendine verilenlerle birlikte hakikati bilmek, yeryüzünde tevhid ve adaleti tesis etmektir.

İnsanın iradi bir varlık olması onu diğer canlılardan ayıran bir özelliktir. Allah’ın verdiği sayısız nimetler karşısında iradesiyle baş başa kalan insan ya Allah’ın emirlerine riayet edecek ya da kendi heva ve hevesine göre hareket edip Allah’ın emirlerine sırtını dönecektir. Dünya hayatının sonlu olduğunu, her canlı için ölümün kaçınılmaz olduğunu bildiren Rabbimiz, dünyanın da mutlaka sonunun geleceğini bildirir. İnsan, yaratılmışların en üstünü, en mükemmelidir. İnsanoğlu şu an içinde bulunduğu hayatı yaşanabilir kılmak için kendisine birtakım sorumluluklar verilmiş ve mükellef konumuna getirilmiştir.   Günah ve hatalar işlemeye müsait olan insanoğlu, sorumlu bir varlık olarak belirli bir amaç çerçevesinde yaratılmıştır. Sorumluluk duygusu, insanın yaralatışının temelini oluşturur. Dünya ve ölümden sonraki hayatta cennet nimetlerinden faydalanması, kişinin yaşadığı dünya hayatında kendisine yüklenen sorumluluklarını yerine getirmesine bağlıdır.

Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onun karşılığını alır, kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür. Bilinçli hareket edilerek söylenen her sözün ve yapılan her davranışın karşılığının verileceğini bilerek hareket etmeliyiz.  Yüce Allah Kur`an-ı Kerim`de düşünüp bilinçli hareket eden bireylerden oluşan toplumların, hem dünyada hem de ahirette mutluluğu yakaladıklarını bize haber vermektedir.İyi ve güzel ahlaklı bir toplumun oluşması için fertlerin iyi olmaları ve sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekir. Bu bakımdan herkesin elini taşın altına koyup sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir. Çünkü sorumluluk ferdidir. Sorumluluk bilinci içinde davranan insan hayatında başıboşluğa, anlamsızlığa yer vermez ve kendisini uğraştıracak boş işlerden uzak durur. Sorumluluk sahibi kişiler, yapacakları her işte ve söyledikleri her sözde dikkatli olmaya çalışırlar.

Allah’ın Kitabında bildirdiği ahiret hayatına karşı insanın ilgisizliğinin sebepleri nelerdir?

Sesli Makale

– Ahiret kaygısını yeterince hissetmeme.

– Allah’ın affedeceğine olan güven duygusu.

– Kavramların içini boşaltma.

– Dünyaya fazlaca rağbet edip hayatın geçiciliğini unutma.

– İman ve amel ayrımı neticesinde dini bütün algılamama.

– Dinin hayata müdahil olmasını yeterince kavrayamama.

– Hayatın temposuna kapılıp ibadetlerde gevşeklik gösterme ya da terk etme.

– Gereğince düşünmeme.

– Şahitlik bilincinin zayıflaması.

“Elif, lam, mim. İnsanlar sadece iman ettik demekle imanlarında sınanmadan salıverileceklerini mi sanıyorlar? Çünkü biz daha önceki kuşakları da sınamıştık. Allah imanlarında samimi olanları da yalancı olanları da ortaya çıkaracaktır. Yoksa kötülük yapanlar bizden kurtulacaklarını mı sanıyorlar? Ne saçma bir düşünceye sahipler!” (Ankebut, 29/1-4)

Rabbini tanıyan, bilen her kul iman etmenin sınanmaktan geçtiğini bilir. Allah kullarına zahmetsiz, çabasız, imtihansız bir hayat vaadinde bulunmamıştır. Yeryüzünde Allah adının anıldığı, ilahi ilkeler üzere inşa edilen bir dünya düzenini insanlara hedef olarak gösteren Rabbimiz eylemsiz imanın mümkün olmadığını söyler, çünkü dünya, varlığı gereği insanın kulluğunun sınandığı meşakkatli bir sınav alanıdır.

Allah pek çok ayette de iman iddiasının salih amelle, sabırla, mücadeleyle gerçekleşeceğini, bunun zemininin de dünya olduğunu söyler.

 

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.

Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.(HAŞR 18.-21.)

Böylesine bir üslup ile Allah Teâlâ insanoğluna bugün oyun, eğlence ile oyalanıp yarın ne yiyeceğini ne içeceğini, nerede barınacağını düşünmeyen kimsenin bir ahmak olduğunu hikmetle anlatmıştır.

Böyle bir kimse kendi sonunu kendi hazırlamaktadır. Bu tıpkı, ahiretten gafil kalacak derecede dünyaya meyleden bir adamın misaline benzer. Oysa nasıl bu günün bir yarını varsa, dünyadan sonra da ahiret vardır. Oraya ne gönderirsen, orada onu bulursun. Bu ayette diğer hikmetli bir nokta da, herkesin kendisi için neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmesi gerektiğidir. Çünkü kendisi için neyin iyi, neyin kötü olduğunu ayırt edemeyen bir kimse, ahiret hayatında kendisine neyin yararlı, neyin zararlı olduğunu da idrak edemez. Kendi kendine bu hayattaki sermayesini, gayretlerini, yeteneklerini hangi yolda sarf ettiği takdirde onu Cennete veya Cehenneme götüreceğini düşünmeye başladığında insan bir karar vermek durumunda kalır. Doğru karar vermesi kendi yararınadır, yanlış karar verirse gelecek hayatı tamamen mahvolur.

Allah’ı unutmak, insanın kendisini unutması demektir. Çünkü O’nun kölesi olduğunu unutan kimse, bu dünyadaki konumunu yanlış değerlendiriyordur. Sırf bu temeldeki yanlışlık dolayısıyla onun tüm hayatı yanlış bir yolda harcanır gider. Allah’tan başka kimsenin kulu olmadığını unutan bir kimse, Allah’a itaat etmez ve hakikatte kulu olmadığı kimselere kulluk yaparsa, sırf bu hatası dolayısıyla tüm hayatı mahvolur. İnsanın bu dünyadaki asıl konumu kulluktur. Ve o mutlak anlamda özgür değildir. Fakat o sadece ve sadece bir tek Allah’ın kuludur ve başka hiç kimsenin kölesi değildir. Bunu idrak etmeyen bir kimse, gerçekte kendini unutmuştur. Fakat bildiği halde bu gerçeği unutan kimse, zaman zaman bir kafir ve müşriğin hareket ettiği gibi davranabilir. Kişinin devamlı sırat-ı mustakim üzerinde yürüyebilmesi için hiçbir zaman Allah’ı unutmaması gerekmektedir. Bundan gafil olduğunda kendini de unutacağından, gafleti fıskına sebep olur.

Dağ gibi büyük bir varlık bu gerçeği idrak edebilseydi eğer, Kadir olan Rabbi’ne yaptıklarının hesabını verirken, korkudan titreyerek paramparça olurdu. Ama ne tuhafdır ki insanoğlu Kur’an’ı anladığı ve sorumluluğunu idrak ettiği halde pervasız ve gamsız davranmaktadır. Allah huzurunda bir gün hesaba çekilecek olduğu halde, böylesine büyük bir sorumluluk taşımaktan korkmamaktadır… İnsanoğlu Kur’an’ı duyduğu ve okuduğu halde, tıpkı cansız ve şuursuz bir taş gibi, duymamazlıktan, görmemezlikten gelmekte ve idrak etmemektedir.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurur: “Mü’min, günahı tepesine çökecek bir dağ gibi hisseder; münafığa gelince, o da günahını, burnunun üzerine konmuş ve hemen uçabileceği bir sinek gibi kabul eder”(Tirmizi, Kıyâmet, 9).

 

De ki; “Herkes kendi kişiliği ve inancı uyarınca hareket eder. Rabbiniz kimin daha doğru yolda olduğunu herkesten daha iyi bilir.”(İsra-84.)

ELHAMDULİLLAH

Gayret bizden, tevfik ALLAH(c.c.)’tan.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.