بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

Hamd âlemlerin Rabbi Rahman ve Rahim, ölüden diriyi- diriden ölüyü çıkartan, geleceğinde hiç şüphe bulunmayan günün sahibi, mümin kullarına merhametli, inkârcılara şiddetli, indirmiş olduğu Kur’an ile bizlere izzet bahşeden ALLAH(CC) aittir

Salât ve selam âlemlere rahmet olarak gönderilen kendi döneminde ve kendisinden sonra var kılınan mükelleflerin ona(sas) itaatten başka kurtuluşunun mümkün olmadığı önderimiz komutanımız Hz. Muhammed sas’e âline ashabına, bugünden önce yaşamış bugün yaşamakta olan ve kıyamete kadar yaşayacak, hakkın gönüllerini aydınlattığı mücahid müminlere selam olsun

İnsanoğlunun atası  malumdur ki  Adem (a.s)’dır . Fakat bize son yaratılacak insan hakkında bilgi verilmemiştir zaten bizden istenilende bu değildir. Fakat ilk yaratılan insanın aynı zamanda ilk peygamber olması, bizlere sorumluluk sınırlarımızı çizmektedir. Yani hayatın her yönü. Belki birçok noktada insanoğlu yeryüzüne yerleştirilen maddi güçleri çıkarma, İşleme, faaliyete geçirme noktasında ilerlemiş olsa da asıl görevlerini tanımayarak ta insanlık seviyesinde kalamamıştır. Bunun birçok sebebi bulunmakla beraber Allah azze ve celle Ayeti Kelimede

“İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı? Sanıyor.”( Kıyamet 36)  Diyerek varlık sebebini hatırlatmıştır. İslam adına yaptığımız ne kadar faaliyet hareket ve çalışma olursa olsun ( Akaid, İbadet, ahlak) İslam’ın çizmiş olduğu sınırlardan çıktığımız her mesele bizim o konuda kendimizi başıboş bırakılmış gibi yaşamaya itecektir. Niyetlerimiz her ne kadar böyle olmasa da “Hal lisanı” bundan başka bir şey söylemiş olmaz. Dolayısıyla proje alanında sana bırakılan hiçbir yer yok, ya ihlâs ile bu dini yaşayacak ya da eksik yaşanmış bir din ile Allah’a ulaşacaktır, ama unutulmamalı ki arkasından başına gelecek ne varsa bunu kendisi hazırlamıştır.

“Her insan kazandıklarından dolayı rehindir.” (Müddessir 37)

Rehine’ yi kurtarmanın tek yolu Rehin alan zatın isteklerini evelemeden gevelemeden yerine getirmektir. Dünya ve ahiret saadetinin yegâne yolu budur.

“Müşrikler istemese de O dini (İslam’ı) bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderen O’dur.”( Tevbe 33)

Rasulullah’ın vazifesinin amacı, Allah indinden getirmiş olduğu Hidayet ve Hak yolunu, diğer hayat tarzı ve sistemlerinin üzerine hâkim kılmaktır. Başka bir ifadeyle, Rasulullah (s.a), Allah’ın yolu diğer hayat tarzlarının keyfi egemenliği altında da olsa varlığını sürdürsün diye gönderilmemiştir. Hâlbuki yer ve göklerin Hâkimi onu, kendi yolunu başka yollara üstün getirmek üzere gönderir.[1]

İşte bu herkese verilmiş bir sorumluluktur hem böyle yaşamak hem de yaşanması için çalışmak, yoksa neyi neden yaptığını bilmeden, anlamadan yaşamak İslam bu değildir. Vazifeli bir askerin kışlasında her an emre muhatap olarak hazır beklemesi gibi olmalıdır Müslüman. Canın ve malın tasarrufu hakkındaki imanı onu böyle olmaya itmelidir. İman budur, yoksa salgın hastalığa yakalanmış bir beden gibi enerji ve kabiliyetlerini hastalık sebebiyle hastanede tüketen hasta gibi değildir. Âdem A.s ilk insan olduğunu hatırlatarak diyorum ki Âdem A.s yeryüzüne gönderilmeden önce karşılaştığı bir imtihan Kuran’da bizlere bildirilmektedir. Kulluk için yaratılan insan ilk olarak neden cennete koyuldu, Ulema bu gayeyi açıklarken insan yeryüzüne gönderilmeden evvel düşmanı hakkında bilgi sahibi olsun, kendisi hakkında eksik, kusurlu ve hatalı davranabileceği özelliklerini bilsin, düşmanının ona neler yapabileceğini zayıf kaldığı yerlerde mutlaka oradan saldırıp onu kulluktan izale etmeye çalışacağını kavrasın hata ettiğinde büyüklenmeyip tevbe eden kullarını bağışlayan bir Rabbi olduğunu anlasın. Evet, bu manalar bize öncelikle kendimizi tanımamızı, aynı zamanda bizi var eden Zatın bizim için takdir ettiği nizamı anlamayı gerekli kılıyor. İnsan ve İslam nizamı arasındaki uyum, başka hiçbir ideoloji veya insanlar tarafından ortaya konulmuş düzen gibi değildir.

Allah azze ve celle’nin en güzel isimlerinden bir tanesi de El- Hâkim ‘dir. Yaptığını hikmetle yapan, her işi üstün bir gayeye yönelik olan demektir. İbni kayyım (rah) tarifiyle Allah cc hikmeti, kudretinin ulaştığı her yere ulaştırmış. Dolayısıyla kudretinin ulaşmadığı bir yer olmadığına göre Hikmeti her Atom’a kadar ulaşmıştır. İşte bu çerçevede, İhtiyacımızı gidermek gayesiyle hizmetimize sunulan mahlûkat gök yer ve arasındaki her şey için nasıl şu eksik bu eksik ya da yetersiz diyemiyorsak ya da nasıl elde etmek için sebeplere sarılmak zorunda isek bizim için belirlenen hayat nizamına da insan en az o kadar muhtaçtır. İnsanlar O ihtiyaç duyduğu maddeleri kendisi var kılmadı ve idare etmiyor üstün ilim ve hikmet sahibi şekillendirdi ve bütün isteklere ve ihtiyaçlara cevap veriyor. İslam dinide ferdi ve içtimai her alanda onu üstün yaratılış gayesine taşıyacak tek dindir. Hikmet iki çeşittir; Kevni hikmet, Şer’i hikmet. Kevni olan; kâinat düzeni, Şer’i olan; Kuran ve sünnetin çizdiği İslam şeriatıdır.

Mesela: yaşantısı, ya da düşüncesi ne olursa olsun herhangi bir kimse tatil için gittiği sahil kenarında mavi denizi seyrederken, bahçede ırgatlık yapan birisi yerdeki böceğin yaprağı kemirdiğini gördüğünde, geceleyin yüksek binaların tepesinden uçsuz bucaksız gökyüzünü, yıldızı seyrederken veya çeşit çeşit renklere sahip bir kelebeğin süzülüşünü seyrederken o insanın içi mutlu olur rahatsızlık duymaz sanki arasında yıllar yılı dostluk olan birisi gibi dinler ve çatışmaz birazda şöyle olsaydınız diyebileceği hiçbir açık bulunmaz, bulamaz.

İşte bu durum gibi Selim akıl ve ön yargısız bir şekilde İslam’ın hakikatlerini çok azda olsa anlayan birisi için O mutluluk o çatışmazlık o iç huzurundan bahsedilebilir. Demem o ki dışarıdan bakıldığında çevresine ışık saçan huzur sebebi olan o mahlûklar gibi insanoğluda teslim olduğunda, dışarıdan bakanlara sahabeyi hatırlatan nesiller ortaya çıkacaktır. Adanmak şarttır, emredilene gönülden boyun eğmek görevdir ve Allah yolunda cihad etmek hiçbir mekruh vakti olmayan bir ibadettir.

İmamı gazali (rah); Ey kardeş! Kendini kontrol et. Yüce Allah’ın huzurunda hangi bedenle durduğuna dikkat et. Ve hangi dille ( Lisanla) ona cevap verdiğine bak. O sana azdan ve çoktan sorduğu zaman ona ne cevap vereceksin? Sual için cevap, cevap için de sevap hazırla. Allah’tan kork. Muhakkak ki Allah hayır ya da şer ne işlerseniz haberdardır. Müminlere vaaz et. Öğüt ver Allah’ın hükmünü terk etmesinler Gizli ve aşikâr onu birlesinler.[2]

Sen senin yaptıklarınla, ya da yaptığını zannettiklerinle kurtulamazsın. Senden benden istenileni biz yaptığımız zaman kurtulabiliriz ve en güzelini en iyisini yapmaya çalışmalıyız. İmam-ı Azam (rah) dediği gibi biz Allah azze ve celle’ye layık olduğu şekilde kulluk edemeyiz ancak emrettiği şekilde yapabiliriz diyor.

“Ey Rabbimiz, indirmiş olduğun mesaja inandık, Peygambere uyduk, bizleri bu mesajın canlı şahitleri arasına yaz!”( Ali İmran 53)                                                               Dualarımızın sonu âlemlerin rabbine hamdetmektir.

Selam ve dua ile

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

[1]  Mevdudi (Tefhimu’l Kuran)

[2] İmam Gazali (Kalplerin Keşfi )