HİDAYET VE DELALET

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

HİDAYET VE DELALET

Hamd Hidayet ve delaleti var eden kulları için Hidayeti murad edip delaletten sakındıran ve gönderdiği kutlu Peygamberle ve rehber imamlarla kullarını selamete kavuşturan Yüce Rabbimiz Allah Celle Celalühü ye aittir.

Salat ve selam yüce rabbimizin en sevgili kulu insan ve cinin Hidayet rehberi ve halkı Hakka irşad eden yegâne önderimiz son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’e ehli beytine, kutlu ashabına ve izinden giden tüm müminlerin üzerine olsun.

İnsanlığın Hakkı hakikate ve rıza-i ilahi irşad olunma ihtiyacı her zaman bütün ihtiyaçların ötesindedir. Bu ihtiyacı Temin için Allah Teâla ilahi buyrukları ile beraber peygamberleri göndermiştir. Yeryüzünde insan için iki yol vardır. Birincisi peygamberler vasıtası ile gönderilen hakikate tabi olup Allah’a iman etmek ve hayatın İslam’a göre düzenlemek (hidayete tabi olmak). İkincisi heva ve hevese tabi olup cahiliye hayatını yaşamak delalet üzere yaşamak. Bu iki yolun dışında 3. bir yoldan söz etmek mümkün değildir. Allah (c.c) delaleti ya da hidayeti seçme hürriyetini insana vermiştir. Allah Teâlâ insana ne zorla sapıklığa iter, ne de bazılarına haksızlık yaparak Hidayet verir. Âlemlerin rabbi insana akıl ve irade vermiştir ve Hidayet ve delalet yollarını da apaçık göstermiştir.

İnsanlar için en güzel Hidayet rehberi her zaman Kur’an’ı Kerim’dir. Yani vahiydir. Dolayısıyla Sırat-ı müstakimin ölçüsü insan aklı olamaz. Şimdi Kur’an ayetleri ışığında delalet nedir, Hidayet nedir Dalalette olanlar kimlermiş, Hidayet üzere olanlar kimlermiş bakalım inşallah.

Delalet; sözlükte kaybolmak, Telef olmak, şaşırmak, yanılmak anlamlarına gelir.

Delalet Hidayet’in zıttı olup kasten veya unutarak doğru yoldan ayrılmak demektir. Delalet Kur’an’da Hüsran sapkınlık yanılmak şaşırmak anlamında kullanılmıştır.

Ama daha çok küfür ve inkâr anlamında kullanılmıştır.

“Ey iman edenler, Allah’a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkâr ederse, şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır.”  (Nisa 136)

Ayeti kerimeler çok iyi bakalım ve iyi anlamaya çalışalım inşallah Dikkat edin Allah Celle Celalühü “Ey iman edenler Allah’a peygamberine kitaplarına iman edin” diyor ne demektir bu iman eden bir kimse zaten bunlara inanmıyor mu? Bunlara inanmakla Mümin olmuyor mu? Diyeceksiniz ki Evet, o halde Allah (c.c)  Neden tekrar iman edenler iman edin diyor?

 Mevdudi (rh.a) bu ayetle ilgili bakın diyor ki: “ Burada iman eden kimselere Ey iman edenler iman ediniz demektedir. Bu ilk bakışta tuhaf gelebilir. Fakat aslında iman kelimesi burada İki anlamda kullanılmıştır. Bir insanın küfürden vazgeçip iman etmesi anlamındadır. İkincisi bir insanın tüm kalbiyle iman etmesi ve ciddi bir şekilde ihlas ve düşüncelerini ve zevklerini, sevgilerini, hayat tarzını dostluk ve düşmanlıklarını ilişkilerini inancına uygun bir biçime sokması buna uygun arkadaşlıklar kuruması tüm çabalarına inancına uygun bir yapıya sokması anlamındadır. Bu ayet Müslüman olanlara tam bir mümin olmalarını emretmektedir. Bir kimse gerçekte inanmadığı halde İslam’a bağlıymış gibi görünebilir ya da inandığını söylediği halde davranışları onun İslam’a inanmadığını gösterir. ( Tefhimul Kur’an)

Allah Teâlâ’ya peygamberine kitaplarına inandım deyip de Kur’an ve sünnete hayatlarının merkezine almayan hayatlarına karıştırmayın saf dışı bırakanlar Kur’an’dan başka hayat nizamı, peygamberden başka önder, kabul edenler delalete düşmüşler demektir.

“Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: ‘Eyvahlar bize, keşke Allah’a itaat etseydik ve Resûl’e itaat etseydik. Ve dediler ki: ‘Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular. Rabbimiz, onlara azabtan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et.” (Ahzab 66-68)

Subhanallah. Dünyada iken Allah ve resulüne bir tarafa bırakarak onun dışında çok sevdiği laf söyletmediği, uğruna her şeyini feda ettiği, itaat edip kuvvetle bağlandığı ve savunduğu önderlerine, liderlerine insan o gün lanet okuyacak onların iki kat azap görmesini temenni edecek sebebi ne peki? O Önder ve liderlerin kendilerini ve tabirlerini delaleti sürüklemesi. Ama bunu dünyadayken değil de ahirette anlayıp fark etmenin kişiye hiç bir faydası olmayacak. Zira o gün iki tarafta önderler de onların arkasından gidenlerde ateşte olacak.

“Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur: Onların yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur.” (İbrahim 18)

Yeryüzünde işlenen en büyük zulüm hiç şüphesiz Allah Teâlâ’ya şirk koşmaktır. Allah (c.c)’ya hangi şekilde olursa olsun şirk koşanlar mahşer günü büyük bir hüsrana uğrayacaklardır. Zira işledikleri şirkten dolayı Allah (c.c) yaptıkları hiçbir ameli ne kadar büyük olursa olsun kabul etmeyecektir.

Bu kimseler şirkten Tevhide geçmedikleri sürece dünyada dalâletten kurtulamazlar. ahirette ise çetin azap onu beklemektedir.

“Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler.” (İbrahim 3)

Ayette ahireti bırakıp dünyaya bağlananların dünyadaki çıkarları zevkleri ahirettekine tercih edenlerin delalette olduğunu görmekteyiz. Yine kendisi İslam’dan uzak durmakla beraber çevresindeki insanları da Allah’ın yolunda engelleyenler İslam’ı insanlara başka göstermeye çalışanlar İslam’da bozukluk arayanlarda delalete düşmüş kimselerdir.

“Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah’tan bir kılavuz (doğru yol gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah, zulmeden bir kavme hidayet vermez.” (Kasas 50)

Peygamberin çağrısına icabet etmeyip Kur’an ve sünneti arkasına atan hevasına uyan nefsinin arzularına boyun eğen nefsini İslam’a uydurmak yerine, İslam’ı nefsine göre şekillendirmeye çalışanların da sapıklık içinde olduğunu bu ayeti kerime bize göstermektedir.

“İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.” (Bakara 16)

Bir sonraki yazımızda İnşallah Hidayet üzerine olacak.

Rabbim dalaletten uzak Hidayet üzere olan kullarından olmayı hepimize nasip etsin inşallah.

Rabbim Hakk’ı Hak bilip Hakka sımsıkı sarılan, batılı batıl bilip ondan büsbütün uzaklaşan kullarından olmayı nasip etsin.  (Âmin)

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN