sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

SERMAYE ERİYOR

SERMAYE ERİYOR
13.10.2018
0
A+
A-

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

SERMAYE ERİYOR

 

Kur'an Dinle

Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri ibret alınması için emsalsiz bir şekilde yoktan var eden.Göklerin yerin ve ikisi arasındakilerin tek ilahı, mabudu, kayıtsız ve şartsız hakimiyet sahibi, Rahman, Rahim, Aziz, Cebbar, Kahhar olan Allah 8c.c.)’a hamd-u senalar olsun. Salat ve selam alemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber, yaşayan Kur’an, kendisine tabi olunmadığı sürece cennetin hayal dahi edilemeyeceği, ulu önderimiz , baş komutanımız Hz. Muhammed (sav)’e , O’nun  aline, ashabına, ehli beyt-ine , bugüne kadar yaşamış bugün yaşamakta olan ve kıyamete kadar yaşayacak olan derdi Allah (c.c.)ın rızası,rehberi Kur’an, önderi Hz. muhammed (sav) olan bütün mümin, muvahhid, mucahid ve mucahide kulların üzerine olsun.

Hz. Muhammed (sav), insanın dört şeyden hesap vermeden Allah’ın huzurundan ayrılamayacağını ifade etmiştir. Ebu Berse (ra)’ın anlattığı bu hadise göre şöyle buyrulmuştur: “Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları (Rabbinin huzurundan) ayrılamaz: ‘Ömrünü nerede harcadığından, ne amelde bulunduğundan, malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından, vücudunu nerede çürüttüğünden.” (Tirmizî, Kıyamet: 1)

Öncelikli olarak şunu ifade etmek lazım: Kur’an’a ve sünnete baktığımız zaman varlık sahasındaki her şeyin insana ait, insana özel olduğunu görüyoruz. Daha doğrusu insan için yaratıldığını görüyoruz. Yerdeki ve gökteki her şey, dünya ve içindekiler, uzay ve içindekiler insan için yaratılmış. Böyle olduğu için zaman da insan için yaratılmış, Allah’ın yarattığı varlıklardan bir tanesi. Dolayısıyla Kur’an’da ve sünnette zaman ve zamanın önemi dediğimizde insanın hayatına ilişkin bir şeyden bahsediyoruz. Niçin kâinat önemli, niçin dünya önemli, daha doğrusu varlık niçin yaratıldı öncelikle bu soruyu sormamız gerekiyor. Varlık insan için yaratıldı, insan ise kulluk için yaratıldı. Kur’an’da basit bir denklem var: Bütün varlık insan için yaratıldığına göre zaman da insan için yaratıldı, güneş insan için, dünya insan için, dünyanın dönmesi insan için. Böyle olduğunda zamanı değerli kılan şey insanın yaşamına bir mecra ve bir alan olması, bir zemin olmasıdır. İnsanın hayatı çok kıymetli.  Zaman ondan dolayı kıymetli. Bu sebeple de pek çok ayette zaman mefhumu ön plana çıkartılır. Hayatın önemi vurgulanır. Aslında Kuran insanın içerisinde yaşadığı zaman kısmını hayat olarak isimlendiriyor. Ve hayatın ve ölümün ALLAH’a kulluk için yaratıldığını, ALLAH’a ibadet için var edildiğini zikrediyor.

Ve hayat Kur’an’a  göre tek sıkımlık bir barut. İnsan bir defa doğuyor, bir defa yaşıyor ve bir defa ölüyor. Zaman Kurana göre insanın elindeki en kıymetli nimet. Çünkü can nimeti, din nimeti, akıl nimeti, irade nimeti bunların hepsi ancak yaşam nimetiyle anlamlı v e mümkün. Yaşam nimetini insan kaybettiğinde bütün nimetlerin hepsini kaybetmiş oluyor. Yaşamı en büyük nimet yapan birkaç unsur var. Şöyle ki;

Sesli Makale

Yaşamla biz yokluktan sonra varlıkla tanıştık. İnsan suresinin ilk ayetlerinde ALLAH cc şöyle zikrediyor:

“ Hakikaten insan(ı yaratmamızdan önce) üzerine öyle uzun bir zaman gelip geçti ki, (o vakitlerde insan), henüz anılan bir şey değildi.”(İnsan-1.)

İnsan yok iken zamanla, zamanın insan için tahsis edilmiş bir bölümünü yaşamla, insan var olmanın izzetini ve şerefini tattı.

Yaşamla yani zamanla insan kendisinin farkında olan bir varlık oldu. Yani doğumumuzdan kendimizden haberimiz yoktu, bir varlığımız yoktu. Varlık bilincimiz yoktu. Biz yaşam nimetiyle bunu elde ettik.işte zaman bizim için o kadar önemli ki Rabbimiz (c.c.) zamana yemin ediyor ;

Asra (zamana) yemin olsun ki, insan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bundan müstesnadır.(Asr-1.2.3.)

Zamanın içinde ömür süren insanlar ziyandadır, hasardadır, yokluktadır. Ayetin devamında bu durumdan kurtulmanın yolu, tedbiri nedir anlatılıyor.

İmanın zamanla ilgisi nedir? İnsan iman ettiğinde bu dünyanın sonlu olduğunu ve sonrasında sonsuz bir ahret yaşamının olduğunu anlıyor. Ahiretle dünyayı kıyasladığı zaman, sonlu olanı sonsuz olana böldüğünüz zaman sonuç sıfırdır, yoktur. Kur’an ve hadislere göre dünya hayatının değeri, ahiret hayatının değeri yanında deryada bir su damlası kadar bile değildir. İmanla insan asıl zamanı fark ediyor, asıl yaşamın ahiret hayatı olduğunu fark ediyor.

 

Ibn kayyım el cevziyye; İnsanın vaktini boşa harcaması ölmekten daha beterdir. Zira bir insan öldüğünde iyide olsa kötüde olsa Allah’a yaklaşır, Zamanını boşa geçirense dünya ve ehline yaklaşırken Allah’tan uzaklaşır.

 

Verilen her nimet gibi zaman nimetinin de bir hesabı var ve bu nimeti bize veren Rabbimizin istediği şekilde kullanmalıyız. Aksi takdirde boş iş ve boş sözlerle geçer bu hayat. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır;

Bu dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, elbette (asıl yaşanacak) ebedî hayat odur; keşke bunu bilselerdi? (Ankebut-64.)

Allah Tealâ dünya ile ahireti birarada zikretmektedir. Dünya hayatı devamlı olmayan, fani ve basit bir hayattır. Dünya hayatında olanların son noktası kendisiyle oyalanılan bir eğlenceden, teselli olunan bir oyundan ibarettir. Ahirete gelince, bu zail olmayan ve bitmeyen daimî hayat yurdu­dur. Bilakis ahiret hayatı ilelebed devam edecektir. Onlar bunu bilselerdi, baki olanı fani olana tercih ederlerdi.Yaşandığı zaman ahiret göz önünde bulundurulmazsa, dünya hayatı insanların en yüce hedefi haline belirse, hayatın gayesi dünya nimetlerinden yararlanma olarak öngörülürse bütünüyle hayat oyun ve eğlenceden ibaret olur. Ahiret yurdundaki hayat ise, canlılık fışkırıyor. Canlılıkla dopdolu olmasından dolayı asıl hayat odur.

Kur’an-ı Kerim burada insanları hayatın nimetlerinden vazgeçirmeyi, dünyadan kaçıp ondan el-etek çekmeyi öngören mistisizme teşvik etmeyi amaçlamıyor. Böyle bir şey İslam’ın ruhuna ve asıl amacına terstir. Burada, hayatın nimetlerinden yararlanılırken Ahiret’in gözetilmesini ve yüce Allah’ın belirlediği sınırların aşılmamasını amaçlıyor. Aynı şekilde dünya nimetlerinin basit düzeyinin üstüne çıkılmasını, dünya hayatının zevklerinden yararlanma konusunda itirazsız her dediği yerine getirilecek şekilde nefse tutsak olunmamasını kastediyor. Buradaki mesele değerlerin şaşmaz ölçüsü ile ölçülecekleri kriter meselesidir. Şunlar dünya değerleri, şunlar da ahiret değerleri. Mü’min bunları bilmek zorundadır. Bu bilginin ışığında dengeli bir bakış açısına sahip olarak tam bir özgürlükte dünya hayatının nimetlerinden yararlanır. Kuşkusuz dünya ona göre bir oyun, bir eğlencedir. Ahiret ise, canlılık dolu sonsuz bir hayattır.

Oyunla eğlence arasındaki fark: Oyun batıla yönelmektir, eğlence Hak’tan yüz çevirmektir.

‘Yoksa sizi boş yere yarattığımızı ve bir daha huzurumuza dönmeyeceğinizi mi sandınız?’ (Mu’minun-115.)

Ölümden sonra dirilişin hikmeti, yaratılışın hikmetinin gereğidir. İlk defa yaratılış gerçekleşirken dirilişin hesabı da yapılmış, meydana gelmesi planlanmış, hedefi belirtilmiştir. Ölümden sonra diriliş, varoluş evrelerinin zinciri içinde bir halkadır. Varoluş bu halka ile olgunluğun zirvesine ulaşır, bununla tamamlanır. Bu gerçeğin ancak, basiretleri körelmiş, önlerine perdeler gerilmiş, beyinsizler farkında olmaz. Bunlar yüce Allah’ın yaratılışta gözettiği büyük hikmet üzerinde düşünmezler. Oysa bu hikmet evrenin sayfalarında son derece belirgindir. Varlık bütününün her yanına serpiştirilmiştir.

De ki; “Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm tüm varlıkların Rabbi olan Allah içindir.” (En’am-162.)

Bu, kalpteki her çarpıntıda, hayattaki her harekette, namazda, ibadette, hayatta, ölümde, kulluk davranışlarında, pratik hayatta, ölümde ve onun ötesinde eksiksiz bir şekilde Allah için her şeyden soyutlanmadır.

Bu, mutlak tevhitten ve eksiksiz kulluktan kaynaklanan bir tesbihtir. -Allah’ı eksikliklerden uzak saymadır? Namazı, ibadeti, dirimi ve ölümü birleştirip tek başına Allah’a özgü kılmadır. “Tüm varlıkların Rabbi olan Allah’a…” Alemlerin üzerinde eksiksiz otorite ve egemenlik sahibi, eğiten, yönlendiren ve hükmeden Allah’a… Tam bir teslimiyetle, gönülde ve hayatta Allah’dan başkasına kulluk eden bir şey bırakmadan…” Vicdanda ve realiteler dünyasında O’na kulluk yapmaktan başka bir şeye yer vermeden…

 

Gayret bizden , tevfik Allah (c.c.)’tan.

 

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

 

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.