sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

SAĞLAM İNANÇ

SAĞLAM İNANÇ
10.11.2018
0
A+
A-

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

SAĞLAM İNANÇ

 

Kur'an Dinle

Hamd, gökleri yeri ve ikisi arasındakileri yaratan, belirli bir nizam ve intizam koyan, yarattıklarına hiçbir şekilde haksızlık etmeyen, göklerin yerin ve ikisi arasındakilerin tek ilahı, kayıtsız ve şartsız hâkimiyet sahibi, korkulması gereken tek varlık, Rahman, Rahim, Aziz, Cebbar, Kahhar olan Allah (c.c)’ya mahsustur.

 

Salat ve Selam âlemlere rahmet olarak gönderilmiş, yaşayan Kur’an, Hatemu-l enbiya, korkunun ve sevginin ölçüsünü yaşayarak anlatan, ulu önderimiz, başkomutanımız Hz. Muhammed (s.a.v)’e, onun âline, ashabına, ehli beytine, bugüne kadar yaşamış, bugün yaşamakta olan ve kıyamete kadar yaşayacak olan derdi Allah (c.c) ‘ın rızası, rehberi Kur’an, önderi Hz. Muhammed (s.a.v) olan bütün mümin, muvahhid, mucahid ve mucahide olan kulların üzerine olsun.

Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

Sesli Makale

Şunları yapmak imanı zirveye çıkarır:

1- Allah’ın hükmüne karşı sabretmek

2- Kaza ve kadere rıza göstermek

3- Tam tevekkül sahibi olmak

4- Allah’a tam teslim olmak.   [Ebu Nuaym]

 

İnsanlardan kimi Allah’a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki; Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de müsibete uğrarsa çehresi değişir. (Dinden yüz çevirir) O dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.[Hac-11.]

İnanç sistemi mü’minin hayatında değişmez odak noktasıdır. Çevresindeki dünya sarsılır, ama o bu nokta üzerinde değişmeden durur. Olaylar ve etkenler çeker, ama o, sarsılmayan bir kayaya yapışmıştır. Çevresindeki tüm dayanaklar devrilir ama o, devrilmeyen ve yıkılmayan bir temele dayanmıştır.

İşte mü’minin hayatında inanç bu kadar önemlidir. Bu yüzden mü’min inanç sistemine yapışmalı, ona dayanmalı, ona güvenmeli, inancında bir sarsıntı geçirmemeli, inanca karşılık bir ödülün beklentisi içinde olmamalıdır. Çünkü inancın kendisi bir ödüldür. İnanç kendisine sığınılan bir korunak, yaslanılan bir dayanaktır. Evet, inanç kalbin ışığa açık olmasının, doğru yolu bulmaya istekli olmasının ödülüdür. Bu yüzden yüce Allah bu kalbi korumak, ona güven vermek için inanç sistemini bahşetmiştir. İnanç bir ödüldür, çevresindeki şaşkınların çaresizliğini, esen rüzgârlara kapılıp gitmelerini, kasırgaların onları savurup atmalarını, bunalımların baskısı altında inlediklerini gördükçe mü’minler bu ödülün değerini kavrarlar. Öte taraftan mü’minlerin inançları sayesinde kalpleri huzura ermiştir. Ayakları güvenle yere basar, vicdanları rahattır. Her zaman Allah’la ilişki içindedirler ve bu ilişkiden mutluluk duyarlar.

Kur’an-ı Kerim’in ifade tarzı, onun Allah’a yönelik ibadetini “bir yol kenarındaymış gibi” şeklinde tasvir etmektedir: Bu ibadet inanca dayanmamakta, bu yüzden o kişi sürekli ve kalıcı olarak ibadet etmemektedir. Kur’an-ı Kerim bu tip insanların ibadetini daha ilk dokunuşta yere yıkılacak gibi dengesiz duran bedensel bir hareket gibi tasvir ediyor. Bunun için bir fitne ile karşı karşıya kalınca hemen yüzüstü yere kapanıyor. Dengesiz durduğu için yere yuvarlanması kolay oluyor.

Ticarette kâr-zarar hesabını yapmak doğru ve yararlı bir davranıştır. Ama inanç için böyle bir yaklaşım içinde olmak doğru değildir. Çünkü inanç gerçektir ve sırf bunun için kabul edilir. Aydınlığı ve hidayeti algılamaya müsait bir kalbin olumlu tepkisi sonucu gerçekleşir bu. Zaten böyle bir kalp algıladığı şeye şöyle veya böyle tepki göstermek zorundadır. İnanç sistemi, özünde taşıdığı iç güven, huzur ve hoşnutluk itibariyle kendi karşılığını da beraberinde taşımaktadır. Bu yüzden inanca karşılık dışardan bir başka ödül istenmez.

Mü’min, yol göstericiliğine, yakınlığından ve himayesinden duyduğu iç huzura şükretmek amacı ile Rabb’ine ibadet eder. Bunun dışında bir ödül varsa, iman ve ibadetin üzerine yüce Allah’ın kendisine yönelik bir lütfudur.

Mü’min ibadet ettiği ilahını denemez. O daha baştan itibaren Rabb’inin takdir ettiği her şeyi kabullenmiştir. Rabbinin kendisini denemeye tabi tuttuğu her şeye teslim olmuştur. Daha baştan itibaren darlığa da bolluğa da uğramayı hoşnutlukla kabul etmiştir. Ama bu, pazarda satıcı ile alıcı arasında gerçekleşen bir alışveriş sözleşmesi değildir. Bu, yaratılmışın yaratıcısına, hakkında karar verme yetkisine sahip, varlığının temel kaynağı Rabb’ine teslim olmasıdır.

Fitne anında yüzüstü yere kapanan kişi, kuşkusuz büyük bir kayba uğrar.İç huzurunu, güvenini, kararlılığını, hoşnutluğunu kaybeder. Bunun yanında mal, evlat, sağlık ayrıca yüce Allah’ın kullarını denediği ve hayat için önem taşıyan değerler konusunda da büyük kayba uğrar. Yüce Allah bağlılıklarını, imtihan karşısındaki sabırlarını, uğruna kendilerini adamalarını, kaza ve kederini karşılama biçimlerini denemek için bu konularda kullarını imtihan eder. Musibet anında yüzüstü yere kapanan kişi ayrıca ahireti de kaybeder. Ahiretteki nimetleri, Allah’ın yakınlığını ve hoşnutluğunu kaybeder. Ama ne büyük kayıp!

Bir yarın kenarındaymış gibi Allah’a ibadet eden kişi nereye yönelecek? Allah’dan uzaklaşıp nereye meyledecek?

Nice peygamberler vardır ki, Allah’ın pek çok sevgili kulu onlarla birlikte savaşmışlar, Allah yolunda başlarına gelenden zerre kadar yılmamış, gevşememiş, boyun eğmemişlerdir. Allah sabredenleri sever.[Al-i İmran 146.]

Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et” demekten ibaretti.[Al-i İmran 147.]

Bu yüzden Allah, onlara dünya nimetini de, ahiret nimetini de fazlasıyla verdi. Ve Allah ihsan edenleri sever.[Al-i İmran 148.]

Ayetlerde gördüğümüz üzere Allah Teâlâ o peygamberler ile beraber sebatta bulunan, ve Cenab’ı Hak’ka sığınarak dua ve niyazda bulunmuş olan zatlara hem dünya nîmetini verdi, onları zafere, ganimete, şeref ve şana ulaştırdı. Hem de onlara âhiret sevabının güzelliğini verdi. Onları cennete koyup, ilâhî lütuflarına kavuşturdu. Çünkü onlar din uğrunda öyle fedakârlıklarda bulundular, Allah yolunda mallarını, canlarını feda ederek infak ve ihsanda bulundular. Allah Teâlâ ise öyle mücahitleri korur.Ve Allah Teâlâ öyle güzel davrananlar sever onları öyle sevaplara, nimetlere ulaştırır. Kısacası: Ey müslüman topluluğu! Vaktiyle savaşlarda bulunan peygamberlerini emirleri dairesinde hareket eden bir muhterem cemaat, böyle sabır ve sebat göstermiş dua ve niyazda bulunmuş Allah’ın yardımlarına kavuşmuş, dünya ve âhiret nimetlerini, mükafatlarını elde etmişlerdir. Artık sizler de o muhterem zatları örnek edininiz, Allah yolunda fedakârlıktan ayrılmayınız, maddî ve manevî nîmetlere kavuşunuz…

 

Gayret bizden tevfik Allah (c.c.)’tan.

 

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.