BİR GÜNAHIN YETMİŞ ZARARI-3

(Ahirette Görülecek Şiddetli Azabı)

Yerleri ve göklere emsalsiz yaratan, merhametinin sınırı olmayan, Rabbimiz, Mevlamız, rahman ve rahim olan Allah Teala’ya yarattığı varlıklar sayısınca hamd olsun. Son peygamber, yegane örnek ve önderimiz Hazreti Muhammed’e, ehlibeytine ve tüm müminlerin üzerine salât ve selam olsun.

Resulullah sık sık “sizden bir rüya gören yok mu diye sorardı. Görenler de ona anlatırlardı. Bir sabah yine bize sordu:

-“ Sizden bir rüya gören yok mu?” kendisine: “ bizden kimse bir şey görmedi.“ Dediler.

Bunun üzerine: “ama ben gördüm dedi ve anlattı.

– “Bu gece bana iki kişi geldi. Beni alıp götürdüler. Yürü dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanında biri elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazen bu kayısı başına indirip onun başını yarıyordu. Taşta sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı tekrar alıyordu. Başı eskisi gibi iyileştikten sonra tekrar taşı kafasına indiriyordu. Böylece yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere “Subhanallah nedir bu?“ Dedim. Dinlemeyip “yürü yürü” dediler. Yürüdük.

Sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında elinde demir Kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın yüzüne gelip Çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu gözü ensesine kadar soyuyordu. Sonra diğer tarafına geçip aynı şekilde yüzünün diğer derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da yüz derileri iyileşip eski sıhhatine kavuşuncaya kadar bekliyor sonra tekrar önceki yaptıklarını yapmaya devam ediyordu. Ben buna da “” Subhanallah nedir bu?” Dedim. Cevap vermeyip “ yürü yürü” dediler. Beraber yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. İçinden bir takım gürültü sesler geliyordu. Gördü ki içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yakıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp ”bunlar kimlerdir” diye sordum. Bana cevap vermeyip ”yürü yürü” dediler. Beraber yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yaklaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor ona taş atıp kovalıyordu. Adam tekrar kıyıya yaklaştığında kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine “ bu nedir?” Diye sordum. Cevap vermeyip “yürü yürü” dediler.

Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi görmemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine  “ bu nedir?” Diye sordum cevap vermeyip “ yürü yürü” dediler.

Beraber yürüdük iri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçinde her çeşit bahar çiçekleri vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çocuklar vardı. Ben yine “Bunlar kimdir” dedim. “ yürü yürü” dediler.

Beraber yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük ne de daha güzel bir ağaç görmedim. Arkadaşlarım ağaca çık dediler. Beraber çıkmaya başladık. Altın ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik. Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışça bir kısmı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Arkadaşlarım onlara: “ gidin şu nehre bakın.” dediler. Orada açıkta bir nehir varmış suyu sanki safi süttü, bembeyaz gidip içine dalıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olarak geri döndüler. İki tarafları da en güzel şekli almıştı.

Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar: “ bu gördüğün Adn cennetidir. Şu da senin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir sarayda tıpkı beyaz bir bulut gibi. “Beni gezdirin içine bir gireyim dedim.” “Şimdilik hayır. Ama mutlaka gireceksin.” Dediler.

Ben “ geceden beri acayip şeyler gördüm neydi bunlar” diye sordum. Sonra anlatacağız dediler ve anlattılar: “ taşla başı yarılan o ilk gördüğün adam. Kur’an’ı reddeden ve farz namazları uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri burnu gözü soyulan adam evinden çıkıp yalanlar uydurup etrafa yalan saçan kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler zina yapan kadın ve erkek erkeklerdir. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam faiz yiyen adamdır.

Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında dönen pis manzaralı adam cehennemin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim(a.s)’di. onun etrafındaki çocuklar ise fıtrat üzere ölen çocuklardır.

Yarısı güzel yarısı çirkin olan adamlara gelince bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir. (Buhari)

“Zakkum ağacı günahkarların yemeğidir. Onu günahkarlardan başkası yemez.” (Duhan 44- Hakka 37)

“Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır.” (Enam 120)

-Günahların bir zararı da birçok fesadın ortaya çıkmasına neden olmasıdır. Yeryüzünde suda, havada, yiyeceklerde fesada yol açar. Rabbimiz şöyle buyuruyor;

“Bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın. Belki de tuttukları kötü yoldan vazgeçip dönerler.” (Rum 41)

-Günahların bir diğer zararı da yeryüzünün sarsılması ve bereketin kalkmasıdır. Resulullah(sav): Semud kavmi’nin yaşamış olduğu diyardan geçerken oradan ağlamaksızın geçmekten, sularından içmekten, kuyularından su çekmekten, Sahabesini men etmiştir.