AHİRETTEKİ SAHNELER

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a (c.c.) mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

Kur’an-ı Kerim’de gelecekten yani ahirette olacak sahnelerden haberler verilir. Bu mümin ve insanlık için ibret ve öğüt olacağı meselelerdir. Bu tablolar, sahneler ürkütücü, dehşet yönlerine baktığımızda kaybeden insanların, Allah’a (c.c.) isyan üzere hayatlarını yaşadıklarını görmekteyiz. İsyanın iki şekli olarak büyüklük taslayanlar, zayıf olanlar olarak ikiye ayrılır. Her ikisi de isyan ve kaybediştir. Evvela büyüklük taslayanlar kimlerdir? Sorusuna cevap arayalım.

Bu kişiler Allah’a karşı kibirlenenler büyüklükte kendilerini, Allah (c.c.) ile yarıştırmaya kalkışanlardır. Allah’ın koyduğu hükmü beğenmeyip, kendileri Allah’ın (c.c.) hükmünün önüne kendi istek ve arzularından menfaatlerine özel hükümler koyan kişilerdir. Bu davranış kibirin göstergesi Allah’a (c.c.) karşı bir kibir aynı zamanda. Allah’a ait yetki isim ve sıfatlarda bu tavrı sergileyenler Allah’a (c.c.) karşı kibirlenen kimselerdir. Kur’an-ı Kerim bunlardan büyüklük taslayan olarak bahseder.

Bu birinci isyan şekli bahsedilen ayetlerdeki tablolardır. İkincisi ise zayıf olanlar, bunların isyan şekli ise büyüklük taslayanları onaylamaları, hükmünün otoritesinin altına girmelerinden kaynaklanıyor. Onlardan gelen her şeye ağam, paşam diyerek itaat etmeleri, gelen her emre hayır diyemeyen insanlardır. Bunların her iki tarafın ahiretteki durumuna bakalım.

Mü’min 46- “Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet saatinin kopacağı gün:

“Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun” (denecek)

Mü’min 47- “Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: “Gerçekten biz, size uymuş (teb’anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?”

Mü’min 48- “Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: “Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık).”

İbrahim 21- “Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah’ın huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz’aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki: “Şüphesiz, biz size tabi idik; şimdi siz, bizden Allah’ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?” Dediler ki: “Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de fark etmez, bizim için kaçacak bir yer yoktur.”

Sebe 31- “İnkar edenler dedi ki: “Biz kesin olarak, ne bu Kur’an’a inanırız, ne ondan önceki (indirile)ne.” Sen o zulmedenleri, Rableri huzurunda tutuklanmış olarak görsen; sözü (suçlamaları) birbirlerine karşı evirip-çevirir (birbirlerine yöneltirler). Za’fa uğratılan (müstaz’af)lar, büyüklük taslayanlara derler ki: “Eğer sizler olmasaydınız, gerçekten bizler mü’min (kimse)ler olurduk.”

Sebe 32 – ” Büyüklük taslayanlar, za’fa uğratılan (müstaz’af)lara dediler ki: “Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu-günahkarlardınız.”

Sebe 33- “Za’fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: “Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah’ı inkar etmemizi ve O’na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz” dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar; Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?

Bu tablolardaki durumlarda olmak istemeyen her iki isyan şeklinden de uzaklaşmalı aksi takdirde ebedi pişmanlık ve azap söz konusu olur.
TEVFİK ALLAH’TANDIR. ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN