Sümeyye SANCAK Yazdı Şeytanın Adımları – 3 –

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

ŞEYTANIN ADIMLARI 3

(NEFSE TABİ OLMAK)

Kendisinin razı olacağı şekilde çokça güzel ve bereketli hamd Allah’a mahsustur.

Salat ve Selam son Nebi Müminlerin önderi kendisine tabi olunmadıkça kurtuluşun mümkün olmadığı Hz. Muhammed(sav)’e, Ehli beytine, sahabesine ve tüm muttaki kulların üzerine olsun inşaAllah.

Ayağımızı sıratı mustakimden kaydırmak ve kendisiyle birlikte cehenneme girmemiz için hiç durmadan çalışan en büyük düşmanımız şeytanın adımlarından biride nefse tabi olmaktır. Nefis şeytanın insanı aldatması ve sıratı mustakimden çıkarmasında en etkili en kuvvetli yardımcılardan biridir. Çünkü  şeytan nefis vasıtasıyla daima kötülüğü emreder. Çoğu zaman insanlar nefislerine yenik düşerler.  Özellikle de Allah azze ve celle ile sıkı bir bağ kurmayanlar, ahirete olan imanları zayıf olanlar ve peşin olana tabi olanlar nefislerine mağlup olmakla karşı karşıyadırlar. Şeytanın bu ve bunun gibi diğer adımlarından uzak kalmanın köklü çözümü nefsi Allah Teala’ya satmaktır. Nefis kalbin Allah’a ulaşmasında bir engeldir. Bu engeli ortadan kaldırmak ise nefsi Allah (cc)’a satmakla mümkündür. “Allah müminlerden cenneti vermek karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır.”(Tevbe 111) İşte bu nefsi satmaktır aslında. Bu öyle satıştır ki herşeyi gözden çıkarmak demektir. Arzularını, hevanı, isteklerini, makam hevesini, rahat bir dünya hayatı yaşamayı, şöhreti, övgüleri terk etmek bunlardan vazgeçmektir. Bu alışverişten sonra Müslüman nefsine göre değil şeriate göre yaşar. Zira Müslümanlığın alameti nefsin Kur’an ve sünnetle terbiye edilmesidir.

Terbiye ve tezkiye edilmeyen her nefis kalbin hastalanmasına da sebep olmaktadır. Rasululllah (sav) de nefsin kötülüğünden Allah(cc)’a sığınmıştır.

“Bütün övgüler Allah’adır. Ondan yardımını, bizi doğru yola ulaştırmasını ve bizi bağışlamasını niyaz ederiz. Nefislerimizin ve amellerimizin kötülüklerinden de Allah’a sığınırız.”(Ebu Davud)

                İrfan sahibi kimi insanlarda nefis hakkında şöyle demişlerdir: “Bu yolun başındaki insanların yolculuğu nefislerini mağlup ederek kontrol altına aldıklarında biter. Nefsini boyun eğdiren kimse korktuklarından kurtulmuş, umduklarına kavuşmuştur. Nefsine boyun eğen kişi ise zarar etmiş helak olmuştur.”

                Nefis insanı azgınlığa ve dünya hayatını ahirete tercih etmeye davet eder.

Allah Teala ise kulunu kendisinden korkmaya ve nefsinin kötü arzularından uzaklaşmaya çağırır. İnsan ise bu iki çağrıdan birine mutlaka icabet eder. Şu hadisi şerif ise tercihimizin hangisi olması açısından bize yol gösterici türdendir. “Cehennem nefsin hoşuna giden şeylerle, cennetle nefse zor gelen şeylerle çevrilmiştir.” Cenneti arzulayan her insan nefsinden gelene değil Rabbinin çağrısına icabet etmek zorundadır. Yani cennetin yolu nefse muhalefet etmeyi gerektirir. Yoksa hem nefsinin isteklerine boyun eğecek onun kölesi olacaksın hemde cennette köşk hayali kuracaksın. Şüphesiz bu büyük bir aldanmadır. Bu çölde serap görmeye benzer. Rasulullah (sav) Şöyle buyurmuştur.  “Akıllı kimse nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlık yapandır. Aciz de nefsinin arzularının peşine takan ve Allah’tan umandır.”(Tirmizi-İbn Mace)

                Akıllı kimse nefsine hakim olup ahiret için çalışan, aciz, ise hevasının peşinde koşup hemde Allah’ın rahmetini ve cennetini umandır. Hasan Basri (rha) şöyle demiştir. “ Mümin Nefsine sahiptir. Onu Allah için hesaba çeker. Kıyamet gününün hesabı dünyada kendilerini hesaba çekenler için kolaydır. O gün hesap dünyada iken kendilerini hesaba çekmeden yaşayanlara ise ağır ve zor olacaktır.”

                Allah’a ve ahiret gününe inanan her insan her zaman nefis muhasebesi yapmalı ve bu konuda asla gevşeklik göstermemelidir. Her sözünde her eylem ve davranışında nefsini kontrol altında tutmalıdır. Bundan dolayı Allah azze ve celle’ye  “Ya Rabbim beni nefsimle başbaşa bırakma” diye dua etmekte gerekir aslında.

Nefsimizden kaynaklanan günah ve hatalar dualarımızın kabul olmasını da engel teşkil eder. Ve aynı zamanda hayırlardan mahrum kalmamıza da bir sebeptir. Dolayısıyla nefsin ayıplarını bilip bunlardan kurtulmaya azmetmeliyiz. “Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir.”(Şems 9)

                Şimdi inşallah Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya  ve çok istenilmesine rağmen O’na tam bir bağlılıkla itaat ve ibadet etmeye böylelikle gerçek mutluluğu yaşamaya engel olan nefsin ayıplarından biraz bahsedeceğiz.

Şüphesiz hased, kin, riya, şöhret tutkusu, makam ve mevki hırsı, haramdan sakınmama alçak gönüllü olmama, kendimizi ve yaptıklarımızı beğenme, Allah (cc)’ın cezalandırmasından korkmama vb. manevi hayatımızı mahveden pek çok hastalık nefsin ayıplarındandır. Kurtuluşa erdiğini zannetmekle böyledir. İnsan yaptığı ibadetler nedeni ile böyle zanneder. Fakat kendisinde bulunan birçok kusurun ve işlediği günahın farkında olmadığı için kendini sorgulamaz. Günah işlemeyi terk etmeyen insanın nefsi zevk ve düşkünlüklerinin esaretinden kurtulabilir mi?

Nefsin bir diğer ayıbı da kişinin başına gelen sıkıntılar ve kusurları nedeniyle ağlaması ve bununla kendini rahatlatarak sükûnete ermesidir. İnsanın Allah azze ve celle’nin emir ve yasaklarına uymamaktan dolayı üzntü duyup hüzünle ağlaması çok güzel bir harekettir. Fakat ağlayan kişi bu ağlamaya tatmin olmamalıdır. İnsanın bu şekilde devamlı günahlardan dolayı hüzünlü, kalbi kırık bir şekilde ağlaması kalbini Allah (cc) korkusu ile doludur. Allah Teal’ya karşı saygı ve ürpertisini arttırır.

Nefsin ayıplarından biride ibadetleri yerine getirmede tembellik etmektir. Bu tembellik ve kusurunu umursamaması bundan daha kötü bir ayıptır. Unutmayalım ki Allah(cc)’ın değil bizim bu ibadetlere ihtiyacımız var. Onun için farzları eda etmede ve haramlardan uzak durmada daha titiz olalım ki Kabirde ve mahşerde Allah azze ve celle’nin Rahmeti bizim üzerimize geç kalmasın.

Yaptığı ibadetlerden haz olmamakta nefsin kusurlarındandır. Bunun nedeni ise yapılan ibadeti tam bir içten ve ihlas ile yapmamaktır.

Nefsin başka bir kusuru da kendisinde iyi huylar görmekle iyi biri olduğunu sanmasıdır. Eksiklerini görmemek veya görmezden gelmek, sadece iyi yönlerini ön plana çıkarmak böyle düşürmeye sebep olur. En itidalli yol ise iyi ve güzel yönlerini geliştirmek, eksik ve kusurlarını ise fark edip kabullenip Kur’an ve Sünnetle tedavi etmektir.

Akla gelen kötü düşüncelerden hoşlanmakta büyük bir ayıptır. İnsan aklına kötü düşünceler gelir gelmez derhal onları reddetmelidir. Bu ise sürekli Allah’ı anmak, O’ndan korkmak ve insanların kendisinin açık hallerini bildiği gibi Allah’ında kendisinin gizli hallerini bildiğine kesin bir şekilde inanmakla mümkündür.

Gaflet, günahta ısrar etmek, tevbeyi sürekli sonraya bırakmak, arzulara ulaşmayı yakın ve ölümü uzak görmek nefsin diğer ayıplarındandır.

Cüneydi, Bağdadiye “Herşeyden soyutlanıp bütünüyle Allah(cc)’a yönelmek nasıl gerçekleşir” diye soruldu.

“ Günahta ısrar etmeyi gideren bir tevbe, tevbeyi ertelemeyi gideren bir korku, kişiyi iyi ameller işlemeye yönelten canlı bir umut, Allah(cc)’yu anmak ,arzulara ulaşmayı uzak, ölümü yakın görmek ve nefse muhalefet etmekle gerçekleşir.” Dedi.

Ona “peki bu duruma kul nasıl ulaşır” denildi.

O’da : “ İÇİNDE SAF TEVHİDDEN BAŞKA HİÇBİR ŞEYİN BULUNMADIĞI BİR KALB İLE” dedi.

Elhamdulillahirabbilalemin