ŞAHİTLİK

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

Günlük hayatımızda birçok durum ve varlıklara tanıklık ederiz ve bu olayları gördükten sonra biliriz ki bunlar bizim için kesin bir bilgidir. Mesela güneş doğduktan sonra diyebiliriz ki kesin olarak güneş doğdu ancak şunu diyemeyiz güneş doğacak, yarın kesin olarak güneş doğacak diyemeyiz çünkü bu bizim için gaybi bir bilgidir.  Kısacası bizler geçmiş hakkında gördüklerimiz, yaşadıklarımız kadarına şahit oluruz ancak gelecek hakkında şahitlik yapamayız. Fakat insanoğlunun geçmiş için şimdiki zaman için gelecek için yapacağı, kendisi için mutlak olan tek bilgi muhakkak ki tevhid bilgisidir. İnsan Allah(cc)’ın birliğine, yegâne ma’bud olduğuna, hükmünde ve otoritesinde hiç kimsenin ortak olamayacağına şahitlik yani tanıklık etmelidir. Nitekim Allah(cc) Kuran’da;

         ‘Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka ilah yoktur.’(3/18)

Allah(cc) kendisinin ilahlığına şahitlik etmesi, onun gücü ve kudretinde hiçbir varlığın olmaması, insanların toplumsal hayatında hükmünün geçebileceği, işlerini düzenleyenin o olmasıdır. Vehbe Zuhayli bu ayetin tefsirinde; ‘Yüce Allah indirdiği şeriatında da, kâinattaki uygulamalarında da adil olandır. Çünkü O, kâinat düzenini sapasağlam yapmış, maddî ve ruhî güçler arasında, insan ve yaratıcısı arasındaki hükümlerde, fert ile toplum, insan ile insan, herhangi bir toplumdaki insan grupları arasında, zengin ve fakir arasın­da ve buna benzer karşılıklı taraflar arasında son derece hassas bir denge kurmuştur. Daha sonra Yüce Allah, “Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Azîz’dir, Ha-kîm’dir” buyruğu ile ulûhiyette tek ve eşsiz olduğunu bir daha pekiştirmekte­dir. Azîz, asla yenik düşürülemeyen, güçlü, kudreti kâmil, azamet ve kibriyası en yüce olandır. Hakîm ise sözlerinde, fiillerinde, şeriat ve kaderinde olsun her şeyi en doğru ve en uygun yerine koyan demektir.  Seyyid Kutup ise ‘Allah’ın, şu kainat ve insanların hayatıyla ilgili idaresi sürekli olarak adalet ile yürütülmektedir. İnsanların hayatında mutlak adaletin oluşması, kâinatın içinde yer alan her varlığın kendi görevini başka varlıkların görevi ile mutlak bir ahenk içinde yerine getirmesi gibi insanlar arasındaki işlerin düzene girmesi, Allah’ın insanların hayatı için seçtiği ve kendi kitabında açıkladığı Allah’ın yolunu hakem kabul etmedikçe gerçekleşemez. Yoksa kâinatın hareketi ile insanın hareketi arasında ne adaletten ne mükemmellikten, ne düzgünlükten, ne ahenkten ve ne de uyumdan söz edilebilir. Bu hal ise, zulümdür, çatışmadır, dağılmadır ve yok olmadır.’

       Melekler ve ilim sahipleri teslimiyetlerinin nişanesi olarak şahitliklerini yapmış ve adaletin savunucuları olmuşlardır. Nitekim bizler de İslam dinine girerken şahitliğimizi bu yönde yaparak ‘ Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur’ demekteyiz işte buda bizim bu dine giriş cümlemizdir. Ayet ile bağlantılı tefekkür edersek eğer Allah(cc) bizlere melekler ve ilim sahipleri nasıl ki adaleti ayakta tutarak şahitlik etmekle üzerlerine bir misyon yüklendiyseler tıpkı onlar gibi bizlerinde bu misyonu, görevi yüklendiğini gösterecektir.(inşallah)

‘Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur’ yani ben kesin olarak biliyorum ki… çünkü şahitlik kesin olarak bilinen durumlar için yapılır mesala alimler bir meselede şahitlik yapacak kimsenin ‘biliyorum’ değil, ‘şahitlik yapıyorum’ demesi gerekir demişlerdir. Çünkü bilmek duyarak, okuyarak olabilir ancak şahitlik birebir tanıklık ile olur. İşte bununla beraber Kur’an’da geçen şu kısım daha iyi anlaşılıyor;

           ‘Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber’e uyduk. Şimdi bizi şahitlerden yaz, dediler.’(3/53)

Evet Allah’ın dininin yüceltilmesine, yegane hüküm merci’ olduğuna şahitlik, İslam dininin hak olduğuna bu yolda mücadele ve uğraşın hayırlı olduğuna şahitlik ve sonuç şehitlik. Çünkü şahadeti verecek olan yaşantının yönüdür. Kainatın yaratılışına bakarak, her şeyin kendilerine koyulan hüküm doğrultusunda bir yörüngede olduğunu görerek, yağmurun damlalarını, bulutların seyredişini, düşünme kabiliyeti olmayan hayvanların rızık temini için yollara düştüğünü görerek, yegane yaratıcı ve ilahın Allah(cc) olduğuna şahitlik etmek işte  bu her Müslüman’ın yaptığı şahitliktir. Peki, bu şahitliğin zıttı nedir? Bunun zıttı hüküm koyucu başka masivai(yaratılmış) varlıkları görmektir bunu yapan yalancı şahittir. Bunun zıttı hayatını Allah(cc) istediğinin tersine yaşamaktır bunu yapan yalancı şahittir. Fıtratının gereğini yalanlayan yalancı şahitleri acı bir azap bekler ancak gereğini yerine getirenleri ise üstün bir mükâfat. Şahit kimse misyonu olan ve asla taviz vermeyen kimsedir. Onlar kalabalığın veya düşmanların gücüne aldanmadan tevhidi haykıran korkusuz kimselerdir nitekim ashab-ı kehf tamda bunu yapmıştı;

        ‘(Oranın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O’ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.’(kehf/14)

Göklerin ve yerin Rabbidir çünkü bu ikisinin yöneticisi ve hakimi birdir. Yerde ayrı bir ilah edinmek mi? Subhanallah insanlar ayetin tabiri ile (Bir çatlak mı gördüler?) Nasıl olurda kendilerinin uydura geldikleri düşünceleri İslam’ın üzerinde görürler daha acizliklerinin bir nişanesidir keşfedecekleri Bilim, makine, ilaç gibi şeyler için kainat haritasını izlerken nasıl olurda bilim ile bunu görmezden gelirler ve bilimi üstün görme çabalarına girerler bunların hepsine bakarak şahitliklerini yerine getireceklerine nasıl olurda yalanlamaya çalışırlar? Allah(cc)’ın gücü ve kudretini düşünün ve bunun karşısında insanların cesaretini, nankörlüğünü, kibrini gerçektende hayret etmeyecek gibi değil işte bu yüzden hayvanlardan daha aşağıdalar çünkü hayvanlar izdirari de olsa itaat ve tesbih halindeler insan ise isyan. Bunların içinde elbette Müslümanlara da pay vardır oda iman nimetinin kıymeti ve şahitlerden olma bu sınıfa girebilme imkânı. İman nimetini Allah(cc) biz Müslümanlara bahşetti iman yaratılmışın kalbe atabileceği bir duygu değil o yüzden bir düşünelim ki Allah kalbimizee bu duyguyu attı o halde bunun gereğini yerine getirelim aksi halde hiç birimizin şüphesi olmasın ki Allah’ın bizlere ihtiyacı yok o zaten yüce olandır.

      ‘İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl’ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. Senin (arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi (Kâbe’yi) biz ancak Peygamber’e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah’ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir’(1/143)

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN