RAZI OLANLAR

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd, yeri ve göğü yoktan var eden aralarında bir nizam ve intizam belirleyen, kullarını karanlıklardan aydınlığa çıkaran, kendisine sığınanı eli boş çevirmeyen, mahlukatı vahadaniyetine delil yapan, yegane hakimiyetin sahibi, Allah (cc)’a mahsustur.

Salat ve selam, mahlukatın en üstünü, alemlere rahmet, yeryüzünün en büyük inkılapçısı, izinden gidilmeye tek layık olan, ittiba edilmediği sürece Cennet’in hayal Cehennem’in vacip olduğu Allah Rasulu (sav)’e ve tertemiz ehli beytine,

Ve yine selam, O (sav)’nu bu yolda yalnız bırakmayan, ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet vasfına sahip olan, gökteki yıldızlara benzetilen, Allah’ın kendilerinden razı olduğunu ayetiyle bildiren sahabesine, tabiine, teb-i tabiine ve bütün müslümanların üzerine olsun.

Geçen yazımızdaki hadisi hatırlatarak kaldığımız yerden devam edelim;

Ebû Sâid el-Hudrî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

“Rab olarak Allah (c.c.)’ı, din olarak İslâmı ve Peygamber olarak da Muhammed sallellahü aleyhi vesellemî seçip beğendim” diyen kimseye cennet vâcib oldu.”(Ebu Davud/Salat-Vitir/26-1529)

Razı olmanın dil ile yeterli olmayacağını geçen yazımızda naklettiğimiz şerh ile beyan ettik. Şimdi ise razı olanların vasıflarına değinmeyi uygun gördük.

Razı olmak; bedel isteyen bir meseledir. Zira razı olan razı olduğu şeyden gelecek olanlara da razıdır. Çünkü o bunları bilerek razı olmuştur. Mesela; bir iş yeriniz olduğunu ve işçi alımı için bir ilan verdiğinizi düşünün. Sizin iş yerinizde çalışmaya talip olanlar sizinle teker teker görüşmeye geldiğinde; yapacağınız şey onlara iş şartlarından bahsetmek olacaktır. O kişiye, eğer bu iş yerinde çalışacaksan bu şartlara razı olmalısın denmek istenir.  Ve talepte bulunan kişi de görüşmeye uyması, razı olması gereken şartlar olduğunu bilerek gelir.

İşçi alımı gerçekleşip, işbaşı yapıldığında ve aynı zamanda da şartlar hatırlatıldığında, eğer o kişi size şöyle derse ; “Bu çalışma şartları da nerden çıktı! bu işi zorlaştırmaktan başka bir şey değil, böyle iş yeri mi olur böyle iş yönetmek mi olur! Burası fabrika değil, siz farbrika yönetmeyi yanlış anlamışsınız” gibi serzenişlerde bulunsa ona cevap vermekten önce o kişi hakkında aklının yerinde olmadığına ya da ruh sağlığının bozuk olduğuna dair bazı şüphelerde bulunursunuz.  Çünkü şartları kabul edip sonrasında bu şartlara itiraz etmesi akıl sahibi olan birinin yapacağı şey değildir. Nasıl ki o kişiyi işten çıkarma noktasında tereddüt etmiyorsanız, İslam’da şartlarına riayet etmeyenleri dışına atmakta tereddüt etmeyecektir.

Müslüman teslim olandır. Teslimiyet razı olmanın sonucudur. İslam’dan razı olmak onun doğruluğunu kabul etmek değildir sadece. Müslüman, o şartlardan razı olan, en önemlisi şartların ne olduğunu bilendir. Bugün İslam’ın şartları sözüm ona Müslümanlara hatırlatıldığında yaşanan manzara aynı yukarıda verilen örnekteki gibidir. “ Siz yeni din getirmişsiniz. Sizinki zorlaştırmaktan başka bir şey değil. Böyle Müslümanlık olmaz. Bu İslam değil” gibi cevaplar gelir anında. Çünkü onlara göre İslam; herşeye müsaade eden, zıddına bir şey yapıldığında dışına atmayan, ne yaparsan yap içinde olduğun bir dindir. Tahakküm boyutu olmayan, vicdanlara hapsedilen bir din olarak anlaşılıyor ne yazık ki.

Razı olanlar, kendilerine ne emredilirse yerine getiren, yasaklananlardan uzak duran,  hangi zaman, hangi mekan, hangi şart altında olursa olsun kulluğunu sürdürenlerdir.

Müminler öyle Adamlardır ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur/37)

Onların meşguliyeti, hal ve hareketleri, yaratıcısının koyduğu kurallara göredir.

“O Rahman (olan Allah)ın has kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman “Selam” derler.

Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler.

Onlar: “Rabbimiz, cehennem azabını bizden geri çevir; gerçekten, onun azabı ödenmesi kaçınılmaz bir borç (veya sürekli bir acıdır) derler.

Şüphesiz o, ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir konaklama yeridir.”

Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; (harcamaları,) ikisi arasında orta bir yoldur.

Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilah’a tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler.

…Ki onlar, yalan şahidlikte bulunmayanlar, boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir.

Onlar, kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onun üstünde sağır ve kör kesilmezler.

Ve onlar: “Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl,” diyenlerdir.

İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar.

Orda ebedi olarak kalıcıdırlar; o, ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir.” (Fukran/63-76)

Eğer ki razı olduğunuz Rabb; Allah(cc) ise razı olduğunuz peygamber Muhammed b. Abdullah (sav) ise ve razı olduğunuz din İslam ise; sakın bunun gerekliliklerinden geri kalmayın. Bunların ne manaya geldiğini bilmeden rızadan bahsetmek yersizdir. İşte yukarıdaki ve onlara benzer ayetlerde görüldüğü gibi; razı olanlar yerinde durmamış daima çalışmışlar. Onları hiçbir şey durduramamış. Ve kendileri hakkında verilen kararlara itiraz etmemişler. İşittik ve itaat ettik demişler;

“Aralarında hükmetmesi için, Allah’a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü’min olanların sözü: “İşittik ve itaat ettik” demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır.” (Nur/51)

İslam’dan kovulmamak dileğiyle… Selamun Aleykum…

Selam ve Dua ile…

Tevfik Allah’tandır…

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN