sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

İNANDIKLARI GİBİ YAŞAMAYA ÇALIŞANLAR – 3

İNANDIKLARI GİBİ YAŞAMAYA ÇALIŞANLAR – 3
07.08.2018
0
A+
A-

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

 

İNANDIKLARI GİBİ YAŞAMAYA ÇALIŞANLAR – 3

 

Hamd âlemlerin Rabbi Rahman ve Rahim, ölüden diriyi- diriden ölüyü çıkartan, geleceğinde hiç şüphe bulunmayan günün sahibi, mümin kullarına merhametli, inkârcılara şiddetli, indirmiş olduğu Kur’an ile bizlere izzet bahşeden ALLAH(CC) aittir

Kur'an Dinle

Salât ve selam âlemlere rahmet olarak gönderilen kendi döneminde ve kendisinden sonra var kılınan mükelleflerin ona(sas) itaatten başka kurtuluşunun mümkün olmadığı önderimiz komutanımız Hz. Muhammed sas’e âline ashabına, bugünden önce yaşamış bugün yaşamakta olan ve kıyamete kadar yaşayacak, hakkın gönüllerini aydınlattığı mücahid müminlere selam olsun

Yaşadığımız zaman dilimine Kuran’ın gözlüğüyle bakarak söyleyebileceğimiz en bariz problemlerden bir tanesi şüphesiz İnsanoğlunun karşı karşıya kaldığı şirk ve küfür hastalığıdır. Müminler için malumdur ki, yeryüzü, Hz. Muhammed (sav)’in kendisiyle sakındırmış olduğu Deccal fitnesiyle boğuşmaktadır. İnsanlara Hakkı batıl gibi göstermeye çalışan, batıla hak kılıfı giydirmeye çalışan, aşırı yalancı, hilekâr anlamına gelen Deccal’lar. İnsanları Allah (cc) İsmiyle, Kur’an kelamının zikriyle, bizde İslam’ı savunuyoruz diyerek kulları Allah cc itaatten alıkoyarak kendilerine kayıtsız şartsız itaate çağıran gayri meşru yaşam biçimlerini ümmete İslam adı altında kabul ettirmekte acımasızca oyunlar planlayan Deccal’lar. Fakat Allah cc’ nın kalplerine sebat verdiği müminler bu fitnelerden etkilenmeyecektir. Az önce temas ettiğimiz gibi sahtekâr, yalancı, hilebaz kimseler var olsa da onların karşısında duran batıllarını onaylamayan, Kuran’ın hükümlerinin her çağ ve mekânda yaşamanın imanın gereği olduğuna gönülden inanan ve gereğini yapmakta tereddüt etmeyen insanlar elbette ki var olmuş ve olmaktadır.

Müslümanların, saltanat halifeliği ile idare edildiği toplumlarda sultanların en çok tahammül edemedikleri insanlar, gerçekleri bilip halka anlatan Âlimlerdir. Çünkü bu tür âlimler saltanat aleyhinde fiili bir aksiyona girmeseler de sultanların yaptıkları her şeyi şeriata uygundur diyip onaylamazlar da. Çünkü bu âlimler işgalci sultanların saltanatını meşru göstermek için tevile kaçıp fetva vermezler. Çünkü bu kimseler her türlü tehlikeyi göze alarak halka İslam’ı ve gereklerini olduğu gibi ketmetmeden anlatmaya çalışırlar. Çünkü Allah azze ve celle’ nin kitabında;

Allah’ın indirdiği Kitaptan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acıklı bir azab vardır…(Bakara 174)  buyruğunu bilirler.

Sesli Makale

İşte bu âlimlerden bir tanesi de İmam-ı Azam Ebu Hanife(R.ah)’dır. Halife Mansur ilim ve nüfuzunu takdir ettiği Ebu Hanife’yi icraatlarını onaylattırmak için kadı yapmak istedi. Devletin kadısı İlim ve makam itibariyle din konusunda devletin en büyük yetkilisiydi. Halife Mansur Kadılık teklifini ne kadar tekrarladıysa da, Ebu Hanife’nin bunu reddedişi de o kadar tekrarlandı. Sonunda sabrı tükenen el-Mansur, bu vazifeyi kabul etmesi için yemin aldı. Ebu Hanife de kabul etmeyeceğine dair yemin aldı. Ve şöyle dedi: Eğer ben, bu vazifeyi kabul etmediğim takdirde Fırat nehrinde boğulmakla tehdit edilsem, boğulmayı tercih ederim. Senin etrafında ikrama muhtaç olanların çoktur! Ben bu işe uygun değilim! Onun bu sözleri üzerine sinirlenen Mansur; yalan söylüyorsun dedi. Ebu Hanife ona şu cevabı verdi; Sen benim lehime kendinin de aleyhine hükmettin. Nasıl olurda emaneti yalancı bir kadı’ya teslim edersin. Bunun üzerine Halife, Ebu Hanife’yi hapsettirip ona her gün on kırbaç vurdurmak suretiyle işkence edilmesini buyurdu. Ebu Hanife’nin sıhhi durumu kötüleşince el-Mansur onu serbest bırakmış, fakat ders ve fetva vermekten menetmiştir. İmam-ı Azam Ebu Hanife,( bazı rivayetlerde zindanda yemeğine zehir katılarak şehid edilmiştir) bundan kısa bir zaman sonra hayata gözlerini yummuştur. Ümmetin kendilerini takdir ettiği diğer Ehlisünnet âlimleri gibi Ebu Hanife (r.ah) hayatında da birçok nasihatler vardır.

İmam Ebu Hanife, 150 H. yılında sıddıklar ve şehidler gibi ölmüştür. Fakat ölüm; o büyük kalp, sapasağlam dini vicdan, kudretli akıl ve her türlü işkenceye katlanan sabırlı ruh için bir rahatlık olmuştur. Ebu Hanife, görüşlerinden dolayı muarızlarından işkence gördü, türlü dedikodulara hedef oldu. Fakat bunların hepsine gönül hoşluğu ile katlandı. Sefihlerden eziyet gördü. Valilerden, daha sonra halifelerden işkence gördü. Fakat hiçbir zaman eğilmedi ve hakikati söylemekten çekinmedi. Eğer ruhların da bir cihadı ve bu cihadın yapıldığı meydanlar varsa, şüphesiz Ebu Hanife bu türlü cihad alanlarının en büyük ve muzaffer kahramanıdır. O, cihadında son nefesine kadar metanet gösteren bir yiğit idi.

Bütün davalar, o davaların fedaileriyle kaimdir. Bunun en güzel örneklerinden birini Ebu Hanife (r.ah) ortaya koymuştur. Ne yazık ki Müslümanlar onun içtihadını unutup davranışını göz ardı ettiler ve hayatlarını sultanları alkışlamakla geçirdiler. Bir dönem “padişahım çok yaşa!” dediler, bir başka dönem de” Bizi kim, nasıl ve hangi rejimle yönetirse yönetsin; bize düşen itaat etmektir” zihniyetinin öncüleri oldular. Böylece Müslümanları zalim yöneticilere ve batı uşaklarına kul ettiler. Sonuçta da Müslümanlar, asırlar boyu kul oldukları sultanlar ve yöneticiler tarafından sömürüldüler, sömürüldüler…

Bir ülke ki, Âlimleri hapsedilir ya da sultanların idaresini onaylamadıkları için katledilir; işte o ülke artık gerçeklerden korkan bir sömürü ülkesine dönüşmüştür. Şahsiyetlerinden arındırılmış insanlar artık başlarındaki Tağut’ lara itaat eder dururlar. Rejimle özdeşleşmiş olan çağdaş olan hocalar ise “Aman başımızdakilere itaat edin!” deyip rejimin bekası adına cami kürsülerini adaletsiz düzenin hizmetlerine verirler. Yeter ki işgal ettikleri makamlar devam etsinler! Zalime karşı direnişin sembolü olan bir müçtehidin mezhebi bu durumlara düşer mi acaba!!!

Küfür nasıl ki özünde barındırdığı Allah cc isyan ve O cc dinin kutsal değerlerini yok sayma,  insanlık aleminin kendisi vasıtası ile izzete ve şerefe kavuştuğu dinin sahibi Allah cc ile insanların arasını ayırma girişimi asırlardır hatta  Adem a.s’ dan günümüze kadar devam etmiştir. Peki ya Müslümanlar, din düşmanlarının batıl akidelerini yayma ve savunma mücadelelerini, Hak din adına veriyor mu? bu şuuru ve bu amelin gerektirdiği reaksiyonu bugün gösterebiliyor mu? Yoksa “ saldım çayıra Mevlam kayıra” gibi bilinçsizce İslam ümmetine yapılan maddi ve manevi linç girişimine sessiz mi? kalıyor.

Bu dinin önderi Hz Muhammed (sas) ve müntesipleri bu konuda taviz vermedi baskılar ne derecede  şiddetli olursa olsun, onların ” tercihleri” imanları ile birlikte zaten belirlenmiş ve onlara ikinci bir tercih imkanı verilmemişti ki. Allah cc Müslüman safları arındırır, temizler davasını yükleyeceği insanları seçer. Allah cc eğitimine razı olarak ihlâs, irade ve sabır imtihanları ile bu topluluğu, ancak Allah cc ulaştıracağı makamlara doğru yüceltir.

Ve sizlerden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmayan bir fitneden korkup-sakının. Bilin ki, gerçekten Allah, (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.(Enfal 25)

“Toplumsal fitne” ile burada, sadece bireylerle sınırlı kalmayan ve aynı anda tüm toplumu saracak denli yaygın olan topluca işlenen kötülükler kastedilmektedir. Böyle bir durumda sadece günahkârlar değil, o günahları işleyenler arasında bulunanlar da Allah’ın azabına uğrarlar. Bu, böyle kötülüklerle çevrilmiş bir hayata katlanmaları nedeniyledir.(Mevdudi)

Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.(Enfal 28)

Hakla batılı birbirinden ayırmak… Sakınmak, korkmak ve bu korkunun sonucu olan basiret ve anlayış. Müminlere, Allah cc ile  bağlantıda olmanın mükafatı. Rabbim bizlere iman nasib ettikten sonra kalplerimizi kaydırma, Sana kavuşana kadar, bizi dünyaya ilk gönderdiğin halde temiz olarak Sana kavuşmayı nasib et. AMİN

 

Selam ve dua ile

 

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.