HZ.NU’MAN İBNİ MUKARRİN EL-MUZENİ (R.ANH)
HZ.NU’MAN İBNİ MUKARRİN EL-MUZENİ (R.ANH)
Hamd gözlerle görünmeyeni gören insanlara her türlü imkanı sunan,dünya ve ahiret günü tek otorite olan Halim,Ğafur,Kahhar,Cebbar ALLAH (C.C.)ya salat ve selam kendisine tabi olunmadıkça hayatın anlamının bulunamayacağı Hz.Muhammed (S.A.V.)’e, onun aline ashabına ve tüm hayatını ALLAH’a adayanlara olsun.
Fetihler fethine ulaşan imanı ve itaatı hayatının bütün alanında yaşayan komutan.
Resulullah (s.a.v.) Medine’ye hicret etmiş, onunla ilgili haberler gidip gelenler vasıtasıyla Muzeyne’ye ulaşmaya başlamıştı. Ondan sadece hayra dair haberler geliyordu.
Bir akşam, kavminin lideri Numan İbni Mukarrin el Muzeni, dostlarıyla ve kabilesinin yaşlılarıyla birlikte toplanarak onlarla şöyle konuştu : Ey kavmim! Vallahi biz Muhammed’den ancak iyi şeyler öğrendik. Onun davetinden; merhamet, iyilik ve adaletten başkasını duymadık. Başkaları ona koşarken, biz niçin yavaş davranıyoruz?
Daha sonra sözüne şöyle devam etti : Ben, yarın erkenden ona gitmeye karar verdim. İçinizden kim benimle beraber olmak istiyorsa, hazırlansın.
Numan’ın sözleri kavmine çok tesir etmişti. Sabahleyin, on kardeşini ve 400 Muzeyne’li süvariyi Resulullah’la (s.a.v.) görüşmek ve Allah’ın (C.C.) dinine girmek üzere, kendisiyle birlikte Medine’ye gitmek için hazır vaziyette buldu.
Ancak Numan, bu kalabalık toplulukla, Müslümanlara bir şeyler götürmeden Hz.Peygamber’in(S.A.V.) yanına gitmeye utandı.
Ama geçirdikleri kıtlık yüzünden ellerinde avuçlarında fazla bir şey kalmamıştı.
Numan kendisinin ve kardeşlerinin evlerini dolaştı, kıtlıktan arta kalan birkaç koyunu toplayıp Resulullah’ın (s.a.v.) huzuruna getirdi. Hepsi İslam’a girdiklerini açıkladılar.
Numan İbni Mukarrin’le beraberindekilerin Müslüman oluşuna sevinmekten dolayı, Medine bir uçtan bir uca çalkalandı. Çünkü daha önce hiçbir arabın evinden, baba bir onbir kardeşin ve onlarla birlikte 400 süvarinin Müslüman olduğu görülmüş değildi.
Resulullah (s.a.v.) da Numan’ın Müslüman oluşuna çok sevindi. Allah Teala (C.C.) onun getirdiği koyunları kabul edip onun hakkında şöyle buyurdu : Bedevilerden öyleleri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe iman eder, infak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve Rasulün dua ve bağışlanma dileklerine vesile edinir. İyi bilin ki bu, onlar için gerçekten bir yakınlaşmadır. Allah onları rahmetine alacaktır. Şüphesiz Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir. Tevbe süresi 99
Nasıl bir niyetle imana doğru gidiyor ki hakkında ayetle samimiyeti ortaya konuyor ve infakı kabul ediliyor.
Numan İbni Mukarrin (R.A.) Resulullah’ın (s.a.v.) sancağı altına girmiş ve hiç aksatmaksızın onun bütün savaşlarında bulunmuştu.
Hz. Ebu Bekir (R.A.) halife olunca, Numan (R.A.) kavmi Beni Muzeyne’yle birlikte irtidat olaylarının bastırılmasında kesin bir tavır takınmış ve bu çok etkili olmuştu.
Hz. Ömer’in halifeliği zamanından Numan İbni Mukarrin’e ait, tarihin dilinden düşürmeyip övgüyle bahsettiği daima, taptaze kalan bir hatıra vardır.
Kadisiyye’den az önce, Müslüman ordularının komutanı Sa’d İbn-İ Ebî Vakkas, İslam’a davet için Numan İbn-i Mukarrin başkanlığındaki bir heyeti Kisra Yezdücerd’e göndermişti.
Heyet, Kisra’nın Medain’deki sarayına vardığında, huzuruna girmek için izin istediler ve o da girmelerine izin verdi. Bir tercüman çağırtıp ona şöyle dedi :
Onlara sor : Sizi buraya gelip bizimle savaşmaya teşvik eden sebep nedir? Belki siz, sırf bizimle savaşmayı arzu edip bize karşı cesaret gösterdiniz. Çünkü biz hep sizinle uğraştık ama, sizi yenemedik.
Numan yanındakilere dönüp şöyle dedi:
İsterseniz ona sizin namınıza ben cevap vereyim. Eğer içinizde onunla konuşmak isteyen varsa, onun konuşmasına izin veririm. Yok, sen konuş dediler. Oradakiler Kisra’ya dönüp :
Bu adam bizim dilimizle konuşur, söylediğini dinle dediler.
Numan, Allah’a hamd ve senada bulunup Peygamberine salat ve selam getirdikten sonra şöyle konuştu :
Şüphesiz Allah (C.C.) bize acıdı ve bize iyiyi gösterip onu emreden, kötüyü tanıtıp bizi ondan yasaklayan bir Peygamber gönderdi. Bize eğer davet ettiği şeyi kabul edersek Allah’ın dünya ve ahiret iyiliklerini vereceğini vadetti.
Kısa bir zamanda Allah darlığımızı genişliğe, zilletimizi izzete, aramızdaki düşmanlığı da kardeşlik ve merhamete çevirdi.
Bize, insanları hayırlı şeylere davet etmemizi ve önce yakınlarımızdan başlamamızı emretti.
Biz sizi dinimize girmeye davet ediyoruz. Bizim dinimiz; güzelin tümünü güzel gören ve ona teşvik eden, çirkinin tümünü çirkin gören ve ondan sakındıran bir dindir. Bu din, inananları küfrün karanlık ve zulmünden, imanın aydınlık ve adaletine götürür.
Eğer İslam’ı kabul ederseniz; aranızda Allah’ın Kitabını koyar, onun hükümleriyle hükmetmek üzere, bazı zevatı bırakır, sonra çıkar gider ve sizi kendi halinize bırakırız.
Şayet Allah’ın dinine girmeyi kabul etmezseniz, sizden cizye alırız ve sizi himaye ederiz. Cizye vermeyi de kabul etmezseniz sizinle savaşırız.
Yezdücerd bunları duyunca küplere bindi ve şöyle cevap verdi :
Dünyada sizden daha bedbaht, sayıca sizden daha az, daha dağınık ve hali daha perişan bir millet bilmiyorum.
Biz, sizin durumunuzu bölge valilerine havale ediyorduk, onlar sizin bize itaatinizi sağlıyorlardı…
Hiddeti biraz geçip sözüne şöyle devam etti :
Eğer bir ihtiyaçtan dolayı bize geliyorsanız, memleketiniz bolluğa kavuşuncaya kadar size erzak verelim, sizin ve kavminizin ileri gelenlerini giydirelim ve bizim tarafımızdan, size yumuşak davranacak bir hükümdar tayin edelim.
Heyettekilerden birisi, yeniden onun hiddet ve öfkesini artıracak şekilde bu teklifi reddetti. O da tekrar şöyle konuştu :
Eğer elçiye zeval yoktur kaidesi olmasaydı, sizi öldürürdüm. Kalkın, benim size verecek hiçbir şeyim yok. Komutanınıza şöyle haber verin : Ona, hepinizi Kadisiyye hendeğine gömecek olan Rüstem’i gönderiyorum.
Daha sonra Kisra, kendisine bir yük toprak getirilmesini emretti ve getirdiler.
Adamlarına :Toprağı bunların en şereflisine yükleyin, onu halkın göreceği şekilde bizim taht merkezimizin kapılarından çıkıncaya kadar önünüzde sürün..
Heyettekilere sordular :
Sizin en şerefliniz kimdir? Asım İbni Umer koşup : Benim dedi.
Medain’den çıkıncaya kadar toprağı onun sırtına yüklediler. Daha sonra Asım, toprağı kendi devesine yükleyip Sa’d İbni Ebi Vakkas’a götürdü. Sa’d, Allah’ın İran’ın fethini Müslümanlara nasip edeceğini ve onların toprağına Müslümanların sahip olacağını müjdeledi.
Nihayet Kadisiyye savaşı oldu. Hendek binlerce ölünün cesediyle doldu ama bunlar Müslüman askerlerininki değildi, Kisra’nın askerlerinin cesetleri idi.
İranlılar Kadisiyye yenilgisini bir türlü hazmedemediler. En iyilerinden toplayabildikleri kadar asker topladılar sayıları 150 bine ulaştı. Hz. Ömer bu büyük topluluğun haberini alınca, böyle büyük bir tehlikeyi bizzat kendisi halletmeye karar verdi.
Fakat Müslümanların ileri gelenleri onu bu kararından vazgeçirdiler. Bu büyük meselede kendisine güvenilen bir komutanı göndermesini tavsiye ettiler.
Hz. Ömer şöyle dedi :
Bana bu cepheye gönderebileceğim birisini tavsiye edin.
Askerlerini sen daha iyi bilirsin, Müminlerin Emiri! dediler.
Müslüman ordusunun başına iki ordu karşılaştığında mızrakların dişlerinden daha ilerde olan birisini getirmek istiyorum. O da Numan İbn-i Mukarrin el-Muzeni’dir dedi.
Buna, o layıktır diye cevap verdiler.
Bundan sonrasında Hz. Ömer (R.A.) çok müthiş bir mektup yazıyor.
Hz. Ömer ona şu mektubu yazdı :
Allah’ın kulu Ömer İbnu’l-Hattab’dan Numan İbni Mukarrin’e :
Kalabalık bir İran ordusunun sizinle savaşmak için Nihavend şehrinde toplandığını haber aldım. Bu mektubumu aldığında, Allah’ın emri, yardımı ve desteğiyle maiyetindeki Müslümanlarla birlikte yola çık. Onları sarp yerlerden yürütme, çünkü eziyet etmiş olursun… Bir Müslüman bana yüz bin dinardan daha iyidir. Selâm senin üzerine olsun.
Mektubu alır almaz hemen işittik itaat ettik şuuruyla harekete geçiyor.
Önce yolu keşfetmeleri için, öncü süvari keşif kuvvetlerini öne sürdü. Süvariler Nihavend’e yaklaşınca, atları yürümediler ileri sürdüler ama atlar bir türlü yürümüyordu. Atlarından inip durumu anlamak istediler. Atların ayaklarında, çivi başına benzeyen demir kıymıkları gördüler. Yerleri araştırdılar, bir de ne görsünler! İranlılar, Nihavend’e gidecek atlı ve yayaları engellemek için yollara demir dikenler dökmüşler. ALLAH’ın kitabıyla hayat bulanın yapması gerekilen ayette buyrulduğu gibi;
Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki onu peygambere ve aralarında yetkili kimselere götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya gücü yetenler, onu anlarlardı. Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız. Nisa – 83
Süvariler durumu Hz.Numan’a haber verip bu konuda onun görüşünü sordular.Hz.Numan onlara, bulundukları yerden ayrılmamalarını ve düşmanın görmesi için geceleyin ateş yakmalarını emretti. Böylece korkmuş ve yenik düşmüş numarası yapacaklar, düşman da onlara yetişmek için harekete geçerek yollara döktükleri demir dikenleri temizleyecekti.
İranlılara oynadıkları bu oyun tutmuştu. Düşman, Müslüman ordusunun öncü birliğinin yenik bir halde geri döndüğünü görünce, hemen işçilerini gönderip yollardaki dikenleri temizletti. Müslümanlar da tekrar hücuma geçip bu yolları ele geçirdiler.
Numan İbni Mukarrin askerlerini Nihavend’in yüksek tepelerinde toplayıp düşmana ani bir baskın yapmaya karar verdi. Askerlerine şöyle konuştu :Ben üç defa tekbir getireceğim, birinci tekbirde herkes hazırlansın, ikincide : Herkes silaha sarılsın. Üçüncüde : Allah’ın düşmanlarına saldıracağım. Siz de benimle birlikte saldırın.
Numan İbni Mukarrin üç tekbiri de getirdi. Kükremiş bir aslan gibi düşman saflarına daldı. Onun arkasından da Müslüman askerleri sel gibi coştular. Taraflar arasında, tarihin benzerine az rastladığı çok şiddetli bir savaş oldu. İran ordusu dağılıp gitti. Ölüleri dağı taşı doldurdu. Her yerden düşman kanı aktı. Numan İbni Mukarrin’in atı bu kanlardan kayıp yere yıkıldı. Numan (R.A.) şehid oldu. Kardeşi sancağı elinden alıp üzerini bir örtüyle kapattı. Öldüğünü de Müslümanlardan gizli tuttu.
Müslümanların (Fetihler fethi) diye isimlendirdiği büyük zafer tamam olup galip gelen askerler kahraman komutanları Numan İbni Mukarrin’i sorunca, kardeşi üzerindeki örtüyü kaldırıp şöyle dedi : İşte komutanınız, Allah, verdiği fetihle, onun gözünü aydın etmiş ve onu şehidlik mertebesine kavuşturmuştur.
Rabbim bizlere de böyle itaat şuuruyla yaşamayı ve yolunda hayat bulmayı nasip etsin.
ALLAH (C.C.) emanet olun.
Dua buyurun.
Selamu Aleykum.