Hz. HAKİM İBN-İ HAZAM (R.ANH)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hz. HAKİM İBN-İ HAZAM (R.ANH)
Alemlerin Rabbi Allah’a (cc) Hamd olsun, Salat ve selam Resullerin en şereflisi Hz.Muhammed’e (sav) olsun. Biz Allah yolunda gerekli mücadele şuurunda olduğumuzda Allah’ın rızasını umuyor ve onun dininin daha uzaklara ulaşacağından eminlik içersinde oluruz. Allah’ın dinini yayma hareketi insanlar üzerinde uygulanan zulmü her zaman kaldırmıştı.Ve selam Resulullah’ın aline ,ashabı ve tüm Müslümanların üzerine olsun.
Bazı hayatlara çok kısa zamanda çok büyük olaylar sığdırılmıştır ki.Onlardan biride ibni Hazam dır.Peygamberin şu sözünün muhattablarından biri de o dur.
Mekke’de müşrik olarak kalmalarına razı olmadığım ve İslâm’a girmelerini arzu etliğim dört kişi var… Bunlardan birisi Hakim İbn-i Hazam dır.
Sizin bu sahabeden haberiniz var mı?!
Tarih onun; Kâbe-i Muazzama’nın içinde doğan tek kişi olduğunu kaydetmektedir…
Bu doğum kıssası öz olarak şöyledir : Hakim’in annesi, Akram bazı kadınlarla birlikte, oyalanmak için Kâbe’nin içine girmişti;O gün her nasılsa Kâbe açıktı. Annesi de o sırada hamile idi. Kâbe’nin içindeyken ansızın doğum sancısı geldi ve oradan çıkamadı…
Ona doğumlarda kullanılan deri bir örtü getirildi ve çocuğu onun üzerine doğurdu…
Bu doğan çocuk Hakîm İbn-i Hazam İbn-i Huveylid idi,
O, Mü’minlerin annesi Hatîce Bint Huveylid hanımefendinin de erkek kardeşinin oğlu idi.
Hakîm İbn-i Hazam; soylu, mevkisi yüksek ve zengin bir aile içinde büyümüştür.
Bunlardan başka o, zeki birisiydi. Kavmi onu başkanlığa getirmiş, ona rifade görevini vermişlerdi.Hakîm, peygamber olmadan önce Rasulullah’ın (s.a.v.) samimi dostuydu.
Peygamber’den beş yaş büyük olmasına rağmen, onunla arkadaşlık eder, onunla sohbet etmekten ve oturup kalkmaktan hoşlanırdı.
Rasulüllah (s.a.v.) da onun sevgisine sevgiyle, dostluğuna da dostlukla karşılık verirdi.
Daha sonra akraba oldular ve aralarındaki bağ daha da kuvvetlendi. Bu da; Rasulullah (s.a.v.), onun halası Hatice Bint Huveylid’le evlendiğinde olmuştu.
Hakîm’in Rasulüllah’la (s.a.v.) olan bütün bağlarını size açıkladıktan sonra, onun; Rasulüllah’a [s.a.v.) peygamberlik gelmesinin üzerinden 20 yıldan fazla geçtiği halde, ancak Mekke’nin fethedildiği gün Müslüman olduğunu öğrenirseniz hayretten kendinizi alamazsınız!!
Allah’ın akıl nimetini verdiği ve Peygamber’le akrabalığı lütfettiği Hakîm İbn-i Hazam gibi bir kimse hakkında sanılan : Onun Rasûlüllah’a (s.a.v.) ilk inananlardan, davetini ilk tasdik edenlerden ve onun gösterdiği yola ilk uyanlardan olmasıydı… Ancak Allah’ın dilediği oldu… Bizim Hakîm İbn-i Hazamın Müslüman olmakta gecikmesine şaştığımız gibi bizzat kendisi de buna şaşmaktaydı.
Evet bizler bazen belirli özelliklere sahip insanların hemen iman etmesi için çok acele ederiz.Oysa ki hidayet Allah (CC) elinde dir.Bu yüzden hakkı anlatırken karşımızdaki insana yumuşak ve sabırla hakkın anlatmalıyız onun bir andahemen dönmesini ve kabullenmesini beklememeliyiz.
İslâm’a girip imanın tadını alınca, ömründen Allah’a ortak koşarak ve Peygamber’ini yalanlayarak geçirdiği her ana pişmanlık duymaya başladı.
Oğlu, onu Müslüman olduktan sonra ağlarken gördü ve sordu :
Seni ağlatan nedir baba?
Oğlum! Beni ağlatan birçok şey var. Birincisi : Müslüman olmakta geç kalmamdır. Bu sebeple birçok iyi şeyde öncelik hakkına sahip olamadım. Halbuki dünya kadar altın bağışlasam bunlara ulaşamazdım.
Bedir ve Uhud harplerinde Allah beni kurtarmıştı. O zaman kendi kendime şöyle dedim :
Bundan sonra, Rasulullah’a (s.a.v.) karşı Kureyş’e yardım etmeyeceğim ve ,Mekke’den çıkmayacağım». Ama kısa bir süre sonra Kureyş’in zaferine ben de iştirak ettim. Her Müslüman olmaya niyetlenişimde halâ cahiliyye adetleriyle hareket eden yaşlı ve itibarlı erkeklerden sağ kalanlara bakıp onları örnek alıyor ve onlar gibi hareket ediyordum.
Keşke böyle yapmasaydım…
Bizi sırf, atalarımıza ve büyüklerimize uymak mahvetti.
İşte ben niçin ağlamayayım oğlum?!»
Hakîm İbn-i Hazam’ın Müslüman olmakta geç kalmasına bizim ve kendisinin hayret ettiği gibi, Peygamber de Hakîm İbn-i Hazam gibi akıllı ve anlayışlı birisi için buna hayret ediyordu. İslâm ona nasıl kapalı kalırdı. Rasulullah (s.a.v.) onun ve onun gibi bazı kimselerin Allah’ın dinine girmede acele etmelerini istiyordu,
Mekke’nin fethinden önceki gece, Rasulullah fs.a.v.) ashabına şöyle demişti :
Mekke’de müşrik olarak kalmalarına razı olmadığım ve İslâm’a girmelerini arzu ettiğim dört kişi var.
Onlar kimlerdir ya Rasulullah? denildi.
Bunlar : Attab İbn-i Useyd, Cubeyr İbn-i Mut’im, Hakîm îbn-i ‘Hazdm ve Süheyl İbn-i Amr’dır.
Allah’ın lutfuyla, bunların hepsi Müslüman olmuşlardır.
Resulullah [s.a.v.) Mekke’ye girdiğinde Hakîm İbn-i Hazam’a lutufta bulunup şöyle seslenilmesini emretmiştir :
Kim, tek ve ortağı olmayan Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in onun kulu ve Resulu olduğuna şahadet ederse, emniyettedir…
Kim Kabe’de oturup silahını bırakırsa, emniyettedir. Kim kapısını kapar, evinde oturursa, emniyettedir… Kim Ebu Sufyan’ın evine girerse, emniyettedir… Kim Hakîm İbn-i Hazam’ın evine girerse, emniyettedir.
Hakîm İbn-i Hazam’ın evi Mekke’nin en aşağısında, Ebu Sufyan’ın evi ise en üstündeydi.
Hakîm İbn-i Hazam, aklını alacak şekilde Müslüman olup kanma ve kalbine karışacak şekilde iman etti…
Cahiliyye’de yaptığı her şeyi veya Resulullah’a [s.a.v.) düşmanlıkta sarf ettiği her şeyi misli misline ödemeye ahdetti. Ve sözünü yerine getirdi.
İşte bunlardan birisi :
Tarihi bir ev olan Daru’n-Nedve ona aitti.
Kureyş,’ Cahiliyye devrindeki toplantılarını orada yapardı. Yine Kureyş’in ileri gelenleri ve büyükleri Resulullah’ın [s.a.v,) öldürülmesi için orada toplanmışlardı.
Hakîm İbn-i Hazam ondan kurtulmak istedi. Sanki bu iğrenç geçmişin üzerine bir unutma perdesi çekmek istiyordu ve onu yüzbin dirheme sattı.
Kureyş gençlerinden birisi ona şöyle dedi :
Kureyş’ten kalan en iyi miras sattın amca!Hakîm şöyle cevap verdi :
Heyhat yavrum. Bütün iyi şeyler gitti. Sadece takva kaldı. Ben onu sadece; bedeliyle Cennet’te bir ev almak için sattım… Sen şahidim ol. Ben onun bedelini Allah rızası için bağışladım.
Hakîm İbn-i Hazam Müslüman olduktan sonra Hacc’a gitti. Güzel örtüleri olan yüz deveyi de yanında götürdü ve onların hepsini Allah’a yaklaşmak için kesti…
Bir başka Hacc’ında Arafat’da durdu. Yanında yüz köle vardı. Her birinin boynunda gümüş birer halka vardı. Halkaların üzerine şöyle yazdırmıştı :
Bunlar, Hakîm İbn-i Hazam tarafından Allah rızası için azad edilmişlerdir.
Sonra “hepsini azad etti…
Üçüncü haccında bin koyun evet bin koyun götürüp Mina’da hepsinin kanını akıttı. Etleriyle Allah rızası için yoksul Müslümanları doyurdu.
Huneyn gazasından sonra Hakim İbn-i Hazam Resulullah’tan (s.a.v.) ganimet istedi ve Resulullah (s.a.v.) ona verdi. Daha sonra yine istedi. Resulullah (s.a.v.) ona yine verdi. Nihayet aldığı develerin sayısı yüze ulaştı. O zamanlar yeni Müslüman olmuştu. Resulullah (s.a.v.) ona şöyle dedi :
Hakîm! Bu, dünya malı tatlıdır, yeşildir, [yani nefse hoş gelir).. Kim tokgözlülükle alırsa, o kimsenin malına bereket verilir, kim açgözlülükle alırsa, o malın bereketi yoktur. Yüksekteki .el, aşağıdaki elden daha hayırlıdır [Veren el, alan elden daha üstündür)».
Hakîm, Resulullah’tan [s.a.v.) bunu duyunca :
Ya Resulullah! Seni hak ile gönderene yemin olsun! Senden sonra kimseden bir şey istemeyeceğim…
Dünya’dan ayrılıncaya kadar kimseden bir şey almayacağım… Hakîm (R.anh), yemininde durdu.
Halifeliği zamanında Ebu Bekr (R.anh) onu birkaç defa Beytu’l-mal’den verilen maaşını alması İçin çağırttı ama o almamakta direndi.
Halifelik Ömer Faruk’a (R.anh) geçtiğinde, maaşını alması için çağırttı ama, ondan da bir şey almamakta ısrar etti.
Ömer halkın içinde ayağa kalkıp şöyle dedi :
Sizler şahit olun ey Müslümanlar! Ben Hakîm’i maaşını almaya çağırıyorum ama, o almamakta ısrar ediyor.
Böylece Hakîm, ölünceye kadar kimseden bir şey almamış oldu…
Ya bizler dünya ve dünya maaşlarının peşinden koştuğumuz kadar acaba yapmamız gerekenlerinde peşinden de öyle koşuyor muyuz.
Rahman olan ALLAH (CC) bizlere anlamayı ve anladıklarımızla hayat bulmayı nasip etsin.
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN