HÜCCETÜ’L İSLAM  İMAM-I GAZÄLÎ (RH.A) (3.bölüm)

Hamd alemleri isteğine göre emsalsiz yaratan hiç bir varlığa ihtiyaç duymayan Allah’a (cc) selat ve selam son resul ve insanlığın kurtuluş reçetesi olan Hz. Muhammed (sav)’e ve selam O’nun aline ,ashabına ve bu İslami hayatı dert edinen tüm Müslümanlara olsun.

Hayatı’nın her safhasın da nebevi metot’dan şaşmayan bu münasebetle de ümmet ‘e örneklikten hiç vazgeçmeyen peygamber (sav)’den kalan mirası taşırken onun ağırlığını omuzlarında hisseden ve diğer varislere de hissetiren imam-ı GAZALİ’nin hayatını nacizhane bazı pencerelerden incelemeye ve akılarımızın tozlanmış kısımlarını sirkelemeye çalışacağız, hayatını bir özet olarak incelediğimizde sürekli hareketliliği ve hak bilği ile buluştuğun da onunla hiç vakit kaybetmeden amel eden bir şahsiyeti görüyoruz ve asıl dikkat edilmesi gereken unsurlardan biri bunu yaparken ne pahasına olursa olsun taviz vermemesidir.

İnsanlığın uzak tarihini, yakın tatihini ve günümüzü yakın dan ilğilendiren fertsel ve toplumsal sorunların başını çeken insanların yanlış akidelere sevkeden müslümanların akidelerini bozmak için var gücüyle çalışan sapık fikir ve bozuk akide tücarlarıyla nasıl mücadele edileceğini evela peygamber (sav)’den öğrenmekteyiz o ashabını yanlış fikirlerin, an’anlerin, inançlarındaki bozuklukları temizledi arındırdı, onlara kitadı ve hikmeti öğreti onları cahaleten ilim ile uzaklaştırdı, nebevi metodan ayrılmayan imam-ı GAZALİ’de aynı metotla çağının fitneleriyle mücadele etmiştir.

Yaşadığı dönemde İslam’ın en büyük düşmanı Batınilik idi. Batınilerin sapık fikirleri ile fedai teşkilatı da suikastlarla her tarafı kasıp kavuruyordu. Devlet her ne kadar bu tehlikeyi yok etmek istiyorsa da muvaffak olamıyordu. Bu hareketin ancak ilim yolu ile yok edilmesi ve tesirini sıfırlaması söz konusu idi. İlim ve sanatseverliğiyle ünlü vezir Nizamülmülk bu amaçla Bağdat’ta Nizamiye Medresesi’ni açmış ve burada üst seviyede bilgiler verilmesini amaçlamıştı. Bu müessesenin başına, İmam Gazali’nin geçmesi tavsiye edilmiş; o da onu yakından görmek ve tanımak üzere Bağdat’a davet etmişti. Gazali, Bağdat’a geldiğinde yapılan toplantılarda ilminin büyüklüğünü, hitabet ve kabiliyetini, en ince konuları rahatlıkla anlatabilecek ilmî derinliğe ve kapasiteye sahip olduğunu ispatladı. Vezir Nizamülmülk, onu çok beğenmiş ve hemen Nizamiye Medresesi’nin başına baş müderris olarak tayin etmişti. Gazali, burada, üçyüz talebeye tam anlamıyla tahsillerini tamamlatı. Ayrıca daha çok sayıda talebe yetiştirerek bu sayıyı artırdı.

Rumca öğrenerek Yunan düşünürlerinin eserlerini inceledi, onların düşüncelerinin esasını tahlil ile değerlendirdi. Bu çalışmalarının ürünü olarak Makasıdu’l-Felasife ve Tehafütü’l-Felasife’yi telif etti. Tıp ve anatomi başta olmak üzere her ilim dalında derinleşmeye, elde ettiği bilgileri değerlendirmeye çalıştı.

Açık bir şekilde görmekteyiz ki sapık fikir akımlarıyla mücadelede onlara karşı kullanılabilecek en etkili silah ilimdir. Küresel olarak düzenlenen insanların saptırılması projesin de düşünce hürriyetini yücelterek kendileri insanların zihinlerine servis etiği batıl akideleri sanki insanlara hür olarak tercih ediyorsunuz psikolojisini veriyorlar fakat mesele gayet açıktır ilim yaşamanın neticesi felaketle sonuçlanıyor. Müslümanların istikamete kalması için nebevi metot dan ayrılmaması gereklidir, imam-ı GAZALİ nebevi metodu izleyenlerin en güzel örneklerindendir.

ALLAH(cc) hakkı hak bilip hakka sarılan, batılı batıl bilip batıldan içtinap eden kulların dan eylesin.