BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

ALLAH’TAN KORKMAK

Hamd, gökleri yeri ve ikisi arasındakileri yaratan, belirli bir nizam ve intizam koyan, yarattıklarına hiçbir şekilde haksızlık etmeyen, göklerin yerin ve ikisi arasındakilerin tek ilahı, kayıtsız ve şartsız hâkimiyet sahibi, korkulması gereken tek varlık, Rahman, Rahim, Aziz, Cebbar, Kahhar olan Allah (c.c)’ya mahsustur.

Salat ve Selam âlemlere rahmet olarak gönderilmiş, yaşayan Kur’an, Hatemu-l enbiya, korkunun ve sevginin ölçüsünü yaşayarak anlatan, ulu önderimiz, başkomutanımız Hz. Muhammed (s.a.v)’e, onun âline, ashabına, ehli beytine, bugüne kadar yaşamış, bugün yaşamakta olan ve kıyamete kadar yaşayacak olan derdi Allah (c.c) ‘ın rızası, rehberi Kur’an, önderi Hz. Muhammed (s.a.v) olan bütün mümin, muvahhid, mücahid ve mücahide olan kulların üzerine olsun.

“Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah’a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar. Üstlerinden (her an bir azab göndermeye kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.” (Nahl 49-50)

Kur’an varlıkların ve eşyanın ilahi yasalara boyun eğişini, boyun eğişin en belirgin görüntüsü olan secde ifadesi ile vermektedir. Bütün yaratıklar gönülden boyun eğmiş, teslim olmuş, Allah (c.c)’a kulluk yapmaya karşı büyüklük taslamıyorlar ve onun emrine aykırı hareket etmiyorlar. Bu muazzam düzende kural dışı kalanlar, büyüklük taslayan ve isyana kalkışan insanlardır.

Oysaki Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır;

“Ey iman edenler, Allah’tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah’tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr 18)

“Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir.” (Haşr 19)

Takva kalp ile yaşanan bir haldir. Sözler ona gölgeleriyle işaret eder. Fakat onun gerçek yapısı sözlerle ifade edilemez. Müttaki o kimsedir ki bütün azasıyla Allah (c.c)’tan korkar.

Ebul-Leys şöyle der:

Allah korkusunun alameti yedi şeyde belli olur.

• Dil de: Allah’tan korkan kimse dilini yalandan, koğuculuktan, başkalarına iftira etmekten ve fuzuli sözler söylemekten men eder.
• Kalp de: Allah’tan korkan kimse kalbinde kötülük beslemez. Yalan, iftira, hased etme gibi gayri insani duygular, kalbinde bulundurmaz. Çünkü hased, kişinin güzel amellerini mahveder.

Nitekim Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur;

“Ateşin odunu yediği gibi, hased de kişinin güzel amellerini yer bitirir.”

Ey okuyucu, bil ki, hased kalplerde bulunan ve cemiyet hayatında büyük zararlara yol açan büyük bir hastalıktır. Kalplerde bulunan hastalıklar, yani kötü huylar ancak ilim ve amel ile tedavi edilebilir.

• Göz de: Allah’tan korkan kimse, gerek yiyecek, gerek içecek, gerek giyecek ve başka hususlarda gözünü haramdan korur. Dünya ya hırsla ve her şeyi elde etme gayretiyle değil ibret nazarıyla bakar. Haramlara bakmaktan sakınır.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur;

“Kim gözünü haram şeylerle doldurursa Allah da kıyamet günü onun gözünü ateşle doldurur.”

• Mide de: Allah’tan korkan kimse midesine haram lokma koymaz.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur;

“İnsanoğlunun midesine bir lokma haram girdiği zaman, bu lokma midesinde kaldığı müddetçe yerde ve gökte melekler ona lanet eder. Eğer haram lokma midesinde iken ölürse yeri cehennemdir.”

• El de: Allah’tan korkan kimse elini harama uzatmaz. Bilakis Allah’ın rızasına uygun şeylere uzatır.
• Ayak da: Allah’tan korkan kimse, adımlarını O’na isyan yolunda değil, itaat yolunda kullanır.
• İtaat de: Allah’tan korkan kimse sırf Allah rızası için O’na itaat eder. Riya’dan, gösterişten ve ikiyüzlülükten sakınır.

İşte Allah’tan korkan bir kimsenin altı azasında ve yedinci olarak ibadetinde bu haller mevcut olmalıdır.

Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır;

“Artık kim taşkınlık edip azarsa Ve dünya hayatını seçerse, Şüphesiz cehennem, (onun için) bir barınma yeridir. Kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular)dan sakındırırsa, Artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir.” (Naziât 37-41)

Dünya hayatını tercih eden, onu ahiretin önüne geçiren her insanı kapsamaktadır. Bu ayeti kerime

Ahiret kriteri insanın elindeki ve vicdanındaki ölçüleri değerlendiren tek ölçüdür. Ahiret hesabı bir kenara itildiğinde bütün ölçüler altüst olur.

Rabbinin huzuruna çıkma endişesi taşıyan günaha yönelemez. İtaat dairesinde hareket etmeye devam eder.

Kişinin kendisini heva ve hevesten alıkoymasının yolu itaat dairesindeki noktada yoğunlaşmaktadır. Heva ve heves belanın esası ve kötülüğün kaynağıdır. Cahilliğin tedavisi kolaydır. Fakat bilgiden sonra ki heva heves, tedavisi için uzun, zorlu bir mücadele gereken nefsin baş belasıdır. Allah korkusu, azgın isteklerin şiddetli saldırılarına karşı sağlam ve muhkem bir kale durumundadır. Heva ve hevesin saldırılarına karşı bu muhkem kaleden başkası ayakta duramaz.

GAYRET BİZDEN, TEVFİK ALLAH’TAN.

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN