AHİRETE İMAN 4

Hamd yerleri, gökleri ve ikisinin arasındakileri emsalsiz bir şekilde yaratan, bizleri hidayet olarak kitabı vahiy eden, kainatın efendisi, tek ve yegane İlah, Rab, ibadet ve itaat edilmeye layık olan Allah Azze ve Celle’ ye mahsustur. Salat ve selam Peygamberlerin sonuncusu, yaşayan Kur’an, kendisine tabi olunmadıkça cennetin imkansız olduğu, müminlere karşı şefkatli, kafirlere karşı ise şiddetli olan Hz.Muhammed Mustafa (sav)’ ya, Aline , Ashabına, bugüne kadar yaşamış, bugün yaşayan ve bugünden kıyamete kadar yaşayacak olan tüm Müslümanların üzerine olsun

Son yazıda insanlığın temel probleminin Allah’ı tanımamak, tanımak için bir çabanın olmamasıyla birlikte, ahiret ve ölüm sonrası hayatın inkar edilmedisi, ahiret yokmuş gibi yaşanmasıdır. Özellikle ahiretin varlığına iman edenler için gündemde olan tehlike sanki ahiret yokmuş, hesap günü olmayacakmış gibi yaşamaktır.

Ahiret hayatı Allah’ın adaletinin gereğidir. İyi davrananlara yani Allah’ı tevhid edip, salih ameller ile bu imanını muhafaza edenlere Allah’ın bir rahmeti olarak mükafat verilmesi, şirk koşanlara ve sorumsuz, şuursuz hayat yaşanyalara ceza verilmesi için ahiret zorunludur. Hatta ahiret imtihan edilmenin zorunlu sonucudur. Amacı olmayan, sonucu olmayan bir imtihan, bir sınav anlamsız ve gereksiz olur. Allah cc cennetten, cennet nimetlerinden bize haberdar ettiği gibi, cehennemden ve cehennem azabından da bizi haberdar etmiştir. Dolayısıyla tüm bunlar için insanlar yapıp ettiklerine dikkat etmesi gerekmektedir. Allah cc hak edene hakkını tastamam, hiçbir eksiklik olmadan verecektir. Bu konu Allah cc Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır; “ Kim zerre miktarı hayır işlerse onu görür, kim de zerre miktarı şer işlerse onun karşılığını görür.” (Zilzal 7-8). Bizler Allah’a ve ahiret gününe imanı hayatın merkezine almak durumundayız. Allah (cc)’ın,  kendi rızasına uygun haraket etmeyenleri tehdit ettiği o azabı, o çılgınca yanan cehennemi bilmemiz, tefekkür etmemiz gerekmektedir. Hatta sadece cehennem ve azabını değil ölümden sonraki tüm evreleri iyice bilip kalbimiz en derin noktalarına yerleştirmemiz gerekmektedir. İmam Gazali (rha)  İhyau ‘ulümi’d-din adlı eserinde şöyle diyor; Ölüm ve ölümden sonraki durakların hepsinin iyice bilinmesi, bunlara inanılıp doğrulanması icab eder. Bunlar üzerinde ayrıca çokca tefekkür edilmesi gerekir. Eğer kişi bu şekilde tefekkür ederse, kendini ona göre hazırlar, önlem alır. Fakat ne yazık ki, insanların ekserisinde böyle bir günün varlığına kalben ve salimen bir imanın olduğu görülmüyor. Bu konular, kalblerin en derin noktasına kadar lazım geldiği şekilde yerleşmiş değildir. İnsanların dünyanın sıcağına veya soğuğuna var güçleri ile hazırlanmalarına rağmen Cehennemim sıcağı veya soğuğu için kendilerini hazırlamamaları bunun en açık delilidir.

Onlara ölümden ve ahiret hayatından sorulunca: – Evet, doğru konuşuyorsun, derler. Dilleri ile onlardan söz ederken kalbleri bütünüle gaflete düşmüş vaziyettedir. Yemek yiyen bir adama yemekte zehir var desen, o da , – Evet doğru söylüyorsun, diyerek dili ile söyleneni doğrulasa da, o yemeği yemeye devam etse, o yemekte zehirin olduğunu sadece diliyle doğrulamış ve fiili ile yalanlamış olur.Fiil ile olan yalanlama dil ile yalanlamaktan çok daha mühimdir. (İhya cild 4 )

Evet, bunun en büyük sebebi imanı eksikliktir. Özellikle ahirete imanın eksikliğidir.

“Bizimle karşılaşmayı ummayan ve dünya hayatından hoşnut olup ona bağlananların ve âyetlerimizden habersiz bulunanların, işte bunların kazandıklarına karşılık varacakları yer cehennemdir.” (Yunus 7-8)

İnsanlar Allah karşısında hesap vereceklerini yüreklerine nakşetmedikçe bu dünya hayatına yönelik doğru davranışlar sergileyemezler.

                        Hamd Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Mahsustur.