ABDÜLKADİR GEYLANİ-4
Hamd alemleri isteğine göre emsalsiz yaratan hiç bir varlığa ihtiyaç duymayan Allah’a (cc) salat ve selam son resul ve insanlığın kurtuluş reçetesi olan Hz. Muhammed (sav)’e ve selam O’nun aline, ashabına ve bu İslami hayatı dert edinen tüm Müslümanlara olsun.
Allah’ın davasıyla dertlen düyük bir zatın hakkı ortaya koyma çabasına gelin şahid olalım ve bu derde ortak olalım, nasılda kendi nefsin den vaz geçip insanlığın kurtuluşu için dertlendiğine tanık olalım.
Abdülkadir Geylani hazretleri, dini ve ahlaki çöküşü görüyor ve bunun en büyük merkezi Bağdat’ın kendisi olması hasebiyle gördükçe elem ve ızdırap duyuyordu. İslam dünyasında genel olarak dini bir zeval görülmeye başlamıştı. Bunun işaretlerini gördükçe içindeki İslam, hamiyyet ve gayreti coşuyordu. O bu iç duygusunu ve derdini bazen gizleyemiyordu da konuşmalarında bu duygu fışkırmaya başlıyordu.
Bir yerde şöyle buyuruyor:
“Hz. Peygamber (s.a.) efendimizin dininin duvarları arka arkaya yıkılıyor. O dinin temelleri çözülüyor. Ey yeryüzünde yaşayanlar, gelin yıkılanı kaldıralım, bozulanı düzeltelim. Bu iş bir kişi ile yerine getirilemez. Herkesin birleşerek çalışması gerekir, birlikte yapılması lazım. Ey güneş, ey ay ve ey gündüz, hepiniz gelin (bu büyük, mukaddes işi başaralım.)”
Onun bu büyük çağrısını duyup da yerinden oturmak nemüm kün, onun bu hayretini görüp de kayıtsız kalmak nemüm kün ölü kalbi dirilten, kurumuş bir pınarı fışkırtacak cins den bir davet bu uyuyanı uyandıran, yürüyeni koşturan bir davet ve herkese sesleniyor bütün insanlığa ve bütün insanlığın kurtuluşu için sadece bir mahalleye, şehre, ülkeye değil yer yüzünün tamamına gözümüzü dikiyor çünkü temiz bir kalple yer yüzünü dinlediğimizde onun şu sesiz çılığını duyuyoruz ey İslam neredesin evet yer yüzü İslam diye inliyor onu bekliyor ve her yerde İslam’ın güzellikleriyle buluşmayı beklen milyonlar sabırsızlanıyorlar adeta ey Müslüman bitir artık şu hasreti kak ayağa hakkı haykır yer yüzü canlansın artık ölü toprağını sirkelercesine unutma ki kainat seninle.
Abdülkadir Geylani nasılda düşülen durumu ortaya koyuyor:
“İslâm, bu fasıklar dan, dinin dışında hayat yaşayanlardan, zalimlerden, yalancılardan, hile elbisesi giyinmiş olanlardan ve kendilerinde bir şey olmadığı halde varmış gibi iddia eden riyakarlar dan çektikleri yüzünden, yüzünü eliyle kapatmış ağlıyor. Önceki Müslümanları ve gözler Önünde olanları iyice inceler de araştırırsan göreceksin ki onlar hem Allah’ın emirlerini uygularlar, onları emrederler, yasaklarından menederler, bir taraftan da yer içerlerdi. (Birden durum değişti) sanki bugüne kadar hiçbir şey yapılmamış gibi (ortalık yine bozuldu. İslam’dan uzaklaşma başladı.) Kalbin ne kadar katı. Köpek bile av avlamada, araziyi, sürüyü beklemede, sahibini korumada kendini besleyen sahibinin sözünden çıkmıyor, ona sadakat gösteriyor, onu görünce (neşesinden) oynuyor, zıplıyor. Halbuki sahibi ona akşamleyin sadece iki lokma veya az bir şeyler verir. Sen ise her gün Allah’ın bin bir çeşit nimetlerini karnın doyuncaya kadar yiyorsun. Ama bu nimetleri vermekle o Allah’ın senden ne istediğini düşünüp yerine getirmiyorsun ve onun hakkını ödemiyorsun. (Tam tersine) onun emrini reddediyorsun da onun şeriatının sınırım korumuyorsun.
ALLAH(cc) hakkı hak bilip hakka sarılan, batılı batıl bilip batıldan içtinap eden kulların dan eylesin.