sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

YİTİRİLEN SERVET; “AHLAK”

YİTİRİLEN SERVET; “AHLAK”
02.04.2024
0
A+
A-

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Kur'an Dinle

YİTİRİLEN SERVET; “AHLAK”

 

Bizleri hidayet ile ihsanda bulunan ve kullarına Salihlerden olsunlar diye her türlü Hayır ve saadeti bağışlayan Âlemlerin Rabbi Allah Subhane ve Teâla’ya Hamd-u Senalar olsun. Her kim O (cc)’nu vekil kılıp işlerini O(cc)’na bırakırsa O(cc) ona yeter. Her kimde O(cc)’nun yolundan yüz çevirirse onu zelil kılar.

Salat-u Selam;  insanlığa hayat âlemlere rahmet olarak gönderilen, Peygamberlerin efendisi, Güzel ahlakın Tamamlayıcısı, Mustaz’afların yardımcısı ve Mü’min’lerin önderi Muhammed Mustafa (sav)’e, Ehli Beytine, Ashabına, kıyamete kadar izini takip edecek olan tüm Mü’min ve Mü’mine’lerin üzerine olsun İnşaAllah.

Sesli Makale

Allah Subhane ve Teâla’nın semada, arzda ve kâinatın tamamında tahakküm sürmesi için gönderdiği son mükemmel nizama İslam nizamı denmektedir. Bu Nizam LA İLAHE İLLALAH ile başlayıp yine hâkimiyetini ve egemenliğini bu söz ile tamamlar. İnsanlar bu kelimeyi söyleyip hayatlarıyla bunun gerektirdiğini yaşarsa bütün güzel olan vasıf ve niteliklerle nitelendirilir. Bu nizam insanların hayatında göz açıp kapayıncaya, nefesi alıp verinceye kadar bile boşluk bırakmayarak fiillerin tamamına yön vererek insanı rüzgâr da savrulan bir yaprak misali değilde kökleri yere sımsıkı yapışmış dalları göğe uzanıp rüzgârda sapasağlam durabilen bir hurma ağacı misali sağlamlaştırır.

İbrahim 24: “Görmedin mi Rabbin güzel söze bir misal getirdi. O kökleri yerde sağlamlaşmış dalları göğe uzanan temiz bir ağaca benzetti.”

İslam nizamının temel kaynağı ise vahiydir. Vahiy ise insanın erdem ve ahlakına büyük önem vermektedir. Bunun sebebi ise şudur ki nasıl ağacın toprağa sımsıkı tutunup rüzgâr da savrulmamasına sebep olan sapasağlam kökleriyse Mü’min’in de kalbinin derinliklerine kök salıp sıkıca İslam kulbuna yapıştıran ahlakıdır. Bu sadece bir grubun ya da belirli kısım insanların üzerinde bulundurması gereken bir özellik değil aksine dinamik bir yapıya sahip olan ahlak esasları bütün insanların duygu ve hissiyat âlemine müdahale eden ve mükemmele yükselten bir ilerleme yoludur. Kâinatın incisi Rasulullah(sav) ahlakda erdemi hak davanın temel şartı olarak zikretmiştir. Bunun Allah’a(cc)  imandan sonra hayatlara yerleşmesi gerek temel prensip olduğunu hayatıyla göstermiş ve ashabına da bildirerek onları da bu hal üzere yetiştirmiştir. Rasulullah’ın (sav)  güzel ahlakı her siyer kitabında karşımıza çıkmaktadır ki Allah Subhane ve Teâla Onu(sav) Kur’an ile terbiye etmiş, Kur’an ile ahlaklandırmış, Kur’an ile yetiştirmiş, nübüvvete hazırlamıştır. Allah Subhane ve Teâla kitabında O’nu (sav) överek:

Kalem 4: “Sen elbette üstün bir ahlak üzeresin.”

Allah Subhane ve Teâla onu övmesine rağmen yine onun Rabbinden istediği:

“Ey Rabbim! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir.” (İmam Ahmed, Müsned, 6/155)

Sa’d Bin Hişam Bin Amir, Aişe Validemize hitaben: “ Ey Mü’min’lerin Annesi! Rasulullah’ın ahlakını bana haber ver?” dediğinde Aişe Validemizin cevabı: “Sen Kur’an okuyormusun?” Sa’d Bin Hişam: “ Evet! Okuyorum.” Aişe Validemiz: “İşte, Rasulullah’ın ahlakı, Kur’an’dı.”

Ne kadarda muhtacız bu konuşmayı anlamaya ve yaşamaya…

Rasulullah (sav) ’ı örnek almak isteyenler vaiz olmasını, tebliğci olmasını, lider olmasını, idarecilik vasfını örnek almasını öğrendiği gibi ahlaken Kur’an ahlakı olmasını da örnek almalıdır. Zira bugün Mü’min fertler olarak düzeltmeye ihtiyacımız olan en büyük eksiğimiz ahlakımızdır. Fillerde ki öfke, karmaşa, duygusallık, kibir, sertlik, gevezelik, arkadan çekiştirme, yalan, gıybet, dedikodu gibi günahlar ahlaken nakıslığımızdan kaynaklanmaktadır. Ahiret gününde Peygamberin yanında olmak isteyenler ahlaken terbiyeyi atlamamalıdır. Zira Rasulullah (sav ) bir Hadis-i Şerifte buyurmaktadır ki:

“Kıyamet günü bana en yakın olanınız, en sevgili olanınız ahlakça en güzel olanınızdır. Yine o günde bana en uzak olanınız ise ahlakça en kötü olanınızdır.”(Tirmizi, Birr,77)

Rasulullah (sav) buyurmaktadır ki:

“Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.”( Muvatta Husn’ul Hulk,8; Müsned 2/381)

Mümin için ahlak hayatın temelidir. Bir bina için zemininde ki temel neyse Mü’min içinde ahlak odur. Rasulullah’ı(sav) takip ettiğini, onun getirdiğine iman ettiğini söylen yine onun mücadelesini kendisine şiar edinin için güzel ahlak olmazsa olmazdır. Mü’min kötü ahlaklı olması düşünülemez. Zira ahlak imanın parlayan yıldızıdır. Yıldızlar gecenin karanlığında nasıl parlar ve kendini gösterirse Mü’min’de kendini yıldız gibi parlayan ahlakından gösterir. Konuşmasıyla, susmasıyla, edebiyle, hayâsıyla ve ila ahiri…

Bunun en net örneklerini ashabtan görmekteyiz ki Rasulullah onlar için:

“Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine tabi olursanız kurtuluşa erişirsiniz.” dediği o ashabın karşımıza çıkan ilk hali teslimiyetken hemen arkasından gelen vasıfları ise ahlaktı. Onların ahlakını gören İslam’a özenip dine yöneliyordu. Onlar böyle gökteki yıldızlar mesabesine yükseldi. Peki ya onlardan sonra gelen bizler de hal nedir? Bizlerde durum biraz karışık bizim ahlakımızı, tavırlarımızı gören İslam’a meyletmek yerine fersah fersah uzaklaşıyor. Bunun hesabı elbette kişiye 2 azap olarak dönecektir ki hem emredileni yerine getirmemek hem de insanları İslam’dan soğutmaktır ki Allah muhafaza bunun hesabı daha çetindir!

Gelin hep birlikte şu satırları zihinlerimize işleyelim. Zihinlere işleyen bu hakikat Güzel ahlak olarak geri dönsün hayatlara..

Onların hallerini gören Hristiyan olan Necranlıların şu sözü tarih kitaplarında kayıtlıdır. “ Biz İsa’nın Havarilerinden bile daha hayırlı insan topluluğu gördük onlarda Muhammed’in(sav) ashabıdır.” Onların sadece ibadette teslimiyette ya da dinin yalnız her hangi bir bölümünde değildir örneklikleri hayatın her alanına örnek olan o ashab bugün ahlaktada öncülükle karşımıza çıkmaktalar. Onlar işte bu halleriyle Rasulullah(sav )’in şu övgüsüne mazhar oldular.

“İnsanlar bir yana ben ve ashabım bir yana.”

Ahlak; hulk kelimesinin çoğuludur. Hulk insanın iç yüzüdür. Görünün dış yüzeyinin arkasında kendine has özellikler ve manalar taşıyan iç âleme Arap lugatında hulk denmektedir. Bundan yola çıkarak iç âlemine yerleşmiş olanlar sebebiyle dış âlemine vurulan fillere ise ameller, davranış ve tavırlara ise ahlak denir. Ferdin kalbindeki amel olarak açığa çıktığında buna Allah Subhane ve Teâla indinde Salih ya da Fasid olarak isimlendirilerek cezaya ya da mükâfata karşılık gelmektedir. Bu sebeple iman olan kalpten Salih amel gelmesi gibi mekarim-i ahlak (güzel ahlak) da kaçınılmazdır.

İslam literatüründe Ahlak; bir kişinin İslam dini tarafından iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine sebep manevi değerleri, huyları ve bunların tesiri ile ortaya koyduğu davranışların bütünüdür. Dikkat edilirse bir duruma, konuma, zamana, kişiye has verilen tepkiler ahlakı tanımlamaz. Ahlak endişe, korku, sinir, öfke, huzursuzluk gibi kötü ya da mutluluk, huzur gibi rahatlıkta verilen tepkilerin tamamı ahlakı oluşturan unsurlardır. Yani özetle ahlak bir günde ya da bir kişiyle ya da bir olayla kazanılan bir değer değildir. Ahlak kademli olarak olgunlaşma ile oluşan terbiyedir.  Yani demek istiyoruz ki fert işte iş ahlakına riayet edip evde eş ahlakına, aile ahlakına dikkat etmezse Sahih olan ahlak üzere olamaz. Ya da evde aile ahlakına dikkat edip kardeşleriyle uhuvvet ahlakına riayet etmezse aynı durum söz konusudur. Bireyin 1 saat ahlaklı olması bir saat sonra halini bozması da aynıdır. 60 yıl boyunca ahlaklı olup 6 saniye o halini muhafaza etmezse de sonuç yine aynıdır.

Ahlak bireyde başlar cemaate yansır cemaatten de tüm arza dağılır. Kişi ahlakı, aile ahlakı, lider ahlakı, eğitim ahlakı, devlet ahlakı ve ila ahiri. Bireyler ahlaksız olursa bireylerin oluşturduğu kurumlar ahlaksız olur, ahlaksız kurumlardan ahlaksız devletler meydana gelir ki bunu yakından tecrübe etmekteyiz. Zannımızca ahlakın önemi için şunu söylemek yetecektir ki toplumun ahlaksızlığı demek insanların birada yaşayamaması, bir arada bulundukları durumda ise adam öldürme, cinayet, tecavüz, gasp, zina, faiz gibi insanların insanca yaşamasına engelleyecek fuhşiyatlar ortaya çıkacakmasına meydan hazırlanmasıdır. Bunlar İmandan ve ahlaktan yüz çeviren her toplumun başına bela olacak musibetlerdir. Ancak Allah cc insanın insanca yaşayacağı ortamı hazırlamak için onlara gerek kitapla gerek sünnetle gerek ahlakla marufu emreder.  Allah Subhane ve Teala Ayeti Kerimede

Araf 28: “Allah fuhşiyatı emretmez.”

Bu sebeple fertlerin ve toplumların en büyük serveti Mekârim-i Ahlaktır. Ona sahip olan fert ve toplumlar mutluluğu yakalamış demektir. Ahlaktan yoksun olan fert ve toplumlarsa bedbaht olan fert ve toplumlardır. Zira onlar ahlakın yerine parayı, kadını, şehveti, menfaati, yalanı, gıybeti, iftirayı kısacası kötü olan her şeyi yerleştirmiştir, kötünün olduğu yerden ise iyi tamamıyla söküp alınır.

Buna binaen İslam önce imanı emreder, sonra ibadeti.  Sonra İbadet eden müslümanında ahlaklı olmasını ister. Bu sebeple sadece iman ya da sadece ibadet ya da ibadet ile iman ya da ibadet ile ahlak yeterli değildir. Çünkü Mü’min’ler vasıflarını Kur’an’dan araştıracak olursak onların vasıflarından biri de güzel ahlak sahibi olmalıdır. Vasfını kaybetmiş ferdin ise imanını kaybetmesine ramak kalmıştır.

İbni Kayyim El-Cevziye (Allah Ona ve Bizlere Rahmet etsin): “Dinin tamamı ahlaktır. Ahlakı artanın dine de artar.” (Medarikus Salikin c:1, 257)

Ahlakı rafa kaldıranlar ya da atalarından, çevresinden, eşrafından gördüklerini ahlak esasları kabul edenlerin durumunu açıklamaya bu söz kâfidir.

“Ey Rabbimiz! Bizleri Tevhidden sonra güzel ahlak üzere olanlardan kıl!”  (Allahumme Âmin!)

Söz söylemenin ahlakı da başta ve sonda Âlemlerin Rabbi olan Allah Subhane ve Teâla’ya hamdetmektir.

 

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.