YERYÜZÜ İŞLENEN GÜNAHLAR SEBEBİYLE İFSAD OLUR

Hamd kendisinden başka İlah olmayan, insanlığın kurtuluşu için peygamberler ve kitaplar gönderen Allah azze ve celle’ye mahsustur.

Salat ve Selam kendisine iman ve itaat edilmedikçe kurtuluşun asla mümkün olmadığı son Peygamber Hz. Muhammed s.a.v’e ehli beytine, sahabesine ve kıyamete kadar gelecek olan bütün Müminlerin üzerine olsun.

Mümin Allah Teala’nın kitabının bir harfinde dahi şüpheye düşmeyen, Kur’anın bütün hükümlerinin ve Rasulullah s.a.v’in sünnetinin kıyamete kadar baki ve geçerli olduğuna iman eden kimsedir. İslam bir bütündür ve tümünün de kıyamete kadar her zaman geçerli olduğuna inanmak imanın gereğidir. Rasulullah s.a.v ve hulefai raşidin zamanında İslam şeriatında nasıl ki yegane bir saat nizamı ise kıyamete kadar da her zaman öyle bir nizamdır.

İslam ahkamının uygulanmasında ise Rasulullah s.a.v’in Medine devletleşme dönemi ve otuz yıllık hulefai raşidin dönemi tarihi olarak incelendiğinde İslam devletinin hakimiyeti altında yaşayan Müslim ve gayrimüslim topluluklar insanlık tarihi boyunca en huzurlu bir hayatı yaşamışlardır. Hiçbir beşeri sistem hiçbir zaman toplumlara böyle bir huzur ve saadet yaşatmamış bundan sonrada yaşatamayacaktır. Dünyada ve ahirette refah ancak İslamın yaşanmasıyla mümkündür.

İslam şeriatının uygulanması fert ve toplumların masiyete dalmaları sonucunda ise yeryüzünde ifsad meydana gelir. Buna işaret eden ayet ve hadisi şerifler mevcuttur. Bunlardan biri Rum Suresi 41. Ayeti kerime’de Rabbimiz şöyle buyuruyor: ‘’İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozulduki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın. Belki de tuttukları kötü yoldan dönerler.’’

Beyzavi şöyle der: Ayette geçen bozulmadan maksat, insanların günahları ve isyanları yüzünden kıtlık, yangın, sel felaketlerinin çoğalmasını bereketin kalkması ve zararların çoğalmasıdır.

Said Havva ise bu ayetin tefsirinde fesad’dan maksadın günah ve şirke bağlı olarak ortaya çıkan ve meyvesi azab ve oldukça sıkıntılı hayat olan kötü sonuçlardır demiştir.

‘’Ebu Aliye şöyle der: Yeryüzünde Allah’a asi olan kimse yeryüzünde fesat çıkarmış olur. Çünkü yeryüzünün ve göklerin düzeni itaate bağlıdır. Bu yüzden Ebu Hureyre tarafından rivayet edilen hadiste şöyle buyurulmuştur. ‘’Allah c.c. tarafından konulan bir hükmün yeryüzünde uygulanması yeryüzü halkı için kırk gün yapmur yağmasından daha iyidir.’’ (Nesai)

Çünkü Allah’ın koyduğu hükümler uygulandığı zaman insanlar haramları işlemekten kaçınırlar. Haramlarda terk edilince bu durum göklerde ve yer bereket oluşmasına sebep olur. (İbn Kesir Tefsiri)

Dünyanın üzerine inen şu belalar, ardı arkası kesilmeyen afetler ve geçmiş nesillerde benzerine rastlanmayan hastalıklar işlenen günahların sonuçlarından başka bir şey değildirdirler. Bir günahtan şu yeryüzünde hareket eden her varlık rahatsız olur. ‘’Mümin İnsan dünyanın yükünden kurtulur. Günahkar insandan ise kullar memleketler ağaçlar ve hayvanlar kurtulur.’’ (Buhari-Müslim)

Abdullah B. Ömer (R.a.)’dan rivayetle Rasulullah s.a.v. bize yönelerek şöyle buyurdu: ‘’Ey Muhacirler cemaati. Beş şey varki onlarla mübtela olacağınız zaman hiçbir hayır kalmaz ben sizlerin o şeylere dönemine erişmenizden Allah’a sığınırım. O şeyler şunlardır: Bir milletin içinde zina – fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu aleni olarak işlediğinde mutlaka içlerinde taun hastalığı ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde vuku bulmamış  hastalıklar yayılır.

Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılırlar.

Mallarının zekatını vermekten imtina eden her millet mutlaka yağmurdan men edilirler. Hayvanlar olmasa onlara yağmur yağdırılmaz.

İmamları yani devlet adamları Allah’ın kitabı ile amel etmeyip, Allah’ın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe yani diğer hükümleri uygulamadıkça Allah c.c. onların azabını kendi aralarında kılar. (İbn Mace)

Ortaya çıkan bu fesad işledikleri şirk ve günahlardan dolayı insanlara verilen bir cezadır. Allah Teala’nın ahiretten önce dünyada iken insanlara bu şekilde müsibetler vermesi, onları cezalandırması umulurki dönerler diye. Ayetin son cümlesi buna işaret etmektedir.

‘’Umulurki onlar hakka dönerler’’

Umulurki kullarım pişman olur akıllarını başlarına alırlar. Belki kendilerini düzeltirler. İsyan ve itaatsizlikten vazgeçip belki itaate dönerler, belki hakka yönelirler diye. Rabbimiz yaptıklarımızın karşılığını dünyada tattırmaktadır. Allah Teala’nın muradı kulların doğru yola yönelmeleridir. Yoksa Allah azze ve celle kullarına zulmedici değildir.

Fakat insan hakka karşı kör ve sağır kesilirse hiçbirşeyden ibret almaz ders çıkarmaz ise cehennemde boşuna yaratılmamıştır. Cehennemde Allah Teala’nın adaletinin bir gereğidir.

‘’Allah’tan geri çevrilmesine hiçbir çare olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru dine çevir. O gün gelince insanlar birbirlerinden ayrılırlar.’’ (Rum 43)

Allah c.c. insanoğlunu yeryüzünü imar etsin diye yaratmıştır, yeryüzünü fesada uğratsın diye değil. Eğer kainatın boyun eğip kulluk ettiği Rabbe bizlerde boyun eğer O’na kulluk edersek hem yeryüzü fesada uğramaktan hemde ahiretimiz hüsran olmaktan kurtulur.

ElhamdulillahirabbilAlemin