SEVGİNİN ANAHTARI

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

İnsanı yoktan yaratan, bilmediğini ve beyanı öğreten, derilerin rengini ve dilleri farklı farklı var eden, yerde ve gökte olan herşeyi insanlar için bir nimet olarak meydana getiren hidayeti bulalım diye Resulleriyle din gönderen Alemlerin Rabbi Allah’a sonsuz hamd olsun.

Salat ve Selam insanlığın efendisi ve önderi, Allah’ın son elçisi Hz. Muhammed (s.a.v)’e olsun. O’nun ehli beytine sevgili sahabelerine ve onların yolundan giden bütün Mümin muttaki kullara da Selam olsun.

Müslümanların yeryüzünde gerçekleştirmeleri gereken en azından gerçekleşmesi adına tüm gücü ve imkanlarıyla çalışması gereken yüce bir gaye vardır. Bu gaye İslam dinini yeryüzünün herbir köşesine ulaştırma ve hakim kılmaktır. Herbir Müslüman bu gayeden bizzat sorumludur. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi için İslami bir topluluğun şart olmasıyla beraber ferlerinde bu topluluğa katılıp mücadeleye girmeleri kaçınılmaz bir gerekliliktir. Allah Teala Müslümanlara birlik olmalarını dayanışmalarını emretmiştir. ‘’Kafirler birbirlerinin velisi dostudur. Eğer siz aranızda bu sıkı dayanışmayı gerçekleştirmezseniz yeryüzünde fitne ve büyük bir kargaşa çıkar’ (Enfal 73)

Allah azze ve celle’nin dininden Şeriat’ından hoşlanmayan inkar eden, kurmuş oldukları beşeri düzenlerin bekasını arzulayan kafirler nasılki birbirlerini destekliyor, birlik halinde İslama karşı her yönden saldırıyorlarsa, Ey Müslümanlar sizin bunu öncelikli olarak yapmanız gerekir. Eğer siz bunu yapmazsanız düşmana karşı saf oluşturmazsanız kafir bundan cesaret alır sizin ayrışmanız onlara güç verir ve bu sebeble yeryüzü fesada uğrar ve fitne ortamı oluşur.

Ey Müslümanlar Allah için biraraya gelin zira Allah azze ve celle’nin sevip razı olduğu hal Müslümanların birlik halinde mücadele ettikleri haldir. ‘’Hiç şüphesiz Allah bir binanın tuğlaları gibi saf, saf bağlanarak çarpışanları sever.’’ (Saf 4)

Şüphesiz Allah yolunda birlik olmak ve saf saf mücadele etmek ne kadar gerekli ve önemli ise bu safların bozulmaması için, mücadelenin daha verimli ve başarılı olabilmesi için fertlerin birbirini sevmesi gereklidir. Safların sıkılaşmasında sevginin rolü büyüktür. Bu noktada en asgari seviye zannımca şudurki Allah yolunda mücadele verirken nefsi ihtilafların anlaşmazlıkların bir tarafa bırakılması ve hedefe odaklanılmasıdır.

Sevginin meydana gelmesinin yolunu bildiren şu hadisi şerife iyi kulak verelim: ‘’Sizler iman etmedikçe, cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız. Onu yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz birşeyi size söyleyim mi? Aranızda Selamı yayınız.’’ (Müslim/İman – İbn Mace/edep)

Selam ve sevgiyi, sevgi birlikteliği, birlik ise başarıyı doğurur. Yazımızın en başında yüce bir gayeden söz ettik. Bu yüce gayenin başarıyla gerçeşleşmesi için en temeldeki selamın şuuruna varmamız lazım. Hadisi şeriftede selamın önemi açıkça anlaşılmaktadır. O halde selam nedir ona bakalım ve şuuruna varmaya çalışalım.

Kur’anda selam kelimesi esenlik, kurtuluş ve tehlikeden uzak olma anlamlarında kullanılmaktadır.

Selam: kardeşliğin, merhametin, adaletin ve selametin habercisidir. Selam; İslamın sevgi ve rahmet kapılarının anahtarıdır. Selam: Müslümanların bir diğeri üzerindeki karşılıklı haklarından biridir. Bir Müslümanın diğer Müslüman kardeşi için hayr temennisinde bulunmasıdır.

İnsan topluluklarının hemen bütününde, insanlar birbirleriyle karşılaştıkları zaman bir takım kelimeler kullanarak veya bir takım hareketler yaparak birbirlerini karşılarlar ve ardından konuşmalarına başlarlar. İslam dininde bunun adı ‘Selamlaşmaktır’.

Konumu ne olursa olsun kendisine verilen bir selamı almak her Müslümanın görevidir. Bu Kur’anda bildirilen bir emirdir. ‘’Size selam verildiği vakit ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık veririz. Şüphesiz Allah herşeyin hesabını gereği gibi yapar.’’ (Nisa 86)

Selam Rahmet, ve bereketin kaynağıdır. Bir hadisi şerifte ‘’Ailenizin yanına girdiğiniz zaman selam verin ki, size ve ailenize bereket olsun.’ buyurulmaktadır.  (Taç tercümesi 5/727)

Her türlü iyilik ve esenliğin birbirimizin üzerine olmasını dilemek ve bunu karşı tarafa bildirmek olan selamlaşmayı hiçbir zaman ihmal etmemek gerekir. Müslümanlar birbirlerine selam verdikçe Cenab-ı Hakk’ın nuru, feyzi, Rahmeti bereketi üzerlerine tecelli eder. Bundan dolayı aralarında muhabbet (sevgi) dayanışma, mutluluk ve esenlik meydana gelir. Selam Allah(C.C.)’ın güzel isimlerindendir. Selamla birlikte Allah’ın ismi anılmaktadır dolayısıyla Selam bir zikirdir. Allah Teala’nın adının anılmadığı yerde ise hayır ve bereket olmaz.

Selamı önce vermek Allah (C.C.)’ katında daha faziletlidir. Resulullah (s.a.v) ‘’ İnsanların Allah katında en makbul olanı önce selam verenlerdir.’ Buyururak bunun önemine işaret etmiştir.

Selam en güzel duadır. Selam sevmektir, sevilmektir ve sevindirmektir. Nasıl olmasınki; bir Müslümanın bir Müslümana ‘’Allah’ın selamı üzerine olsun, selamette olasın, O’nun rahmeti ve bereketi seni kuşatsın’’ demesi kadar güzel bir dua varmıdır! Kendisi için hayır isteyen, rahmet ve bereket dileyen, selamet bulmasını temenni eden bir kimseye karşı kalpte sevgi hiç oluşmazmı! İşte selam kalplerdeki kini kızgınlığı ateşin buzu erittiği gibi eritip yerine sevgi muhabbet peyda eder.

Anlaşılması gereken önemli bir nokta daha varki tüm bunların gerçekleşmesi için bu gereklidir. O da Selamın şuuruna varılmasıdır. Zira manası hikmeti anlaşılmadan, boğazdan aşşaya geçmeyecek şekilde okunan Kur’an kişi için nasıl ki hidayet sebebi olmuyorsa manası anlaşılmayan, ruhlarda hissedilmeyen kuru lafızlardan ibaret verilen ve alınen selamda fertler arası sevgi, barış, huzur ve selametin kaynağı olmaz. Bunun evvela anlaşılması lazım.

Bütün anlamıyla, bereketiyle ve sonuçlarıyla selam hidayete tabi olan tüm mümin kulların üzerine olsun.

‘’Allah’ım Sen Selam’sın! Selamet de Sen’dedir. Ey Celal ve İkram sahibi sen münezzehsin. Sen yücesin. (Müslim-Tirmizi)

ElhamdulillahirrabbilAlemin