sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

RABBİN DİLEYENE HAZİNELERİNİN KAPILARINI SONSUZ AÇAR!

RABBİN DİLEYENE HAZİNELERİNİN KAPILARINI SONSUZ AÇAR!
01.01.2020
0
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Din gününün sahibi, kendisine iman ve itaat eden kullarına karşı çokça merhametli, affedici, isyan eden mücrimleri, isyankarlara karşı çokça şiddetli, gazaplı Allah Subhanehu ve Teala’ya mahsustur. Yalnız O’na (Subhanehu ve Teala) kulluk eder. Yardımı ve Duayı O’na (Subhanehu ve Teala) ederiz. Amellerimizin fenalığından, nefislerimizin şerrinden O’na (Subhanehu ve Teala) sığınırız.

Salat ve Selam Alemlere Rahmet, Mü’minlere hidayet, Ümmete önder, Mücahidlere lider Rasulullah(sav)’e, Aline, Ashabına, ardından İslam dinine müntesip, hak davanın tüm erlerine olsun inşaAllah.

Kur'an Dinle

Allah Subhanehu ve Teala insanoğlunu en mükemmel şekilde yaratmış ve yeryüzüne göndermiştir. Bu mükemmelliğin başta gelen özelliklerden biri anlama, kavrama bununla birlikte düşünebilme hissedebilme gibi duygusal yetiler hemen arkasından gelmektedir. İnsanoğlunun yaşamı beklentiler, istekler, arzular, hayaller, sevinçler, mutluluklar, keder, üzüntü, başarı, başarısızlık, sahip olma, yoksun kalma gibi insana dair ardı ardına gelen bilinçli (ihtiyari), bilinçsiz (gayri ihtiyari) duygularla bir o yana bir bu yana devam edegelmektedir. Kısacası tüm bunları ümid etme ve korkma arasında devam etmekle diyebiliriz. Zira düşüncelerinin gerçekleşmesini ümid ederken bir yandanda zıddının meydana gelmesinden korku içerisindedir.

Misalen: gireceği bir imtihan başarılı olma ümidi varken bir yandan da başarısız olma korkusu vardır. Ya da başına gelen bir olayda üzüntü ile sarsılabilir. Sevinç ile coşabilir. Yahutta elde etmek istediği bir maddeye sahip olabilme yada yoksun kalabilmesi ihtimali ile ümit ve korku arasında gidip gelmektedir ve ilahir…

Geçen bu bekleyişin içerisinde iman etsin ya da etmesin akıbetin dileği ümit ettiği gibi gerçekleşmesi için bir takım dayanaklar temin etmeye çalışır. Zira insanın oturacağı evi bina etmesi için direklere ihtiyacı olduğu gibi beklentilerini ayakta tutabilmek içinde güçlü desteğe ihtiyaç duymaktadır. Küfür ehli bunu maddeden ve maddenin zahirini meydana getiren sebeplere dayanmaktadır. İşte Mü’min ile kafir arasındaki en bariz farkta burada gündeme gelmektedir. Şerefli Mü’min ise bütün işlerini güven veren, güçlü, kuvvetli, şevkatli dilediğini veren, hazineleri geniş, keremi sonsuz, hüküm ve hikmet sahibi Rabbine yöneltir. Duayla isteklerine karşılık, korkularına emniyet, umduklarına nail olmak için usanmadan, bıkmadan dua kapılarını çalar. Çünkü Rabbinin her sözüne şüphesiz iman etmiştir. Her lafzına iman ettiği Rabbi kelamında şöyle buyurmaktadır;

“Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim”” (Mü’min 60)

Sesli Makale

Bu nida inanmış bir kalbin huzur kaynağıdır. Kalbini daraltan, maneviyatını sıkan, çaresiz kaldığını düşündüğü her meselenin Rabbi için kolay olduğunu “OL” demesiyle çözümleyeceğini bileceğine iman ederek ihlasla O’na Subhanehu ve Teala’ya yönelir.

Dua; Lugatta, küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya, aciz olandan, güçlü olana, doğru meydana gelen bir istek ve niyazda bulunmadır. Küçüğün, büyükten olan ricası, yalvarmak, yakarmak, yardıma çağırmak gibi manalara gelmektedir.

İbni Kayyım El- Cevziye(Rh.a.) duayı şu şekilde tanımlamaktadır:

“Dua silaha benzer. Silah sadece kesinliğiyle değil, onu kullanan kol ile silah olur. silah arızasız ve temiz, onu kullanan kol güçlü ise ve hedefini saptıracak bir engelde yoksa, düşmana zarar verir. Bu üç unsurun yada birinin yokluğunda silahın faydası olmaz.”

Dua eden kişinin samimiyeti, durumu ve haliyle alakalı olarak değişik etkenlerle birlikte Rabbimize ulaşarak bize karşılığı ulaşmaktadır. Unutulmamalıdır ki duada samimi olmak Rabbimizin mutlaka icabet edeceğini bilerek etmek, bunda aceleci olmamak, hayrı istemekte önemli meseledir.

Rasulullah (sav) buyurmaktadır;

“Hiç şüphesiz Allah kendisine açılan elleri boş çevirmekten haya eder”(Tirmizi, Ebu Davud, İbni Mace 2/1271)

Dua ile Mü’min Allah Subhanehu ve Teala’dan ister. Bu isteme ayrıca tevhidin bir nişanesidir. Zira Allah Subhanehu ve Teala’nın yeryüzüne göndermiş olduğu tüm Rasuller insanlara;

“Ey kavmim sizin Allah’tan başka ilahınız yoktur. O halde yalnız ; O’na ibadet ediniz.”(Araf 73)

Çağrısıyla kavimlerini İtikatta, amelde, ictimai hayatta Allah Subhanehu ve Teala’yı tevhid etmeye davet etmişlerdir. Amelde yani ibadet esaslarındaki tevhidin kapsamı içerisine baktığımızda duada girmektedir. Dua Mü’minin ibadetlerinden bir ibadet olması hasebiyle tevhide parçalanamaz esaslarındandır.

Numan bin Beşir: “Dua ibadetin ta kendisidir.”

Kullar Allah Subhanehu ve Teala’yı Rabb bilip O’nun önünde secdeye kapanırlar, ihtiyaçlarını Allah’a bildirirler. Ondan yardım beklerler.

Nitekim Fatiha Suresinde;

“Yalnız sana kulluk ederiz, yardımı yalnız senden bekleriz.” (Fatiha 5)

Mana itibariyle yeryüzünde rengi, dili, ırkı, kavmi, nesebi ne olursa olsun hepimiz hep birlikte yada yalnızken yaptığımız tüm ibadetlerimiz, kulluğumuz, dualarımız sanadır. Ey Allah’ım! Diyerek namazla birlikte kazanılması gereken vasıflardan biriside “Dua” şuurudur. Duanın önemsenmemesi demek onun misali olan ibadetlerden namazı önemsemektedir. Allah Subahanehu ve Teala onlar içinse şöyle buyurmaktadır;

“… Bana ibadetten uzak duranlar, hor ve zavallı olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min 60)

Gerek namazında, gerek orucunda, gerek duasında eksiklik bırakarak ibadeti ciddiye almayanlar ancak kibirlilerdir. Müstekbirlerdir. Onlar kendilerini Allah Subhanehu ve Teala’dan müstağni görerek bir şey istemeye tenezzül etmezler, böyle bir anlayış ise şüphesiz sapıklığın ta kendisidir. Ancak başları sıkışıp hayatı tehlike gördüğünde Allah’a Subhanehu ve Teala fıtratları gereği yönelerek korku anından emniyete çıkarmasını isterler. Fakat Allah Subhanehu ve Teala onları karaya çıkardığında azgınlıklarına gerisin geriye dönerler. Aslında bakarsak insan güçsüz olduğunu hissettiğinde, sıkıştığı zamanlarda, ihtiyacı olduğunda çağırdığı hangi sahte ilah yardımına koşabilir ki? Ya da denizin suları kabardığında kabaran dalgaları kim durdurabilir ki yada ölüm anını ondan kim savabilir ki? Orada kendi acziyeti ve taptıklarının acziyetini fark ederek dini Allah Subhanehu ve Teala’ya has kılarlar. Tıpkı Azgın firavun gibi kızıl denizin üzerine geldiğini anlayınca ne dedi? “Bende Musa ve Harun’un Rabbine inandım.” Dedi. Fakat ne çare ölüm onun boğazına dayanmış canı kabzediliyordu. Bu iman da ona fayda vermedi, mülkü de, saltanatı da, bilginleri de… Zaten o azgının yeniden kıyıya çıkmasına izin verilseydi yine azgınlaşacaktı. Çünkü Allah Subhanehu ve Teala o ve onun gibiler için şöyle buyurmaktadır.

“insana bir zarar dokunduğu zaman gerek yanı üstüne yatarken gerek otururken ve gerekse ayakta iken bize dua eder durur. Fakat kendisinden sıkıntısını gidermemizden sonra, sanki kendisine isabet eden sıkıntısı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer, gider. İşte haddi aşanların yaptıkları kendilerine böyle süslü gösterilmiştir.”(Yunus 12)

“insana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır sonra biz kendisine ikram olarak bir nimet verdiğimiz zaman da dedi ki; “O bana yalnız bildiğim sayesinde verildi.” Hayır o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.” (Zümer 49)

Allah; Subhanehu ve Teala unutanlar ondan başka bir beşere ibadet eder, ona sığınır, ondan yardım ister, ondan korkarlar. Duada bu ibadetin bir parçası tevhidin ayrılmaz dinamiklerindendir.

Değişmez gerçek Mü’min ise Rabbi Zül Celal’dan ister, bekler… Duada Mü’minin amellerindendir.

Mü’min özlediği İslami hayata yine dua ile yaklaşmaya çalışır. O Allah’ın bitmez tükenmez hazinelerinden ister de ister Rabbi de verir de verir. Dua onun için bir iman, bir çaba, bir aksiyondur.

Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır;

Ebu Zer (R.A.) Rasulullah (sav)’den haber verdi, Rasulullah (sav)’de Cebrail(as)’dan O’da(as) Allah Subhanehu ve Teala’dan haber verdi ki;

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurdu;

“Ey kullarım! Ben zulmü kendime haram kıldım, onu sizin aranızda da haram ettim; öyle ise birbirinize zulmetmeyin.

Ey kullarım! Sizler gece gündüz hata işlersiniz; bende günahları affederim; hiç de aldırmam; öyle ise benden bağış dileyin ki sizi bağışlayayım.

Ey kullarım! Doyurduğum hariç hepiniz açsınız; öyle ise benden yiyecek isteyin ki size yiyecek vereyim.

Ey kullarım! Giydirdiğim hariç hepiniz çıplaksınız; öyle ise benden giyecek isteyin ki sizi giydireyim.

Ey kullarım! Eğer ilkiniz ve sonunuz, insiniz ve cinniniz en iyi kimsenin kalbine sahip olsanız, bu benim mülkümde bir şey arttırmaz.

Ey kullarım! Eğer ilkiniz ve sonunuz, insiniz ve cinniniz en kötü kimsenin kalbine sahip olsanız, bu benim mülkümden hiç bir şey eksiltmez.

Ey kullarım! Eğer ilkiniz ve sonunuz, insiniz ve cinniniz bir yere toplansanız da bende herkese istediğini versem, bu benim mülkümden ancak iğnenin denize batmakla eksildiği kadar eksiltir.

Ey kullarım! İşte amellerinizi sizin için muhafaza ediyorum, artık kim amel defterinde hayır bulursa, Aziz ve Celil olan Allah’a şükretsin. Kimde başka bir şey bulursa kendinden başkasını suçlamasın.”(El Ezkar, İmam Nevevi, Sy: 554)

Elhamdulillahi Rabbil Alemin!

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.