بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

Hamd âlemlerin Rabbi Rahman ve Rahim, ölüden diriyi- diriden ölüyü çıkartan, geleceğinde hiç şüphe bulunmayan günün sahibi, mümin kullarına merhametli, inkârcılara şiddetli, indirmiş olduğu Kur’an ile bizlere izzet bahşeden ALLAH(CC) aittir

Salât ve selam âlemlere rahmet olarak gönderilen kendi döneminde ve kendisinden sonra var kılınan mükelleflerin ona(sas) itaatten başka kurtuluşunun mümkün olmadığı, bizler için hayatının her alanında en güzel örnekler bulunan, önderimiz komutanımız Hz. Muhammed sas’e âline ashabına, bugünden önce yaşamış bugün yaşamakta olan ve kıyamete kadar yaşayacak, tevhidi benimsemiş ve her alanda uygulamakta tereddüt etmeyen mücahid müminlere selam olsun…

Tarih, insanlık âlem’inin varlığından bu yana, insana dair birçok olaya şahitlik etmiştir. Arz’ın, neredeyse, tamamına yakını bu şahadetin izleri ile doludur. Toplumlar genellikle sahip oldukları inancın, düşüncenin ve kültürün etkilerini bir sonraki nesillere miras olarak bırakmıştır. Tarih sayfalarına baktığımızda buna dair afaki sayıda rejimlere veya sistemlere rastlamak mümkündür.

Bu rejimlerin maddi, kalıtsal ve mekanik eserlerinden bahsettiğimiz kadar sosyal ve toplumsal olarak ruhların üzerindeki fıtri etkilerinden bahsetmemiz mümkün değildir. İnsanı yoktan var eden Allah(cc)’dur. İnsan nasıl bir varlıktır? Sorusunu vahiyden yoksun olarak tespit etmeye çalışmak insana zulümdür. Sadece maddi yönden müteşekkil olmayan bu varlık aynı zamanda manevi, yani, ruhani bir yapıya sahiptir. Allah (cc) yarattığı bu varlığı, üstün ve izzetli yarattığından bahseder Aziz kitabında… Hiç şüphesiz insana yapılacak en büyük zulüm yaratıcıyla olan irtibatını koparmasıdır…  Çünkü bu bağ aynı zamanda insanı insan yapan değerlerden soyutlanması, yani izzet ve üstünlük bağlarının kopması anlamına gelir.

Gerçek anlamda insana, kıymetini, ancak İslam vermiştir. Bu yönüyle İslam toplumunun yani Müslümanların maddi ve ruhani açıdan yeryüzünde bıraktığı etkiyi hiçbir toplum ve rejim bırakamamıştır, bırakamayacaktır… İnanç, istikamet, sosyal düzen, ahlak ve bireysel görevler bakımdan İslam müntesiplerini en olgun ve mükemmel kalitede yetiştirir ve toplumu oluşturan fertlerin kalitesi sadece topluma değil hayatın ekseriyetine yansır. …“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”…(Bakara 30) Ayetinin gereği olarak bir takım yükümlülüklerle mükellef tutulmuş bu varlık, yaratıcısının kendisi üzerindeki hakkı olan şer’i ahkâmıyla, yeryüzü, hatta insan izine rastlanan her yerde tasarruflarda bulunur. Dolayısıyla Allah (cc) muradı yeryüzünde kullarının elleriyle İslam’ın eserlerini egemen kılmaktır. Bu egemenlik hiç şüphesiz “LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RASULULLAH” akidesinde karşılığını bulmuştur.

Allahu Teâlâ hükümlerini kullarının üzerinde egemen kılacaktır. Şurası kesindir ki bu durum, Rabbinin hükmünün boyunduruğuna girmeyi göze almış, teslimiyeti inancının en mükemmel ifadesi olarak gören, izzet ve şerefi Allah’a kullukta arayanların elleriyle gerçekleşecektir. …”Eğer Allah’ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def’i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, âlemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.”(Bakara 251) Ayette ifade edilen 2 kısım insandan söz etmek mümkündür; Def eden ve def edilen taraf. İnsan daima bu ikisinden birisindedir. Ya def eden ya def edilen… Ya fesat çıkaran ya fesadı engelleyen…  Bu yönüyle iki insan karakterine tanık oluyoruz. Allah (cc) İNŞAALLAH def eden, fesada mani olan en öncelikle kendisi fesat sebebi olmayan kullarından kılsın. Bu gayeye ulaşabilmenin yolu hayata Allah’tan başkasının karışmamasıyla mümkündür. İhlâs ile Allah’ın emir ve yasaklarına bağlanmakla başarılabilir. İşte o zaman hem senin ruhunda, hem toplumun ruhunda hem de maddi yönüyle arzın sayfalarında Allah’ın hükümleri yankılanacaktır…

Selam ve dua ile   اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ