sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR (46) HİDAYET

KELİMELER VE KAVRAMLAR (46) HİDAYET
02.11.2022
1.044
A+
A-

HİDAYET

İrşat etmek, doğru yolu göstermek, rehberlik yapmak. Zıddı; Saptırmak, yanıltmak, dalâlete düşürmektir. Hidâyet kelimesi (HDY) kökünden bir mastar olup terim olarak; küfür, şirk ve sapıklıklardan kurtularak, İslâm’ın aydınlık yoluna girmektir.

İslam’ın bir adı sırat-ı mustakim ysni dosdoğru yol ise, diğer adı da hidayettir, yani insanı Allah’a götüren yol bir başka deyişle insanı dünya haytınıın amcına ulaştıran şey.

Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim İslam’ı kabul edip yaşanlar için ‘hidayeti bulanlar’, ‘hidayette olanlar’ tanımlamasını yapıyor.

Hidayet, yaratıcının insanlara ulaştırdığı bir rahmet ve bir iyililktir. O aynı zamanda dopru yolu göstermek ve bu doğru yolda kalmaya yardımcı olmak demektir. Yaratıcı, hem insana hidayeti bildiriyor, doğru yolun ne olduğunı gösteriyor hem de bu hidayeti kabul edenlerin doğru yolda devamlı kalmasının imkanları veriyor.

Hidayet, ulaşılmak istenen hedefe varmada tatlılıkla yol göstermek, yardımcı olmakatır. Hidayetten maksat insanı hayırlı bir sonuca götürmektir. Yoksa hırsıza, hırsızlık yapma konusunda yol gösterici olmak hidayet değildir.[1]

Hidayet Kur’anda farklı manalarda geçmektedir.

1) Beyan anlamında :

Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe(beyan etmedikçe), Allah bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.(Tevbe/115)

2) İslam anlamında :

“Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.”(Bakara/120)

3) İman anlamında :

“Hidayete erenlere gelince, Allah onların hidayetini artırır. Onların Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını sağlar.”(Muhammed/17)

“Allah, doğruya erenlerin hidayetini artırır. Kalıcı salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç itibari ile de.”(Meryem/76)

4) Yol işaretleri anlamında :

“O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Bilen bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.”(En’am/97)

5) İlahi kitaplar ve peygamberler anlamında :

“Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilâh edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar (putperestler) yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar. Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir.”(Necm/23)

 

Ayette geçen “Rableri katından yol gösterici gelmiştir.” İbaresinden kasıt ilahi kitaplar ve peygamberlerdir.

6) İrşad anlamında :

“Hani bir ateş görmüştü de ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum” demişti.”(Taha/10)

“Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi.”(Kehf/66)

Bunların dışında hidayet kavramı şu manalarda geçmektedir;

Allah’tan gelen Hak’kın açıklanması:

“İşte böylece sana da emrimizle Kur’an’ı vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu (Kitab’ı), bir nur yaptık. Kullarımızdan dilediğimizi, onunla hidayete iletiyoruz. Ve şüphesiz ki sen, doğru yola götürüyorsun.”(Şura 52)

Allah’ın insanlara bir lutfu ve bağışı:

“Allah kimi doğru yola iletmek isterse göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse göğsünü, sanki göğe çıkıyormuş gibi, dar ve tıkanık yapar. Bunun yanısıra Allah, inanmayanları iğrençliğe mahkum eder.”(En’am 125)

“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.”(Enfal 24

Cennet yoluna iletilmesi:

Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun, Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir.(Araf 43)

İnsanları doğru yola, sevk ve bulmada yol gösterme:

“Eğer orada olsaydın görecektin ki, doğan güneşin ışınları mağaralarının sağına sapıyor, batan güneşin ışınları ise sol tarafa kayıyordu. Böylece mağara tabanının geniş bir alanına dağılmış olarak uyudukları halde güneşten rahatsız olmuyorlardı. Bu olay, Allah’ın mucizelerinden biridir. Allah kimi doğru yola iletirse, o doğru yolu bulur. O kimi saptırırsa sen ona, doğru yola iletici bir önder bulamazsın.”(Kehf 17)

“Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın” (dediler). De ki: “Şüphesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”(Ali İmran 73)

 

Hidayet isteği ve hidayete devam:

Bizleri doğru yola ilet,Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil.(Fatiha/6-7)

“Bizleri doğru yola ilet.” Yani “Bizleri, hedefe ulaştırıcı doğru yolu tanımaya ve bu yolu tanıdıktan sonra onun sebatlı izleyicisi olmaya, ondan hiç ayrılmamaya muvaffak eyle”. Çünkü doğru yolu tanımak ve bu yolun kararlı izleyicisi olmak, bunların her ikisi de Allah’ın hidayetinin, gözetiminin ve rahmetinin ürünü olduğu gibi, bu konuda Allah’a yönelmek de yardım kaynağının yalnız Allah olduğu inancının doğal bir sonucudur. Mümin kulun, hakkında Allah’dan yardım dileyeceği ilk ve en önemli şey budur. Sebebine gelince, doğru yola iletilmiş olmak, bu yolu bulmak, kesinlikle hem dünya ve hem de Ahiret mutluluğunun garantisidir. Aslında bu yaklaşım, insan ile varlık bütününün, alemlerin Rabbi olan Allah’a yönelik hareketlerini koordine eden genel ilâhî kanuna insan fıtratının uyum sağlaması, bu genel ilkeyi algılayıp benimsemesi olayıdır.

Bu sure, namazların her rekâtında okunmak üzere belirlenen ve onsuz kılınacak namazın kabul olunmadığı bir suredir. Kısa olmasına rağmen bu sure, İslâm düşünce sisteminin sözünü ettiğimiz temel ilkelerini ve bu düşünce sisteminden kaynaklanan insan bilincine yön verici ana prensipleri içerir.

Müslim’in, Alâ b. Abdurrahman yolu ile Hz. Ebu Hureyre’ye dayandırarak bildirdiğine göre Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor:

“Yüce Allah şöyle buyurur: “Ben namazı kendim ile kulum arasında ikiye böldüm. Yarısı bana ve öbür yarısı kuluma aittir. Kulum istediğine kavuşacaktır.”

Kul, “Elhamdü lillâhi rabbilalemin” dediği zaman, Allah, “Kulum bana hamd etti” der. Kul, “Errahmanirrahim” dediği zaman, Allah, “Kulum, bana övgü sundu” der. Namaz kılan kul, “Maliki yevmiddin” dediği zaman, Allah “Kulum benim şanımın yüceliğini ifade etti” der.

Namaz kılan kul, “İyyake na’budu veiyyake nesteın” dediği zaman, Allah, “Bu söz hem bana ve hem de kuluma aittir. Kuluma istediği verilecektir” der. Kul, “İhdinessıratal müstakim, sıratallezine en’amte aleyhim, gayrilmağdubi aleyhim veleddallin” dediği zaman, Allah, “Bu söz tamamen kulumla ilgilidir, ona istediği verilecektir” der.”[2]

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Âmir EI-Eş’arî ve Muhammed b. Alâ’ rivayet ettiler. Lâfız Ebû Âmir’indir. (Dediler ki) : Bize Ebû Üsâme Büreyd’den, o da Ebû Bürde’den, o da Ebû Musa’dan, o da Peygamber  (Sallallahü Aleyhi ve Settern)’den. naklen rivayet etti:

“Gerçekten Allah (Azze ve Celle)’nin beni hidâyet ve ilimle göndermesinin misâli bir yere isabet eden yağmur gibidir. Bu yerin bir kısmı güzeldir. Şüyu kabul eder, ot ve birçok çimen bitirir. Bir kısmı da çoraktır. Suyu tutar. Allah onunla da insanlara fayda verir. Ondan su içerler, hayvan sularlar, hayvan otlatırlar. Yerin başka bir kısmına da yağmur isabet eder, ancak o sadece düz yerdir. Ne su tutar, ne de çimen bitirir, işte Allah’ın dinince fakih olan ve Allah’ın benimle gönderdiği şeyden kendisine fayda verdiği; öğrenip öğreten kimsenin misâli ile bu hususta kibirinden baş kaldırmayanın ye benim kendisiyle gönderildiğim Allah’ın hidâyetini İcabul etmeyenin misâli budur.” buyurmuşlar.[3]

Kulun çabası:

De ki: “Ey İnsanlar! Size Rabbiniz tarafından hak geldi. Kim doğru yola girerse kendi faydası için doğru yola girmiş olur. Kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Ben sizin başınızda bir vekil değilim.”Yunus 108

Ey Rasulüm! Şu anda bulunanlara ve bu davetin ulaşacağı bütün insanlara söyle, de ki: Rabbinizden her şeyi açıkça beyan eden, bu dinin hakikatini ve bu şeriatın kâmil bir şeriat olduğunu içinizden bir şahsın diliyle açıklayan hak kitap geldi.Allah Tealâ Rasulüne bütün insanlara Allah tarafından kendisine gelen kitabın asla şüphe olmayan hakkın ta kendisi olduğunu bildirmesini emrediyor.Kim onunla hidayete erer, doğru yolu bulursa, Kur’an’ı ve Rasulullah’ı tasdik eder ona uyarsa kendi lehine doğru yola girmiş olur. Yani faydası, hidayete ermenin ve ona uymanın sevabı kendisine ait olur. Kim de sapar ve onun metodundan dışarı çıkarsa kendi aleyhine sapmış olur, yani bunun vebali de kendi üzerine döner.Ben size sizin işlerinizi görmek sizi mümin kılmak ve imana zorlamak üzere Allah tarafından gönderilmiş bir vekil değilim. Ben yüz çevirip yalanla­yan kimselere Allah’ın azabının geleceğini söyleyen bir uyarıcıyım, hidayet edenleri müjdeleyen bir müjdeciyim. Hidayet ise yalnızca Allah’a aittir.[4]

[1] İslam’ın Temel Kavramları- Hüseyin K. Ece

[2] Seyyid Kutub/Fi Zilali’l Kur’an-Fatiha tefsiri

[3] Müslim Fedail 15(2282)

[4] Vehbe Zuhayli Tefsir’ül Münir/ Yunus 108

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.