sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

KELİMELER VE KAVRAMLAR (112) YEİS (ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEK)

KELİMELER VE KAVRAMLAR (112) YEİS (ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEK)
13.03.2024
0
A+
A-

YEİS (ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEK)

Umudunu kesmek, ümitsizlik, ümid ve güvenle bağlanacağı şeyden ümidini kesmek anlamında, yeise fiilinden masdar. Recâ (umma, ümid besleme) karşıtıdır. Bir kimsenin bir şeyden emel ve umudunu kesmesi, güvenini kaybetmesi, kalbinden ümid ve emeli tamamen kesip tamamıyla umuttan uzak ve boş olması anlamına gelir.[1]

“Ey Oğullarım! Gidin, Yusuf u ve kardeşini arayın. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Doğrusu kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”(Yusuf 87)

Kur'an Dinle

Allah’ın sıkıntıdan feraha çıkaracağından ancak kâfirler ümitlerini keserler. Bu da göstermektedir ki kâfir, sıkıntı esnasında ümidini keser. Ayrıca Allah’tan ümit kesmek, büyük günahlardandır. Mümin ise, devamlı surette Allah Teâlâ’nın kendisini feraha çıkaracağını ümit eder.

Râzî şöyle der: “Bilinmelidir ki kişi, Allah’ın mükemmelliğe gücü yetmediğine, herşeyi bilmediğine ve cömert olmayıp, cimri olduğuna inanmadığı müddetçe Allah Tealâ’nın rahmetinden ümidini kesmiş olmaz. Eğer bu üç konudan birinde aksi şekilde düşünürse bu durum küfrü gerektirir. Eğer ümitsizlik, ancak bu üçünden birinin tahakkuk etmesiyle gerçekleşebiliyorsa o zaman bunlardan herbiri küfürdür. Kâfir olandan başkasının Allah’dan ümidini kesmeyeceği sabittir.” [2]

Ümitsizliğin en kötüsü Allah’ın rahmetinden ümit kesmektir. Böylesine bir ümitsizlik kimileri için şirktir kimileri içinde büyük günahtır. Kur’an’ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır; “Deki: sapıklar dışında Allah’ın rahmetinden kim ümit keser”(Hicr 50)

Allah cc günahkâr mü’min’leri ümitsizliğe düşmemeleri konusunda uyararak, Allah’ın rahmetinden yeis’e düşenin yanlışlığına işaret ediyor.

Sesli Makale

“De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”( Zümer 53)

Fitne zamanında bizlerin anlaması gereken konulardan biriside, sapıtanlar neden sapıttı hak yolda sebat edenler nasıl sebat etti. Şüphesiz Allah cc azabından emin olanlar azab sıfatlarını anlamamış, rahmetinden ümit kesenler ise rahmet sıfatlarını anlamamış demektir. O halde verilen fırsatlar, imkânlar, cihazlar doğru kullanılmak zorundadır. Elden gittikten sonra yakınmanın faydası olmayacaktır.

“Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah’ın kulları arasında sürüp gitmekte olan sünnetidir. İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.” (Mü’min 85)

Bu gibi ayetlerde bu bağışlamanın ancak tevbe ederek Allah azze ve celleye teslim olmakla ve Allah’tan gelene uymakla mümkün olabileceği vurgulanmaktadır. Kur’an Yeis halindeki imanın geçerli olmadığını açıkça söylüyor. Buna bir örnek olarak suda boğulmak üzere olan firavn’un bende Musa ve Harun’un Rabbine iman ettim demesinin bir faydası olmadığı bildirilmektedir.

“İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım” dedi. Şimdi mi? Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” ( Yunus 90,91)

 

“Müminler Allah’ın azap ve azabının miktarını bilselerdi hiç biri Cennet’i ümit etmezdi. Kâfirler de Allah’ın rahmetinin ne kadar çok olduğunu bilselerdi hiç biri O’nun rahmetinden ümit kesmezdi.” (Müslim, Tevbe 23).

 

Allah karşısında, mü’minin koruması gereken edebi veciz şekilde ifade eden hadislerden biridir: Ne tam ümid ne de mutlak yeis, fakat eşit derecede hem korku hem ümid. Ulemâ mutlak ümidi de mutlak ye’si de büyük günahlar arasında addetmiştir. Ne kadar çok hayır amel işlese de mü’min, Allah’ın azabından korku içinde olacaktır, kezâ ne kadar çok, ne kadar büyük günah işlese de Allah’ın  rahmetinden ümidini kesmeyecektir.[3]

 

“… Abdullah bin Amr (bin el-As) (Radıyallâhü anhümâ)’dan ri­vayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuş­tur:

Allah (Azze ve Celle), kulun tevbesini ruhu boğazına gelmedikçe muhakkak kabul eder.”[4]

[1]  Şamil İA,

[2]  Razî, XVIII/199)  (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/44-47.

 

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/355.

[4] İbni Mace Zühd 30/ 4253

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.