VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 56. VE 57. AYETLER

Kafirlerin Cezası, Müminlerin Sevabı
56- Ayetlerimizi inkâr ile kâfir olanlar (var ya), onları muhakkak ki ateşe sokacağız. Derileri piştikçe azabı tadıp durmaları için onları başka deriler ile (yenileyip) değiştireceğiz. Şüphesiz ki Allah Azîz’dir (mutlak galiptir), Ha-kîm’dir (tek hüküm ve hikmet sahibidir).
57- İman edip de güzel amel (ve hareketlerde bulunanları ise -içinde ebedi kalıcılar olmak üzere- altından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada (her türlü kirden) temizlenmiş zevceler onlarındır. Onları daimi olan bir gölgeye sokacağız.
Açıklaması
Peygamberlerimize indirmiş olduğumuz ayetlerimizi, özellikle de ilâhî kitapların sonuncusu, en kâmil ve en açığı olan Kur’an-ı Kerim’i inkâr edenleri cehennem ateşi ile yakacağız. Ceza ve azaplarının devamlı olacağını bildirerek Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Derileri piştikçe onları başka derilerle (yenileyip) değiştireceğiz.” Yani derileri acı hissini şuur merkezinde bulunan dimağa ulaştıramayacak derecede yanıp dağıldığı zaman onları canlı, elemi duyan, azabı hisseden başka derilerle değiştireceğiz. Rasul-i Ekrem (s.a.)’den gelen bir rivayete göre “Derileri günde yedi kere değiştirilir.” Azabı tatmaları, yani onu devamlı duymaları, azabın hiç kesilmemesi için böyle yapılır. Nitekim aziz olan bir kimseye; Allah izzet ve şerefinde seni devamlı kılsın, izzetini artırsın, manasına “Eazzeke’llâh (Allah seni aziz etsin)” denir. Bunun bir benzeri de “(o cehennemin) ateşi yavaşladıkça biz onun alevini artırırız.” (Is-ra, 17/97) ayetidir.
Sonra Allah Teâlâ cezanın illetini tekit etmiş, buna ne kadar kudretli olduğunu beyan eylemiştir. Kendisinin Azîz ve Kadîr olduğunu, suçlular hakkında vereceği cezayı hiç bir şeyin engelleyemeyeceğini, hakim olduğunu, kimseye adalet dışında azap etmeyeceğini, ancak hikmete uygun olarak ceza vereceğini bildirmiştir. Adalet iktiza eder (gerektirir) ki küfür ve günahlar azap veya ceza sebebidir, iman ve salih ameller ise nimet ve cennet sebebidir. Her amelin uygun karşılığı vardır. Aralarındaki farkı göstersin diye o yüzden müminin sevabı ile kâfirin cezası birlikte Allah’a ve rasullerine, peygamberlerine iman edip salih ameller işleyenleri Rableri hemencecik altından nehirler akan cennetlere sokacaktır. Orada ebedî nimetler ve imkânlardan yararlanacaklardır. Hiç bir şekilde oradan çıkarılmadan, ayrılmadan, ayrılmayı da istemeden o cennetlerde kalacaklar. Ne bir uzanma, ne bir bıkma, ne de bir darlanma olacak. Bütün bunlar salih amellerinin mükâfatı olarak verilecektir. Çünkü salih amel bulunmaksızın tek başına iman kâfi olmaz.
Onlara her türlü vücut kusur ve ayıplarından, sakatlıklardan, kötü huylardan arındırılmış, temiz hanımlar bahşedilecektir. Onların arasında mizaca ters gelecek, gönüle keder verecek bir tip olmayacaktır.
Müminleri hanımlanyla beraber gölgeli, hoş, soğuk ve sıcak olmayan güzel yerlere yerleştireceğiz. Tam bir nimet ve mükemmel bir refah içinde yaşayıp gidecekler.
Kâfirlere verilecek cezanın uzak vadede gelecek zaman harfi olan “sevfe” ile, müminlerin sevabının yakın gelecek zaman harfi olan “sîn” ile tabir olunmasına da dikkat edilmelidir. Bu da sevapların çabucak ve kesinlikle gerçekleşeceğini, kâfirleri bekleyen azabın ne kadar uzun olacağını ifade eylemektedir. Çünkü kâfirler mahşer meydanında korkunçluklar içinde belki ateş azabından daha şiddetli bir azap ve işkenceye maruz kalacaklardır.[1][73]