sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 49. VE 55. AYETLER

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 49. VE 55. AYETLER
10.06.2025
16
A+
A-

Ehl-i Kitabın Başka İşlerinden Örnekler Ve Karşılıkları

 

49- Kendilerini temize çıkaranları gör­medin mi? Öyle değil, Allah kimi diler­se onu temize çıkarır. Onlar fetîl kadar bile haksızlık görmezler.

50- Bak Allah’a karşı nasıl olmadık ya­lan düzüyorlar? Bu, apaçık bir günah olarak (onlara) yeter.

51- Bakmadın mı şu kendilerine Ki-tap’tan biraz nasip verilenlere? Kendi­leri puta, şeytana inanıyorlar, diğer kâfirler için de; “Bunlar iman edenler­den daha doğru bir yoldadır” diyorlar.

52- Bunlar Allah’ın kendilerine lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse artık ona hakiki hiç bir yardım­cı bulamazsın.

53- Yoksa onların (yer yüzünün) mülkü (ve saltanatın)’dan bir hissesi mi var? Fakat öyle olsaydı insanlara bir nakîr’i (çekirdeğin arkasındaki minik bir tomurcuğu) bile vermezlerdi.

54- Yoksa onlar Allah’ın fazl u keremin­den insanlara verdiği şeylere (bol nimet­lere) karşı haset mi ediyorlar? Biz, ger­çekten İbrahim ailesine de kitap ve hik­met vermişizdir. Onlara (başkaca) bü­yük bir mülk (ve saltanat) da bahşettik.

55- İşte onlardan kimi ona iman etti, kimi de ondan yüz çevirdi. Çılgın bir ateş olarak cehennem yeter (bunlara).

 

Nüzul Sebebi

 

“Kendilerini temize çıkaranlar” 49. ayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak İbni Ebî Hatim, İbni Abbas’tan tahric etmiştir. Yahudiler çocuklarını öne çı­kararak onlarla dua eder, kurbanlarını sunarlardı ve kendilerinin kusur ve günahlarının bulunmadığını iddia ederlerdi. Bunun üzerine Allah Teâlâ “Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi?” ayetini indirdi. İbni Cerir de benzer bir rivayeti İkrime, Mücahid, Ebu Mâlik ve başka ravilerden naklet-

miştir:

el-Kelbî der ki: Ayet bazı Yahudiler hakkında nazil olmuştur. Bunlar ço­cukları ile birlikte Resulullah’a (s.a.) gelerek: “Ya Muhammed, şu çocuklarımı­zın günahı olabilir mi?” diye sordular. O da hayır, dedi. Bu cevabı alınca dediler ki: Kendisi adına içtiğimize yemin ederiz ki bizler de bu çocukların durumun­dayız. Gündüz işlediğimiz hiç bir günah yoktur ki geceleyin bizden silinip git­mesin. Yine gece işlediğimiz hiçbir günah yoktur ki gündüz bizden silinmesin. Kendilerini temize çıkarmaları işte budur.

Hasan-ı Basrî ile Katâde şöyle diyorlar: Bu ayet Yahudiler ve Hristiyanlar hakkında “Bizler Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz” (Maide, 5/18) ve “Cennete ancak Yahudi veya Nasranî (Hristiyan) olanlar girecektir.” (Bakara, 2/111) de­dikleri vakit inmişti.

“Bakmadın mı şu kendilerine Kitap’tan bir nasip verilenlere?” 51. aye­tin nüzul sebebi ile ilgili olarak İmam Ahmed ve İbni Ebî Hatim, İbni Ab-bas’ın şöyle dediğini rivayet ederler: Ka’b b. el-Eşref Mekke’ye geldiğinde Kureyşliler dediler ki: Şu kavminden ve bizden daha hayırlı olduğunu iddia ederek uzaklaşıp alâkasını koparana bakmaz mısın? Halbuki bizler hacıla­ra sahip çıkıyoruz, Kabe’ye hizmet ediyoruz, hacıların su ihtiyacını sağlıyo­ruz. Ka’b “Siz daha hayırlısınız” dedi. Bunun üzerinde haklarında şu ayet­ler indi:

“Doğrusu sana kin tutan, (asıl) zürriyetsiz (ve adı sanı ortadan kalkacak) olan odur.” (Kevser, 108/3) ayeti ve “Bakmadın mı şu kendilerine kitaptan biraz nasip verilenlere?…” (Nisa, 4/51-52) ayetleri.

İbni İshak, İbni Abbas (r.a.)’m şöyle dediğini nakleder: Kureyş, Gatafan ve Beni Kureyza’dan gurupları Hz. Nebiy-yi Ekrem’e karşı savaşmak için bir ara­ya getirenler Huyeyy b. Ahtab, Sellâm b. Ebi’l-Hukayk, Ebu Râfi’, er-Rabî’ b. Ebi’l-Hukayk, Ebu İmâra ve Hevze b. Kays idi. Diğerleri ise Beni Nadir Yahu-dilerindendi.

Bunlar Mekke’ye vardıklarında Kureyşliler dediler ki: Bunlar Yahudilerin ahbârı (bilginleri)dır. Önceki semavî kitapları bilirler. Sorun bakalım onlara: Sizin dininiz mi hayırlıdır, yoksa Muhammed’in dini mi? Kendilerine soruldu­ğunda Yahudi ahbârı “Sizin dininiz onun dininden daha hayırlıdır, siz ondan ve ona uyanlardan daha doğru bir yoldasınız,” dediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ “Bakmadın mı şu kendilerine Kitap’tan biraz nasip verilenlere?.. Onlara büyük bir mülk de bahşettik” ayetlerini indirdi.

‘Yoksa… haset mi ediyorlar?” 54. ayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak İbni Ebî Hatim, el-Avfî yoluyla İbni Abbas (r.a.)’tan tahric ediyor: Ehl-i Kitap dedi ki: Muhammed kendisine verilenlerin mütevazi şartlarda olduğunu iddia edi­yor. Halbuki dokuz tane karısı var. Bütün düşüncesi evlenmek. Hangi kral bundan daha üstün ki? Bunun üzerine ‘Yoksa onlar Allah’ın fazl (u keremin­den insanlara verdiği şeylere (nimetlere) karşı haset mi ediyorlar?” ayeti nazil oldu. [1][71]

 

Açıklaması

 

Bakmadın mı şu kendilerini öven, kendilerinde bulunmayan vasıfları ve özellikler ileri sürerek “Bizler Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz, biz Allah’ın se­çilmiş halkıyız” diyenlerin hâline? Ne yaparlarsa yapsınlar cehennem ateşinin onları sayılı birkaç gün yakacağını, cennete Yahudi ve Hristiyanlardan başka­sının asla giremeyeceğini iddia ederler. Ölen çocuklarımız bizim için salih ameller yerine geçecektir, atalarımız bize şefaat edecek, Allah katında ayrıca­lıkları olduğu için bizleri temize çıkaracaklar, derler. Ayetteki tezkiye, temizle­mek, günahtan aklamak demektir.

Allah Teâlâ onların bu iddialarını şöylece reddediyor: Onların kendilerini tezkiye etmesinin, temize çıkarmasının hiç bir değeri yoktur. Çünkü tezkiye, iddialarla değil salih amel işlemek suretiyle olur. Allah Teâlâ’dır salih amel iş­lemeye muvaffak kılmak, sağlam ve doğru akideye, inanca, faziletli adap ve ahlâka ulaştırmak suretiyle kullarından dilediğini temize çıkaran.

Allah o kendilerini temize çıkaranların amelinin cezasından hiçbir şeyi ek-siltmeyecektir.

Sonra Cenab-ı Hakk’ın ifadesiyle “Bak, Allah’a karşı nasıl olmadık yalan düzüyorlar?” Onların şaşılacak halde bulunduklarını tekit ederek diyor ki: Bak, kendilerini temize çıkarıp, başkaları üzerinde bir ayrıcalığa sahip olduk­larını ileri sürenler Allah’a karşı nasıl yalan söylüyorlar? Zaten bu yalan, ifti­ra, kendini temize çıkarma açık bir günah olarak yeter.

Ayrıca Ehl-i Kitap’tan bir kısmının halleri de tuhaftır. Bunlar müşriklere hoş gözükmeye çalışırlar, putlara, heykellere iman ederler, kendi kitaplarına ve peygamberlerine inanmakta olan müminlere karşı putperestlere yardım ederler ve “Müşrikler din bakımından Hz. Muhammed (a.s.)’in peygamberliğini tasdik eden müminlerden daha doğru bir yoldadırlar” derler. Böylece aklın ve fıtratın gösterdiği doğru yoldan mahrum kalmış, kendi dinlerinin temelini de yıkmış olurlar. Şirke ve putperestliğe yardım edip sahih bir dindarlık ve hak olan ilâhı tasdik kaidesine aykırı davranarak haktan sapmış, zalimliklerini ilân etmiş olurlar.

Varacakları son da Allah’ın rahmet ve lütuflarından kovulmaktır. Allah’ın rahmetinden uzaklaştırdığı kişi de ebediyen kendine yardım edecek bir yar­dımcı bulamaz.

Sonra Cenab-ı Hak onları cimrilikleri ve ahir zamanda mülk ve saltanata tamah etmeleri üzerine kınamaktadır. Zulümleri, haddi aşıp cimrilik gösterme­leri yüzünden başkaca bir mülkten nasipleri bulunmadığını bildirmektedir. Zi­ra kendini ve maddeyi sevme, yalancı gurur ve cimrilik huyları o kadar içlerine işlemiştir ki insanlara bir nakîr”i (çekirdeğin ucundaki minik bir tomurcuğu) bile vermezler. Halbuki mülk, santanat, devlet başkanlığı bütün bu hasislikle­rin üstünde olmayı, cömert bir şekilde harcama yaparak, başkalarının ihtiyaç­larını görerek dostlar kazanmayı, maddî basitliklerden yüce kalmayı, insanla­rın sevgisine mazhar olmayı gerektirir.

Daha sonra Allah Teâlâ cimrilikten de kötü olan hasetleri sebebiyle onları kınamaktadır. Çünkü onlar her türlü hayır ve imkânların kendi ellerinde bu­lunmasını temenni etmekte, Allah’ın nimetlerinin sadece kendilerine ait olma­sını istemekte, kendilerine verilen fazlu ikramın başka bir ümmete ve millete de bahşedilmesinden hoşlanmamaktadırlar. İşte onlar sadece kendini seven (enâniyetçi, egoist), kinci, hasetçi kimselerdir. O yüzden de Allah Teâlâ tarafin-dan Hz. Muhammed (s.a.)’e lütfedilen peygamberlik, ilim, devlet ve hükümet başkanlığı, yardımcı ve taraftarlarının çokluğu gibi fazlu ikramlardan ötürü haset etmişlerdir.

Ardından Allah Teâlâ bu hasedi giderecek, Hz. Muhammed (s.a.)’e olan kıskançlıklarını hafifletecek hususları beyan ediyor. Onlar Cenab-ı Peygamber (s.a.)’e verilenlere karşı haset ederlerse hataya düşerler. Çünkü bunun bir çok benzeri ve emsali bulunmaktadır. Allah Teâlâ bu çeşit nimetleri Hz. İbrahim (a.s.) hanedanına da bahsetmiştir ki Araplar da Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail (a.s.)’in sülâlesinden geldikleri için onlardandır.

Cenab-ı Hak, bir takım kanunları koyarken, bu kanunların konulup sırla­rının hikmetlerini beyan eyleyen bir kitabı da onlara vermiş, evlat ve zürriye-tine büyük bir mülk ve saltanat ihsan etmiştir.

Burada peygamberlerinin liderliğinde nübüvvet, Kur”an ve hikmete ilâve olarak Müslümanların pek büyük bir mülke sahip kılınacaklarına da işaret vardır. Bu gücün belirtileri Medine’de yavaş yavaş gözükmeye başlamıştı.

Özetle, Yahudiler mağrur, kendini beğenmiş bir kavimdir. Allah’ın rahme­tinin sadece kendilerine mahsus olduğunu, başkalarına bu nimetlerin erişme­yeceğini, zaten başkalarının buna lâyık da olmadığını zannederler.

Vahamet içerisinde ve satıhta, yüzeyde kalmışlardır, dünya mülkünün kendi ellerinde bulunduğu kanaatindedirler. Ahir zaman peygamberi içlerin­den çıktığı ve kendilerine kitap ve hikmeti bahşettiği için Araplara haset eder­ler.

Daha önce geçmiş Hz. İbrahim (a.s.) ve zürriyeti, nübüvvet (peygamberlik) hususiyetine sahip olmalarına ve kendilerine mülk ihsan edilmesine rağmen ümmetlerinin hepsi de kendilerine iman etmiş değildi. Aksine onların kimi o peygamberlere iman etmiş kimi de yüz çevirip küfründe ısrar etmişti. O halde Ey Habibim, sen kendi kavminin tavrına, sana karşı olan davranışlarına şaşır­ma. Ümmetlerin peygamberleriyle olan hali budur. Böylelikle kavmini eza ve cefalarına karşı sabrı, kuvvetlenmesi, iman etmelerinden ümitsizliğe düşme­mesi için Efendimiz (s.a.) Hazretleri teselli olunmaktadır.

Kurtubî’ye göre “Onlardan kimi ona iman etti” cümlesindeki zamir, Resulullah (s.a.)’a aittir. “Kimi de ondan yüz çevirdi” cümlesi de Hz. Muhammed (s.a.)’den yüz çevirip O’na iman etmedi, demektir. Zamirin Hz. İbrahim’i yahut kitabı gösterdiği de rivayet edilmiştir.

Kendilerini dünyadayken bir azap yakalamasa, ahirette yakıcı, alevli ve kızgın ateşteki cehennem azabı onlara yeter. O ne kötü bir sonuçtur. Bütün bunlar batıllara uymaları, haktan yüz çevirmeleri sebebiyle başlarına gelecek­tir. [2][72]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.