VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 127. VE 130. AYETLER

Yetimlerin Gözetilmesi, Geçimsiz Karı Kocanın Arasında Sulh Yapılması, Hanımlar Arasında Adalete Uyulması
127- Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: Kadınlar hakkında size fetvayı Allah veriyor: Kendilerine yazılan haklarını vermediğiniz ve kendilerini nikahlamak istediğiniz yetim kızlar ve zavallı çocuklar hakkındaki ve yetimlere adaletle davranmanız hususundaki hükümleri Kur’an’da size okunan ayetler açıklar. Ne hayır işlerseniz şüphesiz ki Allah onu bilir.
128- Bir kadın eğer kocasının geçimsizliğinden ya da kocasının kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse karı-kocanın aralarında anlaşarak sulh olmalarında ikisine de bir sakınca yoktur. Sulh daha hayırlıdır. Ne var ki nefisler cimri olarak yaratılmıştır. Eğer iyi geçinir, gerçekten Allah’tan korkar-sanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.
129- Ne kadar isteseniz de hanımlar arasında adaleti sağlamaya gücünüz yetmez. O halde (hiç olmazsa) birine tamamen meyledip diğerini askılı gibi bırakmayın. Eğer nefsinizi ıslah eder, Allah’tan korkar sanız muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
130- Eğer karı-koca birbirlerinden ayrılacak olurlarsa Allah onların her birini geniş lütfayla kimseye muhtaç bı-rakmaz. Allah lütfü geniş ve sonsuz hikmet sahibidir.
Nüzul Sebebi
“Kadınlar hakkında senden…” 127. ayetin nüzul sebebi: Buharı bu ayet hakkında Hz. Aişe (r.a.)’nin şu sözünü nakletmiştir: Yanında yetim bir kız yetiştiren, o yetim kızın velisi ve varisi olan, malında hatta hurma salkımında ortak kıldığı halde o yetim kızla evlenmekten yüz çeviren ve o kızı başka biriyle evlenmeyezorlayan, o şahsı yetim kızın malına ortak kılan ve o yetim kızın başkasıyla evlenmesine engel olan kişi hakkında bu ayet nazil olmuştur.
İbni Ebi Halim Süddi’den naklediyor: Cabir (r.a.)’in çirkin bir amca kızı vardı. O kızın babasından miras kalan malı vardı. Cabir o kızla evlenmek istemiyor, evleneceği kocası malını alır götürür korkusuyla kızı başkasıyla evlendirmiyordu.
Cabir bu durumu Peygamberimiz (s.a.)’e sordu. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu.
“Bir kadın eğer kocasının geçimsizliğinden” 128. Ayetin nüzul sebebi:
Tirmizi İbni Abbas (r.a.)’tan bu ayetin Sevde bnt. Zem’a hakkında nazil olduğunu rivayet etmektedir. İbni Abbas (r.a.) anlatıyor:
Sevde Resulullah (s.a.)’ın kendisini boşamasından korkmuş ve “Beni boşama , beni tut, benimle olacağın günü Aişe’ye tahsis et” demişti. Peygamberimiz(s.a.) de böyle yapmıştı. Bunun üzerine “Karı-kocanın aralarında anlaşarak sulh yapmalarında ikisine de bir sakınca yoktur.” ayeti indi. Karı-kocanın üzerinde sulh yaptıkları şey caizdir. Tirmizi diyorki: Bu hadis “hasen-garib”dir.
Ebu Davud ve Hakim Hz. Aişe (r.a.)’den bunun benzerini rivayet etmişlerdir
İbni Uyeyne ve Said b. Mansur Zühri’den, o da Said b. Üseyyeb’den rivayet ediyorlarki Rafi b. Hadic’in nikahı altında Muhammed b. Mesleme’nin kızı Havle vardı. Ya kibrinden veya başka bir sebeple ondan hoşlanmamış, onu boşamak istemişti. Havle”Beni booşama da bana dilediğin malı ayır” demişti. Sünnet de bu şekilde ceryan etmişti. Bunun üzerine “Bir kadın kocasının geçimsizliğinden ya da kocasının kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse…” ayeti indi.
Buhari ve Hakim Hz. Aişe (r.a.)’den rivayet ediyor: “Bir kadın kocasının geçimsizliğinden ya da kocasının kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse…” ayeti hakkında Hz. Aişe diyor ki: “Benim durumum hakında sana helallik vereyim” diyen kadın hakkında bu ayet nazil oldu.[1][62]
Açıklama:
Ya Muhammed! Kadınların durumu ve onların miras ve aile hakları, mali durumları ve karı-koca durumları muamelede adaletle davranmak, güzel geçinmek ve geçimsizlik durumunu ıslah etmek hakkında sana fetva sorarlar.
De ki: Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor: Onların durumları hakkındaki kapalı hususları size beyan ediyor. Yine bu surenin başından beri •vur’an’da size okunan miras hususunda yetim kızlara nasıl muamele edileceği -e yetimlerin mallarının verilmesi gibi diğer hükümleri açıklıyor.
“Yetimlere mallarını verin.” (Nisa 4/3). Yetim kızlarla evlenmekten sakının ak hakkında ‘Yetimler hakkında adaleti sağlamaktan korkarsanız.” (Nisa, 4 31 buyrulmuştur.
Sizin çirkin âdetleriniz, yetim kızların velileri olduğunuz ve miras elinizde r olunduğu zaman onlara takdir edilen paylarını vermemek şeklinde devam etti Halbuki siz o yetim kızların güzelliğinden ve mallarından istifade etmek istiyorsunuz. Şu mana da ihtimal dahilindedir: Siz çirkinlikleri sebebiyle o yetim uzları nikâhlamaktan yüz çeviriyorsunuz.
Rivayet edilmiştir ki Hz. Ömer (r.a.) yetim bir kızın velisi kendisine geldi-i~ zaman ona:
— O yetim kızı biriyle evlendir. Onun için senden daha hayırlı birini bul ierdi. Yetim kız çirkin olur, malı da bulunmazsa velisine:
— Bu yetim kızla evlen, sen buna daha lâyıksın derdi. Zira bilindiği gibi :ahiliye devrinde adam yetim kızı ve malını kendi nefsi için alır, kız güzel olurca onunla evlenir ve malını da yerdi. Kız çirkinse ölünceye kadar evlenmesine engel olurdu.
“el-Müstaz’afîn” ifadesi yetim kızlar üzerine atfedilmiştir. Yani “Allah size vladınız hakkında tavsiyede bulunuyor…” (Nisa, 4/10) ayetinde açıkça belirti-~n miras hususundaki haklarını vermediğiniz zavallı çocuklar hakkında size :kunan ayetler… Cahiliye döneminde kadın ve çocuklar mirasçı olamaz, sadece idleri idare eden kadınlar mirasçı olurlardı.
“Yetim kızlar” üzerine atıf yapılması halinde amil olan kelimenin “yüftî-£üm” olması sahihtir. Yani O yetim kızlar, zavallı çocuklar ve yetimlere adaletle davranmanız için size fetva veriyor.
Kısaca Allah iki güçsüz kimsenin hakkını hatırlatıyor. -Kadın, -Yetim çocuk.
Ayetlerin manalarını düşünmek ve içindekilerle amel etmek üzere bu ayetlerinden gafil oldukları için bu hatırlatmayı yapıyor.
“…yetimlere adaletle davranmanız…” Yani Allah size yetimlere adaletle muamele etmeniz ve onların işlerine özel bir itina göstermeniz hususunda yine size fetva veriyor.
Zemahşerî’nin zikrettiği gibi “Ve en-tekûmû” kelimesinin mukadder bir fi-ılîe yani “Ye’müruküm” fiiliyle nasbedilmiş olması da caizdir. Bu emir yetimlere bakmaları, haklarını tam olarak vermeleri, hiçbir kimsenin onlara haksızlık yapmasına veya haklarını çiğnemesine müsaade etmemeleri hususunda ümmete verilen bir hitaptır.
Yetimlere, güçsüzlere ve kadınlara büyük veya küçük bir hayır işlerseniz şüphesiz ki Allah bunu gayet iyi bilir. Buna karşılık size en güzel mükâfatı verir.
Bu ifade hayırları işlemeye ve emirlere uyulmasına teşvik etmektedir. Allah (c.c.) bunların hepsini gayet iyi bilmektedir. Buna karşılık en kâmil ve en mükemmel mükâfatı verecektir.
Cenab-ı Hak daha sonra kan-koca arasında ihtilâfları ortadan kaldırma yollarını bildirmiş, burada üç durum zikretmiştir:
-Erkeğin hanımından nefret etmesi durumu -Erkeğin hanımıyla anlaşması durumu -Erkeğin hanımından ayrılması durumu
Birinci Durum: Kadın kocasının kendisinden nefret etmesinden veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, alacağı nafaka veya giyecek yahut geceleme yeri gibi haklarından ya da haklarının bir kısmından vazgeçebilir. Kocasının da bunu kabul etme hakkı vardır. Kadının kendi malından kocasına vermesinde hiçbir sakınca yoktur, erkeğin bunu kabul etmesinde de hiçbir sakınca yoktur. Burada “korku” kelimesi buna delâlet eden bir takım işaretlerin ortaya çıkması şartıyla gerçek anlamında kullanılmıştır.
Bu durumda ayetin manası şudur: Kadın kocasının kendi nefsini hanımına teslim etmemesi, nafaka vermemesi ve hanımına sevgi ve rahmetle muamele etmemesi yahut küfürlü sözlerle, dövmekle ve benzeri davranışlarla eziyet etmesi gibi alâmet ve emarelerle kocasının geçimsizliğinden veya kendisine tepeden bakmasından endişe ederse yahut kendisinin kötü tabiatı ve ahlâkı, yaşının ilerlemesi ya da çirkinliği veya usanç vermesi sebebiyle kocasının kendisiyle konuşmaktan ve onunla huzur içinde yaşamaktan vazgeçmesi suretiyle kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse…
İşte bu durumda kadının kocasının nikâhı altında kalmaya devam etmesi için kendi haklarından bir kısmından ya da tamamından vazgeçmek suretiyle yahut kocasının kendisini boşaması için malından bir kısmını bağışlamak -hu-lu’ bedeli vermek- suretiyle karı-kocanm kendi aralarında sulha baş vurmalarında hiçbir sakınca yoktur. “Karı-kocanm fidye konusunda anlaşmalarında hiçbir mahzur yoktur.”
Fakat eşler Allah’ın aralarında meydana getirdiği sevgi ve rahmet prensiplerini daima hatırlasınlar. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
“Size kendi içinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratması ve aranızda sevgi ve rahmet meydana getirmesi Allah’ın kudretinin alâmetlerin-dendir. Şüphesiz bu hususta düşünen bir topluluk için deliller vardır.” (Rum, 30/21).
Bu ayetlerin nüzul sebeplerini beyan ederken İslâm’ın ilk asrında kadının kocasının yanında kalması ve kocasının kendisini boşamaması için hanımın taksim anında (gecelemede) hakkını kumasına bırakması veya her iki ayda bir defa gecelemekle yetinmesi şeklinde bazı kadınlara ait bir kaç durumu zikretmiştik.
İkinci Durum: Bu durum “sulh* kelimesiyle ifade edilen eşler arasındaki söz birliği durumudur. Yani hanımın haklarından bir kısmını kocasına bırakıp kocanın bunu kabul etmesiyle karı-kocanm birbirleriyle sulh olmaları tamamen ayrılmaktan daha hayırlıdır.
Birbirleriyle anlaşmak Allah’a ayrılıktan daha sevimli olunca Allah Teâlâ ‘Sulh daha hayırlıdır” buyurdu. Yani eşlerin birbirlerinden ayrılmalarından, boşanmalarından, geçimsizlikten ve birbirlerinden yüz çevirmelerinden, kötü geçimden daha hayırlıdır. Ya da aile birliğini korumak için, aile düzeninin yıkılmasını ve çocuklara zarar verilmesini engellemek için ayrıca boşanmanın helâller arasında en çok buğzedilen şey olması sebebiyle sulh her şeyde husumet duymaktan daha hayırlıdır. [2][63]
Bütün bunlar iyilikle geçinmeye ve adaletle muamele etmeye dönmeyi gerektirir. Bu cümle bir ara cümlesidir. Yine “Nefisler cimri olarak yaratılmıştır” cümlesi de bu şekilde bir ara cümlesidir.
Yani Kur*an burada bir parantez açarak nefislerin bir tabiatım açıklamıştır: Bu cimrilik üzerine hırs gösterilmesidir. Meselâ kadınlar hakkın paylaşılması, nafaka ve iyi geçim hususunda, kocasını kıskanma, kocasının mehir ve iddet nafakası vermesi hususunda hırslıdırlar. Erkekler de kendi malları hususunda ve ailenin yıkılmasından hoşlanmamaları hususunda azami gayret gösterirler. Dolayısıyla karşılıklı hoşgörü ve sulh devam ettiği müddetçe her iki taraf için daha hayırlıdır. Karşılıklı hırsların olduğu yerde sulh, anlaşma ve ba-nşma ayrılmaktan daha hayırlıdır.
Sulh, kadının kocasının gönlünü almak üzere kendi payına düşen hakkının tamamından veya bir kısmından vazgeçmesi şeklinde iki tarafın anlaşmalarıdır.
Nitekim Şevde bnt. Zem’a (r.a.) validemiz Peygamberimiz (s.a.)’in kendisinden ayrılmasını istemediği ve Hz. Aişe’nin Peygamberimiz (s.a.)’in kalbindeki yerini bildiği için kendi sırasını Hz. Aişe’ye hibe etmişti.
Yine rivayet olunduğuna göre kocası kendisinden hoşlanmadığı için hanımını boşamak isteyen ve kocasından bir çocuğu bulunan bir hanım kocasına:
—Beni boşama, bana dokunma da çocuğuma bakayım. Bana sadece iki ayda bir defa uğra yeter diye teklifte bulundu. Kocası da:
—Sana yeterli ise bu durum benim için daha hoştur dedi ve hanımının bu teklifini kabul etti [3][64]
Sulh durumlarından biri de kadının mehrinin tamamını veya bir kısmını ya da nafakasını kocasına bağışlamasıdır. Kadın bunu yapmazsa erkeğin sade-
“Allahım… Bu benim yapabildiğim bir paylaştırmadır. Senin sahip olup da benim sahip olamadığım hususlarda -yani sevgi hususunda- beni ayıplama.” Zira Hz. Aişe (r.a.) hanımları içerisinde en çok sevdiği hanımı idi.
“O halde (hiç olmazsa) birine tamamen meyletmeyin.” İstenmeyen hanıma tamamen zulmetmeyin. Onun rızası olmaksızın onun payına düşeni elinden almayın. Yani tamamen bir tarafa eğilmekten kaçınmak elde olan ve mümkün olan bir şeydir. Tam manasıyla adil olmakta kusurunuz olsa bile bu konuda ihmalkâr davranmayın. Burada bir parça azarlama yapılmaktadır. Onlardan birine biraz meylettiğiniz zaman tamamen meyletmeyin, demektir.
“…diğerini askılı gibi bırakmayın.” Yani diğer hanım yahut istenmeyen hanım askıda gibi ne evli ne de boşanmış halde kalmasın. Bilâkis sizin üzerinizde onu razı etmek, onunla güzel geçinmek ve onun haklarını korumak görevi vardır.
İmam Ahmed, sünen müellifleri ve Ebu Davud et-Tayalisî’nin Ebu Hurey-re (r.a.)’den rivayet ettiklerine göre Efendimiz (s.a.) şöyle buyurmuşlardır: “Kimin iki hanımı olur da birine meylederse kıyamet günü bir tarafı düşük olarak gelecektir.”
“Eğer nefsinizi ıslah eder, Allah’tan korkar sanız…” Yani işlerinizi ıslah eder ve adaletle paylaşma yaparsanız, birine meyletmek ve diğerine zulmetmekten dolayı tevbe ederseniz, gelecekte her çeşit durumda Allah’tan sakınırsanız Allah sizin geçmişte hanımlarınızdan birine diğerlerinden daha çok meyletmeniz şeklindeki günahınızı affedecektir. Zaten Cenab-ı Hakk’m şanı ihmalkâr kullarını affetmek, kendisine yönelen ve tevbe eden kullarına rahmette bulunmaktır.
Üçüncü Durum: Bu durum ayrılma durumudur: Allah Teâlâ eşlerin çözüm, tedavi, uyum ve aralarında anlaşmalarının çok zor olması sebebiyle birbirlerinden ayrıldıkları zaman Allah erkeği hanımına, hanımı da kocasına muhtaç kılmaz. Erkeğe o hanımdan daha hayırlısını verir. Hanıma da o kocadan daha hayırlısını verir. Allah lütfü geniş, ikramı büyük, bütün fiilleri, takdiri ve şeriatında son derece hikmet sahibidir. [4][65]