TEVHİDİN ŞİFRELERİ
Alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim, Din gününün sahibi olan Allah(C.C)’a, şanına yaraşır şekilde Hamd-u senalar olsun.
İmam-ı Enbiya, risalet zincirinin mührü olan, rahmet ve savaş peygamberi Hz. Muhammed’e (sav) salat, tertemiz ailesine, güzide ashabına ve tüm hidayet yolcularına selam olsun.
Allah Resulü’nün sav, risaletinin 13 seneye yakın kısmı olan, Mekke sınırları içerisindeki mücadelesi, detaylı bir şekilde, siyer kitaplarında aktarılmakta. Her detay bizim için önemli, çünkü Mekke dönemi diye ifade ettiğimiz alan, bizim için, tevhidin şifrelerini çözebileceğimiz bir alan mesabesinde. Dolayısıyla, Resulullah’ın sav, Mekke’deki mücadelesi hususunda, ne kadar detaylı bilgi edinebilirsek, bugün bizimde davet edildiğimiz tevhid hakikatine bakış açımız, o kadar şekillenecektir.
Bildiğimiz gibi, Cenabı Hakk, kullarını zorlama yolu yada körü körüne bir tevhid inancına davet etmiyor. Bu hakikati, Allah Resulü’nün sav, Mekke’deki mücadelesinde de tespit edebiliyoruz. Mekke toplumunun tevhide davet edilişinde, sonuç odaklı bir davet yok. Öncelikle, kendilerine bir takım sorular yöneltiliyor, bu sorulara verdikleri cevaplar üzerinden kabulleri ortaya çıkarılıyor ve sonrasında o topluluk, bu kabuller üzerinden hakikate davet ediliyor.
Daha iyi anlamak için örnek bir sahneyi aktaralım.
Yunus/31 “De ki: “Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görme yetisi üzerinde kim mutlak hâkimdir? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? Kainata dair işleri kim yürütüyor?” buraya kadar olan kısım, o topluma yöneltilen sorular kısmı.
“Allah” diyecekler. Bu ifade ise, onların kabulü.
İşte, bu kabulden sonra, davet edildikleri hakikat şu: De ki: “O halde, Allah’a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?” Yani madem bunu böyle kabul ediyorsunuz, o zaman bu kabulünüz, sizi, Allah’a cc karşı sorumluluk sahibi bir insan yapması gerekmez mi?
Farkındaysak onlara bazı sorular yöneltilmiş, bu sorular üzerinden onların kabulleri ortaya çıkarılmış ve sonrasında bu kabulleri üzerinden, bir hakikate davet edilmişler. Fakat onlar, bu davetten yüz çevirmişler. İşte tevhidin şifreleri dediğimiz noktalar, bu örnekteki gibi, kabul ve davet sahnelerinde gizli. Yani neden bir insan, bir şeyi kabul ettiği halde, bu kabulden dolayı kendisine yüklenen sorumluluktan yüz çevirir? İşte bu sorunun cevapları, şifrenin çözülmesindeki ana faktörler.
Şifreleri çözmek dediğimizde, insanda, genelde “zorlu bir iş” algısı oluşur. Fakat konu tevhid olduğunda, bu iş hiç zor değil. Yeter ki çözmek için adım atılsın. Atacağımız adım ise, bir sonraki ayeti okumak.
Yunus/32 “İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Hak’tan sonra sapıklıktan başka ve var? O halde, nasıl oluyor da (Hak’tan) döndürülüyorsunuz? “
İşte ayetin son kısmındaki “döndürülüyorsunuz” ifadesi, o toplumun, kendi kabullerini kendilerine yalanlatan ana faktör. Farkındaysak, “ o halde nasıl oluyor da dönüyorsunuz?” demedi Cenabı Hakk. Buradaki ifade edilgen bir ifade. Yani bir şeyin dönmesi için, dışarıdan gelen müdahaleye işaret ediyor. Dolayısıyla bu ifade bize şunu gösterdi. O toplumu, tüm bu kabullerine rağmen, dışarıdan müdahale sonucunda, doğru yönden yanlış yola döndüren bazı faktörler var… Ve o topluma, böyle bir uyarıda bulunulmasının nedeni de işte bu. “ Nasıl oluyor da döndürülüyorsunuz? “ İşte bu soru, şifrenin çözülmesindeki, “parola”
Mevdudi rha ayetin tefsirinde bu parolayı şöyle ifade etmiş. “Niçin körü körüne, sizi yanlış yola sevk edenlere tabi oluyorsunuz? Niye kullanmıyorsunuz sağduyunuzu? Allah hakkındaki gerçeği bizzat kabul ettiğiniz halde, ne diye döndürüldüğünüz, yoldan çevrildiğiniz gerçeği üzerinde kafa yormuyorsunuz? “
Farkındaysak, Allah’ın (C.C), peygamberi üzerinden o topluma ilettiği sorulara, verilecek cevap konusunda, müşrik olan o insanlar ile müsaviyiz. Yani aynı sorular bize yöneltildiğinde, bizim de onlar gibi, bu sorulara vereceğimiz cevap “Allah” olacaktır. Ama aramızda bir fark olmak zorunda değil mi? Yani müşrik ve mümin arasında bir fark olmalı…
O halde, şu sorgulamayı yapmak zorundayız.
Allah’a cc yönelik kabullerimiz, bizi, bu kabullerimizin gerektirdiği sorumluluklarımıza karşı, harekete geçiriyor mu? Allah’a cc yönelik kabullerimiz, hayatımızın her alanında, Kur’an’ın hükümlerini devreye sokuyor mu? Bu kabullerimiz, bizi, peygamberin (sav) getirdiğine sahip çıkıp, O’nun ardınca yürütüyor mu? Yine bu kabullerimiz, bizi Cenabı Hakk’ın terbiyesi altına alıyor mu? Yoksa, Mekke toplumundaki müşrikler gibi, kabullerimize rağmen, dışarıdan birilerinin müdahalesi, bizi tüm bu sorumluluklarımızdan alıkoyarak, hakikatten mi döndürüyor?
İşte, Cenabı Hakk’ın davet ettiği bu sorgulama, tevhidin şifrelerini çözmek adına, önümüze açılan yollardan sadece biri.
Gayret ve mücadele bizden, başarı ve Tevfik ALLAH(C.C)’tandır.