TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 1. VE 5. AYETLER

YUSUF SURESİ
Yusuf suresi Mekke’de nazil olmuştur ve yüz on bir âyettir. Bu mübarek sure, Resulullahm ve kendisine tabi olan müslürnanlar topluluğunun, Mekkede müşrikler tarafından gördükleri zulüm ve sıkıntılar esnasında nazil olmuş ve büyük bir peygamberin başından geçenler burada anlatılmak suretiyle Resulullaha teselli kaynağı olmuştur.
Bu surede Yusuf (a.s.)ın, babasının kolları arasından alınıp başka diyarlara götürülmesi, oralarda sıkıntılar ve çileler çekmesi beyan edilmiş böylece Resulullah, daha sonra Mekkeden çıkıp Medineye hicret etmesi sırasında çekeceği sıkıntılara hazırlanmıştır.
Sure-i celilede Yusuf (a.s.)m, kardeşlerinin tuzağına düşerek çektiği çileler, kuyunun içinde geçirdiği korku ve heyecanlar, köle olarak bir eşya gibi, iradesi dışında satılarak elden ele dolaşması ana baba ve diğer akrabalarından hiçbirini görememenin acısı, Mısır sarayında vezirin karısı ve diğer kadınların tuzaklarıyla karşı karşıya kalışının sıkıntıları, vezirin sarayında geçirdiği mutlu günlerden sonra iftiraya uğrayarak zindana atılması, ondan sonra da zindandan kurtulup Devlet idaresinde büyük yetkiler elde etmesi beyan edilmektedir.
Yusuf (a.s.) bütün bu sıkıntı ve heyecanlann içinden son derece dirayetle, vakar ve iffetiyle çıkmasını bilmiştir. Hadiseleri bütün güçlükleriyle yaşarken sabır ve metanetini muhafaza etmiş, bütün güçlükleri yendikten sonra anne ve babasıyla buluşmuş böylece daha önce görmüş olduğu rüya tahakkuk etmiştir.
Bu surede beyan edilen Hz. Yusufun kıssası, tüm olarak ve tafsilatıyla anlatılmıştır. Kur’anı kerimde bunun dışında anlatılan kıssalar, birbirine eklenen parçalar halindedir. Halbuki Yusuf (a.s.)ın kıssası hem tek surenin içerisinde hem de baştan sona bütün tafsilatiyle anlatılmaktadır. Bu durumuyla Kur’an-ı Kerim’deki diğer kıssalar arasında özel bir yer işgal eder.
Sure-i Celilede anlatılan kıssa Hz. Yusufun gördüğü rüya ile başlayıp bu rüyanın yine kendisi tarafından tabir edilmesiyle sona eriyor.[1][1]
Rahman ve Rahim olan Allanın adıyla
1- Elif, Lam, Râ, Bunlar, apaçık kitabın âyetleridir.
Bunlar, helali haramı ve diğer hususları açıklayan bir kitap olan Kur’anm âyetleridir.
Elif, Lâm, Râ ve benzeri harflere “Hurufu mukattaa” elenir. Kur’an-ı Kerim’de surelerin başında bulunan bu gibi harflerin ne mânâya geldikleri kesin olarak bilinmemektedir. Bu hususta daha geniş bilgi için Bakara ve Yunus surelerinin birinci âyetlerinin izahlarına bakınız. [2][2]
2- Şüphesiz ki biz, bu kitabı, okuyup anlamanız için Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
Evet, Arapça, fasih, açık ifadeli, geniş ve mânâyı en güzel şekilde aktaran bir dildir. Bu sebeple gökten indirilen kitapların en mükemmeli olan Kur’an-ı Kerim, dillerin en mükemmeli olan Arapça ile, Peygamberlerin en büyüğü olan Hz. Muhammed (s.a.v.)e, Meleklerin en üstün olanı Cebrail aleyhisselam vasatısayla, yeryüzünün en mukaddes toprağı olan Mekke ve Medinede, ayların en mübareki olan Ramazan ayında indirilmiştir. Bu sebeple Kur’an her yönden mükemmel olan ilahi bir kitaptır. Kur’anın beyan ettiği kıssalar da kıssaların en güzelidir. İşte bundan sonra gelecek olan âyetler, bu güzel kıssaları beyan etmektedir. [3][3]
3- Ey Peygamber, biz bu Kur’an! indirmek suretiyle sana, kıssaların en güzelini nakletmiş oluyoruz. Halbuki daha önce bunlardan senin hiç haberin yoktu.
Ey Muhammed, biz bu Kur’anı sana vahyetmek suretiyle sana geçmiş ümmetlere ait olan kıssaların en güzellerini ve daha önce indirilmiş kitapları anlatıyoruz. Halbuki daha önce bunlardan senin hiç haberin yoktu. [4][4]
4- Hani bir zaman Yusuf babasına: “Babacığım, rüymada onbİr yıldızla, güneşin ve ay’m bana secde ettiklerini gördüm” demişti.
Ey Muhammed, kavmine Yusufun kıssasını anbt: Bir zaman Yusuf, babası Yakuba demişti ki: “Babacığını, ben rüyamda onbir yıldız ile güneş ve ay’m bana secde ettiklerini gördüm”
Yusuf aleyhisselam bu rüyayı görmüş daha sonra başından olaylar geçmiş ve yıllarca sonra gördüğü bu rüyanın neye işaret ettiği ortaya çıkmıştır. Bu surenin yüzüncü âyetinde bu husus açıklanmaktadır. [5][5]
5- Babası da ona şöyle demişti: “Yavrum bu rüyanı sakın kardeşlerine anlatayım deme. Şeytanın hilesine kapılıp sana bir tuzak kurabilirler. Şüphesiz ki Şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.
Hz. Yakub, oğlu Jfusufa rüyasını kardeşlerine anlatmamasını söylemektedir. Zira o, diğer oğullarının, Şeytanın vesveselerine kapılarak, kıskançlıkları yüzünden Yusufa bir kötülük yapabileceklerinden korkmaktadır.
İnsan, gördüğü rüyaların iyilerini anlatmalı kötülerini ise anlatmayıp şerlerinden Allaha sığınmahdır. Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurmaktadır:
“Güzel rüya Allah tarafındandır. Sizden biriniz sevdiği bir rüya görürse onu ancak sevdiği kişilere anlatsın. Sevmediği bir rüya görürse onun şerrinden ve Şeytanın şerrinden Allaha sığınsın. Üç kere (sol tarafına) tükürsün, onu kimseye anlatmasın. Böylece o rüya ona asla zarar vermez.[6][6]
Peygamber efendimiz diğer bir Hadis-i Şerifte ise şöyle buyurmaktadır:
Sizden bir kimse bir rüya görürse şüphesiz ki o rüya Allah tarafındandır. Ondan dolayı Allaha hamdetsin ve onu anlatsın.Sevmediği bir rüya görürse şüphesiz ki o da Şeytandandır. O rüyanın şerinden Allaha sığınsın ve onu kimseye anlatmasın.Şüphesiz ki o rüya ona zarar vermez. [7][7]