BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ
Hiç kuşkusuz sizin bu ümmetiniz, tek (olan İslam) ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.
(Enbiya Suresi 92)
Sizin şu ümmetiniz, peygamberler ümmeti tek bir ümmettir. Tek bir inanç sistemine uymaktadır. Tek bir hareket metodunu izlemektedir. O da sadece Allah’a yönelmektir, başkasına değil.
Yeryüzünde tek bir ümmet. Gökte tek bir Rabb. O’ndan başka ilah yoktur. O’nun dışında kulluk edilecek tanrı yoktur.
Tek bir kanun doğrultusunda hareket eden tek bir ümmet. Yerde ve gökte yürürlükte olan tek bir iradeye şahitlik eden tek bir ümmet…
Yaratıcının birliğine şahitlik eden evrensel yasalar ile, yüce Allah’ın ümmetin ve inanç sisteminin birliğine şahitlik eden peygamberleri davetçiler olmak üzere göndermesine ilişkin yasa aynı yasadır.
Enbiya 93. Ayetti kerimede rabbimiz yolun tek oluşuna vurgu yaparak şöyle buyuruyor: Onlar işlerini/dinlerini aralarında parçalara ayırdılar/ihtilafa düştüler. Hepsi bize döneceklerdir.
Peygamberler ümmeti, tek bir inanç sistemine, tek bir millete dayalı tek bir ümmettir. Bu ümmetin temelini tevhid gerçeği oluşturmaktadır. Varlık alemini yönlendiren yasalar sistemi buna şahitlik etmektedir. Daha başlangıçtan itibaren gelmiş geçmiş bütün peygamberler herhangi bir değişiklik yapmadan, insanları bu gerçeğe davet etmişlerdir.
Ama, her milletin kapasitesi, her kuşağın gelişmişliği; insanlığın kavrayışının ve deneyiminin gelişmesi; yükümlülük alma ve kanunlara uyma olgunluğu, deneyimler, kuşaktan kuşağa gelişme kaydeden hayat ilişkileri ve araçları ile orantılı olarak tevhide dayalı hayat sistemlerinde bazı eklemeler, ayrıntılar olabilir.
Peygamberlerin tek bir ümmet olmasına, peygamberlerin insanlara sundukları mesajların temel dayanakları bir olmasına rağmen, peygamberleri izleyenler birbirleri ile ilişkilerini koparmış, herbiri bir tarafa çekilmiştir. Aralarında tartışmalar baş göstermiş, birçok konuda görüş ve inanç ayrılığına düşmüşler, aralarında bitmez tükenmez bir düşmanlık, bir kin almış yürümüştür. Bütün bunlar, aynı peygamberi izleyen toplumlar arasında meydana gelmiş, bu toplumlar inanç sistemi adına birbirlerini öldürecek duruma gelmişlerdir. Oysa inanç sistemi birdir. Bütün peygamberlerin ümmeti bir tek ümmettir.
Bunlar dünyada birbirleri ile ilişkilerini koparmışlar. Ama ahirette topluca Allah’ın huzuruna dönecekler.
“Ama hepsi sonunda bize döneceklerdir.”
Çünkü dönüş sadece O’nadır. Onları hesaba çekecek O’dur. Doğru yolda ya da sapıklıkta oluşlarını O bilir.
Enbiya 94 de ise rabbimiz şöyle buyurur
Kim mü’min olarak yararlı ameller işlerse emeği gözardı edilmez. Biz onu mutlaka yazıya geçiririz.
İşte, iş ve karşılığı hakkında yürürlükte olan ilahi kanun budur. İman temeline dayandığı sürece yapılan hiçbir iyi iş inkâr edilemez, örtbas edilmez. Çünkü Allah katında yazılıdır bu. Ve orada olduğu gibi kaydedilir, bir tarafının zayi olması, kaybolması mümkün değildir.
Şu halde iyi bir işin değerinin olabilmesi için, daha doğrusu iyi bir işin varolabilmesi için iman kaçınılmazdır. İmanın meyve vermesi için, daha doğrusu imanın gerçekten varolabilmesi için iyi işler yapmak bir zorunluluktur.
İman hayatın temel dayanağıdır. Çünkü iman, insan ile varlık alemi arasında gerçek bir bağdır. İçinde yeralan canlı cansız yaratıklarlâ birlikte varlıklar alemini tek ve ortaksız yaratıcısına bağlamaktadır. Varlıklar alemini yüce yaratıcının istediği biricik yasaya döndürmektedir. Binanın kurulabilmesi için temelin atılmış olması bir kaçınılmazlıktır. Kastedilen bina salih ameldir. Salih amel de kendisi için kaçınılmaz olan temele dayanmadımı yıkılması kesindir.
Salih amel imanın meyvesidir. İmanın varlığının ve canlılığının vicdanda yer etmesi için salih amel gereklidir. İslâm özü itibariyle harekete dönük bir inanç sistemidir. Vicdanda varlığı gerçekleşince anında salih amel olarak dışa yansır. Vicdanda yereden imanın, gözlemlenen görüntüsüdür salih amel. Derinlere kök salmış bir gövdenin olgunlaşmış mevyesidir.
Bu yüzden Kur’an-ı Kerim ne zaman iş ve karşılığını sözkonusu etse, sürekli iman ile salih ameli birlikte ifade eder. Çünkü hareketsiz, uyuşuk, iş görmez ve meyve vermez bir imanın karşılığı olmaz. Başlı başına ve imana dayanmayan amel de olmaz.
İmandan ve belli bir topluluk içinde ki sistemli itaat zincirinden kaynaklanmayan iyi bir hareket, tesadüfen gerçekleşmiş, köksüz bir harekettir. Çünkü bu hareket belirli bir sistemle ilişkili değildir, her zaman yürürlükte olan bir yasa ile bağlantısı yoktur. Bu hareket olsa olsa, varlık aleminde iyi bir iş yapmak için gerekli olan temel bir etkenden bağımsız bir arzudur, bir ihtirastır. Bu temel, salih amel işlenmesini isteyen ilaha iman etmektir. Çünkü bu, evrende sağlam bir yapı kurmanın, iyi bir iş becermenin aracıdır. Yüce Allah’ın bu hayat için belirlediği olgunluk noktasına ulaşmak için bir araçtır. Belli bir hedefi olan, bu hayatın hedefi ve gidiş yönü ile ilgisi bulunan bir harekettir bu. Geçici bir eğilim değildir. Beklenmeyen bir heyecan, rastgele savurulmuş bir söz, evrenin ve evrene hükmeden yasa sisteminin yöneldiği taraftan kopuk bir yöneliş değildir.
Dünyada adilce bir karşılık görmüş olsa da, işin gerçek karşılığı ahirette verilir. Dolayısı ile kökten yok edilme cezasına çarptırılan şehirlerin halkları, kesinlikle yaptıklarının karşılığını son olarak vermek üzere tekrar toplanacaklardır.
والحمد لله رب العالمين