MEDENİ TOPLUM OLMAK

Bizleri yaratıp yoktan var eden, rızıklandıran, öldürüp hesaba çekecek olan, sayısız nimetleriyle kullarına imkanlar var eden alemlerin Rabbi olan Allah (c.c)’a zat-ı celaline aziz olan egemenliğine yaraşır şekilde hamd olsun. O (c.c) kendisini yücelttiği gibidir. Noksan sıfatlardan münezzeh kemal sıfatlarla muttasıftır.

Risaletle görevlendirilen, nübüvvetin son halkası, dinin kılavuzu,  tavizsiz lider, kendisinden öncekilerin ve sonrakilerin peygamberi Hz. Muhammed (sav)’e yer ve gök dolusu salat ve selam olsun. Onun (sav) tertemiz ehl-i beytine, sahabesine ve tüm müminlere de selam olsun.

Bütün peygamberler Allah (c.c) katında yüce değerlere sahiptirler. Her birinin farklı özellikleri vardır ve her biri bu farklı özellikleri ile bütün insanlığa örnek olurlar. Kimi çok zengin, kimi fakir, kimi hastalara mübtela olmuş, kimi şehid edilmiş, kimi çok yakışıklı, kimi saltanat sahibi, kimine ise kimse tabi olmamış, kimi ise bütün peygamberlere örnek olacak mücadele sergilemiş, kimi savaşmış şehirler fethetmiş, kimi göğe kaldırılmış. Her birinin kendisini diğerinden ayıran bir özelliği olmak ile beraber her birini bir çatı altında toplayan özelliğe de sahiptirler. Hz. Musa (as) bu peygamberlerden biridir ve O (as)’nu da diğerlerinden ayıran özelliği vardır. Mesela bunlardan bir tanesi de risalet ile kelamın birleştiği tek peygamberdir. Allah (c.c) O (as)’nunla perdesiz konuşmuştur.

Musa (as) bir özelliği  daha var O (as)’nu diğer peygamberlerden ayıran. O da kavminden fiili işkenceler görmemiştir ama eziyet görmüştür. Bu gördüğü eziyet sözünün dinlenmemesi, kavminin istikamet üzere bir türlü kalamaması, kendisine takınılan edepsizce tavırlar gibi. Evet Musa (as) bu konuda tektir. Ne Firavundan, ne Kıptilerden ne de İsrailoğullarından fiili işkence görmemiştir. Ama İsrailoğulları itaatsizlikleri, akıllanmamaları, hayasızlıklarıyla Musa (as)’a eziyet etmişlerdir. Nitekim;

“Hani Musa, kendi kavmine demişti ki: “Ey kavmim, gerçekten benim sizin için Allah’tan gönderilmiş bir elçi olduğumu bildiğiniz halde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” İşte onlar eğrilip-sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip saptırmış oldu. Allah, fasık olan bir kavmi hidayete erdirmez.”(Saff/5)

Daha önceki yazımızda İsrailoğullarının Musa (as)’a ihanet ederek nasıl eziyet ettiklerinden bahsetmiştik. Bu ay ise başka ihanetlerinden, başka eziyetlerinden bahsedeceğiz.

“Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı ilah edinmiştiniz.”(Bakara/51)

Bu kıssa çok meşhur o yüzden çok detay vermeden birkaç önemli noktaya temas edeceğim inşaAllah.

Musa (as) İsrailoğullarıyla beraber medeniyetin ilk adımlarını atmak için Allah (c.c)’dan siyasi, ictimai, toplumsal kural ve kanunlar almaya gitmişti. Bunun için 40 gece için Allah (cc) ile sözleşmişti. Bir cemaat oluşturmuş ve büyük heyecan ile bu cemaati kökleştirecek ve Allah (c.c)’a yakınlaşmalarına vesile olacak siyasi, toplumsal ve fertsel ibadetler belirlenecekti. Bir peygamberin de derdi budur zaten. Üzerlerin de Allah (c.c)’ın söz sahibi olduğu, Allah (c.c) emrettiği ve yönlendirdiği bir topluluk oluşturmak. Musa (as) İsrailoğullarıyla bir çok engelleri aşmış uzun yollar katetmiş bir şekilde Tur Dağının yanına Tih Çölüne kadar gelmişlerdi. Artık çok az kalmıştı. İsraioğullarından istenen tek bir şey vardı. Medeniyetin kurulacağı bir toplum olma özelliğini korumak. Bu da kendilerine öğretilen tevhid inancını kalplerinde, zihinlerinde ve amellerinde muhafaza etmektir.

Musa (as) aralarından ayrılınca olanlar oldu. Dayanamadılar, sabredemediler. Cahiliyye karakterleri tekrar tebarüz etti. Samiri münafığı İsrailoğullarının buzağıya olan düşkünlüğün farkındaydı ve aklına haince bir fikir geldi. İsrailoğulları Mısır’dan ayrılırken ziynet eşyalarını da yanlarında götürdüler. Yolculuk boyunca bunları taşımaktan da usandılar. Bir işlerine de yaramıyor. Nerede harcayacaklar. Samiri onlara ziynet eşyalarınızı getirin ben onları eritip uzun çubuklar haline getireyim böylelikle taşıma zahmetinden kurtulur daha kolay taşırsınız dedi. Adeta şöyle diyordu: Bu kardeşinize yetkiyi verin bu eşyalarla nasıl uğraşılırmış görün, ben sizin bu probleminizi halledeceğim dedi. Samiri kuyumcuydu. İsrailoğulları Samirinin bu teklifini çok cazip gördü ve yetkiyi Samiriye verdi. Samiri Cebaril (as)’ın ya da Musa (as)’ın ayak bastığı toprağı erittiği malzemelerle karıştırarak buzağı yaptı ve dedi ki : Bu Musa (as)’nın ilahıdır (haşa) onu aramaya gitti ama bulamadı, gelin siz tapın.” İsrailoğulları buzağıyı görünce durur mu? Hemen tapmaya başladılar. Üzerlerinde medeniyetin kurulacağı toplum olma özelliğini kaybettiler. İşte bu yüzden Musa (as) levhaları elinden bıraktı. Çünkü artık karşısında bir cemaat yoktu. Bu özelliklerini kaybetmişlerdi.

İslam alemi üzerlerinde medeniyetin kurulacağı MEDENİ toplum özelliğine sahip oldukları zaman Allah (c.c) dinini hakim kılacaktır.  Kalplerdeki buzağı sevgisi, ırkçılık, kavmiyetçilik, heva ve hevese düşkünlük, kaypaklık olduğu sürece zillet devam edecektir. Kalplerindeki buzağı sevgisini çıkarmış olanlar da medeni toplum özelliğini kaybetmemek için çalışmaları gerekir. İster 40 gün sürsün ister 40 ay sürsün ister 40 yıl… Mesele bu özelliği elde edebilmek ve koruyabilmekte…

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

SELAM VE DUA İLE

TEVFİK ALLAH(C.C)’TANDIR…