sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR (96) ŞÜKÜR

KELİMELER VE KAVRAMLAR (96) ŞÜKÜR
A+
A-

ŞÜKÜR

Verilen herhangi bir nimetten dolayı, bu nimeti verene karşı söz, fiil veya kalb ile gösterilen saygı ve karşılık, iyiliğin kıymetini bilme ve iyilik yapana bu hissi gösterme, nimet ve iyiliği anıp sahibini övme.

Arapça bir kelime olan şükür, “şekere” kökünden gelmektedir. Bu kökten gelen şükür, isim ve fiil olarak Kur’an-ı Kerim’de yetmişe yakın yerde geçmektedir.

Türkçede kullanılan teşekkür ve şükran kelimeleri de aynı köktendir.[1]

Şükür; kalb, dil ve azalarla yapılır.

– Kalp; tanımak ve sevmek içindir.

– Dil; sena ve hamd etmek içindir.

– Azalar ise; Allah’ın taatında kullanılmak ve O’na isyandan uzak tutulmak içindir.

Bir kulun şükrünün üç rüknü ve esası vardır ve o kulun şükredici olabilmesi için bu üç rüknün ve esasın bulunması lazımdır.

1 – Birincisi: kulun üzerinde bulunan Allah’ın nimetini itiraf etmesidir.

2 – İkincisi: kulun bu üzerinde bulunan nimetten dolayı Allah Teala’ya hamd-ü sena etmesidir.

3 – Üçüncüsü: kulun kendisine verilmiş olan nimetleri Allah’ın rızasını kazanma yolunda sarfetmesidir.[2]

Kur’an’da ve Hadiste Şükür Kavramı

“Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim/7)

“Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: “Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim.” Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: “Bu Rabbimin fazlındandır, O’na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiç bir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.”  (Neml/40)

“Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler.”(Yunus/60)

“Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın.” Kullarımdan şükredenler azdır.” (Sebe/13)

“Şükreder ve inanırsanz, Allah size niçin azabetsin? Allah şükrün karşılığını verir ve bilir.”(Nisa/147)

Yüce Allah’ın, kuluna teşekkürle karşılık vermesi, göçüle derin şefkat duygularını akıtmaktadır. Yüce Allah’ın teşekkür etmesinin hoşnutluk anlamında olduğu bilinmektedir. Hoşnutluğun gerektirdiği sebep anlamı da vardır. Ancak yüce Allah’ın teşekkür etmesi, ifade olarak derin etkileri söz konusudur.

Yoktan var eden, lütfedip nimetler veren, alemlere ihtiyacı bulunmayan yüce yaratıcı… İyi davranışları, imanları ve iyilikleri karşısında kullara teşekkür ediyorsa… Onlara, imanlarına, şükür ve iyiliklerine ihtiyacı olmadığı halde yoktan var eden, lütfedip nimetler veren ve alemlere ihtiyacı bulunmayan yüce yaratıcı teşekkür ediyorsa… Rızıkları veren, lütfedip nimet bahşeden, yaratıcı karşısında, yaratılmış, sonradan var edilmiş ve Allah’ın nimetleri içinde yüzen kulların ne yapması gerekir?

Dikkat edin, bu kalpleri harekete geçiren, utandıran ve karşılık vermesini sağlayan, derin olduğu kadar şefkatli bir ifadedir.[3]

Rasulullah(sav) ;

“Müminin durumu hayret vericidir. Her hali kendisi için hayırlıdır. Müminden başkası için böyle bir şey yoktur. Sevindirici bir durumda olduğu zaman, şükreder. Bu, onun için hayırlı olur. Sıkıntılı bir durumda olduğu zaman, sabreder. Bu da onun için hayırlı olur” [4]

Rasulullah(sav) ;

“ İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a şükretmez.”[5]

Bu hadisin şerhinde Ebu Davud şunları kaydeder ;

“Çünkü teşekkür etme duygusu yapılan iyiliğin kadrini bilmeye bağlıdır. Binaenaleyh lütuf ve ihsanı bütün kainatı sarmış olan Allah’ın bunca lütuf ve ihsanını kavrayamamış ve takdir edememişken o insanın kulların mecazi manadaki çok küçük iyiliklerini, Allah(cc)’ın ihsanlarına göre yok mesabesinde olan iyiliklerini takdir etmesi düşünülemez.”

Abdullah İbnu Gannâm el-Beyâzî (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kim sabaha erdiği zaman: “Allahım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür sanadır” derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyler akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder”. [6]

Şeytanın ‘Şükredemez Bulacaksın’ Vaadi

“Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.”(Araf/17)

Bu, Şeytan’ın Allah’a meydan okuyuşudur. O adeta şöyle demektedir “Bari bana insanların tekrar dilecekleri mahşer gönüne kadar süre tanı, ben, senin benim üstümde değer verdiğin insanın buna layık olmadığını göstermek için azamî çabamı harcayacağım. Onun, nasıl nankör, şükretmeyen ve samimiyetsiz bir yaratık olduğunu (sana) kanıtlayacağım”.[7]

Şeytanın niçin şükür kavramını kullandığı üzerinde durulması gereken bir meseledir. Çünkü Allah (cc) kullarına kendisine şükredebilmeleri için vasıtalar vermiş (ki bu Allah’ın kullarına verdiği değerin ifadesidir) ve bu vasıtalarla şükretmesini istemiştir. İşte şeytanın ilgi odağı olduğu nokta bu vasıtlardır ki onlar da Kur’an da şöyle açıklanmıştır;

“Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.”(Nahl/78)

Kur’an-ı Kerim’de bu vasıtlarla ilgili bir başka ayet daha var ki içerdiği dehşetli manzarayla birlikte meselenin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor;

“Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık.) Kalbleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.” (Araf/179)

İşte bu vasıtların verliş amacına uygun olarak kullanılmaması Âlemlerin Rabbi tarafından faaliyetsiz sayılmış ve bu davranışa da ‘nankörlük(şükretmemek)’ ismi koyulmuştur. İnsanın nankörlük yaparak bu özelliğini kaybettiğini Kur’an’ın şu ayetiyle net bir şekilde ortaya koyabiliriz;

“Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.” (Tin/4-5)

İnsana bu nimetlerin şükür için verildiğini ve bu vasıtların şükür görevini yerine getirmemesi için şeytan tarafından abluka altına alınacağını ifade ettikten sonra insanın buna karşı gevşeklik göstermesinin bir sonucu olarak Kur’an şöyle buyurmaktadır;

“Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle, iman etmekte olan bir grup dışında onlar, ona uymuş oldular.” (Sebe/20)

Allah(C.C)’ın İsmi eş-Şekur

Yüce Allah’ın sıfatı olarak eş-Şekur; yaptıkları kulluğa karşılık, kullarına çok nimet ve mükafat veren, her itaatı ödüllendiren ve devamlı nimet ihsan eden demektir. Şükreden kula “şakir” denilmektedir. Şükrü kabul eden olarak Yüce Allah’a da Eş-Şekur denir.

Yüce Allah’ın sıfatı olarak eş-Şekur; Kur’an-ı Kerimde beş ayet-i kerimede geçmektedir. Bu ayetlerden bir tanesini okuyalım;

“Çünkü Allah, onların mükafatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.”(Fatır Suresi: 30)

Yüce Allah’a şükretmek kulların vazifesidir. Çünkü Allah’ın emridir. Yüce Allah’ın nimet ve ihsanı sınırsızdır. Yüce Allah’ın hiçbir ihtiyacı olmadığı halde kendisine yapılan en basit itaatı ve şükrü dahi karşılıksız bırakmaz. O, herkesin faydalanacağı büyük ve sonsuz nimetleri kullarına lütfuyla ihsan edendir.

“Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım ve (yalnızca) bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.”(Bakara Suresi: 152)

Şükür, Allah’ın emridir. Şükür nimetin kadrini bilmektir, şükür nankörlük etmemektir. Kullar devamlı olarak Allah’a şükretseler de O’nun vermiş olduğu nimetlerin hakkını eda edemezler yani kullar ne kadar şükrederlerse etsinler yine de azdır. Kendisi gibi bir beşer olan ve her şeyiyle Allah’a muhtaç bir kimsenin yapmış olduğu iyiliğe karşı minnettar olup, ona karşılık teşekkür etmeyi bir borç olarak bilen bir akıl sahibinin her an sayamayacağı Allah’ın nimetlerine karşılık devamlı olarak şükürde bulunması gereklidir.

Allah Teala kullarını bu dünyada ödüllendirebileceği gibi, ödüllerini ahirete de erteleyebilir. Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde Yüce Allah, iyiliklere kat kat sevap vereceğini ve kötülükleri dilerse affedeceğini ve cezalandırmayacağını bize haber vermektedir. O, dilediğini yapandır. Kendisine itaat edenleri ödüllendiren ve şükredenlere nimetle karşılık veren tek varlıktır.( Kurtubı, el-Camili ahkamil kuran 1/325)[8]

 

[1] Şamil İA

[2]  İmam İbn Kayyim el-Cevziyye – Sabredenler Şükredenler

[3] Fi Zilali’l Kur’an – Nisa 147

[4] Muhammed b. Allan, Delilu’l-Falihn, Mısır 1971, I, 146 vd.

[5] Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed b. Hanbel

[6] Ebû Dâvud, Edeb 110, (5073)

[7] Mevdudi – Araf/17)

[8] Ş.Sarı – İslam Akaidi/ c5 sh. 346-347 Yenda Yay. (eş-Şekur)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.