sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

KELİMELER VE KAVRAMLAR 8) ALLAH(CC)

KELİMELER VE KAVRAMLAR 8) ALLAH(CC)
19.01.2022
0
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

ALLAH(CC)

Kur'an Dinle

Allah; her ismin vasfını ihtiva eden öz adı, kendinden başka ilah bulunmayan tek Allah.Bu ism-i şerif, Cenab-ı Hakk’ın has ismidir. Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği bütün manaları, güzel vasıfları ve İlahı sıfatları içine alır. Diğer isimler ise, yalnız kendi manalarına delalet ederler. Bu bakımdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz. Bu isim, Allah ‘tan başkasına mecazen de verilemez.Kur’an-ı Kerim’de ismullah ve bismillah gibi şekillerde birçok yerde zikredilmektedir. Hiçbir müşrik toplumda bile Allah ismi başka bir varlığa isim olarak verilmemiştir. Çoğul yapılmamıştır ve yapılamazda.

Allah lafza-i celalinin kelime tahlili üzerinde ulemanın muhtelif görüşleri olmuştur. Bazı alimler bu kelimenin belirli bir dile mahsus olmadığını belirterek her dilde Allah isminin sadece Allah’a has olarak kullanıldığını bu nedenle arapça bir kelime olarak tahlil edilemeyeceğini savunmuşlardır. Bazı alimler ise bu Allah lafzai celalinin arapça kökeninden geldiğini ve buna binaen kelime tahlilinin yapılabileceğini savunmuşlardır. Bu her iki görüşüde biraz açmakta fayda mülahaza ediyoruz.

Arapça özel isim olan “ALLAH”; kainatın ve bütün varlıkların yaratıcısı ve tek koruyucusu olan üstün ve tek varlık, tek mabud, tek İlah, tek Rab, Mevla, Huda ve “Lailaheillallah” tır.

Allah ismi hakiki ilahın en kapsayıcı özel ve zat ismidir.

Sesli Makale

Kur’an-ı Kerim’de en çok zikredilen isimde budur.

Birinci Görüş: Birçok alimlerimizin görüşüne göre bu kelime ne Arapçadır ne de başka bir dile mensuptur. Bu kelime özel bir isimdir. Herhangi bir dile tercümesi mümkün olmadığı gibi herhangi bir dilin içinde de değildir.

Allah kelimesinin kökünün olup olmadığı meselesi de alimler arasında tartışıla gelen konulardandır. Fakat alimlerimizin çoğuna göre bu kelimenin kökü yoktur. Bu kelime bütünüyle özel ve zaruri bir ismi ifade eder.

Özel isimler tercüme edilemezler. Özel isimlerin eş anlamlarıda olamaz. Allah lafzı ise özel isimlerin en özelidir. Bu itibarla bu kelimenin herhangi bir dilde kökeni araştıralamaz, tahlilide yapılamaz demişlerdir.

İkinci Görüş: Allah kelimesinin kökünü araştıran alimlerimiz kelimenin manasını ortaya koyma açısından oldukça doyurucu bilgiler bizlere sunmuştur. Allah kelimesinin “ilah” kelimesinden türediğini ifade eden alimlerimiz “Allah” kelimesinin “hakiki ilah” manasına geldiğini hassaten beyan etmişlerdir. Şöyleki İlah kelimesi ise sevilen, sayılan, hükmeden ve korkulan manasına gelmektedir. Daha doğrusu “ilah” Allahu Teala (cc)’nın isimleri ile bizlere beyan ettiği vucib’ul vücut bir zattır. Kelimenin “hu/ o” kelimesinden türediğini ifade eden alimlerimizde aynı gerçeği ifade etmişlerdir. Gerçekte var olan, varlığı kendisinden olan varlık manasına gelmektedir. “Hu” teriminde hem bir azamet hem de bir gizem mevcuttur. Hakiki bir şekilde ifade edilemeyen “O”dur Allah …

Allah lafzai celali: Varlığı zatının muktezası olan. Cenab-u Vacib-ul Vücut. Mabud-u hakiki ve kulluk edilmeye yegane layık olan Haliki Zülcelal-i vel ikramın özel ismidir ki Cenub-u hakkın bütün esma-ul hüsnasının ve evsaf-ı aliyenin manasına şamildir.

Bu itibarla bu ismi celil Allah ‘tan başka hiçbir varlığa isim olamaz. Böyle itikat etmek Allah’a imanın icabıdır. Allah lafzının iştikakı hususunda İslam uleması muhtelif görüşler serdetmişlerdir.

Bazıları Allah lafzının ‘elihe’ maddesinden türetilmiş olduğunu söylemişlerdir. Ki bunlar ekseriyeti oluşturuyorlar. Bu görüşe göre Arapçada e-li-he hayretengiz, olağan üstü güç sahibi, şaşkınlık meydana getiren gibi manalarda veya e-le-he korumak manasında gelir.

Bazıları; yine aynı manalarda olmak üzere birinci harfi (hemze yerine) “vav” olduğunu söylemiştir. Yani velihe veya velehe de ilahun manasınadır. Bazılarıda, ya ile olduğunu söylemişlerdir. Bu duruma göre Allah lafzının aslı fealun vezni üzere elihenin başındaki hemzenin yerine ya getirilerek yelihe olduğu durumda yine de mastarı ilahun gelir. Bu durumda da mana; mabud, mutlak hüküm ve hakimiyet sahibi gibi manalara gelir. İlahun mastarının başına getirilen “elif ve lam” tariften sonra lamların idgamı sonucunda aradaki hemzeyi kaldırıp takdiri bir elif manasına getirir ve sonuçta Allah’u şeklinde okunur. Tazim için getirilen elif lam Yüce Allah’ın uluhiyetinin Allah ‘tan başkasına yani masivai varlıklara şai olmamasını ve öyle bir zehabın dahi vaki olmamasını gerektirdiği içindir. Esasen insanlık tarihi boyunca her türlü müşrikler dahi Allah ‘tan başkası için Allah lafzını kullanmamış ve isnatta etmemişlerdir.

Bazıları kelimenin aslının “lahun” olduğunu (parlaklık-nur kandil manasına) ve başına elif-lam getirilerek Allah’u  lafzı şeklinde olduğuna ve böylece “lahe, yelihu” dan iştikakının vücuduna kail olmuşlarıdır. Hakeza zatı subhanin be sairden isitatar olduğu manası dahi istifade edilen faydalar cümlesindendir. yine bazıları Allah lafzının aslı “el-ila-u” dur demişlerdir. Buna göre hemzenin harekesi lamu tarife katıldı sonra o lam sakin kılınıp ikinci lamda idgam olundu demişlerdir. Bazıları ise aslen ilahu da ki hemze lamu tarife katılmaksızın hazf olunur çünkü o asıldır demişlerdir.

Allah lafzai celalinin iştikakının detayları hususunda daha ziyade izahat getirenler de olmuştur. Fakat bazı alimler Allah lafzının daha ziyade araştırılmasını edebe uygun görmemişlerdir. Biz dahi bu görüşe katılıyor. Ve o kanaati taşıyoruz. Sadece bu hususta muhtelif görüşlerin mevcudiyetini muhtasaran belirtmeye çalışmış oluyoruz. Allah lafzai celalinin makablindeki harfin harekesi kesre değil fetha veya zamme ise kalın, kesre ise ince okunup herhalde de rıfk ile okunur.[1]

 

“O Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O’dur.

O Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. Melik’tir; Kuddûs’tur; Selam’dır; Mü’min’dir; Müheymin’dir; Aziz’dir; Cebbar’dır; Mütekebbir’dir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir.

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.”(Haşr/22-24)

 

Yüce ALLAH(cc) ın varlığını idrak etmek aklen mümkün hatta vacip olmakla beraber Allah’ın zat ve sıfatların her zaman akılların fevkinde kalmıştır.Tarihi boyunca insan bazen uluhiyet hususunda aklını kullanmış bazende acziyetini idrak edip  sade bir imanla Allah’a teslim olup bağlanmıştır.Allah’ın dini insanların akli,ruhi ve dünya hayatının ihtiyaçlarını karşılamıştır. İmanın tadını alamayan bedbahtlar teslimiyette kusur edip Yüce Allah’ın zat ve sıfatlarında ihtilafa düşmüşlerdir.

İslamın ilk dönemlerinde sahabe-i kiram Allah’ın sıfatlarında ihtilafa düşmemişlerdir.Onlar saf,berrak ve kuvvetli bir teslimiyetle  iman etmişler Kur’an’da geçen Allah’ın sıfatlarını olduğu gibi kabul etmekle beraber  zat ve sıfat hususunda Rasulullah(sas) soru sormamışlardır.

Kur’an’ı kerimde ve Rasulullah’ın sünnetinde Allah’ın sıfatları zikrolunmaktadır.Mahlukattan hiç biri Allah’ı zatı ile bilmek kudretinde olmadığından dolayı ancak Allah’ın Yüce sıfatlarını bilmeye ihtiyaç vardır.

Allah cc bütün kemal sıfatları ile muttasıf ve noksan  sıfatlardan münezzehtir.Allah’ın sıfatları ezelidir(sonradan var olma değildir)ve ebedidir(sonradan hiçbiri yok olacak değildir).Allah’ın sıfatları zatı’nın,aynı da ğayrıda değildir.Yüce Allah’ın sıfatları ile muttasıf başka bir varlıkta yoktur.Ehli sünnet’in inancı  budur.Bu inanç;bu sıfatlara malik birden fazla vücudun varlığı düşüncesini ortadan kaldırır.

YÜCE ALLAH(CC)’IN SIFATLARININ ÇEŞİTLERİ

Yüce Allah’ın isimleride ekseriyetle sıfat manaları içerdiğinden dolayı bu kapsama almakla beraber,beş çeşit olarak tasnif etmek mümkündür.

A)Zati Sıfatlar

B)Subuti Sıfatlar

C)Efali Sıfatlar

D)Ahbari Sıfatlar

E)Allah’ın Zatına Mahsus İsimler ve Sıfatlar

F)Esma-i Sıfatlar

  1. A) Zati Sıfatlar

Zati sıfatlar Allah’ın zatina ait sıfatlardır ki bunlara sıfatı selbiye de denir.

1)Vucud:Var olmak demektir.Vucudun zıddı ademdir(yokluktur).yokluk Allah için mümteni(düşünülmesi imkansız)’dır.

2)Kıdem:Yüce Allah’ın varlığının ezeli olması başlangıcının olmaması demektir.Bu sıfat yani Kıdem ve Ezeliyet vacip,bunun zıddı olan hudus(sonradan olma)ise mustahil (varlığı imkansız)’dir.

3)Beka:Allah’u tealanın varlığının sonu olmaması ebedi olmasıdır.Beka ve ebediyet vaciptir,bunun zıddı olan fena ve zeval(yok oluş)Allah için müstahildir

4)Vahdaniyet:Yüce Allah’ın zatında sıfatlarında ve fiillerinde bir tek olmasıdır.Bu bir sayı ile değildir.Zat,sıfat ve fiillerinde eşiz olmasıdır.Vahdaniyetin zıddı;teaddüt(birden fazla olma)ve şerik(ortak tutma)’dir.Ki bunlar Allah hakkında müstahildir

5)Muhalefetun lil havadis:Sonradan var olan (hadislere) benzememektir.Yüce Allah;Zatında,sıfatlarında ve fillerinde sonradan olan hiçbir şeye benzemez.Allah cc dan başka istisnasız bütün varlıklar sonradan olmuştur.Bu sıfatın zıddı,misli ve benzerinin bulunmasıdır ki,bu misil ve müşabehet Yüce Allah için müstahildir.

6)Kıyam bin nefsihi:Yüce Allah’ın bizzat kaim olmasıdır.Bizzat yani zatı ile kaim olduğu için bu sıfata  kıyam bizatihi de denir.Ki buda Yüce Allah için vaciptir.Bunun zıddı ise Kıyam biğayrihidir ki buda Allah için Müstahildir.

  1. B) Subuti Sıfatlar

Yüce Allah’ın noksan sıfatlardan tenzihi konusunda zati sıfatlar gibidir.Subuti sıfatlar sekiz tanedir.Bu sıfatlara subutiye, sıfatı maneviye ve sıfatı ikram da denilmiştir.

1)Hayat: Canlı demektir.Bunun zıddı memat (ölü, cansız)dır ki böyle bir vasıf ile Yüce Allah’ı –haşa- tavsif etmek mümtenidir(men olunmuştur).Allah hayat sıfatı ile muttasıf yani Yüce Allah’tan ayrılmaz bir kemal sıfatıdır.

2)İlim: Lügatte bilmek demetir.Yüce Allah’ın ilim sıfatı mahlukatın bilmesi gibi değildir.Allah(cc) için ilim; ezelden ebede meydana gelmiş ve gelecek olan külli ve cüz’i,münferid ve toplu olarak her şeyi noksansız olarak bilmektir.

3)Semi’: İşitmek demektir.Yüce Allah’ın işitmesi kulların işitmesine benzemez.Allah (cc)ın işitmesine hiçbir şey mani olmadığı gibi onun işitmesi için kulak, ses, sinir ve beyin gibi vasıta ve azalarada ihtiyacı yoktur.Allah (cc)’ın bir şeyi işitmesi aynı anda başka şeyleri işitmesine mani değildir her an her şeyi işitir.

4)Basar: Görmek demektir.Allah(cc) her şeyi görür ve Allah’ın görmesi mahlukatı görmesine asla benzemez.Görmenin zıddı ama’lık(körlük) hatta sınırlı görmek Allah(cc) için muhaldir.Yüce Allah’ın görmesi için göz,ışık ve mesafe yakınlığı ve yön gibi vasıta ve azalara ihtiyacı yoktur.O her şeyi her an görür.Gizliyi, açığı, karanlıktakini, aydınlıktakini, uzaktakini ve yakındakini aynı şekilde görür

5)İradei: Dilemeki istemek demektir.Yüce Allah’ın bir şeyin olması veya olmaması hususunda birine karar kılarak dilemesidir.Allah (cc)’ın iradesi kulun iradesi gibi sınırlı ve sebeplere muhtaç değildir.Allah indinde bir şeyin olmasını ve olmamasını murad etmek müsavidir.Allah(cc)’ın iradesinde değişiklik olmaz.

6)Kudret: Yüce Allah’ın sonsuz, sınırsız güç sahibi olması demektir. Allah (cc) bu sıfatı celile ile kainata tesir ve tasarruf eder. Bu sıfat da vacip olup, bunun zıddı olan acz ise Allah için muhaldir.O’nun kudretinin yetmeyeceği bir şey olamaz. Görülmekte olan şu muazzam alem, Yüce Allah’ın kudretinin sonsuzluğuna apaçık bir delildir.

7)Kelam: Allah(cc)’ın harf,ses,hece ve kelime gibi vasıtalara ihtiyaç duymadan konuşmasıdır. Allah’ın kelamı yaratıkların kelamına benzemez. Kelam sıfatının talluku ile ilahi kitaplar meydana gelmiştir.Allah’ın peygamberler ve melekerle konuştuğuna dair nasslar mevcuttur.Kelam sıfatı, Yüce Allah’ın kemal sıfatlarından olup zatı ile kaimdir.Kelam sıfatının zıddı olan konuşmamak ve dilsizlik Allah için muhaldir.Allah kelam sıfatı ile emreder, nehyeder ve haber verir. Kelam sıfatı, ilim ve irade sıfatlarından başka olmakla beraber ilim sıfatı gibi vacib’e, caiz’e,Müstahil’e, mevcuda ve maduma taalluk eder.Hiçbir şey kelam sıfatının dışında olamaz.

8)Tekvin: Yüce Allah’ın zatı ile kaim ve ezeli bir sıfattırki bir şeyi yokluktan varlığa çıkarmak yani o şeyi yokluktan var etmek demektir.Tekvin, icad etmek, yoktan var etmek, meydana getirmek ve yaratmak manalarına gelir.

  1. C) Efali Sıfatlar

Yüce Allah’ın ilim ,irade ve kudret sıfatlarına müteallık olup tekvini ile var olan sıfatlarıdır.Efal yüce Allah’ın zatının değil meşiyetinin (dilemesinin)muktezasıdır ve bu sıfatlar bilinmesi bakımından vacip değil caiz olun sıfatlardır.Ancak inkarı fasıklıktır.Sıfatların mercii yüce Allah’ın tekvin sıfatıdır.Yüce Allah’ın sıfatlarını oniki olarak sıralamak mümkündür.

1)Tahlik:Yaratmak demektir.Yaratmakta Allah’a ait bir sıfattır.(Tur 35,36)

2)İbda’:Bir şeyi emsalsiz yaratmak demektir(Bakara )

3)İnşa:Yapma vucuda getirme kitapta toplama ve terkip etme gibi ve yaratma gibi manalara gelip Yüce Allah’ın yaratmış olduğu mahlukata ayırıcı özellikler ve şekil vermesidir(Enam 98)

4)İhda ve İdlal:Hidayet etmek ve delatte bırakmak ancak Allah’a mahsustur.Allah’ın hidayet etmediğine kimse hidayet edemez.Allah’ın hidayet ettiği kuluda hiç kimse saptıramaz.

5)Sun’:Allahın yaratmış olduğu her mahluk ve mahlukat türlerinin var oluş ve hayatlarında bir nizam ve intizam kurmasıdır.Yüce Allah’ın sanatı eşizdir insanların sanatları yüce Allah’ın vermiş olduğu akıl ve yaratmış olduğu nizamın numunelerinden esinlenerek oluşturulmaktadır. (Mülk 3)

6)Tarzik:Rızıklandırmak demektir.Allah cc bütün canlı hayat sahibi olan mahluku rızıklandırmasıdır.Ondan başka Rezzak yoktur.(Hud 6)

7)Bi’set:Peygamber göndermektir.Allah azze ve celle her topluma  dünya hayatının her safhasında örnek olacak ve takip edilecek saadet yurduna ulaştırması için peygamber göndermiştir.(Yunus 74)

8)Ba’s:Allah’ın diriltmesidir.Bütün canlıklar öldükten sonra Allah cc onları kıyamet gününde yeniden diriltmesidir:Haşr ise kıyamet günü bir araya getirmesidir.Mahşer ise toplama yeridir.(Rum 55,56)

9Ten’im:Allah cc kullarını nimetlendirmesidir.Allah cc dilediğine rızkı bol verir dilediğinede kısar.Allah cc için hiçbir vucubiyet yoktur.(İsra 30)

Nimet sadece rızıktan ibaret değildir. Hatta sadece dünya nimetlerindende ibared değildir Yüce Allah’ın nimetleri sınırsızdır.(Nahl 18)

10)Ta’zib:Allah cc azablandırmasıdır.Yüce Allah azze ve celle kullarından dilediğine dünya hayatında ve ahiret hayatında azab eder hiç kimsenin itiraz hakkı olmadığı gibi Allah’u tealanın üzerinde vucubiyet yoktur.Allah cc dilediği kulu azablandırır dilediğini affeder ve  mükafatlandırır.(Maide 40 /Mearic 48)

11)Takdir:Sınırlandırmaktır.Bütün yaratıkların mevcudiyet ve hayatlarının her safhasının mebde ve menşei bakımından usul ve furuuyla Yüce Allah tarafından sınırlandırılmasıdır.Hepsini bir ölçüye göre tayin ve takdir edilmesidir.

Bu konu hakkında kadere iman bahsine geniş bilgi için bakınız.(Furkan 2)

Kaderle beraber kazada Allah cc takdirindedir.Bu takdir Allah cc Efali sıfatlarından kabul edilmiştir takdir sıfatı Allah cc için caiz ,kulların inanması farz , inkarı ise küfürdür.

12)Te’cil:Hayata son verilmesidir.Allah mahlukatının ömrünü tayin etmiştir ve buna bir sınır belirlemiştir bu sınıra ecel denir.

Ecel değişmez takdir edilen vakit ne bir an ileri ne bir an geri alınmaz fertlerin eceli olduğu gibi ümmetlerinde eceli vardır.(Ankebut 57)

 

  1. D) Ahbari Sıfatlar

Nasslarda (Kur’an ve Sünnette) varid olup sahih haberlerle sabit olan sıfatlara denir.

Yüce Allah’ın zatının keyfiyeti bilinmediği gibi bu sıfatların keyfiyetide bilinemez.Ehl-i sünnet uleması “ahbari sıfatlar nasslarla sabit olma cihetiyle malumdur, keyfiyetleri meçhuldur. Onların varlığına iman etmek vacip (farz)’dır, keyfiyetlerinden sual etmek bidattir” demişlerdir.

Ahbari sıfatların anlaşılması bakımından İslam uleması iki metod takip etmişlerdir.Birincisi; selef ulemasının takip ettiği metoddur ki bu metoda tevkif metodu denir.İkincisi; halef ulemasının takip ettiği metoddur ki buna da tevil metodu denir.

  1. a) Tevkif Metodu : Selef alimleri bu sıfatların Allah(cc)’ın zatına yakışır manalar olduğunu kabul etmişler fakat bu manaları belirlemekten kaçınmışlardır. Allah(cc)’ın eli, yüzü, gözü vardır fakat bizim elimiz,yüzümüz, gözümüz gibi değildir. Yani bu kelimelerin ne anlam ifade ettiğini ancak Allah(cc) bilir demişlerdir.İstivanın keyfiyeti sorulduğunda İmam Malik b. Enes(rha); İstiva malum keyfiyeti meçhuldur.Ona inanmak imanın gereği, inkar etmek küfürdür demişlerdir.İbn Teymiyye (rha), sahabe ve tebiin ahbari sıfatları tevil etmeyip zahiri üzere bıraktığını söylemiştir.(Ali-İmran/7)
  2. b) Tevil Metodu : Halef alimleri, müteşabih sıfatları, Allah’ın şanına yaraşır bir şekilde tevil etmişleridir.Bu tevilin ana gerekçesi olarak, Allah’ın yaratıklara benzetmekten ve Allah’ı cisim olarak algılamaktan kaçınmışlardır.Halef alimlerine göre, tevil Kur’an’ı anlamanın bir yoludur.(Muhammed/24)

Ahbari sıfatları, daha geniş bir bilgi elde etmek için şu başlıklar altında inceleyebiliriz; İstiva, el, tutması, yüz, göz, yan, beraberlik, yakınlık, yanında, gelmesi, üstünde, nefsi, ruh.

Bu saydığımız ahbari sıfatlar, Kur’an-ı Kerim’de zikrolunan sıfatlardır.Bunun haricinde de hadislerde de bazı ahbari sıfatlar vardır.Bunlardan bir kaçı şunlardır; Ayağı, avucu, dirseği, alması ve gülmesi gibi sıfatlardır.Ayrıca nimet ve gazap sıfatları da Kur’an-ı Kerim’de zikredildiği halde mecazdan ziyade hakiki mana ifade ettikleri için ayrıca izaha lüzum görmedik.

  1. E) Allah’ın Zatına Mahsus İsimler ve Sıfatlar

Allah (c.c)’ın esma-i sıfatlarından doğrudan ve sadece zatına taalluk eden bazı isimleri mevcuttur. Bunlardan bazılarını okuyalım.

Yüce Allah’ın kuran ve sünnette zikrolunan isimlerden zatına ait olan isimlere zati isimler denilir. Bu isimlerin hepsi Kur’an-ı Kerimde geçmekle beraber bir kısmı bir arada olmak üzere bazı hadis¬i şeriflerde de zikr olunmaktadır. Her isim için ayrı ayrı izaha girmeyip  yüce Allah ‘ın zatına mahsus olan bazı isimlerin ve sıfatların zikr olunduğu hadis-i şeriflerden iki tanesini okuyalım ;

Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bir adamın şöyle söylediğini işitti:

“Allah’ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah’sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur. “Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) buyurdular: “Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin olsun, bu kimse, Allah’tan İsm-i Azamı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Azamla dua talep ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir. “[2]

Mihcen İbnu’I-Edra’ (radıyallühu anh) anlatıyor:

“Resülullah (aleyhissalatu vesselam) bir adamın: “Ey Allah’ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve benzeri de olmayan Allah adıyla senden istiyorum. Günahlarımı mağfiret et, sen Gaffursun, Rahimsin!” dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi: “O mağfiret edildi. O mağfiret edildi. O mağfiret edildi”[3]

(Allah’ın zatına has olup manalarının cüz-ü dahi kul da bulunmayan isimler ve sıfatlar, delil olarak vermiş olduğumuz Ş.Sarı/İslam Akaidi adlı eserde mevcuttur.Daha detaylı bilgi için oraya müracaat ediniz.)

  1. F) Esmai Sıfatlar

Esma’ül Hüsna, Yüce Allah’ın güzel isimleridir ki; bu isimlerin tecellileri mahlukatta bulunmakla beraber mahiyeti tamamen Allah(cc)’a aittir.Keyfiyeti bilinmez, ayet ve hadislerle sabit oldukları için bu sıfatlara da iman etmek vaciptir.Bu isimlerin manalarının bir kısmı, mahlukatta bazılarında bulunur.

Esma-i sıfatlar, Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde zikrolunan isimleri vardır.Bu isimler, genellikle sıfat manası içerdiklerinden dolayı esma-i sıfatlar diye de anılırlar.[4]

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm)  buyurdular ki: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever.”

Bir rivâyette: “Kim o isimleri sayarsa cennete girer” buyurmuştur. Buhârî hadisi bu lafızla tahric etmiştir. Müslim’de “tek” kelimesi yoktur. [Buhârî, Daavât 68; Müslim, Zikr 5, (2677); Tirmizî, Daavât 87, (3502).]

Tirmizî’nin rivâyetinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Allah’ın isimlerini şöyle yazdı:

“O Allah ki O’nda başka ilâh yoktur. Rahman’dır. Rahim’dir. El-Meliku’l-Kuddûsu, es-Selâmu, el-Mü’minu, el-Müheyminu, el-Azîzu, el-Cebbâru, el-Mütekebbiru, el-Hâliku, el-Bâriu, el-Musavviru, el-Gaffâru, el-Kahhâru, el-Vehhâbu, er-Rezzâku, el-Fettâhu, el-Alîmu, el-Kâbizu, el-Bâsitu, el-Hâfidu, er-Râfiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semîu, el-Basîru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latîfu, el-Habîru, el-Halîmu, el-Azîmu, el-Gafûru, eş-Şekûru, el-Aliyyu, el-Kebîru, el-Hafîzu, el-Mukîtu, el-Hasîbu, el-Celîlu, el-Kerîmu, er-Rakîbu, el-Mucîbu, el-Vâsiu, el-Hakîmu, el-Vedûdu, el-Mecîdu, el-Bâisu, eş-Şehîdu, el-Hakku, el-Vekîlu, el-Kaviyyu, el-Metînu, el-Veliyyu, el-Hamîdu, el-Muhsî, el-Mubdiu, el-Muîdu, el-Muhyi, el-Mümîtu, el-Hayyu, el-Kayyûmu, el-Vâcidu, el-Mâcidu, el-Vâhidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kâdiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Âhiru, ez-Zâhiru, el-Bâtinu, el-Vâli, el-Müte’âli, el-Berru, et-Tevvâbu, el-Müntekimu, el-Afuvvu, er-Raûfu, Mâliku’l-Mülki, Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksitu, el-Câmiu, el-Ganiyyu, el-Muğnî, el-Mâni’, ed-Dârru, en-Nâfiu, en-Nûru, el-Hâdî, el-Bedîu, el-Bâki, el-Vârisu, er-Reşîdu, es-Sâbûru.”[5]

ALLAH(CC)’A İNANMAK

Allah(cc)’a inanmanın tek yolu ayet ve eserleridir. Bu yolun temel şartları da ilim, düşünce ve akıldır.Çünkü, akıl olmadan ayet ve eserler, düşünce olmadan insanlar, ilim olmadan da ayet ve düşüncelere giden yollar bilinmez.

Kur’an-ı Kerim’i birazcıkta olsa okuyan ve manasını düşünen bir insan, onun ilim, akıl ve düşünceye ne kadar geniş bir yer verdiğini açıkça görüp anlayacaktır.Yüce Allah’ı bilmek ve O’na inanmak için Kur’an-ı Kerim; ilim, akıl ve düşünceyi temel esas olarak kabul etmekte ve bu hususta şöyle buyurmaktadır;

De ki: “Gördünüz mü haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa, bana getirin.”(Ahkaf/4)

Bu ayetten anlaşılan mana şudur; Yerde ve gökte Yüce Allah’tan başka herhangi bir yaratıcının varlığını gösterecek ve kanıtlıyacak bir ilmi belge yanınızda varmıdır? Hiç şüphesiz, bu hususta ellerinde en küçük bir ilmi belgeleri bile yoktur.[6]

“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ibretler vardır”(Ali-İmran/190)

Daha kesin bir biçimde kavramak için şu misale kulak ver; Varsayalım ki senin bir matbaan var ve bu matbaanın sandığında yarım milyon değişik harf bulunmaktadır. Bir yer sarsıntısı sonunda sandık devrilse ve içindeki yarım milyon harf birbirine karışsa sonra editör (harfleri dizen kişi) gelip sana dökülen harflerden değişik manalarda on kelimenin kendi kendine teşekkül etiğini haber verse bunu doğrulman zor olmaz. Çünkü böyle bir durumda değişik manalarda on kelimenin kendi kendine bir araya oluşmaları akıl ve mantık ölçülerinden uzak değildir. Böyle bir haberi doğrulamak cidden zor olmayabilir.Hatta editör bu on değişik kelimenin bir araya gelerek fayda sağlayan ve meram anlatan bir cümle haline geldiklerini haber verse gene ona inanma ihtimali vardır.Bu haberi, olağan üstü bulsan bile gene de doğruluğuna ihtimal verirsin. Fakat editör, dökülen harflerden beş yüz sayfalık bir şiir kitabının, vezin ve kafiyeleri ile birlikte eksiksiz ve bir tesadüf eseri olarak oluştuğunu haber verirse bunun asla mümkün olamayacağı açık ve kesindir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir tesadüf ne görülmüş ne de işitilmiştir. Tesadüf fikrini savunan kimseler biraz önce yaptığımız gibi bu tesadüfü sayı bakımından çoğaldıkları zaman bunların birer tesadüf eseri olmadığını anlayacaklardır.[7]

Bu ve buna benzer bir çok nakli ve akli deliller gösteriyor ki ; Allah(cc) kainatın sadece yaratıcısı değil aynı zamanda idarecisidir.Zihinlerde tasavvur olunan bugünkü Allah cc inancı gerçek kurtuluşun sebebi değildir.Şeri ve kevni delillerin işaret ettiği hakikatler kalplere ve gönüllere yerleşerek hayata tesir etmediğinde bu hiçbir zaman Allah cc’ ın razı olduğu bir inanç olmayacaktır.Bu hatanın temel sebebi fert ve toplumların ilgilendikleri ilm’in asıl ilim olmayışından kaynaklanıyor olasıdır.Asıl ilim; Kişinin Rabbine yönelişini,boyun eğişini, korkusunu, sevgisini, itaatini arttıran ilimdir:Yani Marifetullah ilmidir.

Marifetullah Allah’ı tanımaktır.Allah’ı tanımak;Zatının ve sıfatlarının keyfiyetini bilmek değil bilakis isim,fiil ve sıfatlarının manalarını ve tecellilerini akılların kapasitesince bilmektir.Ayrıca kullar Allah’ı ne kadar bilirse bilsin ancak bu bilme,kulun bilgi ve sıfatlarının kapasitesi ile sınırlıdır Allah’ı tam olarak bilme ise sonsuz ve sınırsızdır.Sınırlı bir akıl ile sınırsız olan ilmin ölçülmesi mümkün değildir.

Bununla beraber Allah’ı bilmek;hilkatin gayesi ve ilimlerin en şereflisidir.Çünkü Allah’ı tanımayan esasen hiçbir şeyi tanımamıştır kendi kendisini bile tanıyamamıştır.Allah’ı tanımak ise; eşyayı değeriyle gerçek manada tanımaktır.Allah cc’ı  tanımanın ilmi meleklerin bile ibadetinden efdaldir. Zira Allah cc Adem(a.s)ı ilim ile melklere tafdil kılmıştır.

“Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edemediler. Muhakkak ki Allah; Kavi’dir, Aziz’dir“(Hac 74)

Okumuş olduğumuz ayeti kelimede  “ve ma kaderullahe”ifade-i celilesini bazı alimler Allah’ı tanıyamadılar şeklinde izah etmişlerdir.Nitekim Ebu Ubeydenin ayeti “Allah’ı hakkıyla tanıyamadılar,bilemediler”şeklinde açıklandığını görmekteyiz.(İmam kurtubi,el-cami’li ahkami’l –kuran) Bu durumda kullar tam manasıyla Allah’u tealayı tanıyamadıkları gibi kulluk yapanlarda Allah’ı tanıdıkları kadar ancak kulluk görevlerini ifa edebilirler.[8]

Allah(cc) Görmek(Ru’yetullah)

Kur’ân âyetlerinin ve Hz. Peygamberden rivayet edilen bir kısım hadislerin delaletiyle Yüce Allah’ın kıyamet günü mü’minler tarafından görülmesi meselesi. Bir çok konuda olduğu gibi, meseleye farklı boyutlarda bakılmasının bir sonucu olarak, bu konuda da İslâm ekolleri arasında farklı görüşler belirtilmiştir. Bazı bilginler ve ekoller rü’yetin mümkün olamayacağını ileri sürerek, Allah’ın görülmesi inancına İslâm dışı bir hüviyet kazandırırken, bazı fırkalar da mümkün olacağını kabul ve ileri sürmekle kalmayıp, bir ifrat ve tefrit örneği sergileyerek, Yüce Allah’a cisim isnad etme yolunu tutmuşlardır. Ehl-i Sünnet inancı ise, geneldeki tutumunu devam ettirip, orta yolu takip ederek, Yüce Allah’ın ahirette mü’minler tarafından görülebileceğini, ancak bunun keyfiyetinin bilinemeyeceğini kabul etmiştir.

Allah’ı görmek demektir.Yüce Allah’ı görmek iki kısımda mütalaa edilebilir.

1)Yüce Allah’ı ahrette görmek : Ahirette Allah’ın görüleceğine dair birçok sahih ve sarih deliller bulunduğu için mutezilenin haricinde bütün İslam ulaması ahrette ru’yetullah’ın vaki olacağı hususunda görüş birliği içersindedir.Bu husus birkaç delil ile özetleyelim; Kuran-ı Kerim’de “O gün bir takım yüzler aydındır.Rabblerine bakarlar.”(Kıyamet/22-23)

Bu ayet-i kerimede müminlerin ahirette en büyük bir mükafat olarak Rabblerini görecekleri bariz olarak ifade buyrulmaktadır.

Ancak kafirler ahirette Allah(cc)’ı görme şerefine asla nail olamayacaklardır.Bu hususatı beyanla Kur’an-ı Kerim’de ; “Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü RAbberini görmekten mahrum bırakılacaklardır.”(Mutaffifin/15)

2)Yüce Allah’ı dünyada görmek :

Hz.Muhammed(sav)’in Miraçta Allah(cc)’ı Görmesi :

Hz.Muhammed (sav)in miraçta Allah(cc)’ı görmesi hususunda İslam uleması arasında ihtilaf olunmuştur.Ehl-i sünnet ulemasının büyük ekseriyeti Rasulullah (sav)’in miraçta Allah (cc)’ı gördüğüne kail olmuşlarıdır. Bazı alimler ise Allahu Teala’ yı bizzat görmeyip bir nur görmüştür demişlerdir. Bazıları da Rasuluulah (sav)’in Yüce Allah’ı kalp gözü ile gördüğünü söylemişlerdir.

Rüyada Allah(cc)’ın Görülmesi :

Yüce Allah’ın rüyada görüleceği konusunda İslam uleması arasında ihtilaf olunmuştur.İmam-ı Azam Ebu Hanife (rha)’nin rüyada Allah(cc)’ın görülebileceği, İmam Maturidi (rha) hazretlerinin de görülemeyeceği şeklinde izhatı vardır.Peygamber Efendimiz (sav) deAllah Tealayı rüyasında gördüğü hadislerde belirtilmektedir.[9]

Alimlerin ekseriyetine göre, rüyada Allah’ı görmek mümkündür.Tabi Allah kendi zatıyla değil sıfatlarının ve isimlerinin tecellisi ile görünür.[10]

[1] Ş.Sarı İslam Akaidi c.5 sh.194-197

[2] Tirmizi,Daavat 65, 3471; Ebu Davud, Salat 358,

[3] Ebu Davud, Salat 184,985; Nesai, Sehv 57,

[4] Ş.Sarı İslam Akaidi c.5 sh 97-520

[5] Kütüb-i Sitte ,Dua Bölümü 1794

[6] Said Havva İslam’da Allah İnancı

[7] A.g.e.

[8] Ş.Sarı İslam akaidi c.5 sh:520

[9] Akaid, Ömer Nesefi- Taftazani, Şerhu’l Akaid

[10] Ş.Sarı İslam Akaidi, sh.176-187

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.