sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

HZ. OSMAN(R.A)’IN HİLAFETİ-3

HZ. OSMAN(R.A)’IN HİLAFETİ-3
20.03.2024
0
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd Âlemlerin Rabbi olan, bizleri yaratan, itaat ile bizlere rahmet eden, rahman, rahim, din gününün sahibi olan Allah (Celle Celaluhu)’a mahsustur.

 

Kur'an Dinle

Salat ve Selam bizlere itaatin nasıl olacağını öğreten ve kendisine tabi olup izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olamayacağı, yaşayan kuran, âlemlere rahmet olarak gönderilen, Hatemul Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) e ve O’nun tertemiz ehli beytine ve ashabına ve tüm müminlerin üzerine olsun. İnşallah.

Hz. Osman (r.a.)’ın hilafet zamanından birkaç kesit aktarmaya çalışacağız…

Hz. Osman’ın âzâdlısı Humrân ibn-i Ebân anlatıyor: Hz. Osman (r.a) müslüman olduğu günden beri her gün bir kere gusül abdesti alırdı. Bir gün kendisine namaz abdesti için su getirmiştim. Abdestini aldıktan sonra:

“–Size Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den işittiğim bir hadîsi nakletmek istedim” dedi.

Sesli Makale

Ardından: “–Sonra onu size nakletmemem gerektiği kanaatine vardım” dedi.

Hakem ibn-i Ebi’l-Âs: “–Ey Mü’minlerin Emîri! Nakledeceğin hadis eğer bir hayırdan bahsediyorsa onu yapmaya gayret ederiz, şerden bahsediyorsa ondan da sakınırız!” dedi.

Bu talep üzerine Hz. Osman (r.a) şöyle devâm etti: “–O hâlde hadisi size nakledeyim. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bu şekilde abdest aldılar ve sonra şöyle buyurdular:

 «–Kim böyle abdest alır ve abdestini güzelce tamamlar, sonra namaza kalkar, rükûunu, secdelerini tam yaparsa; büyük bir günaha bulaşmadığı müddetçe bu namaz, kendisi ile diğer namaz arasındaki günahlara keffâret olur».” (Ahmed, I, 67)

Onun ilk başta hadisi nakletmek isteyip, sonrasında bundan vazgeçmesi Resulullah (s.a.v.)’in hadislerine olan hassasiyetinden dolayı, insanlar gevşekliğe düşmesin diye bundan vazgeçmeyi düşünmüştür. Sonra aldığı cevap hadisi nakletmeye sevk etmiştir. Maksadı hakkı gizlemek değil, yine her zamanki gibi toplumun maslahatı içindir.

Osman bin Affân (r.a) bir gün bir kab su isteyip abdest aldı. Önce ellerinin üzerine üç kere su döküp yıkadı. Sonra avucuyla kaptan su alıp (üç defâ) ağzını çalkaladı, (üç defâ) burnuna su verip güzelce temizledi. Sonra yüzünü üç kere yıkadı, kollarını dirseklerine kadar üç kere yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra iki ayağını üç kere aşık kemiklerine (bileklerine) kadar yıkadı. Sonunda şöyle buyurdu: “Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i, aynen benim şu abdestim gibi abdest alırken gördüm. Abdestini bitirdikten sonra da şöyle buyurdular:

«Her kim şu abdestim gibi abdest alıp iki rekât namaz kılar ve bu iki rekât içinde hatırına (namaz ile münâsebeti olmayan) bir şeyi getirmezse ne kadar geçmiş günâhı varsa mağfûr olur».” (Buhârî, Vudû, 24, 28; Müslim, Tahâret, 3-4)

Kişi namazda kendini hayallerle meşgul etmemeli, planlar yapıp hayaller kurmamalıdır. Kendiliğinden gelen düşünce ve vesveseler ise affedilmiştir. Bu tür düşünceler geldiğinde hemen onları zihninden uzaklaştırıp namazla meşgul olmalıdır. İnsan namazda iken zihnini; okuduğu sûreler, dualar, zikirler, tesbihler ve tekbirlerin lâfızları ve mânâlarıyla, icrâ ettiği rükunların manalarıyla meşgul etmelidir. Nefis ve şeytanla mücâdele etmelidir. Bu mücâdelenin mükâfâtı olarak da küçük günahları affedilecektir.

Yine Osman bin Affân (r.a) bir gün abdest alınca şöyle buyurmuştur:

 “Size bir hadîs nakledeyim. Allâh’ın Kitâb’ında bir âyet olmasaydı onu size rivâyet etmezdim. Nebiyy-i Muhterem (s.a.v) Efendimiz’den işittim, şöyle buyuruyorlardı:

«Bir kişi abdest alır, abdestini de âdâb ve erkânına riâyet ederek güzelce alır, sonra (farz) namazı kılarsa, o abdest ile (daha sonraki) namaz arasında işlediği günâhları mutlaka affedilir.»

Hz. Osmân (r.a)’ın bahsettiği âyet-i kerîme şu idi:

“İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -Kitap’ta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.” (el-Bakara, 159) (Buhârî, Vudû, 24)

Bu âyet-i kerîme mü’minleri tebliğe teşvik ediyor. Hz. Osman (r.a), insanlar aldanır da tembelliğe düşer diye hadîs-i şerîfi nakletmek istemiyor, ancak âyet-i kerimenin tehdidinden korkarak rivâyet ediyor.

Bu mesele ise yukarıda değindiğimiz meseleyi açıklar mahiyettedir.

Osman (r.a) son derece mütevâzi bir insandı. Halîfe olduktan sonra bile tevâzûda nümûne olabilecek pek çok fazîletli davranış sergilemiştir. Meselâ halîfe olduğu yıllarda bir gün katıra binmiş gidiyordu. Terkisinde de Nâil ismindeki hizmetçisi vardı. (Ebû Nuaym, Hilye, I, 60; Ahmed, ez-Zühd, s. 127)

Bu hâdise onun ne kadar mütevâzi ve kibirden uzak bir şahsiyet olduğunu gösterir.

Hz. Osman (r.a) geceleri abdest suyunu kendisi hazırlardı. Birisi ona:

“–Hizmetçilere söylesen suyunu hazırlayıverirler!” dedi. Osman (r.a) ise, ne kadar hassas ve rakik bir kalbe sahip olduğunu gösteren şu güzel cevabı verdi:

“–Hayır! Onlardan bunu istemem. Çünkü geceler onların hakkıdır, o vakitte istirahat ederler.” (Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 164; Ahmed, ez-Zühd, s. 127)

Hz. Osman (r.a) geceleyin âile efradından hiç kimseyi şahsî hizmeti için kaldırmazdı. Ancak ayakta olan birini görürse onu çağırır; o da abdest suyunu getirirdi. Gecelerini bu şekilde ihyâ eden Osman (r.a) gündüzlerini de hep oruçlu geçirirdi. (İbn Hacer, el-İsabe, II, 463; Ahmed, ez-Zühd, s. 126; Muhibbu’t-Taberî, er-Riyâdu’n-nadra, III, 46)

Hz. Osman (r.a), yüksek tevâzuunun bir göstergesi olarak halifeyken bile, Mescid’de yalnız başına bir örtüye bürünerek yatardı.

Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle demiştir: “Hz. Osman’ı Mescid’de kaylûle yaparken (öğle uykusu uyurken) gördüm. O vakit Osman (r.a) halîfe idi. O uykudan kalkar, kum ve çakılların izleri yanlarında görülürdü. İnsanlar, «Bu Mü’minlerin Emîri’dir, bu Mü’minlerin Emîri’dir» derlerdi. (Ahmed, ez-Zühd, s. 127)

Ya‘lâ bin Ümeyye (r.a) şöyle anlatır: Hz. Osman’la birlikte Kâ’be’yi tavâf ediyorduk. Hacer-i Esved’i istilâm ettik. Ben Beytullâh tarafındaydım. Hacer-i Esved’den sonraki Rükn-i Ğarbî’ye (Batı Köşesi’ne) gelince, bu köşeyi de istilâm etmek (el sürüp öpmek) için elinden tutup çektim.

“–Neden çekiyorsun?” diye sordu.

Ben de: “–Bu köşeyi istilâm etmeyecek misin?” dedim.

Bana: “–Sen Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’le birlikte hiç tavaf yapmadın mı?” dedi.

Ben de: “–Evet, yaptım” dedim. “–Peki, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in bu iki batı köşesine el sürdüklerini gördün mü?” dedi.

“–Hayır, görmedim” dedim.

“–Peki, O’nda senin için güzel bir örneklik (üsve-i hasene) yok mu?” dedi.

Ben: “–Evet, var” dedim.

O da: “–Yürü öyleyse, bırak, geç onu!” dedi. (Ahmed, I, 70-71, 37, 45; Abdürrezzâk, V, 45)

Hz. Osman’a birkaç kişinin kötü maksatlarla bir yere toplanmış oldukları ihbar edildi. Bunun üzerine Hz. Osman (r.a) onları suçüstü yakalayabilmek için söylenilen yere gitti. Ancak oraya vardığında adamların dağılmış olduklarını gördü. Fakat yaptıkları kötü işin izleri hâlâ meydanda idi. Hz. Osman (r.a), onları bu işi yaparken görmediğine şükretti ve bunun için de bir köle azat etti. (Ebû Nuaym, Hilye, I, 60; Ahmed, ez-Zühd, s. 129)

Affedicilik ve ayıp örtücülük müslümanın güzel hasletlerinden biridir. Bu sebeple Hz. Osman (r.a) adamların suçüstü yakalanmadıklarına sevinmiştir. Şâyet suçüstü yakalansalardı, onlara karşı kalplerdeki hüsnüzan silinecek ve suçlayıcı nazarlar altında devâmlı ezilmeye mahkûm olacaklardı. Bu durumda ise günahları açığa çıkmadan tevbe edip kurtulma ihtimalleri vardır. Dolayısıyla şahsî günahların gizlenip teşhir edilmemesinde büyük faydalar vardır.

Medîne-i Münevvere’ye yaklaşık on kilometre uzaklıkta Muarres isminde bir yer vardı. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), sefer dönüşlerinde orada bir müddet istirahat eder, sonra Medîne-i Münevvere’ye doğru yola çıkarlardı.

Hz. Ömer ile Hz. Osman da Efendimiz’in Sünnet-i Seniyye’sine uyarak Mekke’den Medîne’ye dönerken orada konaklar, biraz istirahat ederlerdi.

Medine-i Münevvere’ye girmek istedikleri zaman da herkes terkisine bir köle alır ve bu şekilde şehre girerdi.

Bu hâdiseyi nakleden râvî: “–Bunu tevâzu sebebiyle mi yapıyorlardı?” diye sorunca

İmam Mâlik (r.a): “–Evet. Bir de yaya yürüyenleri hayvanlarına bindirmek ve böylece diğer krallar gibi olmamak için!” buyurdu. Sonra da insanların o devirde çıkardığı, kendilerinin bineklere binip köle ve hizmetçilerini arkalarında yürütme âdetinden bahsederek, böyle yapanları ayıpladı. (Beyhakî, Şuabu’l-îmân, X, 488/7848; Ali el-Müttakî, III, 702, no: 8510)

Hz. Osman (r.a.)’ın bu engin davranışlarının altında yatan en etkili mesele peygamber (s.a.v.)’in eğitiminden geçmeleri ve onu adım adım takip etmeleri sebebiyledir.

Bakın Saîd ibn-i Müseyyeb (r.a) şöyle anlatır: Hz. Osman’ı bir yerde otururken gördüm. Ateşte pişen bir yiyecek istedi ve onu yedi. Sonra kalktı ve namaz kıldı. Namazın akabinde şöyle dedi:

“–Allah Rasûlü’nün oturduğu yere oturdum, Allah Rasûlü’nün yediğinden yedim ve Allah Rasûlü’nün kıldığı namazı kıldım.” (Ahmed, I, 70)

Ashâb-ı kirâmın Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e muhabbet ve bağlılıkları işte böyle idi… O’nun yaptığı gibi yapmak, O’nun oturduğu yere oturmak, O’nun gittiği yoldan gitmek, O’nun yediği yemeği yemek, O’nun kıldığı namazı kılmak, O’nun yaptığı cihâdı yapmak… Bütün arzu ve istekleri, Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’i taklîd etmekti.

Ki en önemli görevini de o denli üstlenmiş ve gereğini yapmışlardır.

Halîfe bin Sa’d der ki: Osman (r.a)’ı, Medîne’nin yollarından birinde şöyle derken gördüm:

“Şerlileriniz başınıza musallat olmadan evvel iyiliği emredip kötülükten sakındırın! (Bu vazifenizi ihmâl eder de kötüleriniz başınıza musallat olursa, o zaman), hayırlılarınız onlara beddua ederler ama kendilerine icâbet edilmez!” (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 530/37745)

Yani duaları kabul edilmez. Müslümanların iyilikleri insanlara öğretip yaygınlaştırma ve kötülüklere mânî olup insanları onlardan sakındırma vazifeleri vardır. Bu mes’ûliyetlerini ihmâl ettikleri takdirde toplum bozulmaya başlar ve kötü insanlar söz sahibi olurlar. Kötülerin gâlip olduğu bir toplumda dinlerini hakkıyla yaşayamayan sâlih insanlar, bu hâlin ıslâhı için dua ederler ancak artık o vakit duaları kabul edilmez. Zira zamanında vazifelerini yapmadıkları için bütün toplum vebal altına girmiş ve cezâyı hak etmişlerdir.

Nasıl ki diger halifeler ve diger sahabeler peygamber (s.a.v.)’i adım adım takip etmiş ve bu güzide davranışlar ortaya çıkmış ise aynı takip bugün bizlerde de belirmesi hayat bulması gerekmek te ki hayatlarımız bereketlensin…

Dualarımızın sonu alemlerin rabbi ALLAH (C.C.)’a hamd etmektir..

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.