HZ. AİŞE’NİN AZATLISI VE HİZMETKÂRI BERİRE (R.ANHA)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
HZ. AİŞE’NİN AZATLISI VE HİZMETKÂRI BERİRE (R.ANHA)
Hamd âlemleri yoktan var eden ve idare eden tek hüküm sahibi Allah (c.c)’ya aittir.
Salat ve selam müminlerin önderi ve örneği yaşayan Kur’an kendisine ittiba edilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’e onun ehli beytine sahabesine tüm müminlerin üzerine olsun inşallah.
Basit bir dünya malı gibi alınıp satılma zilletine uğramış mazlum bir hanım…
Köleliğin kara talihini yaşayan gariplerden…
Kararmış dünyasını iman nuruyla aydınlatan imanla hayatına anlam katan şerefli bir kadın azat etme nimetine şükrün bir gereği olarak kendini ehli beytin ve Hz. Aişe’nin hizmetine adama fedakârlığın da bulunan bahtiyar bir hanım…
Berire hatunun Mekke’den Medine’ye uzanan bir kölelik serüveni vardır. Hayatındaki ilk ize Ebu Leheb’e köleyken rastlıyoruz. Mekke’nin cahiliye hayatını bilen biriydi. Resulü henüz peygamber olmadan tanıyordu. O’nun (s.a.v) ahlakına şahit olmuştu. Ama Berire Hatun bir cariyeydi. Daha sonra satılarak en son Medine’de ki Hilal oğullarının eline cariye olarak geçmişti. O Medine’deyken İslam nuru yayıldı. Yeni dinin elçisi Hz. Muhammed (s.a.v) olduğunu duyunca tereddüt etmeden Medine halkı gibi iman kervanına katıldı. Esasında çalışkan pratik ve girişken bir özelliği olan Berire’nin çevreye karşı olan duyarlılığı da üst safhadaydı. Duygularını merak eder ve alakadar olurdu.
İslam’a girmesiyle hayata bakış açısı değişti. Bir cariye olmasına rağmen İslam cariyelere çokça Hak veriyor ve azat edilmelerini de teşvik ediyordu. Duyarlı ve meraklı olan Berire zaman zaman Allah Resul’ünün ailesine hizmete geliyordu. Fırsat buldukça oraya koşuyordu. Özellikle Hz. Aişe annemize işlerinde çok yardımcı oluyordu. Kendisini maharetli ve becerikli idi, en zor işleri en kolay şekilde yerine getiriyordu.
Berire sahibinden izin alarak ancak ehlibeyte uğruyordu. Hizmet ederken annelerimizden ilim irfan olarak feyz alıyordu. Enerjik ve sempatik yapısıyla kendini çabucak sevdirmesini biliyordu. Hz. Aişe annemiz onun çalışkanlığını ve ahlakını görmüş ve onu sevmişti. Aişe annemiz yaşı küçük olduğundan ev işlerini çevirmekte zorlanıyordu. Verilen bütün işlerde usta gibi davranıyor onun işlerini yapıyordu aralarındaki sevgi arttı. Berire yaptığı bu hizmetten ayrı bir haz alıyor. Ehlibeytin yanından ayrılmıyor onlardan gereği gibi istifade ederek onların ahlakı ile ahlaklanıyordu.
Onlar projesi Allah’a ait olan mimarı Rasulullah (s.a.v) olan İslam binasının temel taşlarıydılar. Onların hayatı İslam’a adanmıştı. Önderleri Rasulullah (s.a.v) kılavuzları Kur’an’dı. En güzel önder ve örnek olan Rasulullah bugün bizlerin neden hayatlarına örnek olamamaktadır?
Onların iç ve dış dünyalarını zenginleştiren Kur’an-ı Kerim bizlerin neden dünyasını zenginleştirmemektedir?
Haşa sıkıntı Rasulullah ya da Kuranı Kerim’de değil sıkıntı bizlerin hastalıklı, kirletilmiş kalplerinde maalesef üstü batılla örtülmüş fıtratlarımız örnek ve önder olarak Resulü (s.a.v)’in değil, batıl ile meşgul olanları örnek önder edindik. Kılavuz olarak da batılın ta kendisini. Bir söz vardır. Kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmazmış.
Toplum olarak pisliğe batmış bir haldeyiz. Farkında mıyız? Hayâ, edeb, merhamet, yardımlaşmak gibi güzel hasletler kalkmış, yerine hayâsızlık, edepsizlik, insafsızlık, neme lazımlık gibi kötü hasletler gelmiş bulunmakta nedeni Kur’an ve sünnetten uzak kalışımız uzak bırakılışımızdır. Maalesef ki…
Artık içinde bulunduğumuz bu kötü gidişi ne zaman fark edip batıla La (hayır) diyecek yönümüzü Kur’an’a sünnete çevireceğiz. Daha neyi bekliyoruz? Kıyametin kopmasını mı? Toplumsal ilişkilerin isyan ırmağına dönen caddelerin bulaşıcı hastalık gibi yayılan cehalet ve inanç sefaletinin iç dünyamızdaki tahribatını Kuranı Kerim’in ayetleri onarmıyorsa yaşanılanlardan ibret almıyor. Resulün mücadelesini hala görüp kendimize çeki düzen vermiyorsak kalbimizin kıyameti yakın demektir.
Peygamber Efendimize (s.a.v) yakın olmasıyla ilim yönünden gelişen Berire’nin bakış açısı farklılaşıyordu. Gönül dünyası aydınlanmış, bedenen hala köleliği yaşasa da, zihni özgür diyarlara dair Hayaller içinde yüzüyordu. Hz Aişe’nin yaptığı sohbetler ona yeni kapılar açıyordu. Hayatında daha cesur adımlarla devam etmek istiyordu. Daha anlamlı bir yaşam sürmek için boynundaki kölelik zincirinden kurtulması gerekiyordu. Aldığı kararı uygulamaya koyuldu. Efendisi ile konuşup bir anlaşma yaptı. Anlaşmaya göre Berire 40 yılda 40 dirhem ödeyerek 9 yıl sonra hürriyetine kavuşacaktı. Bu onun için güzel bir başlangıçtı. 9 yıl daha köle kalarak sonra özgür olacaktı.
Dertlerini, sıkıntılarını ve sevinçlerini Hz. Aişe ile paylaşan Berire, bu konuda gelip ona danıştı. 9 yıl sonra özgür olacağından bahsediyor, buna olağanüstü seviniyordu. Onun özgürlüğe olan özlemini gören Hz. Aişe annemiz ona acıdı ve ona yardımcı olmak istedi. Ona Ben 9 yıl boyunca ödemen gerekenin fazlasını veririm. Yalnız senin velayetin bende olacak git bunu sahibini söyle dedi. Berire de duyduklarına inanamadı. Uçarcasına sahibine gitti ve parasını tümden vereceğini söyledi kendisi velayet konusunu açmadı sahibi:
-Bunu kabul ederim ama velayetin ben de olacak dedi.
Berire bu işin çıkmaza girdiğini düşünerek üzgün üzgün Aişe annemizin yanına gitti. Aişe annemiz onu teselli etti. Sahibinin böyle bir şeye Hakkı olmadığını belirtti. Allah Resulü (s.a.v) geldiğinde sorunu söylediler. Hz. Aişe annemiz:
-Ya Rasulullah! Ben Berire’yi alıp azat etmek istiyorum. Ancak efendisi bu satış için Berire’nin velayetini kendisinde kalmasını şart koşuyor. Ne yapalım diye sordum.
Peygamber efendimiz (s.a.v):
-Onu satın alıp azat et. Velayetini dert etme. Velayet parayı verene onu azat edene aittir. Onlar isterlerse yüz kere şart koşsunlar buyurdu.
Mescidi Nebevi’ ye varan Rasulullah (s.a.v):
-Bazılarına ne oluyor da Allah’ın kitabında olmayan şeyleri şart koşuyorlar. Allah’ın kitabında olmayan şeyleri şart koşanların şartları geçersizdir. İsterlerse yüz kere şart koşsunlar değişmez. Allah’ın şartı Hak ve geçerlidir. Diye buyurdu.
Berire’nin özgürlüğünün önündeki engeller böylece kalkmış oldu. Hz. Aişe annemiz verdiği sözü gereği Berire’yi efendisinden satın alıp özgürlüğüne kavuşturdu. Berire özgürdü. Efendisinden emir ve izin alma derdi yoktu. Özgürlüğünü kazandı ama Allah’a Resulüne Ehli beytine olan sevgisi gönlünü tutsak etmişti. Özgürce karar vererek ehlibeyte hizmete kendini adadı. Bu şekilde Allah Resulüne’ de (s.a.v) yakın oluyor bereketinden faydalanıyordu. Özgür olan Berire’nin bir sorunu vardı. Köle iken sahipleri onu deli gibi seven Muğis adında bir köle ile evlendirmişti. Muğis onu deli gibi seviyor da ancak Berire başından beri isteksiz olduğu bu evlilikte eşi Muğis’i hiç sevememişti. Onu sevmeye kendini zorladı. Ancak başaramadı. Hatta Berire ondan nefret etme noktasına gelmişti. Berire azat olunca Rasulullah onu yanına çağırttı. Ve statüsünün değişmesi ile elde ettiği Hakları ona anlattı. Eş ile ilgili olarak da isterse evliliğin devam edebileceğini, isterse evliliği sonlandırabileceğini belirtti. Berire’nin eline tarihi bir fırsat geçti. O, hür kadındı artık. Kendi isteğiyle yapmadığı evliliği bitirmek istiyordu. Hür kadın gibi iddetini bitirmeyi, sonuçta hür bir kadın gibi kendi adına karar vermek istiyordu.
Allah Resulü onun boşanmasını tavsiye etmemişti. Ama Berire bu niyetteydi. Allah Resulü (s.a.v) ona:
-Eğer eşinden ayrılırsan bunda serbestsin; ancak iddet beklediğin zaman zarfında eşine yaklaşmaman gerekiyor. Bu sırada eşin sana yakın olursa muhayyerliğini kaybedersin. Benim arzum bu yakınlığı gösterip evliliğe devam etmenizdir. Buyurdu.
Berire eline geçen fırsatı kaçırmadı. Isınmadığı ve uyuşamadığı eşinden kurtulmak istedi. Hemen oracıkta kesin bir kararlılıkla eşini boşayacağını ve ondan ayrılacağını Resule (s.a.v) söyledi.
Rasulullah (s.a.v) kararına sessiz kaldı. Çünkü Cenab-ı Allah tercih Hakkını Berire’ye vermişti. Kocası haberi alınca çok üzüldü. Adeta dünyası yıkıldı. Onu boşamaması için Berire’ye yalvardı. Aracılara başvurdu olmayınca oturup çocuk gibi ağladı. Muğis Allah ve Resulüne de başvurdu. Allah Resulü ona üzüldü ve Berire’yi yanına çağırdı. Onunla konuştu ve eşine dönmesini tavsiye etti. Berire:
-Ya Rasulullah! Bu benim için bir vecibe mi? bunu yapmamı emir mi ediyorsun? Yoksa…
-Hayır, ben sadece aracılık yapıyorum.
Berire bunun bir tavsiye olduğunu öğrenince:
-Bu evliliği istemiyorum diyerek her şeye rağmen eşine geri dönmeyeceğini bildirdi.
Berire Kesin kararını verirken kocası Muğis Medine sokaklarında deli divane halde dolanıyordu. Onun bu halini gören Rasulullah yanında bulunan Hz. Abbas’a:
-Ey amca! Sen de Muğis’in Berire’ye olan sevgisine karşılık Berire’nin ona olan nefretine şaşmıyor musun? Demekten kendini alamadı.
Belki de bu olay içerdiği hikmetler gereği bu şekilde sonuçlanmıştı. Daha sonra yaşanılan bu olayı inceleyen tabiinle, âlimler bu meseleden 300 büküm çıkarmışlardır. Hukuki soruna bu olayın incelemesiyle çözüm getirilmiştir. Hatta Taberi ve İbni Huzeyme’nin bu meseleye dair müstakil kitap yazdıkları belirtiliyor.
Peygamberimiz (s.a.v) bütün insanları eşit görüyordu. Köle olsun, cariye olsun, zayıf veya güçlü olsun en önemli konularda bile görüşlerine başvururdu. Bu onun bize bıraktığı Nebevi mirastır.
Fakirliğe razı bir şekilde hayatını devam ettiren Berire’ye çevredekiler zekâtlarını verirlerdi. Bir gün ona kesilen keçiden, et parçası verildi. O da onu pişirmek için tencereye koydu. Et pişerken kokusu da yayılıyordu. Allah Resulü eve giderken tencereyi gördü etin kokusunu aldı. Akşam vakti geldiğinde Allah Resulü (s.a.v)’in önüne ekmek ve evde bulunan katık getirildi.
Tencerede pişen etten niçin getirilmediğini merak eden Efendimiz:
-Eve girerken içinde et pişen tencere yok muydu burada buyurdu.
-Evet, vardı ya Rasulullah! Ancak Berire’ye sadaka olarak getirildi. Sen sadaka olarak verilen şeyleri yemediğim için o etten getirmedik dediler.
-Doğru, (Berire o etten bize hediye edince) et onun için sadaka bizim için hediye olur. Buyurdu.
Efendimizin hastalığı döneminde Berire efendimizin hizmetlerini gördü. onun yanı başında gelip hizmet için emir bekledi. Kendini iyi hisseden Peygamberimiz (s.a.v) kalkmaya davrandı. Mescide gitmek istedi yanındakilere;
-Namaza başladılar mı? Buyurdu.
-Evet dediler.
Birini bana çağırın da dayanarak mescide gidelim dedi.
Ashab Hz. Ebu Bekir’in imamlığın da namaza durmuştu. Sahabeler den biri orada bulunuyordu. Sahabi Allah Resul’ünün bir tarafına geçip destek oldu Berire de koşup diğer tarafa geçti. O şekilde Mescide götürdüler. Öyle ki o sıralar hastalığının şiddetinden Allah Resulü (s.a.v) adım atamıyor, ayakları yerde sürünüyordu.
Berire Hatun efendimizin vefatından sonra uzun yıllar Hz. Aişe annemize hizmet etmeye devam etti. Ehlibeytin yanından ayrılmadı. O manevi iklimde yaşayarak manevi mertebeler elde etti.
Hazreti Aişe annemizin vefatından sonra da kenara çekilmedi. Efendimizin (s.a.v) ve Ailesi’nin mirasçısı oldu. Onların hayatlarını nesillere taşıdı.
Lakin Allah Resul’ünün ehlibeytin yanında uzun yıllar kalmasına rağmen sadece 3 hadis kendisinden rivayet edilmiştir.
Rabbim ondan razı olsun, onun samimi ve güzel yaşantısı bizlere de örnek olsun inşallah.
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN