HÜSN-İ ZAN İLE ALDANMA ARASINDAKİ FARK
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
HÜSN-İ ZAN İLE ALDANMA ARASINDAKİ FARK
Hamd Alemlerin Rabbi Allah (c.c)’ya salat ve selam önderimiz ve örneğimiz Hz.Muhammed (s.a.v)’e olsun inşallah.
Kutsi bir hadiste RasulAllah (s.a.v) Allah (c.c)’nun kulunun zannı üzerine olduğunu bize bildirmiştir. Bu bilgiden hareketle Allah (c.c)’ya karşı hüsni zan sahibi olmaya, daima O’nun (c.c) korumasına, himayesine, affına, mağfiretine, yardımına sığınıyoruz ve emin bir şekilde O’ndan (c.c) talep ettiklerimizin bize verileceğine inanıyoruz.
Allah (c.c)’dan hidayet, istikamet, hakimiyet, şehadet, cennet ve daha bir çok istediğimiz şeyler var. Fakat isterken vereceğine, gücünün yeteceğine, verdiginde katından hiçbir şey eksilmeyeceğine iman ediyoruz. Hüsnüzanımız bu noktada uç noktalarda elhamdülillah. Fakat biz Allah azze ve Celle‘den istediğimiz şeylere layık mıyız? Ya da layık olmak için ne yapıyoruz? Kendimize soruyor muyuz merak ediyorum. Eğer ki bizler hüsnüzan besleyip, yan gelip yatıyorsak, elimizden gelen çabayı göstermiyorsak beslediğimiz hüsnü zannın Allah azze ve Celle katında ne kıymeti var?
İbn-i Kayyim el- Cevziyye: Hüsnüzan kişiyi Salih amele yöneltip buna teşvik ediyorsa doğru; tembellik ve günahlara dalmaya davet ediyorsa da bir aldanıştır diyor.
Hüsnüzan ümit demektir. Kimin ümidi onu itaate götürüyor, günahlardan alıkoyuyorsa bu doğru bir ümittir. Kimin de tembelliği ümit, ümidi de tembellik ve ihmalkarlıksa o aldanmış bir kimsedir.
Şayet bir kimsenin kendisine kazanç getirecek mahsuller vermesini ümit ettiği bir tarlası olsa ancak o bu tarlayı ihmal Edip tohum ekip işlemezse, buna rağmen işleyip tohum ekmediği, sulamadığı ve bakım yapmadığı halde tarlanın ürün vereceği hususunda hüsnüzan da bulunsa, herkes bu adamı insanların en ahmağı sayar.
Aynı şekilde kişinin ibadet etmeden ve Allahu Teala’nın emirlerine uyup yasakladıklarından kaçınarak kendisini Allah’a yaklaştıracak bir amel işlemeksizin büyük dereceler ve ebedi nimetler elde edeceği hususunda hüsnüzan da bulunması ve güçlü bir ümit taşıması da aynen böyledir başarı ancak Allahın yardımı iledir.
Allah (c.c) şöyle buyurmuştur: (BAKARA 218.Ayet)
“Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah’ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”
Bu ayetin, onların ümitlerini, bu ibadetleri yerine getirmelerine nasıl bağladığını bir düşün!
Aldananlar ise şöyle derler: “ihmalkarlar, Allahın hukukunu ihmal eden, onun emirlerini yerine getirmeyen, kullarına zulmeden ve haram kıldıklarını işlemeye cüret edenler; şüphesiz bunlar Allahın rahmetini umarlar.”
Hülasa Ümit ve hüsnüzan, ancak Allah azze ve Celle’nin dininde, kaderinde, sevap ve Kerem’indeki hikmetin gerektirdiği sebepleri yerine getirmekle olur. Kul bunları yerine getirir ve Rabbi hakkında hüsnüzan besler. Rabbinin kendisini bırakmamasını, bunları kendisine faydalı olan şeylere ulaştırıcı kılmasını, bunlara ters düşen ve tesirlerini ortadan kaldıran şeylerden korumasını umar.
Rabbim umduklarımız ile amellerimiz arasında çelişki olmasından bizleri korusun. Yardımcımız olsun inşallah.
VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN
Kaynak: ibn-i kayyim el-cevziyye – ed-dua ve’d-deva (kalbin ilacı)