GELECEĞİ KESİN OLAN EN ÇOK HATIRLANMASI GEREKENDİR ÖLÜM!
Hamd yerleri, gökleri ve ikisi arasındakileri örneksiz şekilde yaratan, dünya ve ahiretin yegâne maliki, hesap gününün sahibi Allah’a (CC) mahsustur.
Salat ve selam yaratılmışların en şereflisi, muttakilerin önderi, Hatemü’l Enbiya Hz Muhammed’e (sav), selam ise onun Aline, ashabına, tüm müminlerin üzerine olsun.
ALLAH(CC)’ ın yaratmış olduğu tüm mahlûklar bir şekilde sonludurlar. Hiçbir varlık Allah Celle celalühü’nün ona takdir ettiği sürenin dışında varlığını sürdüremez. Fakat tüm varlık âlemi içerisinde “son” denen gerçekten haberdar olan ise akıl sahibi bir varlık olan bu sebeple de mesuliyet sahibi olan insandır. Evet, bir inek öleceğini bilmez, ama insan bilir.
Peki, öleceğini bilen insan, nasıl olur da böylesine dehşet verici bir gerçek karşısında doğru soruları soramaz. Kendisine yerde ve gökte sayısız nimetler verilen, o nimetlerin istifade edebileceği tüm vasıtalar emrine verilen insan ölümün aslında bir son değil, bir başlangıç olduğunu nasıl bilmez? Kendisini diğer mahluklardan farklı ve (doğru kullanırsa) üstün kılan en önemli vasıta akıldır. Bu vasıtanın amacına uygun çalışmasının önünde engel olan her şey bu dünya hayatındadır. Kendi varlığı hakkında doğru soruların sorulmasına da dünya hayatındaki birçok faktöre engel oluşturur. Peşin verilen Dünya nimetleri ya da peşin geleceğini düşündüğün nimetler için uzun planların yapılması aklın vazifesinin önündeki en büyük engellerdendir.
“Hayır! Siz çar çabuk geçmekte olanı seviyorsunuz ve ahiretten yüz çeviriyorsunuz.” ( Kıyamet 20,21)
Neden yaratıldığını sorgulamayan, yaşıyor, görüyor, yiyip içiyor ve konuşuyor olmasını yeterli görerek tüm bunların veriliş sebebini düşünmeyen insan, şu kısa dünya hayatında basit istek ve hedeflere dalarak varlık amacından sapmaktadır. Peşin gelen az ve geçici nimetleri sonsuz ve sınırsız nimetlere tercih etmektedir. Aslında dünyadaki nimetlere bakınca, Allah(CC)’ın ahirette razı olduğu kullarına ne büyük nimetler vereceğini bilmemiz gerekir.
Bir fabrika düşünün. Oradaki nizam, görkemli eşya ve ekipman, konforlu ofisler, son model araçlar… Tüm bunları gören kişi o iş yeri sahibinin kendisine vereceği mükafat konusunda daha mutmain olur. Fakat o iş yerinin konforlu koltuklarında oturmayı çalışmasının karşılığı olarak yeterli görmez değil mi? Ay sonu maaşını bekler.
Çünkü bu konuda akıl bunu gösterir. İşte aynı şekilde akıllı kişiye dünya nimetlerinin amaç değil bir araç olduğunu bilmeli ve ona göre ahireti ön planda tutmalıdır. Aklımızı bu şekilde kullanmaz isek dünyanın basit hedeflerine takılırsak, ölmek bizim için acı bir son ve ebedi bir hüsranın başlangıcı olacaktır.
Bir şair şöyle der;
Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi
Müşkil budur ki ölmeden evvel ölür kişi
Kaçınılmaz bir gerçektir ölüm. Dünyada yapılan uzun planlar, boş beklentiler, arzular, tüm bunlara ya erişir ya erişemeyiz. Ama hepimizin erişeceği hakikat ölümdür. Nasıl yaşarsak yaşayalım öleceğiz. Gelmesi kesin olan şey en çok hatırlanması gerekendir. En çok hazırlık yapılması gerekendir.
“Deki; Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen ALLAH(CC)’a döndürüleceksiniz. O, size yapıp etmiş olduklarınızı haber verecektir.” (Cuma 8)
ALLAH(CC)’ tan dünyanın aldatıcılığına karşı bizleri muhafaza etmesini, ölüm gerçeği için de doğru bir hazırlık yapmakta bizleri muvaffak kılmasını dileriz.
VELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ÂLEMİN