sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolar
Kur'an Dinle
Sesli Makale

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 30. VE 33. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 30. VE 33. AYETLER ARASI
01.04.2020
0
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

30- Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur”(29) dediler; Hıristiyanlar da: “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki küfredenlerin sözlerini taklid ediyorlar.(30) Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?

Kur'an Dinle

AÇIKLAMA

29. Üzeyr (Ezra) , yaklaşık M.Ö 450 yıllarında yaşadı. Hz. Süleyman’ın vefatından sonra Babil’deki esaretleri döneminde kaybolmuş olan Tevrat metinlerini ihya edici olarak ona büyük bir kudsiyet atfettiler. O dereceye kadar ki, onlar şeriatları, adetleri ve dilleri (İbranice) hakkında bütün bildiklerini yitirmişlerdi. Daha sora dağınık rivayetler halinde bulunan Tevrat’ı yeniden toparlayıp yazan ve şeriatlarını tekrar ihya eden Üzeyr (a.s) oldu. Bu hizmetlerinden dalayı Üzeyr (Ezra) İsrailoğulları’nın aşırı takdir ve saygısını kazanmıştı. Bu saygı dolayısıyla hakkında kullanılan mübalağalı ifade, bazı Yahudi mezheplerinin sapıtmasının ve onu “Allah’ın oğlu” sanmalarının sebebidir. Mamafih Kur’an-ı Kerim, Haham Üzeyr’i “Allah’ın oğlu” kabul etme hususunda bütün Yahudilerin müttefik olduğunu iddia etmez. Yukarıdaki ifade, şunu demek ister: Allah’a iman konusunda Yahudilerin sahip oldukları hurafeler, onlardan bir kısmının Üzeyr’i Allah’ın oğlu olduğunu vehmettirecek kadar aşırı bir dereceye varmıştı.
30. “Onlardan önce küfr’e bulaşan kimseler”, eski Mısırlılar, Yunanlılar, Romalılar ve Persler idi. Yahudiler ve Hıristiyanlar, bu eski kavimlerin felsefelerinden, hurafelerinden ve hayallerinden onların yaptığı gibi aynı yanlış ve hatalı hareketlere dalacak kadar etkilendiler. (Daha fazla açıklama için Maide suresinin 101. ayetinin açıklama notuna bakınız.) 31 Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler

31- ve Meryem oğlu Mesih’i de… Oysa onlar, tek olan bir ilah’a ibadet etmekten başkasıyla emrolunmadılar. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koşmakta oldukları şeylerden yücedir.

AÇIKLAMA

Sesli Makale

31. “…Hahamlar (alimler) ve rahiplerini Rabb’ler edindiler…”: Bu kısmın gerçek manasını, bizzat Hz. Peygamber (s.a) kendisi açıkladı. Daha önceleri bir Hıristiyan olan Adiy b. Hatim, İslam’ı kavrayıp anlamak niyetiyle geldiği zaman, taşıdığı şüpheleri gidermek için Hz. Peygamber’e (s.a) birkaç soru sordu. Bu sorulardan biri şu idi: “Bu ayet bizi, alimlerimizi ve rahiplerimizi Rabler edinmekle suçluyor. Bunun gerçek manası nedir? Zira biz onları kendimize Rabler edinmeyiz” dedi. Hz. Peygamber (s.a) cevaben, ona karşı bir soru yönelttiler: “Siz onların gayrı meşru (haram) ilan ettiklerini gayri meşru, onların meşru (helal) kabul ettiklerini meşru sayıp öylece kabul etmiyor muydunuz?” Adiy, “Evet böyledir” diye tasdik etti. Hz. Peygamber (s.a) , “İşte bu sizin onları kendinize rabler edinmenizdir” buyurdu. Dolayısıyla bu hadis-i şerif, Allah’ın kitabına yetki tanımaksızın helal ve haramın sınırlarını belirleme yetkisini kendisinde görenlerin nefislerini ilah ve rabb ittihaz ettiklerini ve onlara kanun koyma yetkisi tanıyanların da onları rabbler edindiklerini göstermiş olmaktır.
Onların, a) Allah’a oğullar isnad etmek, b) Kanunları yapma yetkisini Allah’tan başka kimselere vermekle itham edildiklerine ayrıca dikkat edilmesi gerekir. Bu iki husus Allah’ın varlığına inansalar bile, onların O’na inandıklarına dair iddialarının inandırıcı olmadığını ispat eder. Allah hakkındaki böyle yanlış bir kavrayış, mensuplarının Allah’a olan inançlarını anlamsız kılar.

32- Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.
33- Müşrikler istemese de O dini (İslam’ı) (32) bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderen O’dur.

AÇIKLAMA

32. Arapça olan “” kelimesi “yollar” olarak tercüme edilmiştir. Nitekim Bakara suresinin 204. ayetinin açıklanmasında daha önce geçtiği gibi, “” hakim otoriteye itaatı simgeleyen “hayat tarzı” veya “yaşam biçmini”ni benimseme manasında da kullanılır.
Şimdi bu ayetin manasını anlamaya çalışalım. Rasulullah’ın vazifesinin amacı, Allah indinden getirmiş olduğu Hidayet ve Hak yolunu, diğer hayat tarzı ve sistemlerinin üzerine hakim kılmaktır. Başka bir ifadeyle, Rasulullah (s.a) , Allah’ın yolu diğer hayat tarzlarının keyfi egemenliği altında da olsa varlığını sürdürsün diye gönderilmemiştir. Halbuki yer ve göklerin Hakimi onu, kendi yolunu başka yollara üstün getirmek üzere gönderir. Eğer yeryüzünde herhangi bir batıl hayat tarzına izin verilecekse, bu ancak böylelerinin cizye ödeyen zımmilerin fıkhi durumlarına uygun olarak, ilahi nizam içinde yer alan hudutlar uyarınca cizye ödeyerek himaye altında yaşamalarına müsamaha edilmek suretiyle olur. (Bkz. Zümer, an: 3, Mümin, an: 43, Şura an: 20)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.