sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

ALLAH c.c İle Kul Arasındaki Engeller

13.06.2017
638
A+
A-

Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lütfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.

Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.

İsra 67- Denizde başınıza bir felaket geldiği zaman, Allah’tan başka yalvardığınız bütün putlar kaybolur. Allah sizi tehlikeden kurtarıp karaya çıkarınca da yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.

Lokman 32- Onları kara bulutlar gibi bir dalga sardığı zaman, dini yalnız kendisine has kılarak Allah’a yalvarırlar. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise içlerinden doğru giden de bulunur. Bizim âyetlerimizi öyle nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez.

Bu ve bunun gibi ayetlerle  Kur’an’ın bazı bölümlerinde karşılaşmaktayız. Yalnız bu ayeti güncelleme noktasında o kadar da aktif değiliz. Yani tefsirlere bakıldığında bu ayetleri bugün nasıl anlamamız gerektiği sorusunun cevabına rahatlıkla ulaşabiliriz. Seyyid Kutub (rha) İsra suresi 67. Ayetin tefsirinde şöyle diyor;

Burada konunun akışı içinde ele alınan daha önceki deniz tehlikesinin tasviri ve bu tehlikenin karada da kendilerini bulabileceğini veya tekrar denizde böyle bir tehlikeyle karşılaşabileceği hatırlatılıp, tasvir edilmesiyle muhatapların vicdanları ve duyguları harekete geçirilmek isteniyor. Gerçek güvenin ve emniyetin ne denizde ne de karada, ne coşkun dalgalar ve fırtına şeklinde esen rüzgârda, ne de sağlam sığınaklarda ve konforlu evlerde olduğunu, gerçek güven ve rahatın Allah’ın koruması ve himayesi altında gerçekleşebileceğini hissettirmek içindir.

Allah Azze ve Celle Lokman Suresi 31 de(Allah size, bir kısım delillerini göstersin diye, Allah’ın izniyle gemilerin denizde akıp gittiğini görmediniz mi? Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes içinibretler vardır) herkes için diyerek tüm insanlığı kapsayan bir uyarı olduğunu belirtiyor. Yine Seyyid Kutub (rha) Lokman suresi 32. Ayetin tefsirinde şöyle diyor;

Fakat insanlar ne sabrediyor ne de şükrediyor, yalnız sıkıntı dokunduğunda Allah’a yalvarıyor, Allah onları sıkıntıdan kurtardığında ise çok azı dışındakiler şükretmiyor:

“Dağlar gibi dalgalar insanları kuşattığı zaman, dini yalnız Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar.”

Bu gibi tehlikeler karşısında –ki onları gölgeler gibi dalgalar sarmış, korkunç denizde gemi şaşkın bir tüye dönüşmüştür– nefisler, sıkıntıdan uzak anlarda kendilerine fıtratlarının gerçeğini gizleyen ve bu fıtratlarla yaratıcı arasındaki bağı koparan aldatıcı güç yetirebilme kuruntusundan soyutlanırlar. Bu engeller ortadan kalkıp fıtrat tüm örtülerden sıyrıldığında Rabb’ine yönelir, dini O’na özgü kılar, O’nun yanında her türlü ortağı reddeder ve her türlü yabancıyı dışlar. İşte bu durumda, insanlar dini kendisine özgü kılarak Allah’a yalvarırlar.

“Allah onları karaya çıkarıp kurtardığı zaman içlerinden bir kısmı Allah’a olan azgınlıklarında gevşeme gösterirler.”

Demek ki Allah Azze ve Celle ile aramızdaki bağ kopukuğunun sebebi fıtrattan uzaklaşıp, heva, heves ve dünya lezzetlerine dalmakmış. Bilindiği gibi fıtratın tarifi alimlerimizce şöyle yapılmıştır:

Fıtrat: Allahu Teala’nın mahlukatını kendisini bilip, idrak edecek bir hal ve kabiliyet üzere yaratmasına denir.

Öyleyse kişi Rabbini her an hatırlamıyor, ve Rabbinin gücünü, kudretini, emrini, yasağını, cezasını, mükafatını hatırlamıyor ve dikkate almıyorsa fıtratının üzerine büyük örtü çekilmitir. Fıtratın üzerindeki bu örtü şirk, küfür ve haramlarla dolu hayatın bir eseri olarak Rabbi ile aradaki bağın kurulmasına engel olmaktadır. Bu fıtratın düzelmesi, her an Rabbini hatırlayıp, unutturacak her şeyden, uzak kalmasıyla mümkün olacaktır. Batılı müsteşrikler hayatımızda olmazsa olmaz niteliğinde bir çok batıl düşünce ve uğraşları benliğimize yerleştirilip, bizleri dünyaya bağlamak ve saf fıtrattan uzaklaştırmak için her şeyi denemişlerdir. Bugün maalesef görmekteyiz ki bunda büyük başarılar elde etmişlerdir. İşte ayetlerde de belirtildiği gibi, böyle zor durumlarda fıtratta olan inanç o an gündeme gelmektedir. Peki, insanın böyle tehlikeli anlarda Allah Teala’ya yaklaşmasının, O’nu hatırlamasının ve O’na yalvarıp sığınmasının sebebi nedir? Anlaşılıyor ki o anda insan ile Allah arasındaki her şey unutuluveriyor. Kendisi için en kıymetli canından başka her şeyi unutmak zorunda kalıyor. Dünya namına ne varsa hepsi zihninden siliniyor. O ana kadar zihnini dolduran, beynini dolduran, ve özellikle kalbini dolduran iyi kötü her şey yok oluyor, yani önem derecesi sıfıra iniyor. Çünkü o anda önemli olan tek şey insanın canıdır. Oysa Allah Azze ve Celle insanın hem dünyada hem de ahirette huzur bulması için kendisiyle olan bağın sadece kopmasını değil, zayıflamasını dahi istemiyor. Allah Azze ve Celle’nin bizden istediği ise kendisi ile kurulan bağın daha çok güçlendirilmesidir. Bunu başarabilmek için Kur’an’la sık sık buluşmak ve ondan faydalanarak bunu sürekli hale getirmektir. Zor durumlarda yani sıkıştıklarında Allah’ı hatırlayanların hayatı incelendiğinde net bir şekilde görülecektir ki Allah’ın Kitabı’yla aralarındaki bağ kopuktur.

Bu noktada insanları üç guruba ayırabiliriz;

a)Allah’ı çok az hatırlayanlar

b)Allah’ı çok hatırlayanlar

  1. c) Allah’ı hiç hatırlamayanlar.

Allah’ı bilmeyenler ise hiç yoktur.

Tabiî ki  bizi bu bataklığa iten emperyalist güçler uyanmamamız için var gücüyle mücadele etmektedirler. Çünkü Müslüman uyanırda, Rabbi ile olan bağı güçlenirse, bu onların işi çok daha zor olacaktır. Çünkü onlar meseleyi bizlerden daha iyi çözmüşlerdir. Tarihe bakıldığında Müslümanlar genelde hep azınlık olarak savaşmışlardır ve galip gelmişlerdir. Bu durumun çok iyi farkında olan batı, Müslümanların başarısının sebebinin çeşit çeşit üstün özellikli silahlar veya kalabalık değil, akideleri ve duaları olduğunu çözmüşlerdir. Rabbimizle aramızdaki bağ koparmak; zamanla akidenin parçalanmasına ve dua için başkalarına yönelmeye itecektir. Zamanının güçleri! olarak kendini gören bu mahluklarda Allah la bağını zayıflatan insanların kendi isteklerine ve iktidarlarına meyilin gerçeşmesi için var güçleriyle çalışmakadırlar.  Bu mücadelelerindeki başarılarının asıl kaynağı ise insanları dünyaya bağlamaktır. Oyun, eğlence, kadın vs. sebeblerle insanların Rabbi ile bağlarını koparıp kendilerine boyun eğeceğini çok iyi kestirebilmişlerdir. Kişi ile Rabbi arasındaki bağı koparan en büyük engel dünyaya bağlılıktır. Tıpkı şu örnekte olduğu gibi;

Nasıl ki Güneş ile Dünya arasına Ay girince, Dünya karanlıkta kalıyorsa, Allah ile Kul arasınada Dünya girerse Kul karanlıkta kalır.

 Allah Azze ve Celle ise kullarının karanlıklardan aydığa çıkması için peygamber ve kitap göndermiş ve ilk emrinde OKU demiştir.Oku emrinden sonra da anlaşılmasının önemine dair bir çok ayeti kerime ile bizleri uyarmıştır. Bunlardan bir kısmını aktaralım:

NİSA 82- Onlar hâlâ Kur’ân’ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı? Eğer o Allah’tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda birçok çelişkiler bulurlardı.

ENFAL 22- Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyensağırlarla dilsizlerdir.

YUSUF 2. Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik.

HİCR 75- Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır.

NUR 61-…İşte Allah düşünüp anlayasınız diye size âyetlerini böyle açıklar.

ANKEBUT 43- İşte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.

ZÜMER 9- Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, kıyama durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar.

MÜ’MİN 13- Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O’dur. Fakat onları ancak gönül verip düşünenler anlar.

ZUHRUF 2,3- Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur’an yaptık.

TUR 36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar düşünüp hakikati anlamazlar.

MÜLK 10- Ve derler ki: “Eğer biz dinleseydik, yahut düşünüp anlasaydık şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!”

Kişi okuduğu Allah’ın kitabını anlamayınca, bağını nasıl kurup güçlendirecek ki?

Kişi Allah’ın Resulü’nü tanımayınca  hayata bakışı nasıl değişecek ki?

Kişi ahiretini düşünmedikçe, dünyasını nasıl düzenleyecek ki?

Kişi ölümü erteledikçe, sonrasını tasavvur edemedikçe neden hazırlıklı olsun ki?

Selam ve Dua ile;

Rabbim hakkı hak bilip, hakka sarılan, batılı da batıl bilip batıldan uzaklaşan kullarından eylesin.(AMİN)

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.