VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 160. VE 162. AYETLER

Yahudilerin Zulümlerinin Ve Faiz Almalarının Akıbeti İle Aralarından İman Edenlerin Ecirleri
160- Yahudilerin zulümleri sebebiyle ve bir de Allah yolundan çokça alıkoymalarından dolayı, kendilerine helâl kılınmış hoş şeyleri yasakladık.
161- Bir de kendilerine yasaklanan faizi almalarından ve haksız yere insanların mallarını yemelerinden ötürü. Onların kâfir olanlarına elem verici bir azap hazırladık.
162- Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler sana indirilene ve senden önce indirilmiş olana da iman ederler. Namaz kılanlara, zekât verenlere, Allah’a ve ahiret gününe inananlara gelince: elbette onlara büyük bir mükâfat vereceğiz.
Açıklaması
Yüce Allah Yahudilerin işlemiş oldukları çok büyük günahlar sebebiyle, yani zulümleri dolayısıyla onlara -belki dönerler diye- daha önce helâl kılmış olduğu hoş ve temiz bir takım şeyleri haram kılmış olduğunu haber vermektedir. Nitekim bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: “Tevrat’ın indirilmesinden önce İsrail’in (Yakûb’un) kendisine haram ettikleri şeyler müstesna, bütün yiyecekler îsrailoğulları’na helâl idi.” (Âl-i İmran, 3/93) Maksat bütün yenecek şeylerin Tevrat’ın indirilişinden önce onlara helâl olduğudur. Bunlardan tek istisna, İsrail’in kendisine haram kılmış olduğu deve eti ve sütü idi.
Daha sonra Yüce Allah Tevrat’ta pek çok şeyi haram kıldı. Nitekim şöyle buyurmaktadır: “Biz Yahudilere bütün tırnaklıları haram kıldık. Sığır ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık. Ancak karınlarındaki yağlar ile sırtlarına ve bağırsaklarına yapışan veya kemiklere karışan (yağlar) müstesna. Bunu onlara zulümleri yüzünden ceza olarak verdik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.” (En’âm, 6/146) Biz bunları Yahudilere haram kıldık. Çünkü haddi aşmaları, azgınlıkları, peygamberlerine muhalefet etmeleri ve onlara aykırı davranmaları sebebiyle bu haram kılmayı hak etmişlerdir. Bundan dolayı Yüce Allah burada: “Yahudilerin zulümleri sebebiyle…” buyurmaktadır. Yani bu, onların zulümleri, insanları ve kendilerini hakka uymaktan alıkoymaları, kötülüğü emretmeleri, iyilikleri engellemeleri, peygamber Muhammed (s.a.)’in geleceği müjdesini gizlemeleri sebebiyledir. Bu onların geçmiş ve gelecek bütün zamanlarda sahip oldukları bir nitelik, karakteristik bir özelliktir. İşte bundan dolayı onlar peygamberlerin düşmanıdırlar. Bundan dolayı bir takım peygamberleri öldürdüler ve Hz. İsa ile Muhammed’i yalanladılar.
Allah’ın Peygamberler aracılığıyla kendilerine yasak kılmış olduğu faizi almaları sebebiyle de azaba uğrayacaklardır. Çünkü onlar faiz yemek için çeşitli hileli yollara saptılar. İnsanların mallarını rüşvet, hainlik ve bunlara benzer yollarla, herhangi bir karşılık olmaksızın yediler. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Onlar yalana kulak verenler, haram kazançları pek çok yiyenlerdir.” (Mâide, 5/42).
Ahiretteki cezaları ise, hem kendilerine hem de kendilerine benzeyen bütün kâfirlere cehennem ateşinde oldukça can yakıcı acıklı bir azabın hazırlanmış olmasıdır.
Dikkat edilecek olursa temiz şeylerin haram kılınışı genel olmakla birlikte, uhrevî azap aralarında küfür üzere ısrar eden ve kâfir olarak ölen kimseler içindir. Bundan dolayı Yüce Allah hemen şöyle buyurmaktadır: Faydalı bilgide derinleşmiş olup bu bilgi üzere sebat gösteren, dinin gerçeklerine muttali olan, Allah’a ve sana indirilenlere samimi olarak iman eden, senden önceki -Mûsâ ve İsa gibi-peygamberlere indirilenlere iman edip onlardan herhangi birisi arasında ayırım gözetmeyen, Allah’a ve ahiret gününe, yani ölümden sonra dirilişe, amellerin karşılıklarının görüleceğine gerçek manada iman eden, mallarının zekâtını hak sahiplerine eda eden, Rablerinin emirlerine itaat eden ve aralarından özellikle de en mükemmel şekliyle şart ve rükünlerini yerine getirerek namazı eda eden kimselere gelince; işte bütün bu niteliklere sahip olanlara Rableri çok büyük bir ecir olan cenneti mükâfat olarak verecektir. Bu ecrin gerçek mahiyetini Allah’tan başkası bilemez. Namaz kılmanın özel olarak övülmesinin sebebi ise bunun zekât vermeyi gerektirmesi, hayasızlıklardan, münkerden alıkoyması, ruhu arındırması, insan nefsine malı hak sahibine vermeyi kolaylaştırmasıdır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz ki, insan mal toplamaya tutkun olarak yaratılmıştır. Kendisine zarar erişince feryadı basar, ona bir hayır dokunursa cimrilik eder, infak etmez. Ancak namaz kılanlar müstesna…” (Meâric, 70/19-22)
İbni İshâk ve Beyhakî, Delâilu’n-Nübüvve’ de İbni Abbâs’tan: “Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar…” ayetinin Abdullah b. Selâm, Üseyd b. Sa’ye, Salebe b. Sa’ye ve Esed b. Ubeyd hakkında, Yahudilerden ayrılıp İslâmı kabul etmeleri, yani Allah’ın Muhammed (s.a.) ile gönderdiklerini tasdik etmeleri üzerine nazil olduğunu rivayet etmişlerdir. [1][85]