ZORLU GEÇİT – SIRAT –

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

İnsanların Rabbi, insanların meliki, insanların ilahı, Aziz, Cebbar, Kahhar, Mütekebbir, herşeye kadir, merhameti sonsuz olan Allah Teala’ya Azim olan egemenliğine yakışır şekilde hamdü senalar olsun.

Salat ve Selam Peygamberlerin en şereflisi Hz. Muhammed (s.a.v)’e, ehli beytine, seçkin ashabına ve tüm mümin mücahid muttaki kulların üzerine olsun İnşallah.

‘’Sizden cehenneme uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu Rabbinin üzerine aldığı değişmez bir hükümdür.’’ (Meryem 71)

Taberani’nin bildirdiğine göre İbn. Mesud ‘’Sizden cehenneme uğramayacak kimse yoktur’’ ayetini açıklarken; ‘’Uğramamaktan kasıt sırat’tan geçmektir.’ Demiştir.

İbn. Ebi Hatimin bildirdiğine göre İbn Zeyd: ‘Müslümanların cehenneme uğraması onun üzerindeki köprüden geçip gitmesidir. Müşriklerin uğraması ise ise içine girmeleridir.’ Demiştir.

Hz. Ebubekir (R.a)’ın daha önceki yazılarımızda aktardığımız sözünde bahsettiği ahirette bizi bekleyen karanlıklardan biride sırat’tır.

Tahavi akidesi şerhinde şöyle denilmiştir: Sırat’a iman ederiz. Sırat cehennemin üzerinde bir köprüdür. İnsanlar mahşer yerinden ayrılınca sıratın berisindeki karanlığa doğru giderler. Hz. Aişe’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v)’e: -‘Gökler ve yer başka gökler ve yerle değiştirildiği günde insanlar nerededirler?’ diye sorulunca o (s.a.v): – ‘Sıratın berisindeki karanlıktadırlar.’ Buyurmuştur. (Müslim)

Peygamberimiz (s.a.v) buyururki; ‘Mahşerde mahkeme ve hesap işlerinden sonra Cehennemin üzerine bir köprü (sırat) kurulur. Ya Rasulullah köprü nedir? Diye sorulunca buyurdu ki; Kaypak ve kaygan bir yoldur. Müminler amellerine göre kimi göz açıp kapayıncaya kadar, kimi şimşek gibi, kimi rüzgar gibi, kimi kuş gibi, kimi yarış atları gibi, kimi de deve gibi süratlı geçerler. Kimileride cehennemin ateşine dökülürler. (Buhari-Müslim-Tirmizi)

Müslimde rivayet edilen hadiste Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur; ‘Orada demir dikenlerine benziyen çengeller vardır. Siz hiç demir dikeni görmediniz mi? Etrafındakiler ‘Gördük ya Rasulullah’ diyince o ‘İşte bu çengellerde aynı demir dikeni gibidir ancak büyüklerini yalnızca Allah(C.C.) bilir’ buyurdu.

Hakimin rivayet ettiği bir hadiste ‘Sırat kılıç gibi keskindir, kaygandır.’ Buyurmuştur.

Kim dünyada sıratı Müstakim üzerinde dosdoğru olarak ilerler ve sebat ederse, kıyamet günün de sıratı aşması kolaylaşır. Kimde dünyada sırattan ayrılırsa yahut dosdoğru ilerlemek yerine tereddüt içerisinde kalır ve sağa sola kayarsa, ahiretteki sıratı aşması da o denli zorlaşır.

Rasulullah (s.a.v) yeryüzünün sıratını şöyle açıklamaktadır. ‘Allah şöyle bir misal vermiştir. Dosdoğru bir yol ve bu yolun iki yanında iki sur vardır. Bu surların üzerinde açık kapılar, bu kapıların üzerinde ise gevşek örtüler vardır. Yolun kapısının başında bir davetçi; ‘Ey insanlar hep birlikte bu yola girin ve sağa sola sapmayın diye seslenmektedir. Yolun üzerinde bir de davetçi vardır. Herhangi bir kimse kapılardan birini açmak isterse ona dönecek ‘yazıklar olsun sana o kapıyı açma’ der. Bu misaldeki yol (sırat) İslamdır. İki sır Allah’ın koyduğu sınırlardır. Kapılar ise haramlardır. Yolun başındaki davetçi Allah’ın kitabıdır. Yolun üzerindeki davetçi ise her müminin gönlünde bulunan Allah’a çağıran sestir.’ (Ahmed b. Hanbel – Müsned)

Yeryüzü sıratı  etrafında surlar bulunan surlar üzerindede açık kapılar olan bir yola benzetilmiştir.

Dikkat edilirse kapıların kapalı olduğu değil, açık olduğunu söylenmiştir. Zira kapıların açıklığı nefislerin cezbedici olduklarını gösterir. Bu kapıların üzerinde gevşek bir örtü dışında hiçbir engel olmaması, sıratı müstakim üzerinde dosdoğru ilerlemenin ne kadar zor yolda ilerlerken yolun her iki yanında cazip parlak ve süslü bir şekilde haramlara açık kapılarla karşılaşır. Şeytanlar bu kapıların önünde örtüleri kaldırıp haramlara dalması için insanı teşvik eder dururlar. Allah’ın kitabı ise onu dosdoğru olmaya ve haramlardan uzak durmaya çağırır. İnsan ise hep şeytanın teşviki ile Kur’anın çağrısı arasındadır. Ahiretteki sıratı kolayca geçmek isteyen herkes Kur’anın çağrısına uymalıdır. Bu noktada gösterilen hassasiyet ahiretteki nurumuzu belirleyecektir. Zira hadiste belirtildiği üzere ‘’Onlara amelleri miktarınca nur verilecektir.’’

Yine sırattan ışık hızında mı atlı gibimi kuş gibi mi yoksa yürüyerek veya sürünerek mi geçeceğiz amellerimize göre belirlenecektir.

‘İnsanlara; Amellerinize göre geçin, denilecektir.’(Hakim) Allah (C.C.) ona rahmet etsin İbnül-Cevzi şöyle diyor: ‘Ebu Derda (R.a)’ın ‘Bugün Rasulullah zamanındaki yaşantımızdan sadece kıbleye yönelmeyi sürdürdüğümüzü görüyorum sözüne bakıyorda Ebu-Derda bugün bizim şeriat’a yalnızca şeklen uyduğumuzu görse acaba ne derdi? Diye kendi kendime soruyorum.’

Peki ya İbnül Cevzi bugün bizim Şeriat’ın dış görüşüne dahi uymadığımızı görse ne derdi?

Sahabenin ve onları takip eden alimlerin bu sorgulamaları üzerinden bizlerinde nefislerimizi kınayıp sorguya çekmemiz yerinde bir iş olacaktır. Yoksa bunca günahımıza, eksiklerimize, hastalıklarımıza rağmen sırat-ı şimşek hızıyla geçmeyimi bekliyoruz.

Bunun için çok çalışmak gerektiği kesin: (Allah’ım bizlere amellerimize göre değil, rahmetinle şefkatinle muamele et) AMİN.

Köprü cehennem üzerinde kurulmuş, kılıçtan keskin, kıldan ince ve kaygan. Üzerinde demir iğneden çengeller büyüklüğünü ancak Allah Teala’nın bildiği.

‘Şuanda köprüyü ve inceliğini gördüğünde kalbine girecek korkuyu düşün. Köprüyü gördükten sonra gözün köprünün altındaki simsiyah cehenneme ilişir. Sonra kulağına ateşin şiddetli sesi, öfkesi gelir. Halinin zayıflığına, kalbinin ızdırabına ayağının titremesine ve günah yüküne rağmen kılıçtan keskin kıldan ince köprü üzerinde yürümeye zorlanırsın.

Önünde insanların kayıp düştükleri ve cehennem zebanileri tarafından çengelerle çekildikleri zaman ikinci ayağını kaldırmaya mecbur olduğunda durumun ne olacaktır.?

Onların ateşe baş aşağı nasıl düştüklerini, ayaklarının havada nasıl kaldığını müşahede ettiğinde durumun ne olacaktır?

Bu manzara korkunç bir manzaradır.

Acaba ayağın kayarsa, işte benim korktuğum buydu, keşke hayatım için tedbir alsaydım, keşke peygamberle beraber yol tutsaydım. Vah halime, keşke toprak olsaydım. Keşke unutulmuş olsaydım. Keşke… Keşke… dediğinde halin nice olur? (İmam-ı Gazali –İhya)

Acaba bütün bu tehlikeler önünde olduğu halde şimdi ne yapmayı düşünüyorsun? Eğer bunlara inanmıyorsan cehennem direklerinde kafirlerle beraber ebedi kalırsın. Eğer inanmış fakat gaflete dalıp hazırlanmak hususunda gevşeklik göstermişsen, zararın neresinden dönersen kardır.

İmanın seni Allah’ın rızasına, ibadet yapıp günahları terketmeye yöneltmezse o imanın sana ne faydasI vardır? Seni bugün salih amellere sevketmeyen iman seni yarın sırattan nasıl geçirir..!

Eğer önünde köprünün dehşetinden başka bir dehşet olmasa köprünün istünden sağlam geçsen dahi o geçişin tehlikesinden duyulan korku da sana yeter!

‘O gün Peygamberlerden başkası konuşamaz. O günde Peygamberlerin duası ‘Ya Rab Selamet Kıl! Ya Rab Selamet Kıl! Şeklindedir. (Müslim – Buhari)

‘Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırırz da zalimleri orada diz üstü çökmüş halde bırakırız.’ (Meryem 72)

Allah Tealaya iman etmiş, salih ameller işleyen, Allah’ın sınırlarını koruyan, Allah Teala’ya karşı gelmekten sakınan Mümin Muttaki kimseler İnşallah sıratı geçebilecekler.

Ey Rabbimiz bizlere dünyada da ahirette de iyilik ve güzellik ver ve bizi Cehennem azabından koru (AMİN)