MELE-M\u00dcTREF<\/strong><\/p>\n Mele; Bir g\u00f6r\u00fc\u015f \u00fczerinde s\u00f6z birli\u011fi yapm\u0131\u015f topluluk demektir.[1]<\/a><\/p>\n Mele’ kelimesi Kur’an-\u0131 Ker\u00eem’de otuz ayr\u0131 yerde ge\u00e7mektedir. Kur’an-\u0131 Kerim’de bu terim, genellikle bir topluma tesir edip y\u00f6nlendirme g\u00fcc\u00fcne sahip ki\u015filer ve y\u00f6neticilerin kendileriyle isti\u015fare yapt\u0131\u011f\u0131 bir kesim i\u00e7in kullan\u0131lmaktad\u0131r. “Mele'” kelime olarak bir olumsuzlu\u011fu b\u00fcnyesinde ta\u015f\u0131mamakla birlikte; Kur’an-\u0131 Kerim’de bu kelime ile toplumlar\u0131n\u0131, Allah’\u0131n peygamberine kar\u015f\u0131 k\u0131\u015fk\u0131rt\u0131p, onlara uymaktan al\u0131koyan ve olduk\u00e7a kibirli tiplerden olu\u015fan z\u00fcmre kast edilir. Bu tip mele’in \u00f6nemli bir \u00f6zelli\u011fi de; toplumda iyilik, c\u00f6mertlik, ilim, hikmet gibi insan\u0131 ger\u00e7ekten y\u00fckselten vas\u0131flarla de\u011fil de; zorbal\u0131k, zul\u00fcm, hor g\u00f6rme gibi insan\u0131 a\u015fa\u011f\u0131lar\u0131n a\u015fa\u011f\u0131s\u0131na indiren \u00f6zelliklerle veya zenginlik ve d\u00fcnyev\u00ee makamlarla \u00fcst\u00fcnl\u00fck taslayanlardan olu\u015fmas\u0131d\u0131r. Allah Te\u00e2l\u00e2 peygamberlerini g\u00f6nderdi\u011fi zaman, onlara kar\u015f\u0131 ilk tav\u0131r alanlar ve getirdikleri mesaj\u0131 reddedenler her zaman b\u00fcy\u00fckl\u00fck taslayan m\u00fcstekbir, mutraf ve mele’ kavramlar\u0131n\u0131n i\u00e7ine giren y\u00f6neticiler ve sermaye sahibleri olmu\u015flard\u0131r.<\/p>\n Buna kar\u015f\u0131l\u0131k tarih boyunca Cenab\u0131 Allah’\u0131n g\u00f6nderdi\u011fi peygamberlere ilk \u00f6nce uyan kimselerinde mustazaflar olduklar\u0131 g\u00f6r\u00fclmektedir. M\u00fcstekbirler (mele’) ise kendilerinden daha b\u00fcy\u00fck ve daha \u015ferefli kimselerin olabilece\u011fini kabul etmedikleri i\u00e7in, \u015fereflerin en b\u00fcy\u00fc\u011f\u00fc olan peygamberli\u011fin kendilerine de\u011fil de d\u00fcnyev\u00ee a\u00e7\u0131dan kendilerinden a\u015fa\u011f\u0131 olan kimselere verilmesini hazmedememi\u015fler ve onlar\u0131n kar\u015f\u0131s\u0131na dikilip i\u015fkenceler yapm\u0131\u015f, inananlar\u0131 s\u00fcrekli olarak k\u00fc\u00e7\u00fcmseyip durmu\u015flard\u0131r. M\u00fcstekbirler (b\u00fcy\u00fckl\u00fck taslayanlar)\u0131n, inanan kimseleri k\u00fc\u00e7\u00fcmsemelerinin sebebi, onlar\u0131n manev\u00ee b\u00fcy\u00fckl\u00fcklerinin kar\u015f\u0131s\u0131nda kendi hi\u00e7liklerini daha m\u00fc\u015fahhas \u015fekilde hissetmeleridir. \u0130nanan insan, hi\u00e7bir maddi g\u00fcce sahip olmasa bile, Rabbinin vaadine g\u00fcvenerek b\u00fct\u00fcn zalim g\u00fc\u00e7lere kar\u015f\u0131 meydan okur, kendilerini il\u00e2hla\u015ft\u0131ranlar\u0131 ve onlara uyanlar\u0131 tan\u0131mad\u0131\u011f\u0131n\u0131 b\u00fct\u00fcn a\u00e7\u0131kl\u0131\u011f\u0131yla y\u00fczlerine kar\u015f\u0131 hayk\u0131r\u0131r. \u0130\u015fte bunun i\u00e7indir ki ak\u0131llar\u0131 cahil\u00ee ya\u015fam\u0131n pislikleriyle bulanm\u0131\u015f kalabal\u0131klar\u0131 etkilemek i\u00e7in sahip olduklar\u0131 servet ve makamlar\u0131 ileri s\u00fcrerek b\u00fcy\u00fcklenir ve inanan insanlara bu yolla sald\u0131r\u0131larda bulunurlar. Asl\u0131nda bu, m\u00fcminlere kar\u015f\u0131 duyduklar\u0131 a\u015fa\u011f\u0131l\u0131k duygusunu de\u011fi\u015fik bir ifade ile itiraf etmelerinden ba\u015fka bir \u015fey de\u011fildir.<\/p>\n Onlar\u0131n nefislerini il\u00e2hla\u015ft\u0131rm\u0131\u015f olmalar\u0131 vahyin ger\u00e7ekli\u011fini kavramalar\u0131n\u0131 engelliyordu. Allah Te\u00e2l\u00e2, Nuh kavminin mele’inin peygamberlerine kar\u015f\u0131 tak\u0131nd\u0131klar\u0131 tavr\u0131 \u015f\u00f6yle dile getirmektedir: “Nuh kavminin ileri gelen (mele) k\u00e2firleri; “Seni ancak bizim gibi be\u015fer olarak g\u00f6r\u00fcyoruz. \u0130\u00e7imizden sana basit g\u00f6r\u00fc\u015fl\u00fc en adi kimselerden ba\u015fkas\u0131n\u0131n tabi oldu\u011funu g\u00f6rm\u00fcyoruz. Bil\u00e2kis yalanc\u0131 oldu\u011funuzu san\u0131yoruz” dediler” (H\u00fbd, 11\/27).<\/p>\n Kur’an-\u0131 Kerim’de zikredildi\u011fi gibi, sonraki Resuller benzer t\u00fcrde direnmelerle kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131lar, s\u00fcr\u00fclmekle hatta \u00f6ld\u00fcr\u00fclmekle tehdit edildiler. Medyen halk\u0131n\u0131n m\u00fcstekbir (iman etmeyi kibirlerine yediremeyen) mele’i \u015euayb (a.s.)’a \u015f\u00f6yle diyordu; Ey \u015euayb! Seni ve seninle birlikte iman edenleri memleketimizden \u00e7\u0131karaca\u011f\u0131z; yahut da bizim dinimize d\u00f6neceksiniz” (el-A’r\u00e2f, 7\/88).<\/p>\n Firavn ve mele’inin Musa (a.s)’a kar\u015f\u0131 tak\u0131nd\u0131\u011f\u0131 tavr\u0131 Allah Te\u00e2l\u00e2 \u015f\u00f6yle dile getirmektedir: Sonra Musa ve karde\u015fi Harun’u ayetlerimiz ve apa\u00e7\u0131k delillerimizle Firavn ve mele’ine (erk\u00e2n\u0131na) g\u00f6nderdik. Fakat onlar kibirlendiler. Zaten kendileri b\u00fcy\u00fckl\u00fck taslayan bir kavimdi” (el-M\u00fcminun, 23\/45-46).<\/p>\n MUTRAF, MUTRAF\u0130N<\/strong><\/p>\n Kendisine verilen bol nimetlerle az\u0131p \u015f\u0131maran ileri gelenler.<\/p>\n “Mutraf” “Te-Ri-Fe” fiilinin “Ef-A-Le” Bab\u0131na nakledilmi\u015f hali olan “Et-Ra-Fe” fiilinin ism-i mef’ul\u00fcdur. “Terife”, “Suyu bol, taze ve ho\u015f olmak, birisini nimetlendirmek” “Etrafe” ise, “azg\u0131nl\u0131kta \u0131srar etti, bolluk verdi, \u015f\u0131martt\u0131, nimetten \u00f6t\u00fcr\u00fc sevindirtti” anlamlar\u0131na gelir. “Et-Ra-Fe”, “iste\u011fi yerine getirmek, nimetlendirmek, arzu edileni vermek, \u015f\u0131martmak, co\u015fturmak, azd\u0131rmak” man\u00e2lar\u0131nda; “mutraf” ise, “d\u00fcnya nimetleri ve \u015fehvani \u015feyler hususunda geni\u015f bir bollu\u011fa ve nimete sahip k\u0131l\u0131nan” man\u00e2s\u0131nda kullan\u0131l\u0131r.<\/p>\n Kur’an-\u0131 Kerim’de “mutraf” kelimesi” “mele” teriminde oldu\u011fu gibi il\u00e2h\u00ee emirleri unutup \u015firke dalan milletlere g\u00f6nderilen peygamberleri ink\u00e2r edenlerin \u00f6nc\u00fcleri olarak kullan\u0131lmaktad\u0131r. Bundan da anla\u015f\u0131ld\u0131\u011f\u0131 gibi Mutraf, \u015firk toplumlar\u0131nda dengesiz sermaye da\u011f\u0131l\u0131m\u0131yla ortaya \u00e7\u0131kan, sermayenin b\u00fcy\u00fck k\u0131sm\u0131n\u0131 eline ge\u00e7iren s\u0131n\u0131ft\u0131r. Bu s\u0131n\u0131f, toplumun “m\u00fcstaz’af” yani fakirli\u011finden dolay\u0131 k\u00fc\u00e7\u00fcmsenen, hor ve fakir g\u00f6r\u00fclen kesimlerinin \u00fczerine basa basa y\u00fckselmi\u015f, m\u00fcstaz’aflar\u0131n ellerindeki bir avu\u00e7 mal\u0131, ezerek, s\u00f6m\u00fcrerek, g\u00fc\u00e7 kullanarak alm\u0131\u015f, sonra da elde etti\u011fi bu mallarla azd\u0131k\u00e7a azm\u0131\u015f, \u015f\u0131marm\u0131\u015f kimselerdir.<\/p>\n Mutrafin, tarih boyunca insanl\u0131\u011fa g\u00f6nderilen her ras\u00fble madd\u00ee servetleriyle kar\u015f\u0131 durmu\u015flar, Allah’\u0131n kendilerine nimet vermesinin kendilerinin iyi kimseler oldu\u011funa delil te\u015fkil etti\u011fini iddia etmi\u015flerdir.<\/p>\n Nitekim Kur’an-\u0131 Kerim onlardan \u015f\u00f6yle bahsediyor:<\/p>\n “Biz \u015firke dalm\u0131\u015f hangi \u00fclkeye bir uyar\u0131c\u0131 g\u00f6nderdiysek mutlaka oran\u0131n mutraflar\u0131 (varl\u0131kla \u015f\u0131marm\u0131\u015f kimseleri); “biz sizin getirdi\u011finiz \u015feyi ink\u00e2r ediyoruz” derler. Her seferinde de, “biz malca ve evl\u00e2t\u00e7a daha \u00e7o\u011fuz ve biz azaba u\u011frat\u0131lacak de\u011filiz” derler ” (es-Sebe, 34\/34-35).<\/p>\n Kurt\u00fbb\u00ee (671\/1272), Kat\u00e2de (118\/736)’den rivayetle, \u00e2yetlerde ge\u00e7en “m\u00fctrafiha” kelimesini \u015f\u00f6yle a\u00e7\u0131kl\u0131yor: “Beldenin zenginleri, idarecileri, zorbalar\u0131 ve \u015ferrin kumandanlar\u0131; peygamberlere dediler ki: “E\u011fer Allah dinimiz ve faziletimizden raz\u0131 olmasayd\u0131 bu bollu\u011fu, bu zenginli\u011fi bize vermezdi” (Kurtub\u00ee, el-C\u00e2miu li Ahk\u00e2mi’l-Kur\u00e2n, D\u0131ma\u015fk 1374, XIV, 305). Bu s\u00f6zleri ile zenginliklerini, hakl\u0131 ve do\u011fru yolda olmalar\u0131na a\u00e7\u0131k bir delilmi\u015f gibi g\u00f6stermek istiyorlar. Halbuki, servetin as\u0131l kayna\u011f\u0131n\u0131 ve sahibini unutanlar i\u00e7in zenginli\u011fin, dalalet kayna\u011f\u0131 oldu\u011fu, “Allah kullar\u0131na r\u0131zk\u0131 bol bol verseydi, yery\u00fcz\u00fcnde muhakkak ta\u015fk\u0131nl\u0131k eder azarlard\u0131” (e\u015f-\u015e\u00fbra, 42\/27) \u00e2yeti kerimesinden anla\u015f\u0131l\u0131yor.<\/p>\n \u0130bn Kes\u00eer (774\/1372) ise \u015f\u00f6yle diyor: “Allah Te\u00e2l\u00e2 Ras\u00fbl\u00fcn\u00fc teselli edip ve kendisinden \u00f6nceki peygamberleri \u00f6rnek almas\u0131n\u0131 emrederek, \u015firke dalm\u0131\u015f olan her memleketin; nimet, ha\u015fmet, servet ve riyaset sahipleri ile zorbalar\u0131, liderleri ve \u015ferde \u00f6nderlerinin g\u00f6nderilen peygamberlere iman etmediklerini haber vermektedir.<\/p>\n \u0130bn Kes\u00eer bu \u00e2yetlerin tefsirinde \u015fu hadisi nakleder: “Bize Kes\u00eer… Eb\u00fb Hureyre’den nakletti ki Ras\u00fbl\u00fcllah (s.a.s) \u015f\u00f6yle buyurmu\u015f: “Muhakkak ki Allah Teal\u00e2 sizin \u015fekillerinize ve mallar\u0131n\u0131za bakmaz. Ancak ve ancak kalplerinize ve amellerinize bakar” M\u00fcslim ve \u0130bn M\u00e2ce Buhar\u00ee, Kes\u00eer kanal\u0131yla Ca’fer \u0130bn Burk\u00e2n’dan nakleder”(\u0130bn Kesir, Hadislerle Kur’an-\u0131 Kerim Tefsiri, (\u00e7ev: B. Karl\u0131\u011fa-B. \u00c7etiner). \u0130stanbul 1986 XII, 6661, 6663).[2]<\/a><\/p>\n “Onun (Nuh’un) kavminden k\u00e2fir olan \u00e2hirete kavu\u015fmay\u0131 yalanlayan ve d\u00fcnya hayat\u0131nda kendilerine refah verdi\u011fimiz (mutrafla\u015ft\u0131rd\u0131\u011f\u0131m\u0131z) ileri gelenler dediler ki: Bu, ancak sizin gibi bir insand\u0131r. Sizin yedi\u011finizden yer ve sizin i\u00e7ti\u011finizden i\u00e7er. E\u011fer kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz elbette h\u00fcsrana u\u011frayan kimseler olmu\u015f olursunuz” (el-M\u00fc’min\u00fbn, 23\/33-34).<\/p>\n Bu \u00e2yetlerde bah\u00e2ne olarak Ras\u00fbl\u00fcn bir insan olmas\u0131n\u0131 g\u00f6sterirken, a\u015fa\u011f\u0131daki \u00e2yetlerde de atalar\u0131n\u0131n izini takip edip onlar\u0131 taklid ettiklerini belirtmekteler.<\/p>\n “\u0130\u015fte b\u00f6yle, senden \u00f6nce de hangi memlekete bir uyar\u0131c\u0131 g\u00f6nderdiysek, mutlaka oran\u0131n mutraflar\u0131 (varl\u0131kla \u015f\u0131marm\u0131\u015f kimseleri); biz babalar\u0131m\u0131z\u0131 bir \u00fcmmet(din) \u00fczerinde bulduk, biz de onlar\u0131n izlerine uymaktay\u0131z” dediler. “Ben size babalar\u0131n\u0131z\u0131, \u00fczerinde buldu\u011funuzdan daha do\u011frusunu getirmi\u015f olsam da (yine babalar\u0131n\u0131z\u0131n yoluna)m\u0131? (uyacaks\u0131n\u0131z)” dedi. Dediler ki; “do\u011frusu biz (her\u015feye ra\u011fmen) seninle g\u00f6nderileni tan\u0131m\u0131yoruz” (ez-Zuhruf, 43\/23-24).<\/p>\n “Biz bir \u00fclkeyi (dalm\u0131\u015f bulunduklar\u0131 zul\u00fcmleri y\u00fcz\u00fcnden) hel\u00e2k etme\u011fi diledi\u011fimiz zaman oran\u0131n mutraflar\u0131na (g\u00f6nderdi\u011fimiz Peygamberler vas\u0131tas\u0131 ile itaat\u0131) emrederiz. Buna ra\u011fmen, orada f\u0131sk yaparlarsa o \u00fclke \u00fczerine (az\u00e2b) s\u00f6z hak olur ve biz de oray\u0131 darmada\u011f\u0131n ederiz” (el-\u0130sr\u00e2, 17\/16);<\/p>\n “\u00c2z\u00e2b\u0131m\u0131z\u0131 hissettikleri zaman onlar, derhal oradan (ka\u00e7mak i\u00e7in hayvanlar\u0131n\u0131) mahmuzluyorlard\u0131. (Bo\u015funa) ka\u00e7may\u0131n, (bol bol) verilip i\u00e7inde \u015f\u0131mart\u0131ld\u0131\u011f\u0131n\u0131z (mutrafla\u015ft\u0131r\u0131ld\u0131\u011f\u0131n\u0131z) (nimetle) yurtlar\u0131n\u0131za d\u00f6n\u00fcn, \u00e7\u00fcnk\u00fc sorguya \u00e7ekileceksiniz” (el-Enbiya, 21\/12-13):<\/p>\n “Nihayet biz onlar\u0131n refahtan \u015f\u0131marm\u0131\u015f ileri gelenleri (mutraflar\u0131)n\u0131 azab ile yakalad\u0131\u011f\u0131m\u0131z zaman hemen feryada ba\u015flarlar. Bug\u00fcn art\u0131k fery\u00e2d etmeyin, bize kar\u015f\u0131 size yard\u0131m olunmaz” (el-M\u00fc’minun, 23\/64-65)<\/p>\n Allah’u Te\u00e2l\u00e2, Vak\u0131a s\u00fbresinde insanlar\u0131 ashab-\u0131 yemin (amel defterleri sa\u011fdan verilenler), ashab-\u0131 \u015eim\u00e2l (amel defterleri soldan verilenler) ve \u00f6nc\u00fcler olarak \u00fc\u00e7e ay\u0131rmaktad\u0131r. Kur’an: Mutraflar\u0131n, ashab-\u0131 \u015fim\u00e2l olarak Cehennemdeki durumlar\u0131n\u0131 \u015f\u00f6yle tasvir etmektedir.<\/p>\n “\u00c2shab-\u0131 \u015fim\u00e2l (kitab\u0131 sol taraf\u0131ndan verilenler) …Nedir o ashab-\u0131 \u015fimal (solun adamlar\u0131)? Delik\u00e7iklere i\u015fleyen bir ate\u015f ve kaynar su i\u00e7inde, kara dumandan bir g\u00f6lge alt\u0131nda ki ne serindir, ne de faydal\u0131. \u00c7\u00fcnk\u00fc onlar bundan \u00f6nce mutraflar idiler (varl\u0131k i\u00e7inde \u015f\u0131marm\u0131\u015flard\u0131). B\u00fcy\u00fck g\u00fcnah\u0131 i\u015flemekte \u0131srar ediyorlard\u0131. Ve diyorlard\u0131 ki: “Biz \u00f6ld\u00fckten, toprak ve kemik y\u0131\u011f\u0131n\u0131 olduktan sonra, biz mi bir daha diriltilece\u011fiz? \u00d6nceki atalar\u0131m\u0131z da m\u0131?” De ki: “\u00d6ncekiler de sonrakiler de belli bir g\u00fcn\u00fcn muayyen bir vaktinde toplanacaklard\u0131r” (el-Vak\u0131a, 56\/41-50)<\/p>\n G\u00fcn\u00fcm\u00fcz kapitalist toplumlar bir hayli g\u00fc\u00e7l\u00fc oldu\u011fu i\u00e7in, d\u00fcnyaya mutraflar egemen olmu\u015f g\u00f6z\u00fckmektedir. Mutraf\u0131n g\u00fcn\u00fcm\u00fczdeki kar\u015f\u0131l\u0131\u011f\u0131 sermayeyi ellerinde tutan kapitalistlerdir. Bunlar, var g\u00fc\u00e7leriyle Uluslararas\u0131 a\u011flar olu\u015fturarak insanlar\u0131n kanlar\u0131n\u0131 vampirler gibi s\u00f6m\u00fcrmektedirler. Fakat atalar\u0131 olan Karun gibi onlar da bir g\u00fcn yok olacaklard\u0131r. Kur’an-\u0131 Kerim’de kapitalistlerin en belirgin \u00f6rne\u011fi Karun’dur. \u015eimdikiler de Karunv\u00e2ri bir hayat ya\u015famaktalar. Ak\u0131betleri de aynen onun gibi olacakt\u0131r. Hz. Musa’n\u0131n; mal\u0131nda fakirlerin hakk\u0131 oldu\u011fu ve zek\u00e2t\u0131n\u0131 vermesi gerekti\u011fine dair ikazlar\u0131n\u0131 dinlemeyen, en sonunda kibir ve inad\u0131n zirvesine varan Karun, O’nu ink\u00e2r ederek -Firavun ve mele’inin yapt\u0131\u011f\u0131 gibi- Hz. Musa’y\u0131 sihirbaz ve sahtek\u00e2rl\u0131kla itham etmeye ba\u015flar. Sahibi oldu\u011fu muazzam servetin, Allah’\u0131n bir l\u00fctfu oldu\u011funu ink\u00e2r ederek bunu sadece kendi kabiliyeti ile elde etti\u011fini iddia eder. Bu haliyle kavmi i\u00e7indeki \u00e7o\u011funlu\u011fun, Hz. Musa’ya iman ve itimad\u0131n\u0131 sars\u0131p del\u00e2letin kayna\u011f\u0131 haline gelen Karun, Musa (a.s)’\u0131n ikazlar\u0131n\u0131 dinlemedi\u011finden, saray\u0131 ve b\u00fct\u00fcn serveti ile beraber yerin dibine bat\u0131r\u0131l\u0131r.[3]<\/a><\/p>\n Firavun, siyas\u00ee zul\u00fcm ve istibdadda bir sembol oldu\u011fu gibi; Karun da ekonomik istibdad ve ihtik\u00e2rda bir sembold\u00fcr. Bu suretle Karun k\u0131ssas\u0131, muhtekir bir kapitalistin k\u0131ssas\u0131d\u0131r (Elmal\u0131l\u0131, a.g.e, V, 3755).<\/p>\n “Karun, M\u00fbs\u00e2’n\u0131n kavminden idi. Onlara kar\u015f\u0131 azg\u0131nl\u0131k etti. Biz kendisine \u00f6yle hazineler vermi\u015ftik ki, onun anahtarlar\u0131n\u0131 ta\u015f\u0131mak, g\u00fc\u00e7l\u00fc bir toplulu\u011fa a\u011f\u0131r geliyordu. Kavmi ona demi\u015fti ki: \u015e\u0131marma, Allah \u015f\u0131maranlar\u0131 sevmez” (el-Kasas, 28\/76).<\/p>\n “Bu (servet) bende bulunan bir bilgi sayesinde bana verildi, dedi. O (ma\u011frur), bilmedi mi ki Allah, kendisinden \u00f6nceki nesiller aras\u0131nda kendisinden daha g\u00fc\u00e7l\u00fc ve ondan daha \u00e7ok cemaat\u0131 bulunan nice kimseleri hel\u00e2k etmi\u015ftir. Su\u00e7lulara g\u00fcnahlar\u0131ndan sorulmaz” (el-Kasas, 28\/78),.<\/p>\n “Nihayet Biz, onu da, evini bark\u0131n\u0131 da yere bat\u0131rd\u0131k, Allah’a kar\u015f\u0131 ona yard\u0131m edecek bir toplulu\u011fu olmad\u0131. Kendi kendini (savunup) kurtaranlardan da de\u011fildi” (el-Kasas, 28\/81).<\/p>\n “Biz refah i\u00e7inde \u015f\u0131marm\u0131\u015f nice, \u015fehri hel\u00e2k ettik. \u0130\u015fte meskenleri onlardan sonra pek az oturulmu\u015ftur. Onlara hep biz varis olduk (hepsi bize kald\u0131)” (el-Kasas, 28\/58).<\/p>\n Refah sebebiyle azg\u0131nla\u015fanlar ve mallar\u0131n\u0131n kendilerini \u00f6l\u00fcms\u00fczle\u015ftirece\u011fini zannedenler f\u0131sk\u0131 f\u00fccurun yay\u0131lmas\u0131n\u0131 arzu ederler. Ayr\u0131ca elde ettikleri imtiyazlar\u0131 kaybetmemek i\u00e7in \u0130slam\u2019a kar\u015f\u0131 sava\u015fmay\u0131 ihmal etmezler. Mele ve m\u00fctref kavramlar\u0131n\u0131 siyasi sistemden ayr\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcmesi m\u00fcmk\u00fcn de\u011fildir. Bu incelik iyi anla\u015f\u0131lmal\u0131d\u0131r. T\u00fcrkiye\u2019de cahili sermayeye sahip olan kesimler (m\u00fcrtefin) ve zalim politikan\u0131n simsarlar\u0131 (mele) \u0130slam\u2019a kar\u015f\u0131 sava\u015ftad\u0131rlar.[4]<\/a><\/p>\n [1]<\/a> H.Ece \u0130slam\u0131n temel kavramlar\u0131<\/p>\n [2]<\/a> \u015eamil \u0130.A.<\/p>\n