B\u0130SM\u0130LLAH\u0130RRAHMAN\u0130RRAH\u0130M<\/strong><\/p>\n Hamd kendisinden ba\u015fka ilah olmayan, mutlak manada tek g\u00fc\u00e7 ve kudret sahibi olan Allah\u2019a mahsustur. Salat ve selam t\u00fcm peygamberlerin ve onlar\u0131 takip eden tabilerinin \u00fczerine olsun.<\/strong><\/p>\n 6- (Ki O,) G\u00f6r\u00fcn\u00fcm\u00fcyle \u00e7arp\u0131c\u0131 bir g\u00fczelli\u011fe sahiptir. (6) Hemen do\u011fruldu.(7)<\/strong> A\u00c7IKLAMA<\/strong><\/p>\n 6. “z\u00fcmarrete” \u0130bn abbas ve Katade’ye g\u00f6re “g\u00fczel ve \u015fahane”, Macahid, Hasan Basri \u0130bn Zeyd ve S\u00fcfyan Sevri’ye g\u00f6re ‘kuvvetli’, Said b. M\u00fcseyyeb’e g\u00f6reyse, “hikmet sahibi”dir. Hz. Peygamber’den (s.a.) rivayet edilen bir hadiste “zu mirre”, sa\u011flam, s\u0131hhatli anlam\u0131nda kullan\u0131lm\u0131\u015ft\u0131r. Lugatta bu kelime, sa\u011flam ak\u0131ll\u0131 ve ak\u0131l sahibi anlam\u0131na gelir. Allah Te\u00e2l\u00e2 burada, Cibril i\u00e7in \u00e7ok y\u00f6nl\u00fc bir kelime kullanarak, onun ak\u0131l ve beden bak\u0131m\u0131ndan kemale eri\u015fmi\u015f bir varl\u0131k oldu\u011funu vurgulam\u0131\u015ft\u0131r. Urducada bu kelimenin tam kar\u015f\u0131l\u0131\u011f\u0131 olmad\u0131\u011f\u0131 i\u00e7in, biz bunu “hikmet sahibi” olarak terc\u00fcme ettik. \u00c7\u00fcnk\u00fc Cibril’in beden\u00ee kuvvetlerinin kemali hakk\u0131nda ba\u015fka ayetlerde de izah yap\u0131lm\u0131\u015ft\u0131r.<\/p>\n 7. “Ufuk kelimesiyle, g\u00fcne\u015fin do\u011fdu\u011fu ve g\u00fcnd\u00fcz\u00fcn ayd\u0131nl\u0131\u011f\u0131n\u0131n yay\u0131ld\u0131\u011f\u0131 yer, yani g\u00f6ky\u00fcz\u00fcn\u00fcn do\u011fu taraf\u0131 kastolunmu\u015ftur. Ayn\u0131 ifade Tekvir: 23’de, “Ufuk’\u0131l-M\u00fcbin” \u015feklinde ge\u00e7mi\u015ftir. Bu iki ayetten de anl\u0131\u015f\u0131ld\u0131\u011f\u0131na g\u00f6re, Cibril ilk kez Hz. peygamber’e (s.a) g\u00f6ky\u00fcz\u00fcn\u00fcn do\u011fu taraf\u0131nda g\u00f6z\u00fckm\u00fc\u015ft\u00fcr. \u00c7e\u015fitli rivayetlere g\u00f6re Cibril, o zaman Allah’\u0131n kendisini yaratt\u0131\u011f\u0131 as\u0131l suret \u00fczre idi. \u0130leride ilgili rivayetler zikrolunacakt\u0131r.<\/p>\n 8. Yani, “Cibril, g\u00f6ky\u00fcz\u00fcn\u00fcn do\u011fu taraf\u0131nda g\u00f6r\u00fcnd\u00fc ve Hz. Peygamber’e (s.a) yakla\u015farak havada durdu. Sonra daha da yakla\u015ft\u0131, hatta o kadar yakla\u015ft\u0131 ki, aralar\u0131ndaki iki yay veya ondan daha az bir mesafe kald\u0131” M\u00fcfessirler genelde “” ifadesini iki yay ile kar\u015f\u0131lam\u0131\u015flard\u0131r \u0130bn Mes’ud ve \u0130bn Abbas “Kays” kelimesini “zir’a” \u015feklinde terc\u00fcme etmi\u015flerdir. Yani aralar\u0131nda iki zir’a mesafesinde bir uzakl\u0131k kalm\u0131\u015ft\u0131r. 9. “Kuluna vahyetti\u011fini vahyetti” \u015feklindeki ifadeyi iki \u015fekilde de anlamak m\u00fcmk\u00fcnd\u00fcr. Birincisi, “O (Cibril) Allah’\u0131n kuluna vahyetti\u011fini vahyetti.” \u0130kincisi O (Allah) kendi kuluna vahyetti\u011fini vahyetti.” Birinci anlam\u0131 ele al\u0131rsak, Cibril’in Allah’\u0131n kuluna vahyetti\u011fi anla\u015f\u0131l\u0131r. \u0130kinci anlam\u0131 ele al\u0131rsak, Allah’\u0131n Cibril vas\u0131tas\u0131yla kuluna vahyetti\u011fi anla\u015f\u0131l\u0131r. M\u00fcfessirler bu her iki anlam\u0131 da \u00f6ne s\u00fcrm\u00fc\u015flerdir. Ancak siyak ve sibak i\u00e7inde bir de\u011ferlendirme yap\u0131ld\u0131\u011f\u0131nda, birinci anlam\u0131n daha uygun oldu\u011fu g\u00f6r\u00fcl\u00fcr. Nitekim Hasan Basri ve \u0130bn Zeyd’in bu g\u00f6r\u00fc\u015fte olduklar\u0131 nakledilir. Burada “Hu” zamirinin (Abdihi) , ba\u015flang\u0131\u00e7tan beri isminin zikredilmemesine ra\u011fmen Allah’a nas\u0131l izafe edilebilece\u011fi sorulacak olursa, \u015fu \u015fekilde bir cevap verilebilir. \u015eayet o izafe olunan, belli bir \u015fah\u0131s ise, onun zikri ge\u00e7mese bile, zamir kendili\u011finden ona i\u015faret eder. Nitekim Kur’an da bu t\u00fcr \u00f6rnekler vard\u0131r. \u00d6rne\u011fin, “\u015e\u00fcphesiz Allah onu Kadir Gecesi’nde indirdi” ayetinde, a\u00e7\u0131k\u00e7a zikredilmemesine ra\u011fmen, ayetlerin siyak\u0131ndan (sonras\u0131ndan) Kur’an’\u0131n kastedildi\u011fi anla\u015f\u0131lmaktad\u0131r. Yine “E\u011fer Allah yapt\u0131klar\u0131 y\u00fcz\u00fcnden insanlar\u0131 hemen cezaland\u0131racak olsayd\u0131, onun \u00fcst\u00fcnde canl\u0131 bir yarat\u0131k b\u0131rakmazd\u0131.” (Fat\u0131r 45) ayetinde kendisi a\u00e7\u0131k\u00e7a zikredilmemesine ra\u011fmen kastedilenin yery\u00fcz\u00fc oldu\u011fu a\u00e7\u0131k\u00e7a bellidir. 10. Yani, Ras\u00fblullah (s.a) O’nu g\u00fcnd\u00fcz\u00fcn ayd\u0131nl\u0131\u011f\u0131nda g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc i\u00e7in, bunun bir cin, \u015feytan, hayal ya da r\u00fcya oldu\u011fu \u015feklinde bir \u015f\u00fcpheye kap\u0131lmam\u0131\u015ft\u0131r. Net bir \u015fekilde g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcnden dolay\u0131 da O’nun Allah’dan vahiy getiren Cibril oldu\u011fu konusunda bir teredd\u00fct duymam\u0131\u015ft\u0131r. 11. Bu, Hz. Peygamber’in (s.a) kendisini as\u0131l suretiyle g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc Cibril ile yapt\u0131\u011f\u0131 ikinci g\u00f6r\u00fc\u015fmeye i\u015faret etmektedir. Bu g\u00f6r\u00fc\u015fmenin vuku buldu\u011fu yerin ad\u0131 olarak, “Sidretu’l-M\u00fcnteha” ifadesi kullan\u0131lm\u0131\u015f ve yan\u0131nda da “Cennet’ul- Me’va” oldu\u011fu bildirilmi\u015ftir. B\u0130SM\u0130LLAH\u0130RRAHMAN\u0130RRAH\u0130M Hamd kendisinden ba\u015fka ilah olmayan, mutlak manada tek g\u00fc\u00e7 ve kudret sahibi olan Allah\u2019a mahsustur. Salat ve selam t\u00fcm peygamberlerin ve onlar\u0131 takip eden tabilerinin \u00fczerine olsun. 6- (Ki O,) G\u00f6r\u00fcn\u00fcm\u00fcyle \u00e7arp\u0131c\u0131 bir g\u00fczelli\u011fe sahiptir. (6) Hemen do\u011fruldu.(7) 7- O, en y\u00fcksek bir ufuktayd\u0131. 8- Sonra yakla\u015ft\u0131, derken sark\u0131verdi. 9- Nitekim (ikisi aras\u0131nda uzakl\u0131k) […]<\/p>\n","protected":false},"author":13,"featured_media":25966,"comment_status":"open","ping_status":"open","sticky":false,"template":"","format":"standard","meta":{"footnotes":""},"categories":[1],"tags":[],"yoast_head":"\n
\n7- O, en y\u00fcksek bir ufuktayd\u0131.<\/strong>
\n8- Sonra yakla\u015ft\u0131, derken sark\u0131verdi.<\/strong>
\n9- Nitekim (ikisi aras\u0131nda uzakl\u0131k) iki yay kadar (oldu) veya daha da yak\u0131nla\u015ft\u0131.(8)<\/strong>
\n10- B\u00f6ylece O’nun kuluna vahyetti\u011fini vahyetti.(9)<\/strong>
\n11- Onun g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc g\u00f6n\u00fcl yalanlamad\u0131.(10)<\/strong>
\n12- Yine de siz g\u00f6rm\u00fc\u015f oldu\u011fu \u00fczerinde onunla tart\u0131\u015facak m\u0131s\u0131n\u0131z?<\/strong>
\n13- Andolsun, onu bir de di\u011fer ini\u015fte g\u00f6rm\u00fc\u015ft\u00fc.<\/strong>
\n14- Sidret\u00fc’l-M\u00fcnteha’n\u0131n yan\u0131nda.<\/strong>
\n15- Ki Cennet\u00fc’l-Me’va (11) onun yan\u0131ndad\u0131r.<\/strong>
\n16- Sidreyi \u00f6rten \u00f6rtmekte iken,(12)<\/strong><\/p>\n
\n“Aralar\u0131ndaki mesafe iki yay veya ondan daha az idi.” \u015feklindeki ifadeden (neuzubillah) Allah’\u0131n s\u00f6z konusu mesafeyi hesaplamaktan aciz oldu\u011fu anlam\u0131 \u00e7\u0131kar\u0131lamaz. B\u00f6yle bir izah tarz\u0131, t\u00fcm yaylar\u0131n ayn\u0131 uzunlukta olmay\u0131\u015f\u0131ndand\u0131r. Dolay\u0131s\u0131yla bu mesafenin eksik ya da fazla olmas\u0131 m\u00fcmk\u00fcnd\u00fcr.<\/p>\n
\n“Biz ona \u015fiir \u00f6\u011fretmedik, bu zaten ona yak\u0131\u015fmaz” ayetinin ne \u00f6ncesinde ne de sonras\u0131nda Hz. Peygamber’in (s.a) hi\u00e7 zikri yoktur. Ama s\u00f6z\u00fcn geli\u015finden Hz. Peygamber’in (s.a) kastedildi\u011fi a\u00e7\u0131k\u00e7a ortadad\u0131r. Rahman Suresi’nde de, “\u00dczerinde bulunan her\u015fey yok olacakt\u0131r” denilirken, ayetin ne \u00f6ncesinde ne de sonras\u0131nda zikri ge\u00e7memesine ra\u011fmen, yery\u00fcz\u00fcn\u00fcn kastolundu\u011fu bellidir. “Biz onlar\u0131 yeniden in\u015faa ettik.” (Vak\u0131a: 35) ayetinde, cennetteki kad\u0131nlardan bahsetmesine ra\u011fmen, onlar\u0131n ismi zikredilmemi\u015ftir. Bununla beraber, yukar\u0131daki ayetten de Cibril’in kendi kuluna vahyetti\u011fi anlam\u0131 \u00e7\u0131kar\u0131lamaz. Dolay\u0131s\u0131yla buradan, Cibril’in Allah’\u0131n kuluna vahyetti\u011fi ya da Allah’\u0131n Cibril vas\u0131tas\u0131yla kuluna vahyetti\u011fi anla\u015f\u0131l\u0131r.<\/p>\n
\nBurada insan Hz. Peygamber’in (s.a) bu kadar istisnai bir vak\u0131ay\u0131 m\u00fc\u015fahede etmi\u015f olmas\u0131na ra\u011fmen, g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc \u015feyin, hayal, cin veya \u015feytan olabilece\u011fi \u015feklinde neden bir \u015f\u00fcpheye d\u00fc\u015fmedi\u011fini d\u00fc\u015f\u00fcnebilir ve dolay\u0131s\u0131yla bunun nedenini sorabilir. Bize g\u00f6re bu sorunun be\u015f \u015f\u0131kka dayanan bir cevab\u0131 vard\u0131r:
\na) Ras\u00fblullah (s.a) bu vak\u0131ay\u0131 g\u00fcnd\u00fcz\u00fcn ayd\u0131nl\u0131\u011f\u0131nda g\u00f6rm\u00fc\u015ft\u00fcr. Yani, uyku esnas\u0131nda bir r\u00fcya olarak veya yar\u0131 uykulu iken ya da derin d\u00fc\u015f\u00fcncelere dald\u0131\u011f\u0131nda de\u011fil, t\u0131pk\u0131 insan\u0131n g\u00fcnd\u00fcz\u00fcn ayd\u0131nl\u0131\u011f\u0131nda etraf\u0131ndakileri net bir \u015fekilde g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc gibi g\u00f6rm\u00fc\u015ft\u00fcr. \u0130nsan bu \u015fekilde her g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc \u015feyden (da\u011flar, nehirler, evler vs.) \u015f\u00fcphe etmiyorsa, Hz. Peygamber (s.a) de apa\u00e7\u0131k bir hakikat olarak g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc bu manzaradan \u015f\u00fcphe etmemi\u015ftir. Bunu d\u0131\u015f (\u00e2f\u00e2k\u00ee) bir neden olarak \u00f6ne s\u00fcrebiliriz.
\nb) \u0130\u00e7sel (enfus\u00ee) diye niteleyebilece\u011fimiz di\u011fer bir neden, i\u00e7inde bulundu\u011fu haleti ruhiye dolay\u0131s\u0131yla, Hz. Peygamber’in (s.a) yanl\u0131\u015f bir \u015fey g\u00f6rmedi\u011fine inanmas\u0131d\u0131r. \u00c7\u00fcnk\u00fc Hz. Peygamber (s.a) Cibril’i ruhen uyan\u0131k ve musait bir vaziyette g\u00f6rm\u00fc\u015ft\u00fcr. Daha \u00f6nceden zihninde bu t\u00fcr hayaller kurmad\u0131\u011f\u0131 i\u00e7in, g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc manzaray\u0131 hayal olarak nitelememi\u015ftir. Aksine O, \u015fuuru yerinde iken O’nu g\u00f6rm\u00fc\u015ft\u00fcr.
\nc) Ayr\u0131ca kar\u015f\u0131s\u0131ndaki varl\u0131k, o kadar harikulede bir g\u00fczelli\u011fe sahipti ki, Hz. Peygamber (s.a) b\u00f6yle bir g\u00fczelli\u011fi tasavvur dahi etmemi\u015fti. Dolay\u0131s\u0131yla Hz. Peygamber (s.a) g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc varl\u0131\u011f\u0131n kendisinin hayallerinin bir \u00fcr\u00fcn\u00fc oldu\u011funu veya bu \u00f6zelliklere sahip bir cinle kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131\u011f\u0131n\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcnmemi\u015ftir. \u0130bn Mes’ud’un Ras\u00fblullah’dan (s.a) rivayet etti\u011fi bir hadise g\u00f6re O, “Ben Cibril’i 600 kanatl\u0131 olarak g\u00f6rd\u00fcm” demi\u015ftir. (M\u00fcsned-i Ahmed) . \u0130bn Mes’ud’un izah\u0131na g\u00f6re, Cibril’in bir kanad\u0131 bile o kadar b\u00fcy\u00fckt\u00fc ki, adeta ufku kaplam\u0131\u015ft\u0131. Allah bunu “\u015eedid-\u00fcl Guva’ ve ‘Zu mirre” s\u0131fatlar\u0131yla ifade etmi\u015ftir.
\nd) Hz. Peygamber’e (s.a) vahyi aktarmak i\u00e7in g\u00f6revli varl\u0131k, itimat telkin eden ve emin bir \u015fahsiyete sahipti. Ras\u00fblullah’a (s.a) kainatla ilgili \u00f6\u011frendi\u011fi ilmi an\u0131nda aktar\u0131yordu. Aktar\u0131lan bu bilgi, onun zan ve hayal s\u0131n\u0131rlar\u0131n\u0131 a\u015fmaktad\u0131r. \u00c7\u00fcnk\u00fc Hz. Peygamber’in (s.a) \u00f6nceden edindi\u011fi b\u00f6yle bir bilgi yoktu. Dolay\u0131s\u0131yla O, zihninde kendisine bu bilgiyi aktaran varl\u0131\u011f\u0131n, cin veya \u015feytan olabilece\u011fi ihtimalini d\u00fc\u015f\u00fcnmemi\u015f, hatta bu t\u00fcr bir teredd\u00fcde kap\u0131lmam\u0131\u015ft\u0131r. Zira \u015feytan, \u015firke ra\u011fmen Tevhid, cahiliyyeye ra\u011fmen y\u00fcksek ahl\u00e2k ve fazilet, zul\u00fcm ve haks\u0131zl\u0131\u011fa ra\u011fmen ise Allah’\u0131n birli\u011fi hakk\u0131nda bilgi aktarmaz.
\ne) En \u00f6nemli neden; Allah’\u0131n Peygamberlik g\u00f6revi gibi y\u00fcce bir makama se\u00e7ti\u011fi kimsenin kalp ve zihnini \u015fek ve \u015f\u00fcphelerden ar\u0131nd\u0131rmas\u0131d\u0131r. Art\u0131k o kimse, Allah’\u0131n tevfikiyle her g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc ve duydu\u011fu hakikat\u0131 “\u015ferh-i sadr” ve “itminan-\u0131 kalb” ile tasdik eder. Kendisine vahiy ilham ve di\u011fer yollarla gelen bilgiler hakk\u0131nda ku\u015fkuya d\u00fc\u015fmez. \u00c7\u00fcnk\u00fc Allah taraf\u0131ndan g\u00f6nderilen mesaja, \u015feytan\u0131n m\u00fcdahale edemeyece\u011fini \u00e7ok iyi bilir. Allah’dan ba\u015fkas\u0131n\u0131n kelam\u0131 kar\u0131\u015fm\u0131\u015f olsa bile, yine de geri \u00e7evirebilecek bir \u015fuur ve hissiyat, t\u00fcm peygamberlere Allah taraf\u0131ndan verilmi\u015ftir. Faraza b\u00f6yle bir \u015fey olsa hemen fark ederler. T\u0131pk\u0131 bal\u0131\u011f\u0131n y\u00fczmesinden, ku\u015fun u\u00e7mas\u0131ndan ve insan\u0131n kendi varl\u0131\u011f\u0131ndan \u015f\u00fcpheye d\u00fc\u015fmedi\u011fi gibi, bir peygamber de “Ben Allah’\u0131n el\u00e7isi miyim?” \u015feklinde herhangi bir \u015f\u00fcpheye d\u00fc\u015fmez.<\/p>\n
\n“Sidretu’l-M\u00fcnteha”, bir s\u0131ra a\u011fac\u0131n en sonundaki a\u011faca atfen kullan\u0131l\u0131r. Nitekim Allame Alusi, Ruhu’l-Meani adl\u0131 eserinde bu hususu \u015f\u00f6yle a\u00e7\u0131klar: “T\u00fcm ilimler orada son bulur ve \u00f6tede bulunan her\u015feyi Allah bilir.” \u0130bn Cerir de ayn\u0131 a\u00e7\u0131klamay\u0131 hemen hemen kabul eder. \u0130bn Esir ise, “En Nihaye fi Garibi’l-Hadis” adl\u0131 eserinde \u015f\u00f6yle bir a\u00e7\u0131klama yapar: “Bu hususu anlamak, yani maddi d\u00fcnyan\u0131n son s\u0131n\u0131r\u0131ndaki “Sidre”nin keyfiyetini bilebilmek \u00e7ok g\u00fc\u00e7t\u00fcr.” Mahiyeti ne olursa olsun Allah Te\u00e2l\u00e2, insanlar\u0131n lisan\u0131ndaki “Sidre” kelimesini se\u00e7ip kullanm\u0131\u015ft\u0131r.” Cennetu’l-Me’va’ ise lugatte, bar\u0131n\u0131lacak, oturulacak yer anlam\u0131na gelir. Hasan Basri’ye g\u00f6re bu Cennet, m\u00fc’minlerin girece\u011fi cennettir. O, bu ayetten yola \u00e7\u0131karak cennetin g\u00f6kte olaca\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6yler. Katede ise bu cenneti \u015fehid ruhlar\u0131n\u0131n gidece\u011fi cennet olarak kabul eder. Yani Ahirette verilece\u011fi vaad edilen cennet de\u011fildir. Nitekim \u0130bn Abbas da ayn\u0131 kanaattedir. O ayr\u0131ca \u015f\u00f6yle der: “Ahirette va’d edilen cennet g\u00f6kte de\u011fil, bu d\u00fcnyada olacakt\u0131r.”
\n12. Yani, O’nun keyfiyetini ve niceli\u011fini aktarmak m\u00fcmk\u00fcn de\u011fildir. \u0130nsan\u0131n tasavvur edemeyece\u011fi boyutlarda oldu\u011fu gibi izah etmekte m\u00fcmk\u00fcn de\u011fildir.<\/p>\n","protected":false},"excerpt":{"rendered":"