B\u0130SM\u0130LLAH\u0130RRAHMAN\u0130RRAH\u0130M<\/strong><\/p>\n

Hamd kendisinden ba\u015fka ilah olmayan, mutlak manada tek g\u00fc\u00e7 ve kudret sahibi olan Allah\u2019a mahsustur. Salat ve selam t\u00fcm peygamberlerin ve onlar\u0131 takip eden tabilerinin \u00fczerine olsun.<\/p>\n

3- Onlar, ‘t\u00fcm\u00fcyle bo\u015f’ \u015feylerden y\u00fcz \u00e7evirenlerdir,(4)<\/strong>
\n4- Onlar, zek\u00e2ta ili\u015fkin (s\u00f6z ve g\u00f6revlerini mutlaka) yerine getirenlerdir.(5)<\/strong>
\n5- Ve onlar \u0131rzlar\u0131n\u0131 koruyanlard\u0131r;(6)<\/strong>
\n6- Ancak e\u015fleri ya da sa\u011f ellerinin sahip olduklar\u0131na kar\u015f\u0131 (tutumlar\u0131) hari\u00e7; bu konuda onlar, k\u0131nanm\u0131\u015f de\u011fillerdir.<\/strong>
\n7- Fakat kim bundan \u00f6tesini ararsa, art\u0131k onlar s\u0131n\u0131r\u0131 \u00e7i\u011fneyenlerdir.(7)<\/strong>
\n8- (Yine) Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir.(8)<\/strong><\/p>\n

A\u00c7IKLAMA<\/strong><\/p>\n

4. “La\u011fv” , s\u00f6zl\u00fck anlam\u0131yla sa\u00e7ma, bo\u015funa ve hi\u00e7bir \u015fekilde ki\u015finin hayattaki amac\u0131na ula\u015fmas\u0131nda yarar\u0131 olmayan \u015fey demektir. M\u00fcminler b\u00f6ylesi \u015feylere \u00f6nem vermezler ve hi\u00e7 bir e\u011filim ve ilgi duymazlar. Bu t\u00fcr \u015feylere dal\u0131nd\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6rd\u00fcklerinde hemen uzakla\u015f\u0131rlar ve titizlikle bunlardan ka\u00e7\u0131n\u0131rlar, ya da bunlara b\u00fct\u00fcn\u00fcyle ilgisiz kal\u0131rlar. Bu tutum Furkan Suresi’nde \u015f\u00f6yle ifade edilmektedir: “… Bo\u015f \u015feylerin yan\u0131ndan ge\u00e7tiklerinde vakarla ge\u00e7ip giderler.” (Ayet: 72)
\n\u015e\u00fcphesiz m\u00fcminlerin \u00f6nde gelen niteliklerindendir bu. M\u00fcmin her an omuzlar\u0131nda sorumlulu\u011funun y\u00fck\u00fcn\u00fc hisseden ki\u015fidir; d\u00fcnya onun i\u00e7in bir imtihan yeri ve hayat da bu imtihan i\u00e7in ayr\u0131lm\u0131\u015f s\u0131n\u0131rl\u0131 bir s\u00fcredir. T\u00fcm zihni, bedeni ve ruhuyla imtihan ka\u011f\u0131d\u0131na e\u011filen bir \u00f6\u011frenci \u00f6rne\u011fi, bu duygu da m\u00fcmini t\u00fcm hayat\u0131 boyunca ciddi ve sorumluluk i\u00e7inde davranmaya y\u00f6neltir…
\nNas\u0131l imtihan salonundaki \u00f6\u011frenci her an\u0131n\u0131n gelece\u011fi i\u00e7in ne kadar \u00f6nemli ve etkili oldu\u011funun bilincindeyse ve bu bilin\u00e7le en ufak bir an\u0131n\u0131 bile bo\u015fa harcamak e\u011filimi g\u00f6stermezse, ayn\u0131 \u015fekilde m\u00fcmin de hayat\u0131n\u0131n her an\u0131n\u0131 yararl\u0131 ve niha\u00ee sonuca g\u00f6t\u00fcr\u00fcc\u00fc i\u015flerle ge\u00e7irir. O kadar ki, e\u011flenme ve dinlenme konular\u0131nda bile, kendini hayatta daha y\u00fcce hedeflere haz\u0131rlay\u0131c\u0131 ve zaman\u0131 bo\u015fa ge\u00e7irtmeyecek se\u00e7imlerde bulunur. Bunun yan\u0131s\u0131ra, m\u00fcmin do\u011fru d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcr, pak ve temiz tabiatl\u0131d\u0131r ve halis zevkler sahibidir. Ahl\u00e2k d\u0131\u015f\u0131 \u015feylere kar\u015f\u0131 herhangi bir e\u011filim ta\u015f\u0131maz o. Yararl\u0131 ve do\u011fru s\u00f6z s\u00f6yler, gevezelik etmez ince bir \u015fakac\u0131l\u0131\u011f\u0131 vard\u0131r, ama bu hi\u00e7bir zaman alay, e\u011flence, g\u00fcld\u00fcrmece ve taklit cinsinden de\u011fildir. Kulaklar\u0131n ko\u011fuculuk, g\u0131ybet, \u00e7eki\u015ftirme, iftira, yalan, i\u011fren\u00e7 \u015fark\u0131 ve m\u00fcstehcen s\u00f6zlerden uzak kalamad\u0131\u011f\u0131 bir toplum, m\u00fcmin i\u00e7in bir i\u015fkence kayna\u011f\u0131d\u0131r. Va’d edilen cennetin bir \u00f6zelli\u011fi de, “…. orda bo\u015f ve yarars\u0131z hi\u00e7bir \u015feyin duyulmayaca\u011f\u0131” de\u011fil midir?
\n5. “Zekat” kelimesi ar\u0131nma ve geli\u015fme, b\u00fcy\u00fcme, bir\u015feyin d\u00fczenli olarak artmas\u0131 ve herhangi bir engelle kar\u015f\u0131la\u015fmadan b\u00fcy\u00fcmesine yard\u0131m etmek anlam\u0131ndad\u0131r. \u0130sl\u00e2mi bir engelle kar\u015f\u0131la\u015fmadan b\u00fcy\u00fcmesine yard\u0131m etmek anlam\u0131ndad\u0131r. \u0130sl\u00e2mi bir kavram olarak, hem serveti ar\u0131nd\u0131rmak i\u00e7in ondan al\u0131nan pay ve hem de bizzat ar\u0131nd\u0131rma eylemini ifade eder. Buradaki ayet metninin as\u0131l anlam\u0131, “M\u00fcmin s\u00fcrekli ar\u0131nma i\u00e7indedir” \u015feklindedir. Bu y\u00fczden anlam, yaln\u0131zca teknik anlamda “zekat” vermekle s\u0131n\u0131rl\u0131 olmay\u0131p, ahl\u00e2k, mal-m\u00fclk, servet ve genelde t\u00fcm ya\u015fay\u0131\u015f a\u00e7\u0131s\u0131ndan s\u00fcrekli nefsi ar\u0131nma halinde olmay\u0131 kapsar. Ayr\u0131ca, s\u00f6z konusu edilen, ki\u015finin yaln\u0131zca kendi nefsini ‘ar\u0131nd\u0131rmas\u0131’ de\u011fil, ba\u015fkalar\u0131n\u0131 da ar\u0131nd\u0131rmaya \u00e7al\u0131\u015fmas\u0131d\u0131r. O halde, ayetin anlam\u0131 \u015f\u00f6yle olmaktad\u0131r: “M\u00fcminler kendilerini ve ayn\u0131 zamanda ba\u015fkalar\u0131n\u0131 ar\u0131nd\u0131ranlard\u0131r.”
\nAyn\u0131 durum Kur’an’\u0131n ba\u015fka yerlerinde de ifade edilmektedir: “Andolsun, ar\u0131nan ve Rabbinin ismini zikredip namaz k\u0131lan felah buldu” (A’la: 14-15) “Andolsun, nefsini ar\u0131tan felah buldu ve andolsun onu g\u00f6men kaybetti” (\u015eems: 9-10) . \u015eu kadar ki, buradaki ayet hem ki\u015finin kendisinin, hem de toplumun ar\u0131nmas\u0131n\u0131 vurgulad\u0131\u011f\u0131ndan anlam a\u00e7\u0131s\u0131ndan daha kapsaml\u0131d\u0131r.”
\n6. Onlar kelimenin tam anlam\u0131yla iffet ve namus sahibidirler. Her t\u00fcrl\u00fc cinsel sap\u0131kl\u0131k ve a\u015f\u0131r\u0131l\u0131ktan uzakt\u0131rlar. \u00d6ylesine iffetlidirler ki, \u0130lahi Kanunun ba\u015fkalar\u0131 \u00f6n\u00fcnde a\u00e7\u0131lmas\u0131n\u0131 yasaklad\u0131\u011f\u0131 yerlerini de \u00f6rterler. Daha fazla a\u00e7\u0131klama i\u00e7in bkz: Nur an: 30 ve 32.
\n7. Bizzat cinsel arzunun ve onu \u00f6zellikle dindar ve takva sahibi ki\u015filer i\u00e7in me\u015fru yollarla gidermenin de yerilmi\u015f oldu\u011fu gibi yanl\u0131\u015f bir anlama olmas\u0131n diye ‘antr-parantez’ (ara c\u00fcmlesi) olarak bu iki ayet gelmi\u015ftir. Yaln\u0131zca m\u00fcminlerin gizli y\u00f6nlerini titizlikle koruduklar\u0131 ifadesiyle yetinilmi\u015f olsayd\u0131, bu durumda onlar\u0131n rahip ve m\u00fcnzev\u00ee bir hayat i\u00e7inde ya\u015fayan ki\u015filer gibi evlenmeden “terk-i d\u00fcnya” bir hayat s\u00fcrmeleri gerekti\u011fi anlam\u0131 \u00e7\u0131karabilece\u011finden bu t\u00fcr yanl\u0131\u015f anlamalar peki\u015febilirdi. Bunu \u00f6nlemek i\u00e7in, cinsel arzunun me\u015fru yollarla giderilmesinde sak\u0131nca olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 b\u00f6yle bir ara c\u00fcmleyle belirtme gere\u011fi duyulmu\u015f olsa gerektir. \u015eu kadar ki, bu arzuyu gidermede \u00f6ng\u00f6r\u00fclen s\u0131n\u0131rlar\u0131 a\u015fmak yasaklanmaktad\u0131r.
\nYeri gelmi\u015fken, bu ara c\u00fcmleyle ilgili olarak birka\u00e7 noktay\u0131 belirtelim:
\n1) \u00d6zel yerlerin korunaca\u011f\u0131 ki\u015filerden iki t\u00fcr kad\u0131n hari\u00e7 tutulmaktad\u0131r: a) E\u015fler, b) Yasal olarak ki\u015finin m\u00fclkiyetinde bulunan kad\u0131nlar, yani cariyeler. B\u00f6ylece, ki\u015finin evlenmeyle de\u011fil, ama sahip olmakla elinde bulundurdu\u011fu cariyeleriyle cinsel ili\u015fkide bulunmas\u0131na izin verilmi\u015f olmaktad\u0131r. E\u011fer burada da evlilik \u015fart olsayd\u0131, cariye e\u015fler aras\u0131nda bulunaca\u011f\u0131ndan ayr\u0131ca an\u0131lmas\u0131na gerek kalmazd\u0131. Cariyelerle cinsel ili\u015fkide bulunma izni konusunda tart\u0131\u015fmaya giren baz\u0131 modern yorumcular Nisa, 25’e dayanarak, bu ayetteki h\u00fcr bir m\u00fcsl\u00fcman kad\u0131nla evlenmeye g\u00fcc\u00fc yetmeyenin m\u00fcsl\u00fcman bir cariyeyle evlenebilece\u011fi h\u00fckm\u00fcn\u00fc delil g\u00f6stererek, evlenmeden cariyelerle cinsel ili\u015fkide bulunulamayaca\u011f\u0131n\u0131 iddia etmektedirler. Fakat, bu yorumcular\u0131n ilgin\u00e7 bir \u00f6zellikleri var: Herhangi bir ayetin bir b\u00f6l\u00fcm\u00fc i\u015flerine gelirse ne \u00e2l\u00e2, kalan b\u00f6l\u00fcm\u00fc i\u015flerine gelmedi mi, oras\u0131n\u0131 g\u00f6rmeyiverir. Nisa 25’nci ayette ge\u00e7en cariyelerle evlenme konusundaki h\u00fck\u00fcm \u015f\u00f6yledir: “… Onlar\u0131 velilerinin izniyle nikah edin ve \u00fccretlerini (mehirlerini) verin.” Burada s\u00f6z\u00fc edilen evlenecek ki\u015finin cariyenin efendisi de\u011fil de h\u00fcr bir m\u00fcsl\u00fcman kad\u0131nla evlenmeye g\u00fc\u00e7 yetiremeyip, bir ba\u015fkas\u0131n\u0131n eli alt\u0131ndaki cariyeyle evlenmek isteyen oldu\u011fu apa\u00e7\u0131kt\u0131r. \u00c7\u00fcnk\u00fc, e\u011fer sorun ki\u015finin kendi cariyesiyle evlenmesi olsayd\u0131, o zaman izni al\u0131nacak veli kim olacakt\u0131? Sonra, b\u00f6ylesi yorumcular\u0131n bu ayetle ilgili tefsirleri Kur’an’da ayn\u0131 konuyu i\u015fleyen daha ba\u015fka ayetlerle de \u00e7eli\u015fmektedir. Bu konuda Kur’an\u00ee h\u00fckm\u00fc anlamak isteyen samimi bir kimse Nisa: 3, 25; Ahzab: 50, 52; Mearic: 30 ve ayr\u0131ca M\u00fcmin\u00fbn Suresi’nin ele ald\u0131\u011f\u0131m\u0131z bu ayetine de bakabilir. (Daha fazla a\u00e7\u0131klama i\u00e7in bkz. Nisa an: 44, ve “Tefhimat” adl\u0131 eserimiz, cilt: 2, sh: 290-324 yine “Resail ve Mesail” adl\u0131 eserimiz, cilt: 1, sh: 324-333.)
\n2) . Ara c\u00fcmledeki h\u00fck\u00fcm, metinden de anla\u015f\u0131laca\u011f\u0131 \u00fczere yaln\u0131zca erkeklerle ilgilidir. Hz. \u00d6mer zaman\u0131nda bir kad\u0131n, dinin bu ince noktas\u0131n\u0131 anlamayarak k\u00f6lesiyle cinsel ili\u015fkide bulunmu\u015f ve durumu sahabelerin dan\u0131\u015fma meclisine getirdi\u011finde hepsi “Allah’\u0131n Kitab\u0131’n\u0131 yanl\u0131\u015f yorumlam\u0131\u015f” karar\u0131na varm\u0131\u015flard\u0131r. Kimse, e\u011fer bu istisna yaln\u0131z erkekler i\u00e7inse, o zaman nas\u0131l kocalar kar\u0131lar\u0131na helal olur \u015f\u00fcphesine d\u00fc\u015femez. Kocalar gizli yerlerini kad\u0131nlar\u0131ndan da korumak emriyle y\u00fck\u00fcml\u00fc olmad\u0131klar\u0131na g\u00f6re kar\u0131lar da kocalar\u0131yla ilgili olarak ayn\u0131 emirle y\u00fck\u00fcml\u00fc olmayacaklar\u0131ndan b\u00f6ylesi bir \u015f\u00fcphe yersizdir ve ayr\u0131ca kad\u0131nlar i\u00e7in bir istisna belirtme\u011fe gerek yoktur.
\nB\u00f6ylece, h\u00fck\u00fcm yaln\u0131zca erkekle yasal a\u00e7\u0131dan sahip oldu\u011fu kad\u0131n aras\u0131nda ge\u00e7erli ve k\u00f6le, efendisi kad\u0131na haram olmaktad\u0131r. K\u00f6lenin kad\u0131na haram olu\u015funun hikmeti, onun bu \u015fekilde yaln\u0131zca cinsel arzusunu doyurup, kad\u0131n\u0131n ve ev halk\u0131n\u0131n y\u00f6neticisi ve bak\u0131c\u0131s\u0131 (kavvam) olamayaca\u011f\u0131, bunun da aile hayat\u0131nda ciddi bir gedi\u011fe yol a\u00e7aca\u011f\u0131d\u0131r.
\n3) “…. fakat kim bunlar\u0131n \u00f6tesini isterse, b\u00f6yleleri s\u0131n\u0131r\u0131 a\u015fanlard\u0131r” c\u00fcmlesi cinsel arzunun zina, e\u015fcinsellik, hayvanlarla temas ve bunlar gibi daha ba\u015fka yollarla gidermenin haram oldu\u011funu a\u00e7\u0131klamaktad\u0131r. Yaln\u0131z elle doyum (istimna) konusunda fakihler ihtil\u00e2f etmi\u015flerdir. \u0130mam Ahmed \u0130bn Hanbel, onu m\u00fcbah sayarken, \u0130mam-\u0131 Malik ve \u015eafi\u00ee kesinlikle haram kabul etmi\u015flerdir; Hanefiler ise, haram saymakla birlikte, e\u011fer ki\u015fi \u015fehvet n\u00f6beti an\u0131nda elle doyumda bulunursa affedilebilece\u011fi g\u00f6r\u00fc\u015f\u00fcndedirler.
\n4) Baz\u0131 m\u00fcfessirler bu ayetten Mut’a’n\u0131n (ge\u00e7ici evlilik) yasak oldu\u011fu sonucuna varm\u0131\u015flard\u0131r. Onlara g\u00f6re, ki\u015finin ge\u00e7ici evlilikte bulundu\u011fu kad\u0131n ne bir e\u015ftir, ne de bir cariyedir. Cariye olmad\u0131\u011f\u0131 ortadad\u0131r; e\u015f de de\u011fildir. \u00c7\u00fcnk\u00fc normal evlilikte kad\u0131nla ilgili h\u00fck\u00fcmler burada ge\u00e7erli de\u011fildir; ne kad\u0131n erke\u011fe miras\u00e7\u0131 olur, ne de erkek kad\u0131na; iddet (bo\u015fanma veya kocan\u0131n \u00f6l\u00fcm\u00fcnden sonra bir s\u00fcre bekleme) , bo\u015fanma, nafaka gibi h\u00fck\u00fcmler s\u00f6z konusu olmad\u0131\u011f\u0131 gibi, erke\u011fin onunla evlilik ili\u015fkilerinde bulunmayaca\u011f\u0131 s\u00f6z\u00fc de sahte bir su\u00e7lamadan ibarettir. Ayr\u0131ca, erkek d\u00f6rtten fazla kad\u0131nla evlenemeyece\u011finden Mut’ayla bu s\u0131n\u0131r a\u015f\u0131lmaktad\u0131r. B\u00f6ylece, Mut’ayla al\u0131nan kad\u0131n e\u015f ve cariye olmad\u0131\u011f\u0131na g\u00f6re, b\u00f6yle bir evlilik ‘\u00f6te’yi istemek, bunu yapan da Kur’an’\u0131n diliyle ‘s\u0131n\u0131r\u0131 a\u015fan’ olmaktad\u0131r.
\nBu her ne kadar g\u00fc\u00e7l\u00fc bir delilse de, ta\u015f\u0131d\u0131\u011f\u0131 zay\u0131f bir nokta dolay\u0131s\u0131yla Mut’a yasa\u011f\u0131yla ilgili oldu\u011fu kesin de\u011fildir. Ger\u00e7ek \u015fu ki, Hz. Peygamber (s.a) Mut’ay\u0131 niha\u00ee olarak Mekke’nin fethi y\u0131l\u0131nda yasaklam\u0131\u015f olup, bundan \u00f6nce Mut’an\u0131n caiz oldu\u011fu konusunda \u00e7ok say\u0131da sahih rivayet vard\u0131r. E\u011fer Mekke’de inmi\u015f olan bu ayetle Mut’a yasaklanm\u0131\u015f olsayd\u0131, Mekke’nin fethine kadar ge\u00e7en bunca y\u0131l Hz. Peygamber (s.a) bu yasa\u011f\u0131 nas\u0131l a\u00e7\u0131klamazd\u0131? Bu bak\u0131mdan Mut’a yasa\u011f\u0131 herhangi kesin bir Kur’an\u00ee h\u00fckme de\u011fil, Hz. Peygamber’in (s.a) s\u00fcnnetine dayanmaktad\u0131r. E\u011fer, s\u00fcnnetle yasaklanmam\u0131\u015f olsayd\u0131, Mut’an\u0131n bu ayetle haram k\u0131l\u0131nd\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6ylemek zor olurdu.
\nMut’ayla ilgili iki noktay\u0131 daha a\u00e7\u0131kl\u0131\u011fa kavu\u015fturmak gerekiyor burada:
\n(a) Mut’a yasa\u011f\u0131 S\u00fcnnet’e dayal\u0131 olup, onu Hz. \u00d6mer’in yasaklad\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6ylemek yanl\u0131\u015ft\u0131r. Hz. \u00d6mer’in yapt\u0131\u011f\u0131 bu yasa\u011f\u0131 peki\u015ftirmek ve halka a\u00e7\u0131klamak olmu\u015ftur. Mut’a Hz. Peygamber’in (s.a) hayat\u0131n\u0131n sonlar\u0131nda yasakland\u0131\u011f\u0131ndan, bu yasak herkes\u00e7e bilinmiyordu.
\n(b) \u015eia’n\u0131n Mut’ay\u0131 mutlak anlamda me\u015fru ve caiz g\u00f6rmesinin Kur’an’da ve S\u00fcnnet’te herhangi bir dayana\u011f\u0131 yoktur. Ger\u00e7i birka\u00e7 sahabeyle birlikte onlar\u0131 izleyenler ve baz\u0131 fakihler a\u015f\u0131r\u0131 gereklilik ve ihtiya\u00e7 durumunda Mut’ay\u0131 caiz g\u00f6rm\u00fc\u015flerse de, bunlar\u0131n hi\u00e7biri onun normal evlilik gibi her zaman uygulanabilecek t\u00fcrde me\u015fru oldu\u011fu g\u00f6r\u00fc\u015f\u00fcnde de\u011fildiler. Mut’ay\u0131 en fazla caiz sayan sahabe olarak g\u00f6sterilen Hz. Abdullah \u0130bn Abbas bizzat bu caiz olu\u015fu \u015f\u00f6yle a\u00e7\u0131klam\u0131\u015ft\u0131r: “Yaln\u0131zca a\u015f\u0131r\u0131 gereklilik (\u0131zt\u0131rar) durumunda caiz olan l\u00e2\u015fe gibidir o.” Hatta, halk\u0131n bu izni rastgele kullan\u0131p, gerekli gereksiz uygulad\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6r\u00fcnce \u0130bn Abbas g\u00f6r\u00fc\u015f\u00fcn\u00fc g\u00f6zden ge\u00e7irme gere\u011fi duymu\u015ftur. Fakat \u0130bn Abbas ve ayn\u0131 g\u00f6r\u00fc\u015fteki birka\u00e7 fakih g\u00f6r\u00fc\u015flerini g\u00f6zden ge\u00e7irme gere\u011fi duymu\u015f olsun veya olmas\u0131n, mut’ay\u0131 savunanlar\u0131n ancak a\u015f\u0131r\u0131 gereklilik halinde ona izin verdikleri ger\u00e7ektir. Mut’ay\u0131 mutlak anlamda caiz g\u00f6rmek, gere\u011fi yokken uygulamak ve nikahl\u0131 ba\u015fka kar\u0131s\u0131 veya kar\u0131lar\u0131 varken ona ba\u015fvurmak, b\u0131rak\u0131n onu Hz. Muhammed’in (s.a) \u015feriat\u0131na ve ailesinin bilgin fakihlerine g\u00f6ndermeyi, zevk-i selim bile b\u00f6yle bir izinden i\u011frenir. Ben kendi ad\u0131ma, hi\u00e7bir sayg\u0131de\u011fer \u015eii m\u00fcsl\u00fcman\u0131n k\u0131z\u0131n\u0131 veya k\u0131zkarde\u015fini Mut’ayla evlendirmek isteyece\u011fini sanm\u0131yorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc e\u011fer Mut’a ger\u00e7ek anlamda caiz g\u00f6r\u00fcl\u00fcrse, bu, toplumda fahi\u015feler gibi gerekti\u011fi zaman elde edilebilecek bir a\u015fa\u011f\u0131 kad\u0131n s\u0131n\u0131f\u0131n\u0131n bulundu\u011fu anlam\u0131na gelir. Yok, b\u00f6yle de\u011filse, mut’a toplumun yoksul katman\u0131ndaki kad\u0131nlarla s\u0131n\u0131rl\u0131d\u0131r ve zenginler onlar\u0131 kar\u0131lar\u0131 gibi kullanma \u00f6zg\u00fcrl\u00fck ve hakk\u0131na sahiptirler. B\u00f6yle bir adaletsizlik ve ay\u0131r\u0131m \u0130lahi Kanun’dan beklenebilir mi acaba? Ve Allah ve Ras\u00fbl\u00fc her sayg\u0131de\u011fer kad\u0131n\u0131n kendisi i\u00e7in bir leke ve utan\u00e7 sayaca\u011f\u0131 bir eyleme izin verecek midir?
\n8. M\u00fcminler kendilerine verilen emanetleri yerine getirirler. Bu ba\u011flamda, Arap\u00e7a “emanet” kelimesi \u00e7ok kapsaml\u0131 olup, Allah, toplum ve bireyler taraf\u0131ndan ki\u015filere “tevdi” edilen her\u015feyi i\u00e7ine ald\u0131\u011f\u0131n\u0131 belirtmeliyiz. Ayn\u0131 \u015fekilde, ahd ve Allah’la insan ve insanla insan aras\u0131nda yap\u0131lan t\u00fcm anla\u015fma, s\u00f6zle\u015fme ve s\u00f6z vermeleri kapsar. Bizzat Hz. Peygamber (s.a) hutbelerinde ahidleri yerine getirmenin \u00f6nemini s\u00fcrekli vurgularlard\u0131: “Emaneti yerine getirmeyenin iman\u0131 yoktur, s\u00f6z\u00fcnde ve va’dinde durmayan\u0131n da \u0130sl\u00e2m\u0131 yoktur.” (Beyhak\u00ee) . Buhari ve M\u00fcslim’in rivayet etti\u011fi bir hadiste de \u015f\u00f6yle buyurmaktad\u0131r o: “D\u00f6rt \u00f6zellik vard\u0131r ki, kendisinde bunlar\u0131n hepsi bulunan kimse hi\u00e7 \u015f\u00fcphesiz m\u00fcnaf\u0131kt\u0131r; kendisinde bunlardan biri olan ise onu b\u0131rak\u0131ncaya de\u011fin o \u00f6l\u00e7\u00fcde m\u00fcnaf\u0131kt\u0131r: a) Kendisine emanet edilen emanete ihanet eder, b) Konu\u015ftu\u011fu zaman yalan s\u00f6yler, c) S\u00f6z verdi\u011fi zaman s\u00f6z\u00fcnde durmaz, d) Kavga ve d\u00fc\u015fmanl\u0131\u011f\u0131nda s\u0131n\u0131r tan\u0131maz.”<\/p>\n","protected":false},"excerpt":{"rendered":"

B\u0130SM\u0130LLAH\u0130RRAHMAN\u0130RRAH\u0130M Hamd kendisinden ba\u015fka ilah olmayan, mutlak manada tek g\u00fc\u00e7 ve kudret sahibi olan Allah\u2019a mahsustur. Salat ve selam t\u00fcm peygamberlerin ve onlar\u0131 takip eden tabilerinin \u00fczerine olsun. 3- Onlar, ‘t\u00fcm\u00fcyle bo\u015f’ \u015feylerden y\u00fcz \u00e7evirenlerdir,(4) 4- Onlar, zek\u00e2ta ili\u015fkin (s\u00f6z ve g\u00f6revlerini mutlaka) yerine getirenlerdir.(5) 5- Ve onlar \u0131rzlar\u0131n\u0131 koruyanlard\u0131r;(6) 6- Ancak e\u015fleri ya da […]<\/p>\n","protected":false},"author":13,"featured_media":15305,"comment_status":"open","ping_status":"open","sticky":false,"template":"","format":"standard","meta":{"footnotes":""},"categories":[1],"tags":[],"yoast_head":"\n