VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 167. VE 170. AYETLER

Kâfirlerin Sapıklığı, Cezaları, İnsanların Son Peygambere İman Etmeye Davet Edilmeleri
167- İnkâr edip insanları Allah yolundan alıkoyanlar şüphesiz uzak bir sapıklığa düşmüşlerdir.
168-169- Muhakkak ki kâfir olan ve zulmedenleri Allah bağışlayacak, onları cehennem yolu dışında bir yola da itecek değildir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. Bu ise Allah’a pek kolaydır.
170- Ey insanlar! Peygamber size Rab-binizden hak ile gelmiştir. O halde kendi faydanıza olarak hemen iman edin. Eğer küfre saparsanız, muhakkak ki, göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.
Açıklaması
Şüphesiz ki, Allah’ı, Peygamberini, Kur’ân-ı Kerîm’i inkâr ederek kâfir olanlar, başkalarını da İslâm dininden, Muhammed (s.a.)’e uyup onun izinden gitmekten, kalplerine şüphe tohumlan saçmak suretiyle, alıkoyanlar, -meselâ “Eğer bu bir peygamber olsaydı Kitabını tıpkı Tevrat’ın Musa’ya indirildiği şekilde semadan bir defada getirirdi.” şeklindeki sözleri yahut “Yüce Allah Tevrat’ta Musa’nın şeriatının asla değiştirilmeyeceğim Kıyamet gününe kadar nesh olunmayacağını belirtmiştir.” şeklindeki sözleri veya Peygamberler ancak Harun ve Davud’un soyundan gelenler arasından çıkar gibi iddiaları- işte bunlar, oldukça uzak bir sapıklıkla sapmış bulunuyorlar. Yani hak ve doğrunun dışına çıkmış, ondan alabildiğine uzaklaşmış bulunuyorlar.
Daha sonra Yüce Allah, ayetlerini, Kitabını ve rasulünü inkâr edip küfre sapan, hem bununla, hem onun yolundan başkalarını alıkoymakla ve hem de çeşitli günahlar işleyip onun yasaklarını çiğnemekle kendilerine zulmeden kâfirler hakkındaki hükmünü açıklamaktadır: Allah böylelerine mağfiret etmeyecek, onları hayır yoluna iletmeyecek, artık bir daha onları doğruya muvaffak kılmayacaktır. Artık O, bu gibi kimseleri amellerinin cezası olan cehennem yolundan başka bir yola ulaştırmaz. Yüce Allah’ın: “Cehennem yolu dışında” buyruğu munkatı’ bir istisnadır. Çünkü bu yol zalim kâfirlerin yoludur.
Bunların cehennemdeki akıbeti de, ebediyen kalmak şeklindedir. Yani orada tek bir hal üzere kalacaklardır. Orada bir değişiklik, yok olma söz konusu değildir, orada ebedîlik vardır. Ebedilik ise uzayıp giden, sonu gelmeyen zaman demektir. Bunun amelleriyle mütenasip bir şekilde nasıl devam edeceğini en iyi bilen Allah’tır. Amellerine karşılık böyle bir ceza vermek Allah için pek kolaydır. Çünkü O, her şeye gücü yetendir, bir ve tektir, Kahhâr’dır, hikmet ve adaletin gerektirdiğini yapandır. Bu ifadeler ile onların değerlerinin oldukça düşük olduğuna da işaret edilmektedir.
Yüce Allah Yahudilerin şüphesine cevap verip delillerini çürüttükten, izledikleri yolun tutarsızlığını açıkladıktan sonra, bütün insanlara hitap etmekte ve bu hitabıyla onlara Muhammed (s.a.)’in davetine itaat ile boyun eğmelerini, risaletine iman etmelerini emretmektedir.
İşte bu peygamber sizlere hidayeti, hak dini ve yüce Allah’tan türlü dertlere şifa verecek, kalpleri rahatlatacak açıklamaları getirmiştir. O bakımdan onun size getirdiklerine iman ediniz, ona tabi olunuz. Bu iman sizin için hayırlı olacaktır. Çünkü o sizi temizleyip arındırır; pisliklerden, kirlerden temizler. Dünya ve ahirette mutluluğunuzu sağlayacak hidayete iletir. Rabbinden getirdiği hak ise Kur’ân’dır; yalnızca Allah’a kulluk edip O’ndan başkasmdan yüz çevirmektir.
Daha sonra cenab-ı Hak şöylece uyarı ve tehditte bulunmaktadır: Eğer kâfir olursanız şüphesiz ki, Allah’ın size bir ihtiyacı yoktur. İmanınıza muhtaç değildir. Sizi cezalandırmaya gücü yeter. Küfre sapmanız dolayısıyla onun bir zararı olmaz. Çünkü göklerde ve yerde bulunan her şey, mülkiyeti, yaratması ve kulluğu itibariyle yalnız O’nundur. Kâinatta bulunan her şey, Yüce Allah’ın mülküdür. Onları yaratan O’dur. Hepsi O’nun kulu olup, O’nun hükmüne itaatle boyun eğenlerdir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Mûsâ dedi ki: Sizler de yeryüzünde bulunanların hepsi de kâfir olursanız, şüphesiz ki Allah Ganî’dir (imanınıza muhtaç olmayandır), Hamîd’dir (her türlü hamde lâyık olandır).” (İbrahim, 14/8) Burada ise Yüce Allah “Allah Alîm’dir” buyurmaktadır, yani aranızdan kimin hidayeti hak ettiğini bilir, o bakımdan onu hidayete iletir. Kimin de sapıklığa lâyık olduğunu bilir, o bakımdan onu saptırır. Kullarının amellerinden hiç bir şey O’na gizli kalmaz. “Hakîm’dir.” Sözleri, fiilleri, şeriat ve kaderi sonsuz hikmetlerle dopdolu ve sapasağlamdır. Kullarından herhangi bir amel işleyen bir kimsenin amelini zayi etmez. Mümin ile kâfiri, kötülük yapan ile iyilik yapanı da eşit tutmaz. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Yoksa biz iman edip salih amel işleyen kimseleri yeryüzünde fesat çıkartan kimseler gibi mi kılacağız? Yahut takva sahibi olan kimseleri günahkârlar gibi mi kılacağız?” (Sâd, 38/28). [1][90]