sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 114. VE 115. AYETLER

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 114. VE 115. AYETLER
28.06.2025
10
A+
A-

Hayırlı Gizli Konuşmalar, Resule Düşmanlığın Ve Müminlerin Yolundan Başka Yola Uymanın Cezası

 

114- Sadaka vermeyi, iyilik yapmayı ve insanlar arasında sulh yapılmasını em­reden kimse müstesna onların fısıltılı konuşmalarının çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları Allah rızası için yaparsa ona büyük bir mükâfat vere­ceğiz.

115- Kim kendisine doğru yol açıklan­dıktan sonra Peygamberle ayrılığa dü­şer ve müminlerin yolunun dışında bir yol takip ederse onu gittiği bu yolda bırakırız ve cehenneme atarız. O ce­hennem ne kötü bir yerdir!…

 

Nüzul Sebebi

 

Bu ayetler Tu’me b. Übeyrık ailesinin bozgunculuk ve şer üzerine işbirliği, hırsızlık suçunun Yahudinin üzerine atılması hususunda kendi aralarında ge­celeyin gizlice konuşmaları hakkında nazil olmuştur.

Rivayete göre Peygamberimiz (s.a.) elinin kesilmesi şeklinde hüküm verince Tu’me Mekke’ye kaçmış, dininden dönmüş ve müşrik olarak ölmüştü. Bunun üzerine “Kim Rasul’e karşı gelirse…” (Nisa, 4/115) ayeti nazil oldu. [1][55]

 

Açıklaması

 

Tu’me’nin kabilesi gibi insanların kendi aralarında yaptıkları konuşmala­rın ve fısıldaşmalann pek çoğunda hiçbir hayır yoktur.

Ancak şu üç hususta yapılan gizli konuşmalar bundan müstesnadır:

1- Muhtaç olana yardım etmek, fakir ve yoksula yardımcı olmak için sada­ka vermekle emredilmesi.

2- Emri bi’1-maruf yapılması: Ma’ruf, şeriatın emrettiği umumî maslahat ve genel hayır bulunan hususlardır.

3- Dava ve çekişmelerinde insanların arasını düzeltmek ve ıslah etmek.

Nitekim bu husus İbni Merdûveyh, Tirmizî ve İbni Mace’nin Ümmü Habi-be’den rivayet ettiği hadiste de belirtilmektedir: Bu hadiste Efendimiz (s.a.) şöyle buyurmuşlardır:

“Ademoğlunun bütün sözleri lehine değil, kendi aleyhinedir: Ancak Allah’ı zikretmek, emri bi’l-maruf ve nehyi ani’l-münkeryapmak müstesnadır.”

İmam Ahmed, Ümmü Gülsüm bnt. Ukbe’den naklediyor: Resulullah (s.a.)’ın şöyle buyurduğunu işittim: “İnsanların arasını ıslah eden, hayrı geliş­tiren ya da hayır söyleyen kimse yalancı değildir.” Ümmü Gülsüm devam etti: “Ben Peygamberimiz (s.a.)’in insanların birbirlerine söyledikleri yalanların üç şeklinden başka hiçbir şekline izin verdiğini görmedim: Savaşta, insanların arasını düzeltmede, erkeğin hanımına ve hanımın erkeğine konuşmasında söy­lediği söz.”

İmam Ahmed’in İbni Ömer (r.a.)’den rivayet ettiğine göre Peygamberimiz (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Sadakanın en faziletlisi insanların arasını düzelt­mektir.”

Ebubekir el-Bezzar ve Beyhakî’nin Enes (r.a.)’ten rivayet ettiklerine göre Peygamberimiz (s.a.) Ebu Eyyüb (r.a.)’e şöyle buyurmuştu:

– Sana bir ticaret göstereyim mi? Ebu Eyyüb:

– Evet ya Rasulallah, dedi. Efendimiz (s.a.):

– Bu, insanlar birbirleriyle bozuştukları zaman insanların arasını ıslah et­meye çalışmandır. İnsanlar birbirlerinden uzaklaştıkları zaman aralarını yak­laştır mandır.

Ayet-i kerimede “pek çoğunda” ifadesi kullanıldı. Çünkü fısıldaşmalarm bir kısmı tarım, ticaret, sanayi vb. özel işler ve mubah olan şeylerde olur. Bun­lar kötülükle nitelendirilmez. Bu işlerde hayır maksadı da yoktur. Ayette geçen kendisinde hayır vasfı bulunmayan pek çok fısıldaşmalar başkalarının durum­larını ilgilendiren konularda fısıldaşmadır.

Allah Teâlâ fısıldaşmayı genellikle günah ve şerrin kaynağı olarak saymış­tır: “Ey iman edenler! Aranızda fısıltı ile konuştuğunuz zaman günah işlemeyi, düşmanlık yapmayı ve Peygamberce karşı gelmeyi fısıldaşmayın. İyilik ve takva hakkında fısıldasın. Dirildikten sonra huzurunda toplanacağınız Allah’tan kor­kun.” (Mücadile, 58/9).

İmam Malik, Buharı ve Müslim’in İbni Ömer (r.a.)’den rivayet ettiklerine göre Peygamberimiz (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Bir araya gelenler üç kişi olun­ca iki kişi bir üçüncüsünü bırakıp kendi aralarında fısıldaşmasınlar. Zira bu durum üçüncü kişiyi üzecektir.” Bu bir zarar vermedir. Zarar verme ise icma ile haramdır.

Fısıldaşmanın çoğunlukla kötü bir şey olarak nitelendirilmesinin sebebi şudur: Genellikle hayrı açıkça ortaya koyma âdet olmuş, şer ve günah gizlilikle zikredilir, komplolar gizlice planlanır olmuştur.

Efendimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Günah, gönlünde darlık meydana getiren, göğsünde tereddüt meydana getiren, insanların bilmesinden hoşlanmadığın ‘şeydir.” [2][56]

Ayette zikredilen bu şeylerin en hayırlı amel oluşu sadece gizli oldukları durumdadır, yoksa açıkta yapıldıkları zaman değildir. Bunun delili şu ayettir: ‘Sadakaları açıktan verirseniz bu ne güzeldir!.. Eğer sadakaları gizler de fakir­lere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 2/271).

Cenab-ı Hak bundan sonra bu üç amelin yapılması üzerine kararlaştırılan sevabı zikretti: Allah’ın rızasını kazanmak, O’nun emrine itaat etmek kasdıyla bu hususta ihlâslı bir şekilde ve Allah (c.c.) katında bunu yapmanın sevabını yalnızca Allah’tan bekleyerek kim bu üç ameli yaparsa şüphesiz Cenab-ı Hak buna bol, büyük ve geniş mükâfat verecektir.

Hayırlı fısıldaşma durumlarına karşılık güzel mükâfat ve hayırla yapılan bu vaadden sonra Cenab-ı Hak kötülükle fısıldaşan, insanlara komplo düzenle­yen, cemaatten ayrıldıklarını ve Rasul’e düşmanlıklarını ilân edenleri tehdit ederek şöyle buyurdu:

Kim İslâm dininden dönerek ve hidayet peygamberine ve onun sünnetine açıktan düşmanlık ederek Rasul’e karşı gelir ve düşmanlık ederse, Peygambe­rimiz (s.a.)’in getirdiği şeriat yolundan başka bir yola girerse, müminlerin ce­maatinin yolundan başka bir yola uyarsa Allah o kimseyi çevireceği yere çevi­rir. Yani bu kişiyi o yola giren, bu batıl yolda yürüyen, bir istidrac olarak bu durumdan memnun kalan bir kimse kılar, onu dalâlet çukurlarında bocalayan bir kimse olarak bırakır.

Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanları sen bana bırak. Biz onları nereden geldiğini bilmedikleri bir azaba yavaş yavaş yaklaştıracağız.” (Kalem, 68/44).

“Onlar doğrudan sapınca Allah da onların kalplerini saptırmıştı.” (Saf, 61/5) “Onları azgınlıkları içinde bırakırız, bocalayıp dururlar.” (En’am, 6/110)

Allah ahirette o kimsenin varacağı yeri cehennem ateşi kılar. Onun vara­cağı bu yer ne kötü bir yerdir!.. Zira kim hidayetten çıkarsa kıyamet gününde onun yolu cehennem yolu olur.

Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Zulmedenleri ve eşlerini bir araya toplayın.” (Saffat, 37/22).

“Günahkârlar ateşi görürler ve oraya düşeceklerini anlarlar. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar.” (Kehf, 18/53).

Burada şu gerçeğe işaret vardır: Kim kendi nefsini bir yola, bir yöne çevi­rirse ve gönlü memnun ve razı olduğu halde bu yola yönelirse Allah onu bu du­rumuyla başbaşa bırakır. Kötü yolu tercih ettiği ve doğru yoldan uzaklaştığı için o kimsenin cezası da beklenen ve adalet gereği bir durum olur. [3][57]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.