VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 103. VE 105. AYETLER

Cahiliye Araplarının Kendilerine Haram Kıldıkları Davarlar Ve Develer
103- AUah bahire, sâibe, vasile ve hâmî diye bir şey kılmamıştır. Fakat o kâfir olanlar, Allah’a yalan söylüyor, iftira ediyorlar. Onların çoğunun da akılları ermez>
104- Onlara, “Allah’ın indirdiğine ve Rasulüne geliniz” denildiği zaman, “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter” derler. Ya ataları hiç bir şey bilmeyen ve doğru yolda gitmeyen kimseler idiyse de mi?
Açıklaması
Şanı yüce Allah sözü geçen bu dört şeyi haram kılmayı asla teşri etmemiştir, yüce Allah bahîre’yi de, sâibe’yi de vasîle’yi de hâmî’yi de haram kılmış değildir. Fakat cahiliye mensupları yapacaklarını yapıp bunları da Allah’ın şeri-atine nispet ederek haram kılmadığı şeyleri haram kılmakla hem yalan uyduruyorlar, hem Allah’a iftira ediyorlar. Onların büyük çoğunluğu da bunun Allah’a bir iftira olduğunu, aklı ve fikri devreden çıkarmak olduğunu, küfür, putperestlik ve şirk olduğunu akıllarıyla kavrayamamaktadırlar. Oysa Allah küfrü emretmez, kullarının kâfir olması onu hoşnut etmez.
Bu şeyleri ilk haram kılıp Araplara putlara tapmayı yasalaştıran kişi Hu-zaalı Amr b. Luha/dır. Bu kişi, Hz. İbrahim’in dinini değiştirip bahîraların kulaklarını dildi. Şaibeleri ilk serbest bırakan ve hâmî denilen develerin sırtlarına yük vurmayı yasaklayan kişi de odur.
Buharı, Hz. Aişe’nin şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.) buyurdu ki: “Ben Cehennemi gördüm, o biririni yiyip duruyordu. Amr b. Lu-hay’ı da bağırsaklarını sürükler halde gördüm. Şaibeleri ilk serbest bırakan odur.” [1][25]
Taberî de Ebu Hureyre’den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.)’ı Eksem b. el-Cevn’e şöyle derken dinledim: “Ey Eksem ben Amr b. Luhay b. Kami’a b. Hindifi ateşte bağırsaklarını sürükler halde gördüm. Senden ona ondan da sana daha çok benzeyen bir kimseyi görmedim.” Eksem şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulü! Ona benzemenin bana zarar vereceğinden korkarım.” Resulullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Asla! Çünkü sen müminsin, o ise kâfirdir. İsmail’in dinini ilk değiştiren, bahîre’nin kulağını ilk dilen, şaibeleri ilk serbest bırakan, hamilerin sırtına yük vurulmasını ilk yasaklayan odur.” [2][26]
Daha sonra Kur’an-ı Kerim bu uygulamaları yapan cahiliye müşrikleri ile şöylece tartışmaktadır: “Onlara Allah’ın indirdiğine ve Rasulüne geliniz, denildiği zaman…” yani müşrikler, “Allah’ın indirmiş olduğu hükümler gereğince ve bu hükümleri tebliğ edip onların mücmellerini açıklayan Rasulünün emrince amele geliniz” denildiğinde şöyle cevap verirler: “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter. Bu konuda onlar bizim önderlerimizdir, onlar bizim liderle-rimizdir, bizim hukukumuzu belirleyenler onlardır ve biz onların ardından gideriz.”
Şanı yüce Allah onlara inkârî bir soru ile şunu sormaktadır: Bu onlar için yeterli midir? Ataları hiç bir şekilde yasa koymayı beceremeyen, din ve dünya ile ilgili hususlarda neyin maslahat ve hayır olduğunu kesinlikle bilemeyen kimseler olsalar da mı? O ataları putperestliğin karanlıklarında ve hurafe dolu inançların seraplarında gelişigüzel yol alıyorlar, nevalarına göre bir takım hükümleri yasa yapıyorlardı. Kız çocuklarını diri diri gömmek, içki içmek, yetim ve kadınlara zulmetmek, her türlü hayasızlık ve çirkinlikleri işlemek, basit sebeplerle savaş ilân etmek, kin ve düşmanlıkları alevlendirmek gibi şeyleri ya-salaştırıyorlardı.
İşte bu, aynı zamanda kör taklidi ve herhangi bir anlayış ve idrâk söz konusu edilmeden miras yoluyla devralınan taassubu bir tenkittir. Nitekim yüce Allah bu gibi bir çok ayetten birisi olan şu ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Onlara “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman onlar “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Ya ataları hiç bir şeye akıl er-dirememiş ve doğruyu da bulamamış idiyseler?” (Bakara, 2/170) [3][27]
İyiliği Emredip Kötülüğü Yasakladıktan Sonra İşi Yüce Allah’a Havale Etmek
105- Ey müminler! Siz kendinize bakın, siz doğru yolu bulursanız o sapanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman yaptıklarınızı O size haber verecektir.
Nüzul Sebebi
el-Vahidî, İbni Abbas’tan şunu nakletmektedir: Resulullah (s.a.) başlarında Münzir b. Sâvî olduğu sırada Hecerlilere mektup yazarak onları İslâm’a davet etti. Eğer kabul etmeyecek olurlarsa cizye vermelerini söyledi. Mektup Münzir’e varınca o da bunu yanında bulunan Arap ve Hristiyanlara, Sâbiî ve Mecusilere arz edip teklif etti. Cizyeyi kabul ettiler, İslâm’a girmek istemediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.) ona şöyle yazdı: Biz Araplardan İslâm veya kılıçtan başkasını kabul etmeyiz. Kitap Ehli ile Mecusilere gelince, ben onlardan cizyeyi kabul ederim. Münzir onlara Resulullah (s.a.)’ın mektubunu okuyunca Arap olanlar İslâm’a girdi. Kitap Ehli ile Mecusiler ise cizye verdiler. Arapların münafık olanları şöyle dediler: Muhammed’in bu yaptığına hayret edilir. O yüce Allah’ın kendisini bütün insanlar ile İslâm’a girinceye kadar savaşmak üzere gönderildiğini ileri sürmekte, fakat Kitap Ehli’nden başkalarından da cizye kabul etmemektedir. Bizim görüşümüze göre o, Arap müşriklerinden kabul etmediği şeyi Hecerli müşriklerden kabul etmiştir. Bunun üzerine yüce Allah “Siz kendinize bakın, siz doğru yolu bulursanız o sapanlar size zarar veremez” yani Kitap Ehli’nden sapıtanların size zararı olmaz, buyruğunu indirdi. [4][28]
Bu, konu ile ilgili rivayetlerden biridir. Bundan maksadın Kitap Ehli’nden başkaları olduğu da söylenmiştir. Çünkü İmam Ahmed şöyle bir rivayet kayeletmektedir: Ebu Bekir es-Sıddîk (r.a.) (hutbe okumak üzere) ayağa kalktı, Allah’a hamdü senada bulunduktan sonra şöyle dedi: Ey insanlar! Sizler şu ayet-i kerimeyi okuyorsunuz, fakat ben de Resulullah (s.a.)’ı şöyle buyururken dinledim: “Şüphesiz insanlar münkeri görüp de onu değiştirmeyecek olurlarsa, Allah aradan fazla zaman geçmeden onları kuşatacak bir azap gönderir.” (Ravî der ki:) Ben Ebu Bekir’i de şöyle derken dinledim: Ey insanlar! Yalandan olabildiğince sakınınız, çünkü yalan imandan uzaktır.
Yine bu hadis-i şerifi dört Sünen sahibi ile İbni Hibban ve başkaları da pek çok yoldan ve bir çok kişiden onlar da İsmail b. Ebi Hânî’den bu senedle muttasıl ve merfu olarak rivayet etmişlerdir. Ancak onlardan kimisi İsmail b. Ebî Halid’den bu senedle, fakat Hz. Ebu Bekir’e mevkuf olarak rivayet etmişlerdir. Bununla birlikte Darekutnî ve başkaları da hadisin merfu olduğunu kabul ederler.
Diğer taraftan Tirmizî’nin Ebu Umeyye eş-ŞaTsânî’den şöyle dediğine dair rivayeti de şöyledir (bunun Kitap Ehli’nden başkası.hakkında olduğu da söylenmiştir): Ben Ebu Sa’lebe el-Hişnî’nin yanına varıp şöyle dedim: Şu ayet-i kerimeyi nasıl anlıyorsun? “Hangi ayet?” diye sordu. Ben, yüce Allah’ın, “Ey müminler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolu bulursanız o sapanlar size zarar veremez” buyruğunu okudum. Şöyle dedi: Allah’a yemin ederim ki, sen bu ayet hakkında bu işi bilen birisine soru sormuş bulunuyorsun. Ben bunu Resulullah (s.a.)’a sordum, şöyle buyurdu: “Hayır, siz iyiliği emredin, münkerden alıkoyun. Nihayet sen, sıkı sıkıya bağlı kalınan bir cimrilik ve kendisine tabi olunan bir heva ile tercih olunan bir dünya görüp, her görüş sahibinin kendi görüşünü beğendiğini görecek olursan, işte o vakit yalnız kendine bak ve avamı terk et. Sizin arkanızdan öyle bir takım günler gelecek ki, o günlerde sabredebilen kimse bir ateş korunu avucunda tutabilen kimseye benzeyecektir. O günlerde amel edebilen bir kimseye sizin gibi amel eden elli kişinin ecri kadar ecir vardır.” Bir rivayette şu fazlalık da vardır: “Ey Allah’ın rasulü, bizden elli kişinin ecri mi yoksa onlardan mı? denildi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Hayır, sizden elli kişinin ecri kadar.” Daha sonra Tirmizî şöyle dedi: Bu hasen, garib, sahih bir hadistir. [5][29]