sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 1. VE 2. AYETLER

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 1. VE 2. AYETLER
13.07.2025
2
A+
A-

MAİDE SURESİ

Nüzul Tarihi:

 

Bu sure bazı bölümleriyle Hudeybiye’den ayrılmadan sonra Mekke’de na­zil olmuş olsa da esas olarak hicretten sonra nazil olan Medenî bir suredir. Bu-harî ile Müslim’de Hz. Ömer’den şu rivayet sabittir: “Yüce Allah’ın, “Bugün si­ze dininizi tamamladım.” ayeti cuma günü Veda haccında ve Arafede öğleden sonra nazil olmuştur.”

Resulullah (s.a.)’m Veda Haccında Mâide suresini okuyup şöyle dediği ri­vayet edilmektedir: “Ey insanlar! Şüphesiz ki Mâide suresi en son nazil olan buyruklardandır. O bakımdan o surede helâl kılınmış şeyleri helâl, haram kı­lınmış şeyleri de haram biliniz.” Ahmed, Tirmizî, Hâkim ve Beyhakî de Abdul­lah b. Ömer’in şöyle dediğini rivayet etmektedir: “Son nazil olan sureler Mâide ve Feth sureleridir.” Yine Ahmed, Nesaî ve sahih olduğunu belirterek Beyhakî Hz. Aişe’nin şöyle dediğini rivayet ederler: “Maide son nazil olan suredir. O ba­kımdan o surede helâl bulduğunuz şeyi helâl diye kabul ediniz, haram buldu­ğunuzu da haram biliniz.” [1][1]

 

 

Akitlere Bağlılık, Haksızlığın Yasaklanışı, İyilik Üzere Dayanışma Ve Allah’ın Şeâirine Gereken Tazimi Göstermek

 

1- Ey iman edenler! Akitleri yerine geti­rin. Siz ihramlı iken avlanmayı helâl görmeksizin size bildirilecekler müstes­na, davarlar size helâl kılınmıştır. Mu­hakkak ki, Allah dilediği ile hükmeder.

2- Ey iman edenler! Allah’ın şeâirine, haram olan aya, hediye olan kurbanlı­ğa, gerdanlıklara ve Rablerinden lütuf ve rıza talep ederek Beytülharem’e ge­lenlere hürmetsizlik etmeyin, ihramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haramdan alıkoydukları için bir kavme olan kininiz sizi haddi aşmaya sürükle­mesin. İyilik ve takva üzerinde yardım­lasın. Günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmaym. Allah’tan sakının. Mu­hakkak ki, Allah cezası şiddetli olandır.

 

Nüzul Sebebi

 

İkinci ayetin inişi ile ilgili olarak İbni Cerîr et-Taberî, İkrime’nin şöyle dediğini rivayet etmektedir: el-Hutam b. Hind el-Bekrî Medine’ye beraberinde yiyecek yüklü bir kervan ile geldi, yiyecekleri orada sattı. Daha sonra Resulullah (s.a.)’ın huzuruna girip ona bey’at etti ve İslâm’a girdi. Geri dönüp çıktığında Hz. Peygamber ona baktı ve yanında bulunanlara şöyle dedi: “Bu kişi yanıma günahkâr birisinin yüzüyle girdi ve ahdini bozmak isteyen bir şe­kilde geri döndü.” Gerçekten Yemâme’ye varınca İslâm’dan irtidad etti. Yine Zülkade ayında Mekke’ye gitmek kasdıyla yiyecek yüklü bir kervan ile yola koyuldu. Resulullah (s.a.)’ın ashabı onun bu durumunu haber alınca muhacir ve ensardan bir grup kervanı ile birlikte onu yakalayıp zelil düşürmek kas­dıyla yola çıkmaya hazırlandı. Bunun üzerine Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah’ın şeairine… hürmetsizlik etmeyin” ayetini indirdi. Bunun üzerine yap­mak istedikleri bu işten vazgeçtiler.” es-Süddî’den de buna benzer bir rivayet kaydedilmiştir.

Yüce Allah’ın, “… sizi haddi aşmaya sürüklemesin.” buyruğunun inişiyle ilgili olarak İbni Ebî Hatim, Zeyd b. Eslem’in şöyle dediğini rivayet etmektedir: “Resulullah (s.a.) müşrikler kendilerini Beyt-i Harama varmaktan alıkoyduk­ları sırada ashabı ile birlikte Hudeybiye’de bulundular. Bu durum onlara çok ağır gelmişti. Doğu tarafından müşriklerden bir grup, umre yapmak üzere yan­larından geçti. Peygamber (s.a.)’in ashabı da: Diğer müşrikler bizim arkadaşla­rı umre yapmaktan alıkoydukları gibi biz de bunları engelleyelim, dediler. Bu­nun üzerine Yüce Allah, “Bir kavme olan kininiz sizi haddi aşmaya sürükleme­sin.” buyruğunu indirdi.” [2][2]

 

Açıklaması

 

Yüce Allah müminlere, kendilerini mükellef tutacağı emirlere sarılmaları­nı teşvik için, iman nitelikleriyle nida etmektedir. Çünkü müminler Rablerinin kendilerini mükellef kıldığı şeylere sıkı sıkıya bağlı kalırlar.

Ey iman vasfına sahip olup şeytanın davet ettiği her şeyi bir kenara itenler! Akitlere, yani kendi aranızda, sizinle Allah arasında yahut kendinizle sair in­sanlar arasında akdetmiş olduğunuz ahitlere, yani akitlere eksiksiz bağlı kaim. Çünkü bu akitler Allah’ın sizleri yerine getirmekle mükellef tuttuğu yükümlü­lükler ile sizin kendinizin yerine getirmeyi üstlendiğiniz hususlardır. Bunlar Al­lah’ın helâl veya haram kıldığı şeyler ile Allah’ın peygambere ve Kitab’a iman et­tiğini ikrar eden kimselerden almış olduğu, bunların farzları, helâl ve haram hü­kümlerini ihtiva eden buyrukları yerine getireceklerine dair verdikleri sözlerdir. Bu yükümlülüklerin bir kısmı insanların kendi aralarında yapmış oldukları kar­şılıklı ilişkilere dair akitlerdir. Sözü geçen akitler altı gruptur: Allah’a olan ahit, himaye akdi, ortaklık akdi, alışveriş akdi, nikâh akdi ve yemin akdi. Resulullah (s.a.): “Müslümanlar şartlarına riayet ederler.”; “Allah’ın Kitab’ında bulunmayan her bir şart yüz tane şart dahi olsa batıldır.”; “Her kim bizim bu işimize uymayan bir amelde bulunursa o ameli merduddur.” [3][3] buyurmuştur. O halde şeriate aykırı düşmediği sürece ittifakla kabul edilen şartlara uygun akitlere bağlı kalmak gerekmektedir. Haram şeyler üzere yapılan akitlere bağlı kalmak icabetmez. Ca-hiliye döneminde batıl üzere yapılan yeminler bu türdendir. Cahiliye döneminde insanların ahitleştiği zaman bir diğerine: “Benim kanım senin kanm, benim boz­duğum şey senin de bozduğun şey demektir, sen de bana mirasçı olursun, ben de sana mirasçı olurum” diyerek yaptıkları yardımlaşma ve miras andlaşmaları da bu tür haram şeyler üzere yapılan akitlerdendir.

Daha sonra Yüce Allah, helâlini helâl, haramını da haram bilmekten iba­ret dininde insanlar üzerinde akitleri genişçe açıklamakta ve ihramlıyken ha­ram kılınan bazı hususları yasaklamak için bizleri akitlere eksiksiz bağlı kal­maya iten nimetlerini sayarak bu haram hükümleri arzetmek için bir hazırlık­ta bulunmaktadır. Allah’ın üzerimizdeki nimetlerinin en büyüklerinden birisi de sert usule göre boğazlamak suretiyle davarların yenilmesinin helâl kılınmış olmasıdır. Davarlar (En’âm); deve, sığır, koyun, keçi ve bunlara benzer yaban keçisi gibi hayvanlardır. el-Behîme tabiri ise aslında temyiz gücüne sahip ol­mayan her bir canlı demek olduğundan, ister dört ayaklı olsunlar ister olma­sınlar davarları (en’am) ı da kapsamına alır. Ayet-i kerimede bu “Behime” keli­mesi “En’am” kaydıyla zikredilmiştir. Burada izafet (behîmetu’l-en’âm tamla­ması), beyan içindir. Yani en’amın kendisi olan behîme anlamındadır. O bakım­dan en’âm dışında kalan hayvanlar bu tabirin kapsamına girmemektedir: İster at, katır ve eşek gibi tırnaklılardan, isterse de arslan, pars, kurt ve buna ben­zer azı dişi bulunan yırtıcılardan, isterse de kartal, tavşancıl kuşu, karga ve doğan gibi pençeli kuşlardan olsunlar.

İfadede ibareye uygun bir fiilin takdiri kaçınılmazdır. Çünkü helâl kılmak ancak fiillere taalluk eder. Bu fiil de yararlanmaktan alman bir fiildir. Buna göre Yüce Allah’ın, “Davarlar size helâl kılınmıştır.” buyruğu, davarlardan ya­rarlanmak size helâl kılınmıştır, anlamındadır. Bu yararlanma da davarlarm eti, derisi, kemiği ve yünleri ile yararlanmayı kapsamına alır. Böyle bir takdiri, Yüce Allah’ın şu buyruğundaki fiili takdirine benzer: “Davarları da yarattı ki, bunlarda sizin için ısıtıcı ve koruyucu maddeler ve bir çok menfaatler vardır. Hem onlardan yersiniz de.” (Nahl, 16/5) Bu, ısınmak ve başka hususlarda ken­dileriyle yararlanmanız için yarattı, anlamındadır.

Daha sonra Yüce Allah davarlardan haram kılınmış on şeyi istisna ede­rek: “Size bildirilecekler müstesna” buyurmaktadır. Yani ileride gelecek ve Ki-tab-ı kerimin buyrukları arasında sizlere okunacak haramlar, size helâl kılı­nan davarlar cümlesinden istisna edilmiştir. Ayrıca sizler ihramda bulunduğu­nuz sırada da avlanmayı helâl görmemelisiniz. Buna göre hac veya umre için ihramda bulunulduğu sırada avlanmak haram olduğu gibi, ihram halinde olun­masa dahi Mekke ve Medine’nin Harem bölgelerinde de avlanmak haramdır.

“Hurum” kelimesi haramın çoğuludur. Bu da hac veya umre için ihramlı olan kimse demektir. Sünnet-i seniyye Haremeynin avının haram kılındığına delâlet etmektedir. “Muhakkak ki, Allah dilediği ile hükmeder.” Allah, dilediği hükümleri koyar ve o koyduğu bu hükümlerin hikmetli ve maslahatlı olduğunu da bilir.

“Ey iman edenler! Allah’ın şeâirine… hürmetsizlik etmeyin.” Ey iman eden­ler! Allah’ın şeairine, yani haccm menasikine hürmetsizlik etmeyin. Şeaire hürmetsizlik ise bu şeairdeki haramları, yasaklan mubah görüp bunların say­gınlıklarını hafife almak, hükümlerini ihlâl etmek, bu şeairi yerine getirmek suretiyle Allah’a ibadet etmek isteyenleri engellemektir. O halde Allah’ın sınır­larım aşmayınız.

Haram ayların da saygınlıklarını çiğnemeyiniz. Bu haram aylar da Zülkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır. Bu aylarda müşriklerle savaşmayınız. Arapların cahiliye döneminde yaptıkları ve haram ayın bir diğer aya ertelenmesi demek olan “nesi” uygulaması gibi bir uygulamayla bu ayları başka aylara değiş­tirmeyin, hac aylarında insanları haccetmekten alıkoyacak işleri yapmayın.

“Hediye olan kurbanlığa…” yani Harem bölgesine hediye olarak gönderil­miş kurbanlıklara gasp yahut alıp yakalamak veya Kâbeye ulaşmasını engelle­mek suretiyle saldırıda bulunmayınız. Haram aya “haram” sıfatının verilmesi o ayda savaşmanın haram kılınmış olmasındandır. Bu hüküm daha önce de açıklandığı üzere Tevbe süresindeki ayet-i kerime ile nesholunmuştur. Bu da Yüce Allah’ın şu buyruğudur: “Artık haram aylar çıktı mı o müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz.” (Tevbe, 9/5) Hedy (hediye kurbanı), kişinin Harem böl­gesinde kesilmek üzere kurban olarak gönderdiği davar demektir.

Davarlardan “gerdanlıklılar”\n da saygınlıklarını çiğnemeyiniz. Bundan kasıt ise gerdanlık takılmış olan davarlardır. “el-Kalâid” kelimesi, kilâde’nin ço­ğuludur. Bu da deve veya başka bir davarın boynuna asılan ayakkabı, yahut ib­rik kulpu, deri parçası, ağaç kabuğu ve buna benzer şeylerdir. Bunlardan mak­sat bu hayvanın hediye kurbanı olduğunun bilinmesi ve böylelikle ona saldırıl­masının önlenmesidir. Hediye kurbanı gerdanlıklıları kapsamakla birlikte, özel­likle açıklanması onların şereflerine dikkat çekmek, daha çok itina edilmesi ge­rektiğini açıklamak ve özel olarak ona dair daha ileri derecede tavsiyede bulun­maktır. Çünkü “gerdanhkhlar” hediye gönderilen kurbanların en şereflileridir.

“Rablerinden lütuf ve rıza talep ederek Beytu’l-Harama gelenler” Yüce Al­lah’tan lütuf (rızık ve sevap) ile rıza (yani Allah’ın kendilerinden razı olmasını) isteyerek Mescid-i Harama gitmek isteyen bir topluluğa karşı çıkmayın ve on­lara ilişmeyin. Mescidül-Harama gidenleri tazim etmek üzere ve böylelerine saldırmanın, onlara engel olmanın tepkiyle karşılandığını açıklamak üzere bu emirler indirilmiştir. Çünkü Beyt-i Harama giren kimse, güvenlik altında de­mektir. Buna göre Allah’ın lütfunu isteyerek, onun rızasını umarak o Beyte do­ğur giden de aynı durumda olmalıdır.

Sözü geçen hususların saygınlıklarını gereği gibi korumaktan kasıt, insan­ların hac döneminde ve hac mahallinde güvenlik ve huzur içerisinde olmalarını sağlamaktır. Hacının can ve malından yana güvenlik altında olmasını sağla­mak üzere korku ve huzursuzluk verecek şeylere maruz kalmasını önlemektir.

“İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz.” Sizler Harem bölgesi dışında bulu­nup da ihramdan çıkacak olursanız, artık ihramlı halde iken sizin için haram bulunan avlanmayı size mubah kıldık. Dilediğiniz gibi avlanabilirsiniz; bu du­rumda avlanıp av etini yemekten dolayı günah söz konusu değildir. Bu, yasak­tan sonra verilen bir emirdir. Doğru (sahih) olan görüşe göre, böyle bir emrin hükmü yasaktan önceki hali geri döndürmektir. Eğer bu yasaktan önceki hü­küm vacip ise vacip, müstehap ise müstehap, mubah ise mubah olur.

“Sizi Mescid-i Haram’dan… sürüklemesin.”, yani Mescid-i Haram’a ulaş­maktan sizleri alıkoymuş bir kavme olan kininiz -ki bu, Hudeybiye senesi ol­muştu- Allah’ın hükmünü çiğneyerek, zulüm ve haksızlık yaparak onlara kısas uygulamaya itmesin. Bunun yerine herkes hakkında Allah’ın size riayet etme­yi emretmiş olduğu adaletle hükmedin [4][4]

“İyilik ve takva üzerinde yardımlasın.” İyilik (el-birr) şeriatın emrettiği her bir hayır yahut her bir yasağı veya kalbin kendisiyle huzur bulduğu şeydir. Günah (el-ism) üzere yardımlaşmayın. Bu da günah ve masiyet demek olup şe­riatın yasakladığı her bir şey yahut kalbi huzursuz edip insanların bilmesin­den hoşlanılmayan şeydir. Başkalarının haklarına tecavüz etmek konusunda birbirinizle yardımlaşmayın. Günah işlemek ve haddi aşmak ifadeleri ile, işle­yeni günaha sokan her türlü suç kastedilmektedir. Bir topluluğa haksızlık et­mek suretiyle Allah’ın sınırlarının aşılması demektir. İşte sizler Allah’ın size vermiş olduğu emirleri yerine getirmek, size yasakladıklarından da sakınmak suretiyle Allah’tan korkun.

“Muhakkak ki Allah cezası şiddetli olandır.” İsyan edip muhalefet edenle­re. Burada zamir olarak kullanılması gerekirken İsm-i celâlin açıkça zikredil­mesi, kalbe korkuyu yerleştirmek ve ilâhi heybeti geliştirmek içindir.

İşte bu da her türlü hayır, şer, maruf ve münkeri kapsayan oldukça geniş kapsamlı bir ifadedir. Bununla birlikte gizli ve açık bütün hallerde Allah’ın gö­zetimi de hatırlatılmaktadır. [5][5]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.