sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA EN’AM SURESİ 4. VE 6. AYETLER

VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA EN’AM SURESİ 4. VE 6. AYETLER
18.08.2025
3
A+
A-

İnsanların Ayetleri İnkar Etmelerinin Sebepleri Ve Azapla Korkutulmaları

 

4- Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayetin geldiği her seferinde, ondan mutlaka yüz çevirenler olurlar.

5- İşte onlara hak geldiğinde onu ya­lanladılar. Fakat o alay etmekte olduk­ları şeyin haberleri yakında onlara ge­lecektir.

6- Görmediler mi ki biz kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik? Onlara size vermediğimiz bir şekilde yeryü­zünde iktidar vermiştik. Üzerlerine se­mayı bol bol salıverdik (yağmur indir­dik), altlarından ırmaklar akıttık. Böy­leyken günahları yüzünden onları he­lak ettik ve sonra arkalarından başka başka nesiller peyda ettik.

 

Açıklaması

 

Şanı yüce Allah inatçı müşrikler hakkında şöyle haber vermektedir: Onla­ra Allah’ın birliğinin ve şerefli rasullerinin doğru söylediklerinin delillerine da­ir susturucu herhangi bir belge ve mucize geldiği her seferinde, bu belge ve mucizeden yüz çevirir, onun üzerine dikkat etmez, ona hiç bir şekilde aldırmaz­lar.

O bakımdan, ey Muhammedi Sen bu müşriklere kendilerini besleyip büyü­ten, terbiye eden, zayıflık ve güçlülük hallerinde onları gözeten, onların rızıklannı teminat altına alıp gönderen, gerek nefislerindeki gerekse yer ve semadaki her şeyi onlara nimet olarak bağışlayan, Rablerinden indirilen Kur’an ayetle­rinden herhangi birisini getirecek olursan, -işte Yüce Allah’ın harikulade sana­tına delâlet eden bu ayetlerden birisini- getirdiğin her seferinde mutlaka alay ederek o ayetten yüz çevirirler. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle buy-rumaktadır: “Kendilerine Rablerinden yeni bir zikir geldiği her seferinde mutla­ka onu dinler ve alay ederler.” (Enbiya, 21/2). Kurtubî bu ayet-i kerimede geçen “bir ayet” ifadesini aynı yarılması ve buna benzer alâmetler türünden mucize­ler diye, İbni Kesir de aynı şekilde bunu Allah’ın birliğine delil ve belge teşkil eden mucize ve hüccet (tartışılmaz belge) diye açıklamıştır. Allah’ın ayetleri üzerinde dikkatle düşünmekten yüz çevirmenin sebebi, kendilerine gelen hak­kı yalanlamalarıdır. Bu hak ise peygmaberlerin sonuncusunun getirdiği İslâm dinidir. Daha sonra onların hakkı yalanlamalarına karşılık Yüce Allah şu buy­ruğu ile kendilerini tehdit etmektedir: “Fakat o alay etmekte olduğu şeyin ha­berleri yakında onlara gelecektir.” Yani onların yalanlamakta oldukları şeyin haberi kaçınılmaz olarak kendilerine gelecek ve yaptıkları işin, alaylarının aki-beti ile karşılaşacaklardır. Öldürülecek, esir alınacak, ülkelerinden kovulacak ve benzeri uygulamalarla karşı karşıya kalacaklardır. Nitekim bunlar gerçek­leşmiştir. Aralarında kıtlık baş gösterdi, Bedir ve Mekke’nin fethi günlerinde de yenik düştüler.

Razî der ki: Yüce Allah bu kâfirlerin durumunu üç mertebe halinde ifade etmiştir: “Evvelâ deliller üzerinde dikkatle düşünmekten, apaçık belgeler hak­kında tefekkür etmekten yüz çevirip bunları yalanlamaları, diğer taraftan bun­larla alay etmeleri. Her bir mertebe bir öncekinden daha ağırdır. Çünkü bir şeyden yüz çeviren onu yalanlamıyor olabilir. Belki gafil olduğundan dolayı böyle yapıyordur. Bir şeyi yalanlayan da bazan, onunla alay etme derecesine de ulaşmayabilir. ” [1][3]

Daha sonra Yüce Allah azap tehdidinin Allah’ın yalanlayanlara uygulaya-geldiği sünneti olduğunu şöylece beyan etmektedir: “Görmediler mi ki…”, yani şu hakkı yalanlayanlar bizim kendilerinden önce geçmiş pek çok ümmeti helak etmiş olduğumuzu bilmiyorlar mı? Âd, Semûd ve Firavun kavmi ile Lût’un kavmi bunlardandır. Bunlar peygamberlerini yalanlamışlardı. Bunlara güçlü olma, rızık, bağımsızlık ve egemenlik konusunda geniş imkânları elde etme se­beplerini çağdaşı olan bu kavme benzerini vermediğimiz bir şekilde bulunuyor­duk. (Ayet-i kerimedeki) karn (nesil), belli bir çağda yüz yıllık bir süre içerisin­de yaşayan insan topluluğu demektir.

Bunlar zenginlikleriyle Kureyş kâfirlerinden üstün ve ileri idiler. Yağmur­lar onların ülkelerine pek ve ardı arkası kesilmeden yağardı. Nehirler evleri­nin altından akardı.

Bunlar Allah’ın nimetlerini inkâr edip küfre sapınca günahları ve peygam­berlerini yalanlamaları sebebiyle onları helak ettik, onların ardından başka bir takım kavimler, ülkeleri imar edecek ve nimete şükredebilecek yeni nesiller var ettik.

Yani bunların helak edilmelerine sebep teşkil eden günahları iki türlü idi: Peygamberlerini yalanlayıp nimetlere nankörlük etmeleri. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Maişetlerinde şımarmış nice ülkeleri (halkını) helak et­tik. İşte onlardan sonra pek az kimsenin uğradığı, kimsenin sakin olmadığı meskenleri! Varis olanlar bizler olduk. Rabbin onların ana şehirlerine -başkent­lerine-, onlara ayetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe memleketleri helak edici değildir ve biz halkı zalimler olmadıkça ülkeleri helak edici değiliz.” (Kasas, 28/58-59)

Bu buyruklardan maksat, Mekke halkına bu şekilde öğüt verip onları kuv­vet itibariyle kendilerinden daha güçlü, daha kalabalık, servetleri daha çok, ço­cukları daha fazla, yeryüzündeki üstünlükleri ve oraları imar etme güçleri da­ha ileri derecede bulunan, onlara benzer geçmiş nesillerin başına gelip çatan dünyevî azabın kendilerine de gelip çatmasından sakmdırmaktır. [2][4]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.