VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 116. VE 117. AYETLER

Kıyamet Gününde Kâfirlerin Amellerinin Boşa Çıkması
116- Şüphesiz inkâr edenlerin malları- nın da oğullarının da Allah’a karşı kendilerine hiç bir faydası olmaz. On- iar ateşliktirler, onlar orada ebediyyen kalıcıdırlar.
117 “Onların bu dünya hayatında infâk ettikleri, kendilerine zulmeden bir kavmin ekinlerini vurup da helak eden soğuk ve kavurucu bir rüzgâra benzer. Allah onlara zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar.
Açıklaması
Yüce Allah kıyamet gününde kâfirlerin amellerinin akibetini bize haber vermektedir. Bunlar ise hep birlikte Yahudiler, münafıklar ve müşriklerdir. Resulullah (s.a.) aleyhinde kurulacak tuzakları ve bu dünya hayatında ona düşmanlık uğrundaki harcamalarıyla ve mallarıyla övünmelerinin asla onlara bir faydası olmayacaktır. Mallarının da çocuklarının da -Allah onlara azap etmek istediği takdirde- bu azaba karşı bir faydası olmayacaktır. Özellikle mal ve çocukların söz konusu edilmesinin sebebi, insanın kendisini kimi zaman malını feda ederek, kimi zaman da çocuklarının yardımını alarak savunmaya çalışmasıdır. Çünkü çocuklar nesep itibariyle onlara en yakın olan kimselerdir.
Yüce Allah burada dile getirilen manayı bir çok ayet-i kerimede de pekiştirmiş bulunmaktadır: “Kimsenin kimseye fayda vermeyeceği bir günden korkunuz.” (Bakara, 2/48); “Onların hiç birisinden -onu fidye olarak verecek olsa dahi- yeryüzü dolusu altın kabul olunmayacaktır.” (Âl-i İmran, 3/91); “Sizi bize yaklaştıracak olan mallarınız da değildir, evlatlarınız da.” (Sebe, 34/37).
İşte bunlar ateşte olacaklar, asla ondan kurtulamayacaklardır. Küfürleri, akidelerinin bozukluğu dolayısıyla orada ebediyyen kalacaklardır.
Malları onlara bir fayda sağlamayacağı gibi dünyalık maksatları ve lezzetleri sebebiyle yahut riyakârlık için başkalarına duyurmak ve övünmek, başkaları tararından övülüp ün kazanmak uğrunda harcadıkları ve harcayacakları mallarının da onlara bir faydası olmayacaktır. Çünkü bunlar Allah’ın rızasından başka bir amaçla harcanmıştır. Hatta bu harcamaların bir kısmı Allah yolundan ve Resulullah (s.a.)’a tabi olmaktan alıkoymak, ona düşmanlık etmek, ona karşı direnmek uğrunda dahi yapılmış olabilir.
Allah’ın rızası dışında harcadıkları bu malların misali yahut da niteliği tıpkı oldukça soğuk, kasıp kavuran bir fırtınanın bir ekine gelip isabet etmesi ve onu yok etmesi gibidir. Geriye o ekinden hiç bir şey kalmaz. Bundan dolayı o ekinin sahibi de pişmanlık duyar. Yüce Allah’ın şu buyrukları da bunu andırmaktadır: “Onların işledikleri her bir amellerinin önüne geçeriz ve onu zerre gibi havaya verip boşa çıkartırız.” (Furkan, 25/23); “Kafir olanların amelleri ise ovalardaki bir serap gibidir. Susuz kimse onu su sanır. Nihayet ona yaklaşınca onu bir şey olarak bulmaz.” (Nur, 24/39).
İşte Yüce Allah o ameli işleyenlerin günahları sebebiyle ekinin meyvesini, mahsulünü giderdiği gibi kâfirlerin de dünyada işledikleri amellerin meyvesini, mahsulünün sevabını boşa çıkartır. Onların harcamalarını kabul etmemek suretiyle Allah onlara zulmetmemektedir. Aksine Allah onların kötü amellerine uygun şekliyle karşılık vermiştir, cezalandırmıştır. Kabul edilmeye değer bir iş işlemedikleri için bizzat kendilerine zulmedenler kendileridir: “Bir kötülüğün cezası onun gibi bir kötülüktür.” (Şûra, 42/40).
Hayırlı yollarda verilmiş bir sadaka olsa dahi kıyamet gününde kâfirlerin amellerinin boşa çıkartılma sebepleri, iman sahibi olmayışları, amellerini küfür temeli üzerinde yükseltmeleri, doğruya ve hakka götüren deliller üzerinde düşünmeyi terk etmeleridir.
Eğer iman bulunur, doğru bir yakîne sahip olunursa, yapılan harcamalar da riyakârlık için değil de Yüce Allah’ın rızasını gözetmek maksadıyla yapılırsa o takdirde bu, Allah nezdinde makbul olur. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.” (Maide, 5/27). [1][93]